Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/341 E. 2018/600 K. 28.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/341
KARAR NO : 2018/600

DAVA : Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/06/2015
KARAR TARİHİ : 28/05/2018
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/06/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP; Taraflar arasında imzalanan 07/10/2011 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi gereğince müvekkilinin … ilçesi … mahallesi … ada … parsel ( yeni ada … , parsel … ) üzerinde inşa edilecek … adli projeden … blok …. Kat … nolu ve ikinci kat … nolu bağımsız bölümleri almak üzere anlaştıklarını, davacının 73.500 TL peşin ödediği, geri kalanı da ödeme planı gereğince davalıya ödediğini, ancak bağımsız bölümlerin kendisine teslim edilmediği, iskan başvurusu yapılmadığından , davacının mahrum kaldığı kira geliri için şimdilik 1.000 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP; Davacının tacir olduğunu, dava konusu bölümlerin ticari amaçla edinildiği ve tapuda iş yeri olarak kayıtlı olduğundan mahkememizin görevsiz olduğunu, görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunun bildirdiği, iddiaların doğru olmadığını, satış yapılan bağımsız bölümün davacı tarafından teslim alınmadığını , tanık dinletme taleplerine muvafakat etmediklerini belirterek davanın reddini istemiştir.
Tarafların iddia ve savunmaları, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgeler ile tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere;
Bilindiği üzere mahkemenin görevi HMK 114. maddesi gereğince dava şartı olup, mahkemece kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gereken bir husustur.
Mahkememizce göre hususu dava şartları olması sebebiyle dosya üzerinden HMK 114.madde kapsamında yapılan incelemeye göre dosya mahkememize taşınmazın vasfı sebebiyle görevsizlikle gönderilmiş olması sebebiyle mahkememizce davacı için yapılan araştırmada davacının tacir kaydının olmadığı ve kira geliri mükellefi olduğu TTK anlamında Tacir olmadığı ticari işletmesinin de bulunmadığı görülmüş olup sırf taşınmazın iş yeri vasfında olması sebebiyle dosyanın mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.
Ayrıca 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2’nci maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Söz konusu davadaki gibi Nisbi Ticari dava ve işler bakımından bir davanın ticari sayılabilmesi için her iki tarafın da tacir olması şarrtır. 26.06.2012 tarih ve 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değiştirilen 6102 sayılı TTK’nın 5. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olup, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu düzenlenmiştir. Bir yerde asliye ticaret mahkemesi bulunduğu takdirde, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevi içinde bulunan ve anılan yasanın 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ve özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı da hüküm altına alınmıştır. Somut olayda uyuşmazlık, işyeri vasıflı taşınmaz vaadi sözleşmesinden kaynaklanmıştır. Anılan bu tür uyuşmazlıklar 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde tahdidi olarak sayılan mutlak ticari davalardan değildir.
Konuyla ilgili emsal İstanbul BAM …. Hukuk Dairesinin 26/04/2017 gün ve… E- … K sayılı kararı ile özetle; “Davacının davalı şirketin yapımına başladığı …. adlı projeden 04/03/2012 tarihinde bir adet işyerini KDV hariç 122.000 USD bedelle harici satımla satın aldığı, davacı ile davalı şirket arasında Gayrimenkul Satış ve İnşaat Yapım Sözleşmesi (Ticari Unite) akdedildiği ve imzalandığı sabittir. Dosya kapsamında davacının gerçek kişi tacir kaydı ve gerçek kişi mükellefiyet kaydının bulunmadığı, Uyap sisteminden yapılan vergi kaydı sorgulamasında davacının potansiyel vergi numarası aldığı, potansiyel mükellef olduğu anlaşılmış olup davacının tacir sıfatı bulunmamaktadır. Davacının tacir sıfatı bulunduğuna ilişkin hiçbir kayıt ve belge mevcut değildir. Bu durumda taraflar arasındaki ilişki 6102 ve 6502 sayılı kanunların kapsamı dışında kalmaktadır. Davalı şirket ile davacı arasında akdedilen sözleşme ile davalı tarafından yapılacak binadan işyerinin davacıya satışı vaadedilmiştir. Davacının dayandığı satış sözleşmesi işyeri temlikine ilişkin bir sözleşme olduğundan bu tür uyuşmazlıklara Asliye Ticaret mahkemelerinde bakılamaz. Bu nedenle davanın Asliye Ticaret mahkemesinde değil genel mahkemede görülmesi gerekir. Görev kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekir. Görev hususunda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Görevsizlik kararı verilerek davanın asliye hukuk mahkemesine gönderilmesi gerekirken çekişmenin esası hakkında karar verilmesi doğru görülmediğinden bahisle mahkeme kararı kaldırıldığı dikkate alındığında Dava 6102 sayılı TTK’dan değil gayrı menkul satış vaadi sözleşmesine dayalı genel hükümler uyarınca her iki tarafın da tacir olması gerektiği gibi her iki taraf ,için de ticari iş sayılması gerektiğinden değer kaybı zararı için genel mahkemelerde dava açılabileceğinden HMK’nın 2/1. maddesinde “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” hükmü yer almaktadır. 6335 sayılı Kanun ile 5. maddede değişiklik yapılmış ve asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk (ve diğer hukuk mahkemeleri) arasındaki ilişki, “işbölümü” ilişkisi olmaktan çıkarılıp, “görev” ilişkisine dönüştürülmüştür. Bilindiği üzere, mahkemelerin görevi, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekir. Bu aşama anılan sebeplerle HMK.’nın Dava Şartları başlıklı 114/c maddesinde sayılan Görev hususu resen her aşamada karara bağlanabileceğinden anılan sebeplerle mahkememizin görevsizliğine,dava dilekçesinin görev yönünden reddine karşı görevsizlik verilerek dosyanın görevli Bakırköy Asliye Hukuk mahkemelerine gönderilmesine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın HMK 114/1-c maddesi gereğince mahkememizin görevsizliği nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
4-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
5-BAKIRKÖY … ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ ile Mahkememiz arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından HUMK m.25.2, 3 uyarınca kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde dosyanın MERCİ TAYİNİ İÇİN İLGİLİ İSTANBUL BÖLGE ADLİYESİ MAHKEMESİ DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE.
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/05/2018

Katip …
e-imzalıdır.

Hakim …
e-imzalıdır.