Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/260 E. 2018/448 K. 17.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/260
KARAR NO : 2018/448

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/10/2011
KARAR TARİHİ : 17/04/2018
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/04/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davalının müvekkili şirketin Güngören İstanbul adresinde bulunan işyerinde 28.03.2009 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi ile regülasyon araştırma ve uygulama departmanında araştırmacı olarak çalıştığını, iş akdini 6.5.2011 tarihli ihbar öneli ve ihbar önelinin sonunda Bakırköy …. Noterliği kanalı ile gönderdiği 01.07.2011 tarihli istifa dilekçesi ile sona erdirdiğini, davalının çalışması kapsamında rekabet yasağı ve gizlilik taahhütnamesini imzaladığını, imzalanan rekabet yasağı sözleşmesinde davalının müvekkili şirketin pazar stratejilerini öğrendiğini kabul ile işten ayrıldıktan sonraki bir sene zarfında İstanbul ilinin semtlerinde işverenin iş dalında iş kurmamayı, ortak olmamayı, çalışmamayı taahhüt ettiğini, sözleşmedeki taahhüdün ihlali halinde taahhüde uymayan personelin işverene 100.000.TL tazminat ödeyeceğinin kararlaştırıldığını, davalının müvekkili şirkete verdiği gizlilik taahhütnamesi başlıklı yazıda çalışmaları nedeniyle öğrendiği ruhsat başvuru bilgileri ile buna dair dosyaların içeriği, hammadde fiyatları ve alım yapılan firmalara dair bilgiler ile ticari sır niteliğini haiz belge ve bilgilerinin müvekkili şirketin yetkili organlarının ön izni olmaksızın her ne sebeple olursa olsun üçüncü şahıs konumundaki kişi ve kurumlara açıklamayacağını, taahhüdünün ihlali halinde müvekkili şirketin uğrayacağı zararı tazmin edeceğini taahhüt ettiğini, davalının istifa etmek suretiyle 01.07.2011 tarihinde iş ilişkisini sona erdirdikten sonra imzaladığı rekabet yasağı ve gizlilik taahhütnamesine aykırılık teşkil edecek biçimde iş akdinin sona ermesinden sonraki bir sene sona ermeden Gayrette – İstanbul adresinde bulunan … A.Ş.’de Regülasyon – ruhsatlandırma sorumlusu olarak çalışmaya başladığını, rekabet yasağına aykırılık teşkil eden işlem ve eylemlerine son vermesi ve cezai şart ödemesi açısından Bakırköy …. Noteri Kanalı ile 4.7.2011 tarihli ihtarnamenin gönderildiğini, ancak davalının ihtarnameye karşı herhangi bir cevap vermediği gibi belirtilen cezai şartı da ödemediğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı 1.000.TL cezai şart alacağının 4.7.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Bilahare davasının ıslah ederek istediği tazminatı 20.000,00 TL’ye çıkarmıştır.
Davalı vekili, iş bu davada Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, müvekkilinin davalı şirkette araştırma ve ruhsatlandırma departmanında yurt içi ruhsat elemanı olarak 12.3.2008 tarihinde çalışmaya başladığını ve 11.7.2011 tarihinde çalışma koşullarının ağırlığı nedeniyle işten ayrıldığını, davaya dayanak yapılan sözleşmenin müvekkiline okuma imkanı verilmeden ve içeriğini öğrenmeden imza için dayatılmış bir sözleşme olduğunu, müvekkilinin işini kaybetmemek için muhtevasını öğrenmeden imzalamak zorunda kaldığını, sözleşmenin boş kısımlarının sonradan doldurulduğunu, müvekkilinin davacı şirkette yaptığı işin ruhsat alınma aşamasına gelmiş ilaçlarla ilgili hazırlanmış olan dosyanın bakanlığa ulaştırılması için şirketin diğer elemanlarına kargo ile göndermek ve dosyanın akıbetini takip etmek olduğunu, müvekkilinin davacının ticari sırlarına müşteri portföyüne vakıf olması ve davacı işverene önemli bir zarar vermesinin olası olmadığını, müvekkilinin davacı şirketin muhasebe-satış ve pazarlama bölümlerinde çalışmadığından yaptığı iş ve konumu itibariyle davacı şirketin müşteri portföyüne, gelir kaynaklarına, ticari sözleşmeler gibi sırlarına birebir girebilecek konumda olmadığından davacının davasının reddine karar verilmesini talep ve müdafaa etmiştir.
Dava, Bakırköy …. İş Mahkemesine açılmış, mahkemenin görevli olmaması sebebiyle reddine karar verilerek mahkememize gönderilmiştir.
Taraflar arasındaki davanın daha önce mahkememizde yapılan yargılaması sonunda verilen 07/11/2013 gün ve …. E-…K sayılı karar ile özetle”Dava, işçinin rekabet yasağına aykırı davranmasından kaynaklanan cezai şart isteğine ilişkindir.
Dava, açılış tarihi itibariyle somut olaya 6762 sayılı TTK ve 818 sayılı BK hükümlerine tabidir.
Tarafların iddia ve savunmaları, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgeler, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere;
Davalının davalı şirkette iş aktiyle çalıştığı sırada istifa ederek işten ayrılması üzerine iş sözleşmesi kapsamında rekabet yasağına aykırı davrandığı gerekçesiyle sözleşmede belirlenen cezai şart alacağının tahsili istekli bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava, işçinin iş aktinin sona ermesinden sonraki rekabet yasağına aykırı eylemine dayalı olarak açıldığından mahkememiz görevli ve yetkilidir.
Diğer yandan davalı vekili husumet itirazında bulunmuş ise de sözleşmenin tarafları davacı ile davalı olduğundan bu yöndeki savunma yerinde görülmemiştir. Yine davalı vekili ıslah üzerine ıslah edilen kısım için zamanaşımı itirazında bulunmuş ise de bu itiraz son oturumda” Taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği ve tabi olduğu kanuni zamanaşımı süresi dava ve ıslah tarihi itibariyle dolmadığı” gerekçesiyle zamanaşımı itirazının reddine karar verilmiştir.
Tarafların dayandıkları deliller toplanmış ve delillerin irdelenip değerlendirilmesi için uzman bilirkişiden rapor alınmıştır. Uzman bilirkişi 28/02/2013 tarihli raporunda özetle “davacı şirkette ruhsatlandırma departmanında işverenin iş sırlarına erişebilecek bir konumda çalışan davalının 01/07/2011 tarihinde istifa ile davacı şirketten ayrıldıktan hemen sonra taraflar arasındaki rekabet yasağı getiren sözleşme hükümlerine aykırı olarak aynı konuda faaliyette bulunan dava dışı şirkette 18/07/2011 tarihinde burada ruhsatlandırma departmanında işe başlamak suretiyle rekabet yasağına aykırı davranması nedeniyle davacının sözleşmedeki 100.000,00 TL cezai şart alacağını davalıdan talep hakkı olabileceği, ancak bu miktarın BK 161/son maddesi gereğince indirime tabi tutulmasının mahkemenin takdirinde olduğu” bildirilmiştir. Bilirkişi raporu gerekçesine ve hesap tarzına ve dosya kapsamına kabule şayan bulunarak göre hükme esas alınmıştır.
Alınan bilirkişi raporunda da belirlendiği gibi davalının rekabet etmeme borcuna aykırı davrandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının sözleşme ile kararlaştırılan maktu ceza şart alacağını davalı borçludan isteyebilir. Ne var ki Borçlar Kanunu’nun 161/son maddesinde hakimin fahiş gördüğü cezaları tenkis ile mükellef olduğunun belirtilmesi karşısında tenkisin gerekip gerekmediğinin tartışılıp değerlendirilmesi gerekir. Hemen belirtelim ki kanunda bu tenkisin ne şekilde yapılacağına dair bir düzenleme yapılmamıştır. Doktrinde cezanın aşırı olup olmadığının hakkaniyet ölçüsüne göre belirleneceği benimsenmekle birlikte, cezai şartın amacı, borçluyu ifaya zorlayan bir tazyik vasıtası olduğu, borcun ifası halindeki menfaat ile cezai şartın ödenmesi halindeki menfaat arasında makul ve adil denge kurulması gerektiği, cezai şart miktarının borçlunun ezilmesini ve ekonomik olarak mahvına neden olacak dereceyi bulması halinde fahiş kabul edilmesi ve uygun bir miktara indirilmesi gerektiği kabul edilmektedir.
Somut olaya gelince kararlaştırılan cezai şart miktarı, tarafların durumları dikkate alındığında kararlaştırılan 100.000,00 TL cezai şart ve davacı tarafından bu dava ile istenen 20.000,00 TL alacak miktarının borçlunun ezilmesini ve ekonomik olarak mahvına neden olacak dereceyi bulduğu sonucuna varılarak mahekekemizce %50 oranında tenkise tabi tutulmasının hak ve adalet kurallarına uygun olacağı sonucuna varılarak bu miktarda indirim yapılmıştır. Davada ihtar tarihinden itibaren faiz istenmiş ise de dayanılan ihtar ile belirli bir alacak istanmediğinden davalının bu ihtarla temerrüde düşürüldüğü kabul edilmemiştir. Hal böyle olunca aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen kararın davalı tarafından temyizi üzerine Yargıtay …. H. D.’sinin 02/06/2014 gün ve …. E-… K sayılı kararı ile özetle: “Davacı vekili, davalının müvekkili şirketten istifa etmek suretiyle 01.07.2011 tarihinde ayrıldığını rekabet yasağı ve gizlilik taahhütnamesine aykırılık teşkil edecek biçimde İstanbul’da bulunan dava dışı …A.Ş’de regülasyon-ruhsatlandırma sorumlusu olarak çalışmaya başladığını, davalının rekabet yasağına aykırılık teşkil eden işlem ve eylemleri nedeniyle cezai şart ödemesi gerektiğini ileri sürerek, şimdilik 1.000,00 TL cezai şart alacağının 04.07.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, davasının ıslah ederek talep sonucunu 20.000,00 TL’ye çıkarmıştır.
Davalı vekili, müvekkilinin çalışma koşullarının ağırlığı nedeniyle işten ayrıldığını, davaya dayanak yapılan sözleşmenin müvekkiline okuma imkanı verilmeden ve içeriğini öğrenmeden imzalatıldığını, sözleşmenin boş kısımlarının sonradan doldurulduğunu, müvekkilinin yaptığı iş ve konumu itibariyle davacı şirketin müşteri portföyü, gelir kaynakları ve ticari sözleşmeler gibi sırlarına ulaşabilecek konumda olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı şirkette ruhsatlandırma departmanında işverenin iş sırlarına erişebilecek bir konumda çalışan davalının 01/07/2011 tarihinde istifa ile davacı şirketten ayrıldıktan hemen sonra taraflar arasındaki rekabet yasağı getiren sözleşme hükümlerine aykırı olarak aynı konuda faaliyette bulunan dava dışı şirkette 18/07/2011 tarihinde ruhsatlandırma departmanında işe başlamak suretiyle rekabet yasağına aykırı davrandığı, davacının sözleşme ile kararlaştırılan maktu ceza şart alacağını davalı borçludan isteyebileceği, kararlaştırılan ve talep edilen cezai şart miktarının davalının ekonomik olarak mahvına neden olacak dereceyi bulduğu, bu nedenle talep edilen cezai şart miktarının %50 oranında tenkise tabi tutulmasının hak ve adalet kurallarına uygun olacağı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 10.000,00 TL cezai şart alacağının davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Davacı, davalının işçisi iken işten ayrıldığını, davalı işçi ile aralarında rekabet yasağı sözleşmesi bulunduğunu, davalının bu sözleşmeye aykırı hareket ettiğini iddia ederek sözleşmede kararlaştırılan cezai şartı talep etmiştir. Ancak, davacının delil olarak dayandığı belirsiz süreli iş sözleşmesi ile rekabet yasağı sözleşmesinin dava dışı …A.Ş. arasında olup, davalı şirketin ise tam unvanı …dir. Bu durumda, mahkemece dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 350. maddesi uyarınca rekabet yasağı sözleşmesinin yazılı olmasının geçerlilik koşulu olduğu gözetilerek, sözleşmeyi yapan şirket ile iş bu davayı açan şirketin aynı şirket olup olmadığı ve davacının aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekirken, bu husus üzerinde durulmaması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay bozma kararına karşı taraf vekillerinin beyanları alınmış; davacı vekili önceki kararda direnilmesine; davalı vekili ise bozma kararına uyulmasına karar verilmesini istemiştir. Mahkememizce Yargıtay bozma kararına uyma kararı verilmiştir. mahkememizce Uyulmasına karar verilen bozma kararından sonra yapılan yargılama sonucunda bu kez 20/02/2015 gün ve…. E-…. K. sayılı kararı ile özetle “Uyulan yargıtay bozma kararı kapsamında ticaret sicil kayıtları getirtilmiş ve incelenmiştir. Getirtilen ticaret sicil kayıtlarından da anlaşılacağı üzere dava konusu belirsiz süreli iş sözleşmesi ile rekabet yasağı sözleşmesinin davalı ile ….A.Ş. arasında imzalandığı, sözleşmenin tarafı olan ….A.Ş.’nin birleşme ve unvan değişikliği yaparak … Ünvanını aldığı, dolayısı ile davacı şirketin taraflar arasındaki belirsiz süreli iş sözleşmesi ile rekabet yasağı sözleşmesinin tarafı olduğu ve bu sözleşmeye dayanarak dava açabileceğinden davalının husumet itirazı yerinde görülmemiştir.
Dava, açılış tarihi itibariyle somut olaya 6762 sayılı TTK ve 818 sayılı BK hükümlerine tabidir.
Tarafların iddia ve savunmaları, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgeler, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere;
Davalının davalı şirkette iş aktiyle çalıştığı sırada istifa ederek işten ayrılması üzerine iş sözleşmesi kapsamında rekabet yasağına aykırı davrandığı gerekçesiyle sözleşmede belirlenen cezai şart alacağının tahsili istekli bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava, işçinin iş aktinin sona ermesinden sonraki rekabet yasağına aykırı eylemine dayalı olarak açıldığından mahkememiz görevli ve yetkilidir.
Diğer yandan davalı vekili husumet itirazında bulunmuş ise de sözleşmenin tarafları davacı ile davalı olduğundan bu yöndeki savunma yerinde görülmemiştir. Yine davalı vekili ıslah üzerine ıslah edilen kısım için zamanaşımı itirazında bulunmuş ise de bu itiraz son oturumda” Taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği ve tabi olduğu kanuni zamanaşımı süresi dava ve ıslah tarihi itibariyle dolmadığı” gerekçesiyle zamanaşımı itirazının reddine karar verilmiştir.
Tarafların dayandıkları deliller toplanmış ve delillerin irdelenip değerlendirilmesi için uzman bilirkişiden rapor alınmıştır. Uzman bilirkişi 28/02/2013 tarihli raporunda özetle “davacı şirkette ruhsatlandırma departmanında işverenin iş sırlarına erişebilecek bir konumda çalışan davalının 01/07/2011 tarihinde istifa ile davacı şirketten ayrıldıktan hemen sonra taraflar arasındaki rekabet yasağı getiren sözleşme hükümlerine aykırı olarak aynı konuda faaliyette bulunan dava dışı şirkette 18/07/2011 tarihinde burada ruhsatlandırma departmanında işe başlamak suretiyle rekabet yasağına aykırı davranması nedeniyle davacının sözleşmedeki 100.000,00 TL cezai şart alacağını davalıdan talep hakkı olabileceği, ancak bu miktarın BK 161/son maddesi gereğince indirime tabi tutulmasının mahkemenin takdirinde olduğu” bildirilmiştir. Bilirkişi raporu gerekçesine ve hesap tarzına ve dosya kapsamına kabule şayan bulunarak göre hükme esas alınmıştır.
Alınan bilirkişi raporunda da belirlendiği gibi davalının rekabet etmeme borcuna aykırı davrandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının sözleşme ile kararlaştırılan maktu ceza şart alacağını davalı borçludan isteyebilir. Ne var ki Borçlar Kanunu’nun 161/son maddesinde hakimin fahiş gördüğü cezaları tenkis ile mükellef olduğunun belirtilmesi karşısında tenkisin gerekip gerekmediğinin tartışılıp değerlendirilmesi gerekir. Hemen belirtelim ki kanunda bu tenkisin ne şekilde yapılacağına dair bir düzenleme yapılmamıştır. Doktrinde cezanın aşırı olup olmadığının hakkaniyet ölçüsüne göre belirleneceği benimsenmekle birlikte, cezai şartın amacı, borçluyu ifaya zorlayan bir tazyik vasıtası olduğu, borcun ifası halindeki menfaat ile cezai şartın ödenmesi halindeki menfaat arasında makul ve adil denge kurulması gerektiği, cezai şart miktarının borçlunun ezilmesini ve ekonomik olarak mahvına neden olacak dereceyi bulması halinde fahiş kabul edilmesi ve uygun bir miktara indirilmesi gerektiği kabul edilmektedir.
Somut olaya gelince kararlaştırılan cezai şart miktarı, tarafların durumları dikkate alındığında kararlaştırılan 100.000,00 TL cezai şart ve davacı tarafından bu dava ile istenen 20.000,00 TL alacak miktarının borçlunun ezilmesini ve ekonomik olarak mahvına neden olacak dereceyi bulduğu sonucuna varılarak mahekekemizce %50 oranında tenkise tabi tutulmasının hak ve adalet kurallarına uygun olacağı sonucuna varılarak bu miktarda indirim yapılmıştır. Davada ihtar tarihinden itibaren faiz istenmiş ise de dayanılan ihtar ile belirli bir alacak istanmediğinden davalının bu ihtarla temerrüde düşürüldüğü kabul edilmemiştir. Hal böyle olunca aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle davanın bozmaya konu karar gibi aynı şekilde kısmen kabulüne karar verilmiştir. Mahkememizce bozma kararı üzerine verilen iş bu ikinci karar da davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay …. H.D.’sinin 24/02/2016 gün ve … E-… K sayılı kararı ile özetle:”Davacı vekili, davalının müvekkili şirketten istifa etmek suretiyle ayrıldığını, rekabet yasağı ve gizlilik taahhütnamesine aykırılık teşkil edecek biçimde İstanbul’da bulunan dava dışı şirkette regülasyon-ruhsatlandırma sorumlusu olarak çalışmaya başladığını, davalının rekabet yasağına aykırılık teşkil eden işlem ve eylemleri nedeniyle cezai şart ödemesi gerektiğini ileri sürerek, şimdilik 1.000,00 TL cezai şart alacağının 04.07.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, talebini ıslah ederek 20.000,00 TL’ye çıkarmıştır.
Davalı vekili, davaya dayanak yapılan sözleşmenin müvekkiline okuma imkanı verilmeden imzalatıldığını, sözleşmenin boş kısımlarının sonradan doldurulduğunu, müvekkilinin yaptığı iş ve konumu itibariyle davacı şirketin müşteri portföyü, gelir kaynakları ve ticari sözleşmeler gibi sırlarına ulaşabilecek konumda olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamı ve uyulan bozma ilamı doğrultusunda, davacı şirkette ruhsatlandırma departmanında işverenin iş sırlarına erişebilecek bir konumda çalışan davalının 01/07/2011 tarihinde istifa ile davacı şirketten ayrıldıktan hemen sonra taraflar arasındaki rekabet yasağı getiren sözleşme hükümlerine aykırı olarak aynı konuda faaliyette bulunan dava dışı şirkette 18/07/2011 tarihinde ruhsatlandırma departmanında işe başlamak suretiyle rekabet yasağına aykırı davrandığı, davacının sözleşme ile kararlaştırılan maktu ceza şart alacağını davalı borçludan isteyebileceği, kararlaştırılan ve talep edilen cezai şart miktarının davalının ekonomik olarak mahvına neden olacak dereceyi bulduğu, bu nedenle talep edilen cezai şart miktarının %50 oranında tenkise tabi tutulmasının hak ve adalet kurallarına uygun olacağı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 10.000,00 TL cezai şart alacağının davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, rekabet yasağı sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan cezai şart istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı tarafça, taraflar arasında imzalanan 28.03.2009 tarihli rekabet yasağı sözleşmesinin ”YAPILAN İŞ” başlıklı bölümündeki ”01.07.2011” tarihinin ve yine ” İŞÇİNİN BORÇLARI” bölümünün ikinci bendindeki ”100.000” rakam grubunun sonradan doldurulduğu savunulmuştur. mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi tarafından da aynı şekilde mütaalada bulunulmuştur. 1086 sayılı HUMK 298. (HMK 207) maddesi uyarınca senetteki çıkıntı, kazıntı veya silinti ayrıca onanmamışsa, inkâr hâlinde göz önünde tutulmaz ve bu tür çıkıntı, kazıntı veya silinti mahkemece senedin geçerliliğine ve anlamına etkili olacak nitelikte görülürse, senet kısmen veya tamamen hükümsüz sayılabilir. Somut uyuşmazlığa konu sözleşmede de davalı tarafça inkar edilen ve sonradan doldurulduğu belirtilen bölümlerin yer aldığı hükümlerin taraflar açısından bağlayıcı niteliğinin bulunup bulunmadığı, geçersizlik halinin söz konusu olması durumunda ise bu halin 28.03.2009 tarihli sözleşmenin kısmen veya tamamen geçerli olup olmayacağı hususunda doğuracağı sonuçların mahkemece tartışılması suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.
(2) Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş; bozma kararına karşı davacı vekili tashihi karar talebinde bulunmuş ise de bu talep miktar itibariyle ret edilmiştir.
Yargıtay özel dairesi ile mahkememiz arasındaki uyuşmazlık, özel dairenin bozma gerekçesinin yerinde olup olmadığı noktasında bulunmaktadır. Özel dairece” Taraflar arasında imzalanan 28.03.2009 tarihli rekabet yasağı sözleşmesinin ”YAPILAN İŞ” başlıklı bölümündeki ”01.07.2011” tarihinin ve yine ” İŞÇİNİN BORÇLARI” bölümünün ikinci bendindeki ”100.000” rakam grubunun sonradan doldurulduğu savunulmuştur. Mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi tarafından da aynı şekilde mütaalada bulunulmuştur. 1086 sayılı HUMK 298. (HMK 207) maddesi uyarınca senetteki çıkıntı, kazıntı veya silinti ayrıca onanmamışsa, inkâr hâlinde göz önünde tutulmaz ve bu tür çıkıntı, kazıntı veya silinti mahkemece senedin geçerliliğine ve anlamına etkili olacak nitelikte görülürse, senet kısmen veya tamamen hükümsüz sayılabilir. Somut uyuşmazlığa konu sözleşmede de davalı tarafça inkar edilen ve sonradan doldurulduğu belirtilen bölümlerin yer aldığı hükümlerin taraflar açısından bağlayıcı niteliğinin bulunup bulunmadığı, geçersizlik halinin söz konusu olması durumunda ise bu halin 28.03.2009 tarihli sözleşmenin kısmen veya tamamen geçerli olup olmayacağı hususunda doğuracağı sonuçların mahkemece tartışılması suretiyle hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle bozma yapılmıştır. Bir kere taraflar arasında imzalanan 28.03.2009 tarihli rekabet yasağı sözleşmesinin ”YAPILAN İŞ” başlıklı bölümündeki ”01.07.2011” tarihinin ve yine ” İŞÇİNİN BORÇLARI” bölümünün ikinci bendindeki ”100.000” rakam grubunun sonradan doldurulduğu savunması karşısında anılan kısımların HMK 207 maddesi uyarınca “senetteki çıkıntı, kazıntı veya silinti” olarak kabul edilmesinin hukuken mümkün olup olmadığının tartışılması gerekir.
Dayanak sözleşme incelendiğinde bozma kararına konu ve davalı tarafından sonradan doldurulduğu iddia edilen ”01.07.2011” tarihinin ve ”100.000” rakam grubu sözleşmenin bütünü dikkate alındığında HMK 207 maddesi uyarınca “senetteki çıkıntı, kazıntı veya silinti” olarak kabul edilmesi hukuken mümkün değildir. Kaldı ki, davalı tarafça bu kısımların çıkıntı, kazıntı veya silinti olduğuna yönelik bir iddia ileri sürülmemiş olup, bu kısımların sonradan doldurulduğu savunulmuştur. Dolayısı ile özel dairenin bu kısımları HMK 207. maddesi gereğince çıkıntı, kazıntı veya silinti olarak kabul ile sözleşmeye etkisinin incelenmesi gerektiği yönündeki gerekçesine hukuken katılmak mümkün bulunmamıştır. Diğer yandan davalı tarafın sözleşmede yer alan ”01.07.2011” tarihinin ve ”100.000” rakam grubunun sonradan eklendiği savunması dikkate alındığında somut savunma “açığa atılan imza” olarak kabul edilmelidir. Bilindiği üzere açığa imza atan bunun sonuçlarına katlanmalı veya açığa imza attığı belgenin aralarındaki anlaşmaya aykırı doldurulduğunu ispat etmelidir. Ne var ki, davalı tarafından bu savunma ispat edilmediğinden mahkememizce dikkate alınmamıştır.
Öte yandan bir an özel daire gibi sözleşmede yer alan ”01.07.2011” tarihinin ve ”100.000” rakam grubunun belgede çıkıntı, kazıntı veya silinti olarak kabul edilse bile bu sözleşmenin geçersizliğini doğuracak nitelikte kabul edilemez. Kaldı ki eğer Yargıtay tarafından aksi şekilde kabulü gerektiği sonucuna varılıyor ise bu hususun bir bozma nedeni olarak bozma kararında açıkça belirtilmesi gerekirdi.
Hal böyle olunca, Yargıtay özel daire bozma kararı gerekçesi mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunmadığından bozma kararına konu kararda direnilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin Yargıtay bozma kararına konu 10/02/2015 gün ve….E -… K sayılı önceki kararında DİRENİLMESİNE,
2-Davanın kısmen kabulü ile 10.000,00 TL cezai şart alacağının davalıdan tahsiline, bu alacağın 1.000,00 TL’lik kısmına dava tarihinden itibaren, bakiye kısmına da ıslah tarihi olan 27/03/2013 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
3- Alınması gereken 683,00 TL karar harcından daha önce yatırılan 18,40 TL peşin harcın ve 325,00 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye karar harcının davalıdan tahsiline,
4-Yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Mahkememizce dava konusu alacak resen tenkis edildiğinden davalı yararına vekalet ücreti hükmolunmasına yer olmadığına,
6-Davacı tarafından yatırılan 18,40 TL başvurma harcı ile 18,40 TL peşin harcının ve 325,00 TL ıslah harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü yapılan 567,90 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
8-Kullanılmayan yargılama gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine,
Dair, tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde mahkememize gönderilecek veya sunulacak dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar, hazır taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup tefhim edildi. 17/04/2018 11:36:30

Katip …

Hakim …

YARGILAMA MASRAFLARI
DAVACI
19 Tebligat – 199,20 TL
7 Müzekkere – 52,50 TL
Bilirkişi Ücreti – 300,00 TL
Yargıtay Masrafı – 16,20 TL
Toplam = 567,90 TL