Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/326 E. 2019/323 K. 19.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/326
KARAR NO : 2019/323

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/04/2018
KARAR TARİHİ : 19/03/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/04/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin uzun süreden beri yetkili satıcısı (bayii) olarak çalıştığını,davanının 01/12/2017 tarihinde gönderdiği e- mail ile anlaşmadan dönme, fesih bildirimi yaptığını, müvekilinin 12/12/2017 tarihinde noter aracılığı ile bu fesih bildirimini kabul etmediğini davalıya ihtaren bildirdiğini, davalı firmanın 14/12/2017 tarihli ihtar ile müvekkilinin satış yetkisinin kaldırıldığı ve stoklarının iadesini istediğini, davalının bu ihtarının TTK 121. maddesine uygun olmadığından cevap verilmediğini, kaldı ki müvekkilinde bulunan ürünlerin bedelinin müvekkilince daha önceden davalıya ödenmiş olduğundan stoktaki ürünlerin müvekkilinin malı olduğunu, müvekkilinin davalının ürettiği ilaçları sattığını, ürünlerinin tercih edilebilir kıldığını, müşteri portföyünü oluşturduğunu, davalının Kasım 2017 tarihinden itibaren müşterilerine gönderdiği bildirimlerde müvekkili hakkında yanıltıcı beyanlarda bulunduğunu, bu beyanların haksız rekabet oluşturduğunu, müvekkilinin haksız fesih nedeniyle portföy isteğinden kaynaklanan denleştirme isteğinin bulunduğunu ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak ve belirsiz alacak davası olarak şimdilik 10.000,00 TL bedel üzerinden davalının haksız rakebet eylemlerinin tespitiyle engellenmesini, haksız rekabet nedeniyle uğrattığı zarar nedeniyle dava sırasında belirlenecek zararlarının bedelinin faizi ile giderilmesini, davalının haksız rekabet nedeniyle elde etmesi mümkün görülen menfaatlerinin belirlenerek faiziyle ödenmesine karar verilmesini, portföy tazminatının belirlenerek ticari faiziyle tahsilini ve 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini ve faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının 10.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminat talebinde bulunduğunu,oysa davacının maddi tazminat talebinde birden çok kaleme yer verdiğini, taleplerinin ayrıştırılması gerektiğini,davacının müvekkilinin acentesi, tek satıcısı veya bayisi vb olmadığını, davacının dayandığı 15/08/2013 tarihli e-mailin TTK 19. madde kapsamında bağlayacılığı bulunmadığını, müvekkilinin dava dışı şirketin Türkiye’deki tek satıcısı olduğunu ve ürünleri yurt içinde diğer şirketlere de sattığını, müvekkili ile davacının ilişkisinin müvekkilinin diğer müşterilerden bir farkının bulunmadığını, müvekkili ile davacı arasında bayilik ilişkisi şartlarının oluşmadığını, ihbar süresi verilmesinin gerekmediğini, müvekkili ile davacı arasında davacının iddiası gibi bir hukuki ilişki bulunsa dahi fesih için haklı nedenler bulunduğunu, davacı firmanın müvekkilinin rakibi şirkete satılması nedeniyle ilişkiye devam edilemeyeceğinin sözlü olarak davacıya bildirildiğini, haksız rekabet oluşmadığını ve portföy tazminatı talebinin de reddi gerektiğini, müvekkilinin e-mailinin haksız rekabet teşkil etmediğini, manevi tazminat talebinin de reddi gerektiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Dava, haksız rekabet nedeniyle maddi ve manevi tazminat ile haksız fesihten kaynaklanan portföy tazminatı talebine ilişkindir.
Tarafların iddia ve savunmaları, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgeler, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere;
Öncelikle taraflar arasındaki ilişkinin tanımlanması gerekmektedir. Davacı, davalının yetkili bayisi olarak uzun yıllardır çalıştığını iddia etmiştir.. Davalı ise davacıyla kendisi arasında acentelik, tek satıcılık veya bayilik ilişkisinin bulunmadığını; davacıyla arasındaki ilişkinin yalnızca satım sözleşmesiyle gerçekleştirilen alım-satım ilişkilerinden ibaret olduğunu savunmuştur.
Taraflar, aralarındaki hukuki ilişkiye ilişkin bir yazılı anlaşma sunmamıştır. Bu nedenle taraflar arasındaki hukuki ilişkinin, BK m. 19/1 uyarınca tarafların verdikleri isimlere bakılmadan, taraflar arasındaki ticari ilişkinin somut özelliklerine ve delillere göre tanımlanması gerekmektedir.
Taraflarca dosyaya sunulan yazışmalar ve delillerden davacı ile davalı arasındaki ticari ilişkinin davalının savunmasının aksine bağımsız bir alım-satım ilişkisinden daha kapsamlı, derin ve sıkı olduğuna ilişkin alınan bilirkişi raporundaki görüş mahkememizce de yerinde bulunmuştur.
Davacının taraflar arasındaki bayilik ilişkisi bulunduğu yönündeki iddasının değerlendirilmesine gelince;
Uygulamada bayilik ilişkisi, iki taraf arasındaki uzun süreli ve genellikle iki taraf bakımından belirli ticari avantaj lan ihtiva eden bir sözleşmesel ilişkidir. Başka bir anlatımla, bayilik ilişkisinde, bayi (dağıtıcı) sağlayıcıdan kendi adına ve hesabına sürekli olarak sağlayıcıdan ürünleri satın almakta ve sağlayacı da sürekli ve düzenli ilişkinin varlığı nedeniyle bayiye belirli ticari avantajlar sağlamaktadır. Bayilik sözleşmeleri kanunda düzenlenmiş tipik sözleşmelerden olmayıp esaslı unsurları da kanun tarafından tanımlanmış değildir. Dolayısıyla taraflar, sözleşme serbestisi ilkesi kapsamında ihtiyaçları doğrultusunda bayilik sözleşmesini düzenleyebilirler. Bu itibarla, “tekel bölgesi’, promosyon, asgari alım taahhüdü, bölge sınırlaması” gibi yükümler hiç olmaksızın taraflar sadece sağlayıcının anlaşma konusu ürünleri yeniden satmak amacıyla sürekli temin etmesi ve bayinin de bu ürünleri müşterilere ulaştırmasından ibaret olan adi (basit) bayilik sözleşmesi sözleşmesi akdedebilir. Bu hukuki durum dikkate alındığında dosyada mübrez delillerde, davalının paletaltı miktardaki ürünlerin dağıtımı için bir dağıtım kurduğu; davalının davacıyı paletaltı ürünlerin dağıtımında yetkili bayisi ve alt dağıtıcı olarak tanımladığı, davacıdan haftalık satış raporlarını talep ettiği, davalının palet altı ürünlerin dağıtımında davacıyı yetkili bayisi ve alt dağıtıcısı olarak tanıttığı, davalının davacıya bayisi gibi davranmdığı, davacının rizikosu kendine ait olmak bu ürünleri kendi adına ve hesabına sattığı, davacının fesih ihtarnamesinde sürekli satış yetkisine vurgu yaptığı, davalının davacıdan stok bilgilerini talep ettiği, davacının da stok bilgilerini davalı ile paylaştığı anlaşıldığından bu duruma atfen davacı ile davalı arasındaki hukuki ilişkinin bayilik sözleşmesi olduğu yönündeki bilirkişi görüşü kabul edilerek taraflar arasında süreli olmayan, yani süresiz bir bayilik ilişkisi bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Taraflar arasındaki hukuki ilişkinin belirlenmesinden sonra, taraflar arasındaki belirsiz süreli bayilik ilişkinin haklı nedenle sona erdirilip erdirilmediğinin belirlenmesi gerekir. Taraflar arasındaki ilişkinin davalı tarafından sonlandırıldığı hususunda uyuşmazlık yoktur. Davalı, davacıyla olan ticari ve hukuki ilişkisi haklı nedenle sonaerdirdiğini ileri sürmektedir. Davalının düzenlediği 01.12.2017 tarihli belgede, davalı davacıyla arasındaki hukuki ilişkinin, davacının hisselerinin önemli bir kısmının davalının rakibi olan bir şirkete satılmasından dolayı sona erdirdiğini belirtmektedir. Davalının rakibi olan şirketin, davacının yönetimi üzerinde söz sahibi olabilecek miktarda hisseyi devralması halinde, davalının rakibi olan şirketin davalının dağıtım ağı, ürün stratejisi, fiyat politikası gibi davalının ekonomik varlığını koruması ve sürdürmesi bakımından son derece hayati bilgileri edinme imkanına kavuşacağı muhakkaktır. Bu ihtimalde, davalının dağıtımın ağının ve bu dağıtım ağının diğer üyelerinin ekonomik geleceği ciddi anlamda tehlike altına girecektir. Başlı başına bu durumun varlığı, davacıyla davalı arasındaki güven ilişkisinin çökmesine ve tamamen yok olmasına neden olabilecek niteliktedir. Dağıtım ağı ilişkilerinde sağlayıcı ile dağıtıcı arasındaki güven ilişkisinin çökmesi durumunda ise, tarafların haklı nedenle dağıtım ilişkisini sona erdirebileceği kabul edilmelidir.
Dosyada bulunan deliller ile ticaret sicil dosyası kapsamından davacı şirketin yönetim kurulu üyelerinin değiştirilerek, 2017 yılı içinde davalının rakibi olan dava dışı şirket yönetim kurulu üyelerinden bazılarına görev verildiği, her iki şirketin yönetim kurulundaki bu durum gözetildiğinde az yukarıda belirtilen sakıncaların davalı açısından gerçekleştiği sonucuna ulaşıldığından davalının bayilik ilişkisini sonlandırmasının haklı nedenle gerçekleştiği kabul edilmiştir.
Diğer yandan taraflar arasındaki belirsiz süreli bayilik ilişkisinin olağan fesih yoluyla sona erdirilmesi de her zaman mümkündür. Zira, davalı sonsuza kadar davacıyla çalışmak zorunda olmayıp dürüstlük kuralına uygun bir şekilde makul bir süre ile önceden ihbarda bulunarak ticari ilişkisini makul bir süre vererek her zaman sona erdirme hakkına sahiptir. Ancak mahkememizce feshin haklı nedenlere dayandığı kabul edildiğinden bu husus üzerinde durulmasına gerek kalmamıştır. Zira taraflar arasındaki ilişkinin haklı nedenle sona erdirilmiş olduğu kabul edildiğinden davalının ayrıca bir fesih süresi tanımasına gerek olmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu saptamalardan sonra davalının haksız rekabet teşkil eden eyleminin bulunup bulunmadığının incelenmesi, ve bu yöndeki tazminat taleplerinin incelenmesi de gerekir.
Davacı, davalının kendi müşterilerine gönderdiği bildirimlerde kendisi hakkında yanıltıcı ve güven sarsıcı ifadelerde bulunduğunu ve sanki piyasadan çekildiği izlenimi yarattığını ve böylece haksız rekabette bulunduğunu iddia etmiştir.
Bilindiği üzere haksız rekabet hükümleri, kişilerin veya teşebbüslerin rekabet özgürlüğünün sınırlarını çizerek piyasada rekabet hakkının dürüstlük kuralı çerçevesinde kullanılmasını sağlamayı ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasının engellenmesini hedeflemektedir. Genel olarak, bir kişinin veya teşebbüsün dürüstlük kuralına aykırı bir davranışı veya eylemi, rekabeti olumsuz bir şekilde etkiliyorsa haksız rekabetin oluştuğunun kabul edilmesi gerekmektedir. bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere davalının dava dışı 3. kişilere gönderdiği mailde artık davacının dağıtım ağı içerisinde yer almadığını ve davacıyla olan ticari ilişkisini sona erdirdiğini bildirdiği anlaşılmaktadır. Davalının dağıtım ağı kurmasındaki amacın ürünlerin düzenli, sürekli ve güvenli bir şekilde alıcıya ulaşması olduğundan, dağıtım ağından çıkan bir dağıtıcıyı müşterilerine dürüstlük kuralı sınırları çerçevesinde haber vermekte ve müşterilerin söz konusu ürünleri nereden temin edebilecekleri konusunda bilgilendirme yapmasında haklı bir menfaati bulunmaktadır. Davalının mailin kullandığı ifadelerin haksız rekabet teşkil edebilmesi için ya haksız rekabete ilişkin genel kural ya da haksız rekabetin özel görünümleri kapsamında kalması gerekmektedir. Ancak, mailin içeriği incelendiğinde, davalının ilk olarak davacıyla arasındaki ticari ilişkinin sona erdiğini bildirdiği anlaşılmaktadır. Daha sonra ise davalı davacıya bugüne kadar olan emekleri için teşekkür etmekte ve “yeni oluşumlarında başarılar dileriz” ifadesini kullanmaktadır. Bu ifadenin yanıltıcı veya aldatıcı olup olmadığının açıklamanın orta yetenekteki muhatabı esas alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu durumda, davalının dava dışı 3.kişilere gönderdiği mailde dürüstlük kuralına aykırı bir yön bulunmadığı gibi yanıltıcı veya gereksiz yere incitici ifadelere yer verilmediğinden söz konusu mailin TTK m. 54 ve 55 anlamında haksız rekabet teşkil etmeyeceği soncuna varılmıştır. Bilirkişi raporundaki aynı tespit mahkememizce de kabule şayan bulunmuştur. Davalının 3. Kişilere gönderdiği bildirimlerde kullandığı ifadelerin haksız rekabet teşkil etmediği sonucuna varıldığından, davacının haksız rekabete dayalı maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı, yine oluşturduğu müşteri portföyü nedeniyle porföy tazminatı talebinde bulunmaktadır. Portföy tazminatı TTK m. 122’de düzenlenmektedir. Söz konusu madde acentelik sözleşmesi esas alınarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla, kural olarak portföy tazminatı acenteye özgüdür. Fakat, TTK m. 122/5 uyarınca, portföy tazminatına ilişkin düzenleme, “hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanabilir.
Dava konusu uyuşmazlıkta taraflar arasında bir yazılı anlaşma bulunmamaktadır. Davacıya bir münhasır satış yetkisinin verildiğine dair bir delil de sunulmamıştır. Davalının sunduğu faturaların incelenmesi neticesinde, davacının İstanbul merkezli …. Ticaret A.Ş., …. A.Ş., ….. A.Ş., …..Tic. Ltd. Şti, gibi bir çok firmaya satış yaptığı tespit edilmiştir. Bu itibarla, davalının davacıya bir münhasır satış yetkisini vermediği ve bundan dolayı portföy tazminatı şartlannın gerçekleşmediği sonucuna varılmıştır. Aynı doğrultudaki bilirkişi görüşü mahkememizce de benimsenmiştir. bu nedenle portföy tazminatına ilişkin talebin de reddine karar verilmiştir.
Hal böyle olunca, tarafların iddia ve savunmalarına, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgelere, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40 TL karar harcının peşin alınan 1.024,65 TL harçtan mahsubu ile bakiyesinin talebi halinde davacıya iadesine,
3-Maddi tazminat yönünden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin ve manevi tazminat yönünden 2.725,00 TL vekalet ücreti olmak üzere toplam 5.450,00 TL ‘nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı … davalı vekilinin yüzünde verilen karar açıkça okunup anlatıldı.. 19/03/2019 09:33:00

Katip …

Hakim …