Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/420 E. 2018/1053 K. 12.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/420
KARAR NO : 2018/1053

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/04/2018
KARAR TARİHİ : 12/11/2018
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP; Müvekkili şirket ile davalı … arasında varolan ticari ilişki nedeniyle davalının cari hesap ekstrelerinde yazılı muhtelif tarihlerde müvekkili şirketten almış olduğu mallar karşılığında müvekkiline borçlandığını, davalının borcunu zamanında ödeyemediğini, bunun üzerine müvekkilinin cari hesap ekstresinde yazılı alacaklarını tahsil amacıyla Bakırköy …. İcra Dairesinin …. E. Sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığını, davalının borcunu ödememekte ısrar etmesinin yanı sıra müvekkili şirkete herhangi bir borcu olmadığından bahisle derdest ilamsız icra takibine konu olan borca ve tüm ferilerine itiraz ettiğini, akabinde icra takibinin durduğunu, davalının itirazında haksız ve mesnetsiz olduğunu, davalının itiraz ettiği takibe konu borcu ödediğine dair herhangi bir belge sunamadığını, davalıya gönderilen mallara ait irsaliyeli faturalardan malın davalıya satılıp teslim edildiğinin anlaşıldığını, davalının söz konusu takibe ilişkin tüm itirazlarında haksız olup takibin ve alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik olduğunu, bu nedenle itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf cevap dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRİLMESİ;
Dava, davacının, faturaya dayalı hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacının davalı aleyhinde dayanak muhtelif faturalar nedeniyle 4.211,75 TL asıl alacak .444,48 TL işlemiş fazi ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili için faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafından ibraz edilen irsaliyeli faturaların teslim alan bölümünde davalıdan sadır herhangi bir imzanın bulunmadığı görülmüştür.
6102 sayılı TTK’da fatura tanımlanmamıştır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise: “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır.” Şeklindedir.
Ticaret Kanunu’nda ve Vergi Usul Kanunu’nda fatura ile ilgili başkaca düzenlemeler de bulunmaktadır.
Nitekim, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 232. maddesinde; fatura düzenlenmesinin hangi hallerde ve kimler için mecburi olduğu hususunda düzenleme yapılmıştır.
Diğer taraftan, 6102 Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesinin birinci fıkrasında; “Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” Denilmekte; ikinci fıkrasında da; “Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.
Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur.
Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir ve elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK’nun 21/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez.
Kısacası; TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması halinde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için, faturayı düzenleyen kişinin aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ticari işletmesi icabı mal satmış, imal etmiş yada iş görmüş bir tacir olması gerekir.
TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, fatura özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olarak kabul edilip; süresinde itiraz edilmemekle mündericatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır.
Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır.
Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin varlığı şarttır.
TTK’nun 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir.( Bkz 27.06.2003 gün ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/15-472 E.,2011/608 K sayılı kararı)
İş bu dosyada ;davalı taraf ticari defter ve belgerini ibraz etmemekle ;davacı defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemsi uyarınca;
19/09/2018 tarihli Bilirkişi Raporunda özetle; Tarafların beyanları, takip dosyası, deliller ve tarafların ticari defter kayıtlarının incelenmesi sonucunda, takdirin mahkemeye ait olduğuna işaret suretiyle, davalı şirket adına davacı şirket tarafından, düzenlenmiş toplam tutarı 4.211,76 TL olan 52 adet faturanın davacının yasal süresinde açılış ve kapanışı ilgili notere yaptırmış ticari defterlerine kayıt ettiği, ayrıca söz konusu 22 faturanın davalı tarafından, 8 günlük itiraz süresi içinde itiraz edildiği ile ilgili her bilgi ya da belgenin dosyada mevcut bulunmadığı, buna göre sadece davacının ticari defterleri kayıtları ile bu kayıtların dayanağı olan 22 adet irsaliyeli faturalara göre, davacının davalıdan 4.211,76 TL alacağı bulunduğu, dava dosyasında taraflar arasında akdedilmiş yazılı veya sözlü bir sözleşme ile davacı tarafından, davalıya keşide edilmiş bir ihtarda bulunmadığından, takip alacaklısının borçlunun, borcunu temerrüde düşürmediğinden dolayı, borçlunun mütemerrit duruma 11/04/2017 takip tarihi itibariyle düştüğü, bu itibarla takip işlemiş faiz hesaplanması gerektiği, bu nedenle Bakırköy … İcra Müdürlüğünün…. E. Sayılı icra takip dosyasının borç durumunun 11/04/2017 takip tarihi itibariyle asıl alacak yönünde 4.211,75 TL olduğu, diğer söylemle davacının davalıdan icra takip tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarının asıl alacak yönünde 4.211,75 TL olduğu yemikanaati ile rapor tanzim edildiği;
Ancak davalının yargılama esnasında ürünleri teslim amadığı ve de faturalarla bir ilgilerinin olmadığı beyanı ve davacı tarafın açıkça yemin deliline de dayanmaması karşısında ;her ne kadar bilirkişi raporu uyarınca davacı tarafın ticari defterlerine göre davalıdan alacaklı olduğu rapor edilmiş ise de;
Davacının sözleşme ilişkisi ve mal teslimine ilişkin ispat vasıtası getiremediği anlaşılmakla; ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış, aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 35,90 TL karar harcından peşin alınan 79,52 TL harçtan mahsubu ile 43,62 TL nin davacıya iade edilmesine,
3-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya iadesine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacı vekili ve davalı asilin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.12/11/2018

Katip …
e-imzalıdır.

Hakim …
e-imzalıdır.