Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1039 E. 2019/946 K. 22.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/11/2018
KARAR TARİHİ : 22/10/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin, müvekkilinin ……. plakalı aracına ve diğer araçlarının da tüm sigortacılık işlemlerini gerçekleştiren acente olan davalı …. Sigorta’dan Birleşik Kasko Poliçesi talebinde bulunduğunu, bu talebe uygun olarak davalı acente tarafından bahse konu araca 05.10.2017 tarihinde kasko poliçesi düzenlendiğini, teminatı veren şirketin ise diğer davalı …. Sigorta şirketi olduğunu, müvekkiline ait aracın 11.11.2017 tarihinde Erzincan Karayolunda kaza yaptığını, bu kaza sonrasında davalı sigorta şirketi ile iletişime geçildiğini, sigorta şirketinin çekicisi tarafından hasarlı aracın yine sigorta şirketinin belirlediği otoparka çekildiğini, müvekkilinin davalı sigorta şirketinin hasara ilişkin olarak poliçe gereği ödeme yapmasını beklerken 05.03.2018 tarihinde poliçenin ödeme yapılmamasına dayalı olarak iptal edildiğine ilişkin cevap aldığını, tüm unsurları ile devam eden kasko poliçesinin ( kaza tarihinde yürürlükte olması, çekici ve otopark hizmeti v.s.) kazadan yaklaşık 4 ay sonra iptaline ilişkin karar verildiğini, davalı sigorta şirketinin açıkça hukuka aykırı işleminin söz konusu olduğunu, acentenin tüm işlemlerinde sigorta şirketini temsil ettiğini, mevzuat gereği sigorta sözleşmelerinde acente ve sigorta şirketinin bilgilendirme sorumluluğunun mevcut olduğunu, bu sorumluluğun açıkça yerine getirilmediğini, kaza öncesi 36 günlük sigortalılık sürecinde devam eden bir kasko poliçesi ile ilgili hiçbir yazılı ve sözlü bildirim olmadığı gibi, kaza sürecinde de poliçenin iptaline ilişkin herhangi bir bildirimin olmadığını, bu nedenlerle kasko poliçesi ile güvence altına alınmış belirsiz nitelikteki hasara ilişkin olarak şimdilik 20.000 TL zararın davalılardan tahsiline, dava masraf ve vekalet ücretinin davalılara yüklenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Sigorta şirketi vekili, davanın yetkili mahkeme açılmadığını, yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Mahkemeleri olduğunu, davanın belirsiz alacak davası şeklinde ikame edilmesinde hukuki yararın bulunmadığını, araç üzerinde rehin hakkı bulunduğundan dava ehliyeti noksanlığı sebebiyle davanın reddinin gerektiğini, davacının prim peşinatını kaza gerçekleştikten sonra ödediğini, bu nedenle kaza anında yürürlükte olan bir poliçe bulunmadığından davanın reddi gerektiğini, gerçek zararın ispat yükünün davacı tarafa ait olduğunu, ikrar anlamına gelmemek üzere araç pert olduğundan müvekkili şirketin ancak aracın kaza tarihindeki rayiç değeri ile sınırlı olmak üzere sorumlu olabileceğini, bu nedenle davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı …… şirketi davaya cevap vermemiştir.
Dava, sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat davasıdır.
Tarafların iddia ve savunmaları, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgeler, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere;
Davacıya ait aracın tek taraflı trafik kazasına karışması üzerine davalı sigorta şirketine hasar ihbarında bulunduğu, davalı sigorta şirketinin hasar dosyası açtığı, ancak daha sonra sigorta poliçesi ilk pirim borcunun ödenmemiş olduğu gerekçesiyle davacının tazminat başvurusunun ret edildiği, bunun üzerine davacı tarafından iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Tarafların dayandıkları deliller toplanmış; iddia ve savunmalarının irdelenip değerlendirilmesi bakımından bilirkişi raporu alınmıştır. Bilirkişi raporunda özetle:” davacıya ait aracın 11/11/2017 tarihinde meydana gelen kazada hasarlandığı, hasar bedelinin 112.000,00 TL olduğu, kasko poliçesi genel şartları C1 maddesi ve hakem heyeti kararı birlikte değerlendirildiğinde davacının taleplerinin yerinde bulunmadığı” bildirilmiştir.
Taraflar arasında davacıya ait …. plakalı araç için diğer davalı sigorta şirketinin acentesi olan davalı ……Ltd. Şti. aracılığı ile bahse konu araca 05.10.2017 tarihinde kasko poliçesi düzenlendiği, poliçe pirim bedeli 5.710,00 TL’nin taksitler halinde düzenlendiği, ilk taksitin 05/10/2017 ikinci taksitin ise 05/11/2017 tarihinde ödenmesi gerekirken, bu iki taksit tutarının 11/11/2017 kaza tarihinden iki gün sonra 13/11/2017 tarihinde ödendiği hususunda bir uyuşmalık bulunmamaktadır.
Davacı, poliçe ilk ve ikinci taksitinin zamanında ödenmemesinin davalı sigorta şirketinin acentesi olan ve sigorta poliçesini düzenleyen diğer davalıdan kaynaklandığı ve bu nedenle her iki davalının bu durumdan sorumlu olduğunu iddia etmiştir.
Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 2003/8850 esas sayılı kararında da sigorta priminin tamamının veya ilk taksitin ödenmesinden önce rizikonun gerçekleştiği TTK 1421 maddesi uyarınca henüz davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun başlamadığı, rizikonun gerçekleşmeden sonra ilk taksitin ödenmesinin ve davalı sigorta şirketin ekspertiz incelemesi yapılması kanunun bu açık hükmünü bertaraf edici işlem olmadığı, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun başlamadığını belirtmiş olduğu, Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 2003/8032 esas sayılı kararında da davalı iddiasının doğrulandığı, yine Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 2001/10412 esas sayılı kararında da davalı iddiasının doğrulandığı görülmüştür.
Ayrıca Hukuk Genel Kurulunun 2007/11-250 esas 2007/250 karar numaralı kararında da sigortacının sorumluğunun başlayabilmesi için “kararlaştırma biçimine göre pirimin tamamının veya ilk taksitinin ödenmesinin zorunlu olduğu, TTK.nun 1421 maddesinde yer alan bu düzenlemenin emredici nitelikte olduğunu belirlenerek pirim ilk taksitinin ödenmesinden sonra davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun başlayacağı ve rizikonun bu tarihten önce gerçekleştiği, ilk pirimin rizikonun gerçekleşmesinden sonra yatırılmış olması nedeniyle TTK.nun 1421 maddesine göre hasarın sigorta teminatı kapsamında sayılamayacağı sonucuna varılmıştır. Her ne kadar davacı, pirimin geç ödenmesinden davalıların sorumlu bulunduğunu iddia etmiş ise de davacı bu hususta davalı acentenin sorumluluğu bulunduğu ispat edilememiştir.
Hal böyle olunca tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre sigorta piriminin rizikonun gerçekleşmesinden sonra ödenmiş olması karşısında davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40 TL karar harcının peşin alınan 341,55 TL harçtan mahsubu ile bakiyesinin davacıya iadesine,,
3-Yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …… SİGORTA ŞİRKETİ ‘ne verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341vd. maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere hazır taraf vekillerinin yüzünde verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 22/10/2019 11:11:59

Katip ….

Hakim ….