Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/439 E. 2020/161 K. 17.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/439 Esas
KARAR NO : 2020/161

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/05/2018
KARAR TARİHİ : 17/02/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Bakırköy …. İcra Müdürlüğü ….. Esas sayılı dosyası ile borçlu şirket hakkında ticari ilişkiden kaynaklı 34.296,93 TL ödenmemiş cari hesap alacağına ilişkin tahsili için icra takibi başlatıldığını, borçlu …… Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi tarafından 23.02.2018 tarihli borçlu şirketin borcunun bulunmadığı beyanını içerir borca İtiraz dilekçesi ile takibin durdurulmasına karar verildiğini, davalı …… Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile müvekkili şirket arasında ticari ilişkiden kaynaklı gerek satış faturaları gerekse cari hesap ekstresi gereği davacı müvekkili şirketin alacağının sabit olduğunu, davacı müvekkili tarafından davalılara ödenmemiş ticari satım ilişkisinden kaynaklı alacaklarının ödenmesi hususunda talepte bulunulmuşsa da takibe konu edilen cari hesap alacağı ile ilgili takipten önce herhangi bir ödeme yapılmadığım, ödeme yapılacağı taahhüt edilmişse de müvekkilce yapılan ısrarlı taleplere rağmen ödenmediğinden dava konusu icra takibinin başlatıldığını, 22.02.2018 tarihinde ödeme emrini tebliğ alan davalı takip borçlusunun icra dosyasına sunduğu 23.02.2018 tarihli itiraz dilekçesinde alacaklı tarafa hiçbir borcunun olmadığını iddia ederek ödeme emrine, takip konusuna, tutarına, borcun tamamına, işlemiş, işleyecek faize, tüm ferilerine 23,03.2016 tarihinde itiraz etmesine rağmen müvekkili şirketin banka hesabına ödeme dekontuna hiçbir açıklama yapmaksızın 20.03 2018 tarihinde 10.000 TL, 04.04.2018 tarihinde ise 9,000 TL ödeme yaptığını ve ödeme dekontlannı müvekkiline mail yoluyla gönderdiklerini, davalının takip alacaklısına 20.03.2018 tarihinde yaptığı 10.000 TL ve 04.04.2018 tarihinde yaptığı 9.000 TL ödeme ile ilgili müvekkiline hiçbir açıklama yapmadığını, söz konusu ödemeleri icra borcuna mahsuben yaptığını kabul ettiği takdirde takip borçlusunun sırf takibi durdurmak, takibe ilişkin harç, masraf ve yargılama gideri ödememek amacıyla kötü niyetli olarak itirazda bulunduğunun sabit olacağını, nitekim itirazdan sonra ödeme yapılmasının da itirazın haksızlığım ortadan kaktırmayacağını, belirterek, takip borçlusunun borca itirazı sonrası 10.000 TL ve 9.000 TL olarak müvekkiline haricen yaptığı ödemeyi dosya borcuna mahsuben ödediğini kabul ettiği taktirde bu ödemelerin icra dosyasının infazında nazara alınmak suretiyle takibin bakiye borç için devamına, takibe itirazın bu şekilde iptaline, itirazında haksız ve kötü niyetli olan davalı borçlunun takip miktarının tamamı üzerinden %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı borçluya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle,
Müvekkili şirket ile davacı arasında ticari ilişkinin mevcut olduğunu, davacı tarafından müvekkili firmaya sipariş üzerine dantel üretimi yapıfdığım, davacı tarafından yapılan üretimin hatalı olması nedeniyle davacıya hatalı üretim (ayıp ihbarı) yapılarak davacı firmanın uyarıldığını, müvekkilinin, davacının ürettiği hatalı mallar nedeniyle zarara uğradığım ve satmış olduğu tekstil ürünlerinin iade edildiğini, davacı tarafından yapılan İcra takibinden sonra müvekkilinin, davacının hatalı f ayıplı ürünlerinedeniyle uğramış olduğu zararlar karşılığının mahsubu konusunda taraflarca mutabakata varılması üzerine davacıya 19.000 TL ödeme yaptığını, O Davacının ayıplı üretimi nedeniyle, ürün bedelinde yapılan indirimden sonra, kalan bakiyenin davacıya ödenmiş ofup icra dosya borcunun tamamen infaz edildiğini, o yapılacak bilirkişi incelemesi ile davacının hatalı üretiminin ve hatalı üretim nedeniyle müvekkilinin zararının hesaplanmasının mümkün olduğunu, belirterek, müvekkili tarafça açıkladıkları nedenlerle davanın reddine, davacı aleyhine %20’sinden az olmamak üzere davacı aleyhine kötüniyet inkar tazminatına hükmed ilmesi ne, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmeslne karar verilmesini talep etmiştir.
24/09/2018 havale tarihli bilirkişi ….. raporuna göre
III. TESPİT VE DEĞERLENDİRMELER
Davalı …… San.ve Tic.Ltd.Şti.’nin siparişi üzerine davacı ….. Yan Ürünleri – … tarafından dantel üretimi yapılmış ve davalıya teslim edilmiştir. Davalı davacının teslim etmiş olduğu dantellerin ayıptı olduğunu iddia etmektedir.
İncelemeye sunulan dantel parçaları arasında renk farkı bulunduğu görülmüştür. Ancak incelemeye sunulan 1 adet bluz ve 6 parça ekru renk dantel numunesine bakılarak davacının üreterek davalıya teslim etmiş olduğu dantellerin ayıplı olduğu sonucuna varılamaz. Davalı tarafından davacının üreterek davalıya teslim etmiş olduğu dantellerin ayıplı olduğuna dair tarafsız kurum veya kişilerce hazırlanmış herhangi bir tespit raporu da dosyaya sunu İmam ıştır. Davalının ayıp iddiası ispata muhtaçtır.
Dosyadaki e-mail yazışmaları incelendiğinde; davalı davacının teslim etmiş olduğu dantellerde renk farkı, genişlik farkı ve kalınlık incelik farkı bulunduğu iddia etmektedir. İddia edilen ayıplar açık ayıptır 3 dilimli danteller davalıya teslim edildiğinde dantel eninin 31,5 cm olması gerekirken 26-28 cm genişlikte geldiği, davalının davacıya ayıp ihbarında bulunması üzerine davacının dar dantelleri tamir ederek davalıya teslim ettiği, tamir edilen dantelleri davalının keserek konfeksiyon ürünlerinin imalatında kullandığı ve ürettiği hazır giyim ürünlerini müşterisine gönderdiği anlaşılmaktadır. Davalı davacıdan sipariş ederek satın aldığı dantelleri kabul etmiş, kesmiş ve hazır giyim ürünleri imal etmiştir.
Taraflar arasında eser sözleşmesi mevcuttur. İşin olağan işleyişine göre davalının teslim almış olduğu dantelleri kesmeden Önce kontrol etmesi ve ayıplıysa davacıya ayıp ihbarında bulunması gerekirdi. Davalının muayene ve ayıp ihbarı mükellefiyeti yükümlülüğünü ihmal ederek dantelleri kabul ederek kestiği ve konfeksiyon ürünü haline getirdiği kanaatine varılmıştır.
IV. Sonuç
Somut olaydaki İddia, savunma, vakıa ve sunulan belgeler Mahkemenin tarafıma tevdi ettiği görev kapsamında değerlendirildiğinde,
1. Davalının ayıp iddiasının ispata muhtaç olduğu,
2.Davalının iddia etmiş olduğu ayıpların açık ayıp olduğu, işin olağan akışına göre davacının dantelleri kesmeden önce muayene ve ayıp ihbarı yükümlülüğünü ihmal ederek dantelleri kabul ettiği ve konfeksiyon ürünü haline getirdiği yönünde rapor tanzim edilmiştir.

Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;

Dava 2017-2018 yılı cari hesap alacağına dayalı itirazın iptali davasıdır.Davacı taraf davalı aleyhine Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’ nün …… sayılı dosyası ile 34.296,93 TL üzerinden takip başlattığı davalının süresinde takibe itirazı üzerine iş bu itirazın iptali davasının 1 yıllık süre içerisinde takip sonrası yapılan kısmi ödemelerin mahsubu ile dava değeri 15.296,93 TL üzerinden açıldığı anlaşılmakla;
Davacı taraf dantel üreterek davalı taraf sattığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki ticari ilişkinin mevcut olduğu ve davacının düzenlediği faturalar konusunda ihtilaf bulunmayıp, uyuşmazlık konusu davacının üreterek sattığı dantellerin ayıplı olup olmadığı ,ayıp iddiasında süresinde ve usulüne uygun şekilde davacı yana iletilip iletilmediği noktasında toplanmaktadır.
Davalının fabrikasında bir kısım numune ürünler üzerinden yapılan inceleme sonucu;
Davalı tarafın incelemeye ibraz ettiği bir kısım numunelerin ayıp iddiasına ispata yeterli olmadığı,
Dosyadaki e-mail yazışmaları incelendiğinde;
Davalı davacının teslim etmiş olduğu dantellerde renk farkı, genişlik farkı ve kalınlık incelik farkı bulunduğu iddia ettiği,
İddia edilen ayıplar açık ayıp olmakla; 3 dilimli danteller davalıya teslim edildiğinde dantel eninin 31,5 cm olması gerekirken 26-28 cm genişlikte geldiği, davalının davacıya ayıp ihbarında bulunması üzerine davacının dar dantelleri tamir ederek davalıya teslim ettiği, tamir edilen dantelleri davalının keserek konfeksiyon ürünlerinin imalatında kullandığı ve ürettiği hazır giyim ürünlerini müşterisine gönderdiği anlaşılmaktadır.
Davalı davacıdan sipariş ederek satın aldığı dantelleri kabul etmiş, kesmiş ve hazır giyim ürünleri imal ettiği görülmüştür.

ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ …… HUKUK DAİRESİ ….. Esas ….. Karar sayılı ilamı ile;
“……
Uyuşmazlık; tacir olan davacının ayıplı ifa ile ilgili olarak süresinde ve usulüne uygun olarak ayıp ihbarında bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Tarafların tacir olduğu, uyuşmazlığın ise ticari nitelikteki satım sözleşmesinden kaynaklandığı hususu tartışmasızdır.
……. 6762 sayılı TTK’nun 20/3. fıkrasında diğer tarafı temerrüde düşürmek veya sözleşmeyi fesih yahut ondan rücu amacıyla yapılacak ihbar veya ihtarların muteber olması için bu işlemlerin noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü bir mektupla yahut telgrafla yapılmasının şart olduğu hüküm altına alınmıştır.
Öte yandan, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda tacirler arasındaki ihbar ve ihtarların ne şekilde yapılacağı 18/3. maddesinde düzenlenmiş ve”Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” denilmek suretiyle önceki hükümde bir kısım değişiklikler yapılmıştır.
….
Tacirler arasında satışa konu malın ayıplı çıkması halinde, alıcının yasal haklarını kullanabilmesi için 6762 sayılı TTK ‘nun25/3. (6102 sayılı TTK.’nun 18/1-c) maddesindeki süreler içerisinde ayıp ihbarında bulunması zorunludur. Bu süreler, satılan malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise iki gün, açıkça belli değilse sekiz gündür.
…..
Öğretide ayıp satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hali olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır (örneğin malın yırtık, kırık, bozuk, lekeli olması gibi). Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır (malın üzerinde rehin, haciz, intifa hakkı gibi kısıtlamalar bulunması gibi). Ekonomik ayıp ise malın iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır.
Ayıba ilişkin diğer sınıflandırma, ayıbın açık ve gizli olup olmamasına göre yapılmaktadır. Açık ayıp hemen ilk bakışta ya da yüzeysel bir muayene ile tespit edilebilen ayıptır. Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değilse de ayıp meydana çıkar çıkmaz hemen ihbar etmelidir (Domaniç, H.: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C.I, İstanbul 1988, s.155; Yavuz, N.: Ayıplı İfa, 2.b., Ankara 2010, s. 107; Karakaş, C.F.: Ticari Satımda Ayıp İhbarının Süresi ve Şekli, XXII. Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, Ankar 2006, s.172). Derhal kavramı, halin icabına uygun fazla vakit geçirmeden bildirim olarak anlamak gerekir. Ancak TTK 25/4’de zamanaşımı süresi altı ay olduğunun belirlenmesi nedeniyle gizli ayıplarda azami ihbar süresi altı aydır. Eğer alıcı iğfal edilmiş, yani maldaki ayıp ondan bilerek saklanmış ise Kanunun öngördüğü çözüm satıcı bakımından ağırlaştırılmış bir sorumluluğu gerektirmektedir. Nitekim 818 sayılı Borçlar Kanununun 200. maddesine (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 225. maddesine) göre alıcıyı iğfal etmiş olan satıcı, ayıbın kendisine vaktinde ihbar edilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz.
….
Ayıba ilişkin bu genel açıklamadan sonra belirtmek gerekir ki satıcının ayıptan sorumluluğuna da “ayıba karşı tekeffül” denmektedir. Ayıba karşı tekeffül şartlarının gerçekleşmesi durumunda alıcının kendisine tanınan hakları kullanabilmesi için Kanun tarafından kendisine yükletilmiş olan külfetleri yerine getirmelidir. Külfet, alıcının satın aldığı malı muayene etmesi ve bir ayıbın ortaya çıkması halinde bunu satıcıya ihbar etmesidir. Alıcı külfetleri yerine getirmediği takdirde ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanamaz.
Külfet teknik anlamda bir yükümlülük veya borç değildir. Külfet, mülkiyetten farklı olarak herhangi bir borç yaratmayan, yerine getirilmediği takdirde o konuda sağlanmış olan hakların kaybedilmesi sonucunu doğuran bir davranış olarak tanımlanabilir. Burada muayene ve ihbar külfetini yerine getirilmemesi halinde alıcının satılanı kabul etmiş sayılacağına dair yasal bir karine söz konusudur. Dolayısıyla külfetlerin yerine getirilmemesi seçimlik hakların kullanılmasına engel olur, alıcı malı o haliyle kabul etmiş sayılır.
Ticari satımlarda muayene ve ihbar külfeti TTK 25/3. maddede düzenlenmiştir. Bu hükme göre “ Emtianın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde keyfiyeti satıcıya bildirmeye mecburdur. Açıkça belli değilse alıcı emtiayı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde muayene etmeye veya ettirmeye ve bu muayene neticesinde emtianın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını muhafaza için keyfiyeti bu müddet içinde satıcıya bildirmeye mecburdur.” Ancak ayıp ihbarının bu süre içinde satıcıya ulaşması şart değildir. Bu süre içinde satıcıya ulaşmasa bile alıcı haklarını korumuş olur. TTK 25/3. maddede gizli ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde Borçlar Kanunun 198. maddesinin uygulanacağı belirtilmiştir. Borçlar Kanunun 198/3. maddesinde ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde bildirimin derhal yapılması aksi halde alıcı malı ayıp ile beraber kabul edilmiş sayılacaktır.
Alıcı ihbar külfetini yerine getirmiş ise zamanaşımı süresi içinde Borçlar Kanununun 202 ve 203. maddelerinde kendisine tanınan hakları dava yoluyla talep edebileceği gibi zamanaşımı süresi dolsa bile kendisine karşı açılan davada ayıptan doğan defi hakkını ve seçimlik haklarını ileri sürebilir. Bu halde artık alıcının ayıpları bildiği ya da bilmesi gerektiği konusunda ispat yükü satıcıya aittir. Zira bu suretle satıcı yasal olarak kendisine düşen bir sorumluluğu reddetmektedir.
Ayıp ihbarının yasal sürede yapılıp yapılmadığını kimin kanıtlaması gerektiğini bulabilmek için hukukumuzda “ispat yükü”nün nasıl düzenlendiğine bakmak gerekmektedir.
Bir davada çekişmeli olguların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği konusuna, ispat yükü denir.
Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişler ise bu halde hâkimin ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. Çünkü hâkim, ilk önce tarafların gösterdikleri delilleri incelemekle yükümlüdür.
İki tarafın (veya bir tarafın) gösterdiği deliller ile davaya ilişkin bütün çekişmeli olgular aydınlanmış ise yine ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmakta bir yarar yoktur. Buna karşılık, gösterilen delillerin hâkime dava hakkında tam bir kanaat vermemesi halinde, ispat yükünün hangi tarafa düştüğünün tespit edilmesinde yarar vardır.
Delillerin davayı etkileyecek çekişmeli hususlarda gösterileceği ve ispat faaliyetinin çekişmeli vakıalar için söz konusu olduğu hususu göz önünde bulundurulmalıdır (1086 sayılı HUMK m. 238/1; 6100 sayılı HMK m.187/1).
Türk Medeni Kanunun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel bir düzenleme getirilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.
İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir. Hâkimin kendisine ispat yükü düştüğünü bildirdiği taraf, uyuşmazlık konusu olguyu ispat edemezse davayı kaybeder. O taraf davacı ise davası reddedilir, davalı ise mahkûm edilir.
Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (kendisine ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini (hilafını) ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş (yani dava bakımından yok) sayılır.
Somut olayda davacı kendisine teslim edilen malların ayıplı olduğuna dair davacıya bildirimde bulunduğunu iddia etmiştir. Bu durumda, ayıp ihbarının yapıldığını ispat yükü davacı taraftadır. Davacı davalıya anılan sürelerde ihbarda bulunduğunu yazılı bir delil ile kanıtlayamamıştır. B.K.nun 207/3. maddesine göre, satıcının alıcıyı iğfal etmiş olduğu söz konusu olmadığı gibi, bu husus ispat edilmiş de değildir. Satın alınan malın 28.01.2011 tarihinde teslim edildiği tuz üzerinde laboratuvar incelemesinin ise 14.07.2011’de yapıldığı ayıp ihbarının ise 22.12.2011’de ve davanın 31.05.2012 tarihinde açılmıştır.
Açıklanan nedenlerle TTK’nin 23.maddesine göre alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde incelemek veya incelettirmek ile ve bu inceleme sonucu malın ayıplı çıkması halinde durumu satıcıya bildirmekle yükümlü olduğu, 8 günlük muayene ve ihbar yükümlülüğüne uymayan alıcının malı o hali ile kabul etmiş sayılacağı, ayıplar için kanunun kendisine tanıdığı hakları kaybedeceği, süresinde ayıp ihbarında bulunmayan davacının TBK’nun 227/2 maddesinden de yararlanamayacağı, Kaldıki gizli ayıp bulunduğu varsayılsa bile ayıbın sonradan ortaya çıktığı tarihte derhal bildirimde bulunma yükümlülüğü bulunduğu halde aylarca ihtar çekilmeyerek bu yükümlülüğe de uyulmadığından davalının sözleşmeye aykırı davrandığı kanıtlanmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüyle davanın reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
…”

Yukarıda anılan içtihat uyarınca ;taraflar arasındaki ilişkinin her ne kadar bilirkişi tarafında eser sözleşmesi olarak nitelendirilmiş ise de;Mahkememizce taraflar arasındaki ilişkinin ticari satım olarak nitelendirildiği,ve de ayıbın açık ayıp olarak nitelendirilmesi gerektiği, İşin olağan işleyişine göre davalının teslim almış olduğu dantelleri kesmeden önce kontrol etmesi ve ayıplıysa davacıya ayıp ihbarında bulunması gerektiği, Davalının muayene ve ayıp ihbarı mükellefiyeti yükümlülüğünü ihmal ederek dantelleri kabul ederek kestiği ve konfeksiyon ürünü haline getirdiği kanaatine varıldığı,

Tarafların tacir oldukları ve de davalının malı teslim aldıktan sonra 8 gün içerisinde noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak davalı tarafa usulüne uygun ayıp ihbarında bulunmadığı anlaşılmakla ,yapılan ödemelerin kapak hesabı yaparak bilirkişi ….. tarafından düzenlenen 23/12/2018 tarihli raporu uyarınca bakiye asıl alacak miktarı hesaplanmış ve davacının talebi gibi ispatlanan dava uyarınca aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Açılan davanın kabulüne,
2-Bakırköy ….. İcra Müdürlüğü’ nün ….. sayılı dosyasına yapılan itirazın talep gibi 15.296,93-TL üzerinden iptali ile takibin bu miktar üzerinden kaldığı yerden aynen devamına,(Yapılan Ödemelerin İnfazda Nazara Alınmasına)
3-Asıl alacak 34.296.93-TL’ nin %20′ si oranında davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine,
4-492 sayılı Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 1.044,94 TL karar harcından peşin alınan 89,76TL harcın mahsubu ile bakiye 955,18- TL ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye İRAD KAYDINA,
5-6100 sayılı HMK’nın 326/1 maddesi gereğince davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvurma harcı 5,20 TL vekalet harcı ve 89,76 peşin harç olmak üzere 130,86- TL toplam harç nedeniyle yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-6100 sayılı HMK’nın 326/2 maddesi gereğince davacı tarafından yapılan tebligat, müzekkere ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.382,75 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT. hükümleri uyarınca 3.400,00- TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine
9-Gider Avansından kalan miktarın 6100 SY nın 333 md göre karar kesinleşince davacıya iadesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı…. 17/02/2020
Katip …
E-imzalıdır.

Hakim …
E-imzalıdır.

Davacı Yargılama Giderleri
130,86.-TL İlk masraf
1.200,00-TL Bilirkişi ücreti
+ 182,75.-TL Yargılama gideri
1.513,61-TL