Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1049 E. 2019/1024 K. 19.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1049
KARAR NO : 2019/1024

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 26/02/2008
KARAR TARİHİ : 19/11/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/11/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkilinin maliki olduğu taşınmazı satarak elde ettiği 54.000,00 TL ‘yi 10/02/2005 tarihinde …. Bankası AŞ …. Şubesine ait ….. kontrat numaralı vadeli mevduat hesabı açarak bu hesaba parayı yatırdığını, müvekkilinin eski bir komşusu vasıtası ile tanıştığı davalı … ‘in zaman içerisinde müvekkil ile yakınlık kurduğunu, evinin dışında yapması gereken işler konusunda kendisine yardım etme bahanesiyle müvekkilinin evine girip çıkmaya başladığını, davalının güven uyandırdığını, davalının müvekkilinin evini sattığından ve satış bedelini de bankaya yatırdığından haberi olduğunu, davalının 18/02/2005 tarihinde sahte bir banka havale talimatı hazırladığını, müvekkilinin bilgi ve onayı olmadan ….. Bankası …… Şubesine ait hesapta bulunan 54.000,00 TL yi kendi adına olan Koçbank …… Şubesindeki hesabına havale yaptırdığını, müvekkilinin davalı yararına herhangi bir banka havale talimatı imzalamadığını, davalının yaptığı sahteciliği müvekkilinden gizlediğini, sahte bir banka hesap cüzdanı çıkartarak müvekkilini oyaladığını, müvekkilinin …. Bankası ….. şubesine giderek hesabı hakkında bilgi almak istediğinde hesabındaki paranın çok önceden çekildiğini, elindeki banka hesap cüzdanın da sahte olduğunu öğrendiğini, bu sebeple davalı … hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, davalı bankanın da müvekkilinin zararının karşılanmasında davalı … ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, davalı … ‘in …bank …… Şubesindeki hesabına ihtiyati tedbir konulmasını, bu nedenle tüm talep ve maddi-manevi tazminat davası açma haklarının saklı kalmak kaydıyla 18/02/2005 tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek banka faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkiline ödenmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin annesinin bir komşusu vasıtasıyla davacı ile tanıştığını, müvekkilinin de davacıyla bu sebepten tanıştığını, davacının müvekkili ile tanışmadan önce 2000 yılında akrabalarının kendisine bakmaması nedeniyle sahibi olduğu gayrimenkulü intifa hakkı kendi üzerinde kalmak şartıyla fizyoterapisti …… ‘a bedelsiz devrettiğini, müvekkilinin davacı ile tanıştığı dönemde iyi bir işinin olduğunu ve maaşınında iyi olduğunu, müvekkili ile ailesinin davacı ile olan münasebetinde hiçbir art niyet ve maddi çıkar kaygısı olmadığını, davacının müvekkili tarafından kandırılması gibi bir durumun olmadığını, müvekkili ile davacı arasındaki samimiyetin ileri düzeyde olduğunu, bu sebeple … Bankası ….. Şubesinde ortak hesaplarının bulunduğunu, müvekkilinin askere gittiği dönemde davacının savcılıkta şikayette bulunduğunu ve bu davayı açtığını, bu sebeplerle davanın reddine, yargılama masrafları ve vekalet ücretlerinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, davacının müvekkil bankadan hesap açtığının doğru olduğunu, müvekkili banka çalışanlarının davacının talimatına istinaden ve bizzat kendisinden sadır olduğu tespit edilen imzası karşılığında bu hesabı kapatıp diğer davalı … ‘in Nuriosmaniye deki hesabına havale yapıldığını, söz konusu imzanın davacının şubede hesap açtırırken şubede bulunan imza örneği ile aynı olduğunu, hatta bankanın şube görevlilerinin telefonla davacıya arayarak havale işlemini yapmak için davacıdan teyit aldıklarına dair ibarenin de havale talimatının üzerine dercedildiğini, müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, sorumluluğun davacıda olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderlerinin davacıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Dava, alacak davasıdır.
Taraflar arasındaki davanın daha önce yapılan yargılaması sonunda davanın reddine ilişkin verilen 24/03/2015 gün ve …..E- … K sayılı kararın temyizi üzerine Yargıtay 11. H.D.sinin 11/04/2016 gün ve 2015/14975 E- 2016/3918 K sayılı kararı ile özetle:” Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, alınan bilirkişi raporu uyarınca dava konusu havale talimatında bulunan imzanın davacıya ait olduğu, Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi ve Adli Tıp Genel Kurulu’ndan alınan raporlar uyarınca havale talimatının imzalandığı tarihte davacının temyiz kudretini haiz olduğu, davacının davalı … ile iyi ilişkiler içerisinde olduğu, daha öncesinde de kendisiyle ilgilenen şahıslara bir takım bağışlar yaptığı, davacının minnet duygusu gereği davacıya hesabındaki paranın havale edilmesine dair talimat verdiği, davalı bankanın talimat uyarınca telefonla davacıdan teyit aldığı, davacının havale talimatını imzaladığı tarihte ayırt etme gücünü haiz olduğu, davacı tarafından iradesinin fesada uğratıldığı hususunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Mümeyyiz davacı … vekili temyiz dilekçesinde adli yardım talep etmiş olup dosya kapsamı, talep dilekçesi içeriği ve ekli belgeler ve yatırlacak harcın tutarı gözetilerek, mümeyyiz davacı …’nın adli yardım talebinin HMK 336/2 ve 337/1. maddeleri çerçevesinde incelemenin evrak üzerinde yapılması gerekli görülmekle davacının kanun yolu harç ve giderleri bakımından adli yardımdan yararlandırılmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin davalı Banka ile ilgili tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
3-Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin yaşlı ve bakıma muhtaç olduğunu, komşusu vasıtasıyla tanıştığı davalı …’in zaman içerisinde müvekkiliyle yakınlık kurduğunu, bu sayede müvekkilinin iradesini fesada uğratarak müvekkiline boşa imza attırıp dava konusu alacağın temelini teşkil eden havale talimatını imzalattığını ileri sürmüştür. Dosya kapsamından davacı ile davalı … arasında güvene dayalı bir ilişki olduğu, bu ilişki çerçevesinde davalının yaşlı ve bakıma muhtaç davacıya günlük işlerinde yardım ettiği hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Nitekim davalı da bu ilişki nedeniyle davacının havele talimatını imzalandığını savunmuştur. Ancak, davacı tarafından yapılan şikayet nedeniyle Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın …. Soruşturma nolu dosyasında davalı …; “2005 yılında kendisi bana …bank ….. Şubesi’nde bulunan hesabındaki 54.000,00 TL’yi vermek istediğini söyleyip kendisine ilerleyen dönemlerde bakmamı istedi, ben de kabul ettim. ….bank …. Şubesi’ne hitaben yazılmış 18.2.2005 tarihli yazıyı ben kendi el yazımla yazdım. Ancak … imzaladı… Ben Temmuz ayında askerden geldim. … ile görüşmedim. Bu nedenle kendisine bakmıyorum…” şeklinde beyanda bulunmuştur. Havale talimatının imzalandığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 511. maddesinde “Kaydıhayat ile bakma mukavelesi, akitlerden birinin diğerine ölünceye kadar bakmak ve onu görüp gözetmek şartiyle bir mamelek yahut bazı mallar temlikini iltizam etmesinden ibaret olan, bir akittir. Borçlu, alacaklı tarafından mirasçı nasbolunmuş ise bu akit hakkında miras mukavelesi hükümleri ceryan eder.” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir. 1933 doğumlu davacının havale talimatının düzenlendiği tarih itibariyle yaşı, dosya içerisinde yer alan Adli Tıp Kurumu raporlarından anlaşıldığı üzere talimatın imzalandığı tarihi kapsar şekilde 16.2.2005-19.2.2005 tarihleri arasında …. Hastanesi’de tedavi görüyor oluşu ve davalı …’in yukarıda bahsi geçen beyanları karşısında taraflar arasında kaydıhayat ile bakım sözleşmesine ilişkin icap ve kabulün gerçekleştiği, bu doğrultuda davacı tarafından havale talimatının imzalandığı sonucuna varılmaktadır. Bununla birlikte kaydıhayat ile bakım sözleşmelerin geçerliliği resmi şekil şartına bağlanmıştır. Davalı tarafından sözleşme uyarınca bakım hizmetinin ifa edilmediği sabit olduğundan resmi şekle aykırılığının ileri sürülmesi de hakkın kötüye kullanımı niteliğinde addedilemez. Bu durum karşısında dava konusu havale talimatının resmi şekil şartına uyulmaksızın, davacının yaşlı ve hasta oluşundan istifadeyle imzalatıldığı, davalı tarafından sözleşme uyarınca bakım hizmetinin de ifa edilmediği anlaşıldığından hukuki dayanağı bulunmayan havale işlemi uyarınca davalı …’in sebepsiz zenginleştiği gözetilmeksizin bu davalı yönünden yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.” gerekçesiyle makmemezinin davanın reddine ilişkin verdiği kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay bozma kararna uyulmasına karar verilmiştir.
Tarafların iddia ve savunmaları, sunulan ve sağlanın bilgi ve belgeler, tanık beyanları, adli tıp raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere;
Mahkememizce Yargıtay bozma kararına konu karar ile özetle “Davacının, davalı …’in 18/02/2005 tarihinde sahte bir banka havale talimatı hazırladığı, kendisinin bilgi ve onayı olmadan …. Bankası …… Şubesine ait hesabında bulunan 54.000,00 TL’ yi davalının kendi adına olan …..bank ……. Şubesindeki hesabına havale yaptırdığı, havale için herhangi bir banka havale talimatı bulunmadığı, davalı bankanın da müvekkilinin zararının karşılanmasında davalı … ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu iddiasıyla iş bu davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Tarafların iddia ve savunmaları ile celbedilen belgeler kapsamına göre davacının 10/02/2005 tarihinde …. Bankası AŞ …. Şubesine ait ….. kontrat numaralı vadeli mevduat hesabı açarak bu hesaba 54.000,00 TL para yatırdığı, bilahare davacının davalı bankaya verdiği 18/02/2005 tarihli talimat ile vadeli mevduat hesabında bulunan bu paranın davalı …’e ait Koçbank Nuriosmaniye Şubesindeki hesaba havale yaptırdığı anlaşılmaktadır.
Davacı vekili, müvekkilinin davalı yararına herhangi bir banka havale talimatı imzalamadığını, dayanak havale talimatındaki imzanın müvekkiline ait olmadığını savunmuştur. Öncelikle davacının bu iddiasının araştırılması yoluna gidilmiştir. Bu hususta kıyasi imzalar toplanmış ve uzman bilirkişiden rapor alınmıştır. Uzman bilirkişi 16.02.2009 tarihi raporunda özetle:” İnceleme konusu 18.02.2005 tarihli belgede davacıya atfen atılan imzanın davacının eli ürünü olduğunu” bildirmiştir. Alınan bu bilirkişi raporuna itiraz edilmemiştir. Bu durumda 18.02.2005 tarihli havale talimatındaki imzanın davacıya ait olduğunun kabulü gerekmiştir.
Dayanak havale talimatındaki imzanın davacıya ait olduğunun tespiti üzerine davacı vekili müvekkilinin belge tanzim tarihinde ayırt etme gücünden yoksun olduğu yönündeki iddiasını tekrarlaması nedeniyle bu hususta adli tıp kurumu ihtisas dairesinden rapor alınmıştır. Adli tıp kurumu ihtisas dairesi davacının 18.02.2005 belge tanzim tarihinde ayırt etme gücüne sahip olduğunu bildirmiştir. Bu rapora davacı vekilince itiraz edilmesi üzerine Adli Tıp Genel kurulundan bu hususta yeniden rapor alınmıştır. Adli tıp kurumu genel kurulu da tıpki ihtisas dairesi gibi davacının 18.02.2005 belge tanzim tarihinde ayırt etme gücüne sahip olduğunu bildirmiştir. Bu durumda davacının 18.02.2005 tarihli talimat belgesini düzenleme tarihinde ayırt etme gücüne sahip olduğunun kabulü gerekmiştir.
Diğer yandan davacı vekilinin, imzanın müvekkiline ait olduğunun anlaşılması halinde bile davalı …’in müvekkilinin yaşlılığından istifade ettiği, kendisini bir takım hile ve desiselerle kandırıp, yanılgıya düşürdüğü ve imzasını bu şekilde aldığı iddiası üzerinde de durulmuştur. Her ne kadar davacı vekili, müvekkilinin hataya düşürüldüğünü ve hileye uğradığını iddia etmiş ise de gerek dinlenen tanık anlatımları, gerek ceza soruşturması ve tüm dosya kapsamı ile bu iddiasını ispat edebilmiş değildir. Aksine tüm dosya kapsamından davalı …’in davacı ile iyi ilişkiler içinde olduğu, gerekli zamanlarda onun ihtiyaçları ile ilgilendiği, davacının daha önce de kendisi ile ilgilenen kişilere bir takım bağışlamalarda bulunduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca tarafların iddia ve savunmalarına, dinlenen tanık anlatımları ile tüm dosya kapsamına göre davacının davalı bankada bulunan hesabındaki parasını kendi imzalı talimatıyla davalıya duyduğu minnet duygusu gereği davalının hesabına aktarılmasını istediği, davalı bankanın aldığı talimatla yetinmeyip telefonla davacıdan teyit ettirdiği, davacının paranın havalesine ilişkin talimat tarihinde ayırt etme gücüne sahip olduğu, talimat yazısındaki imzanın davacıya ait olduğu, davacının kandırıldığı veya aldatıldığı iddialarının ise ispat edilemediği sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın her iki davalı yönünden reddine karar verilmiş; Yargıtayca dava banka hakkındaki önceki karar onanmak suretiyle kesinleştiğinden bu davalı karar başlığında gösterilmediği gibi bu davalı yönünden yeniden hüküm kurulmamıştır.
Diğer davalı … hakkındaki davaya gelince az yukarıda açıklandığı gibi, tarafların iddia ve savunmalarına, dinlenen tanık anlatımları ile tüm dosya kapsamına göre davacının davalı bankada bulunan hesabındaki parasını kendi imzalı talimatıyla davalıya duyduğu minnet duygusu gereği davalının hesabına aktarılmasını istediği, davalı bankanın aldığı talimatla yetinmeyip telefonla davacıdan teyit ettirdiği, davacının paranın havalesine ilişkin talimat tarihinde ayırt etme gücüne sahip olduğu, talimat yazısındaki imzanın davacıya ait olduğu, davacının kandırıldığı veya aldatıldığı iddialarının ise ispat edilemediği ancak, davacı ile davalı … arasında Yargıtay bozma kararında ölünceye kadar bakma akti yapıldığı hususu kabul edildiğinden, bu kabul gereğince ,dava konusu havale talimatının resmi şekil şartına uyulmaksızın, davacının yaşlı ve hasta oluşundan istifadeyle imzalatıldığı, davalı …’in sözleşme uyarınca bakım hizmetinin de ifa edilmediği anlaşıldığından hukuki dayanağı bulunmayan havale işlemi uyarınca davalı …’in havale edilen 54.000,00 TL sebepsiz zenginleştiği kabul edilmiş ve bu miktarın iadesine karar verilmiştir.
Her ne kadar davacı vekili avans faizi istemiş ise de davacı tacir olmadığı gibi, davalı … de tacir olmadığından ancak yasıl faiz isteyebilir. Faizin başlangıcı da yerleşik Yargıtay kararlarına göre nedensiz zenginleşme tarihidir.
Hal böyle olunca aşağıdaki hütküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … hakkındaki 24/03/2015 tarih ve ….. E-……. Karar sayılı karar kesinleştiğinden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
2-Diğer davalı … hakkındaki davanın kabulü ile 54.000,00 TL alacağın 18/02/2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline,
3-Alınması gereken 3.688,74 TL karar harcının peşin alınan 729,00 TL harçtan mahsubu ile bakiyesinin davalıdan tahsiline,
4-Yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 6.290,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 14,00 TL başvurma harcı ile 729,00 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü yapılan 1.607,96 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Kullanılmayan yargılama gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine
Dair, hazır tarafların yüzünde tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 19/11/2019 10:41:20

Katip …

Hakim …

YARGILAMA MASRAFLARI
DAVACI
23 Tebligat – 240,00 TL
2 Müzekkere – 24,06 TL
Bilirkişi Ücreti- 300,00 TL
Adli Tıp Masrafı- 250,00 TL
Adli Tıp Fatura- 760,00 TL
Temyiz Masrafı- 33,90 TL
Toplam = 1.607,96 TL