Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/399 E. 2018/639 K. 04.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BAKIRKÖY
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/399
KARAR NO : 2018/639

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/02/2016
KARAR TARİHİ : 04/06/2018
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/06/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP; Davalının müvekkili şirket arasında ticari ilişki bulunduğunu, davalının davacı şirketten aldığı malların bedelini ödemediğini, bu nedenle İzmir …. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının yaptığı itiraz üzerine icra takibinin durduğunu, haksız ve dayanaksız itirazın iptali ile karşı tarafa %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına yükletilmesini karar ve talep etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili açılanın davanın yetkili yer mahkemesinde açılmadığını, yetki itirazında bulunduğunu, davanın açılış tarihindeki borçlunun ikametgahının buluduğu yer mahkemesinde açılması gerektiğini, yetkili mahkemelerin Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, borca ve borç kaynaklarına itiraz ettiklerini, aynı zamanda davayla ilgili kendilerine sulh teklifinde bulunduğunu, davada kusurun davayı açan tarafta olduğunu, kendi kusurları sebebiyle açılan davanın haksız ve hukuksuz olduğunu, bu nedenlerle davanın esasına girilmeden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, satım sözleşmesi kapsamında fatura alacağından kaynaklı itirazın iptali davasıdır. Dava Asliye Hukuk mahkemesinden görevsizlik kararı ile mahkememize gelmekle yapılan inceleye göre;
Tarafların iddia ve savunmaları, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgeler ile tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere;
Bilindiği üzere mahkemenin görevi HMK 114. maddesi gereğince dava şartı olup, mahkemece kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gereken bir husustur.
Davacının iddiası ve davalının savunması ve dayanak belgeler ile getirtilen belge ve bilgiler dikkate alındığında , Davalı … ‘den gelen cevaba göre gerçek kişi tacir olmadığı gibi ,Vergi dairesinden gelen cevaba göre işletme hesabına göre defter tutuna bir esnaf olduğu belirtilmiştir.
Bilindiği üzere ticari iş ve ticari dava ayrı hukuki kavramlardır. Ticari iş kabul edilen bir husustan kaynaklanan her uyuşmazlık ticari dava olarak kabul edilmemiştir. Ticaret mahkemeleri ticari davalara bakmakla görevlidir. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde ticari davalar tanımlanmış ve sayılmıştır. Bu maddeye göre “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları”, “ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri” ve “tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a), (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerinde sayılan davalar ticari dava sayılır. Diğer bir anlatımla bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için ya tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması; ya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması ya da açılan davanın maddede 6 bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez. Faturadan kaynaklanan her uyuşmazlığın Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.
Ayrıca 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2’nci maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Bu durumda eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur. (Yargıtay … H.D.sinin 04.12.2017 gün ve …. E- … K. sayılı kararı)
Davalının gelen cevaplara göre Bu durumda davacının esnaf olduğunun kabulü gerekir.
Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin 22.09.2008 tarih ve … E., … K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; TTK’nın 11. madde (6102 sayılı TTK 11.madde) hükmüne göre, ticarethane veya fabrika (md.12), yahut ticari şekilde işletilen diğer müesseseler (md.13) ticari işletme sayılır. Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir (md.14) (6102 sayılı TTK 12.m). Esnaf’ın tanımı 17. maddede yapılmış ve bunların tacir olmadıkları vurgulanmıştır. Esnaf’ın yaptığı işin hacim ve ehemmiyeti, ticari muhasebeyi gerektirdiği ve ona ticari veya sınai bir müessese şekil ve mahiyeti verdiği taktirde, bu müessesenin de ticari işletme sayılacağı 13. maddede hüküm altına alınmıştır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticari işletmenin, ticaret siciline kayıtlı olmaması, diğer anlatımla esnaf odasına kayıtlı olması, bu işletme sahibinin tacir sayılmamasını gerektirmez ve tacir olmamanın kesin bir kanıtı da değildir. Vergi mükellefi olup olmamak da tacir-esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak değerlendirilmez.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tâbi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir.
19.02.1986 tarih ve 19024 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararına göre; Vergi Usûl Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinde “Birinci Sınıf Tüccarlar” sayılmış olup bu maddedeki birinci sınıf tacirlerle ilgili şartları taşımayanlar ise ikinci sınıf tacir sayılırlar. İkinci sınıf tacirler ise ticari işletme hesabına göre defter tutarlar. Gelen vergi dairesi kayıtlarına göre davalı 2. Sınıf tüccar olup iletme hesabına göre defter tutumaktadır.
Gerçek kişi olan davacının faaliyetinin daha çok bedeni çalışmalara dayandığı, esnaf sayılması gerektiği, öngörülen ölçekte bilançosunun da bulunmadığı ve TTK anlamında tacir sıfatının bulunmadığı, dava konusu uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hukuk davası (nispi ticari dava) niteliğinde bulunmadığı ve Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu takdir ve sonucuna varılmıştır. Bu nedenle dilekçenin görev yönünden reddi ile karşı görevsizlik verilerek mahkememizin görevsizliğine, B.Çekmece Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna ilişkin aşağıdaki hükmün kurulması gerekmiştir.(Yargıtay … HD … esas ve … karar sayılı ilamı)
HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın HMK 114/1-c maddesi gereğince mahkememizin görevsizliği nedeniyle USULDEN REDDİNE, dosyanın 2 haftalık süresi içinde talep halinde görevli ve yetkili Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
2-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
4-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
5-BÜYÜKÇEKMECE HUKUK MAHKEMESİ ile Mahkememiz arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından HUMK m.25.2,3 uyarınca kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde dosyanın MERCİ TAYİNİ İÇİN İLGİLİ İSTANBUL BÖLGE ADLİYESİ MAHKEMESİ DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE.
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 04/06/2018

Katip …
e-imzalıdır.

Hakim …
e-imzalıdır.