Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1024 E. 2019/889 K. 08.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BAKIRKÖY
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ USULE İLİŞKİN NİHAİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/1024
KARAR NO : 2019/889
DAVA : İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/10/2018
KARAR TARİHİ : 08/10/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 22.05.2014 tarihli borç sözleşmesi imzalandığını,bu sözleşme gereğince davacının hesabından davalının hesabına 250.000,00 Euro ödendiğini, sözleşmeye göre davalının iş bu miktar parayı 01/06/2016 tarihinden 31/05/2019 tarihine kadar yıllık %6 faiz oranı ile aylık 6.944,44 Euro olmak üzere 36 eşit taksitle ödemeyi taahhüt ettiğini,ancak ödemediğini, bunun üzerine 15/12/2015 tarihli sözleşme ile borç geri ödemesinin esnetildiğini, bu sözleşmeyle davalının borcunu yıllık %6 faiz oranı ile 01/06/2016 tarihinden 31/06/2026 tarihine kadar aylık 1.041,67 Euro’luk taksitler ile ödemeyi taahhüt ettiğini, ancak davalının 08/06/2018 tarihine kadar hiç bir taksit ödemediğini,08/06/2018 tarihi itibariyle davalının muaccel olmuş 24 aylık taksit miktarı 25.000,00 Euro ve işlemiş faizi için davalı hakkında Büyükçekmece…. icra müdürlüğünün …. E sayılı dosyası ile takip yaptığını, davalının takibe itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı davaya cevap vermemiş, icra takibinde ise borca itirazda bulunmuştur.
Dava, ödünç sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali davasıdır.
Tarafların iddia ve savunmaları, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgeler ile tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere;
Taraflar arasında 22.05.2014 tarihli borç sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşme gereğince davalının borcunu taksitler ile ödemeyi taahhüt ettiği, ancak davalının takip tarihine kadar hiç bir taksit ödememesi üzerine davacının 24 aylık taksit miktarı 25.000,00 Euro ve işlemiş faizi için davalı hakkında Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğünün …. E sayılı dosyası ile takip yaptığı, davalının süresinde takibe itiraz etmesi üzerine iş bu davanın süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı davaya süresinde cevap vermemiş; bilahare ön inceleme duruşmasında davalı vekili, tarafların 09/01/2019 tarihli sözleşme ile borcu yeniden yapılandırdıklarını ve buna ilişkin protokol yaptıklarını beyan ile anılan protokolü sunmuştur. Davacı vekili ise protokolü kabul ile birlikte protokolün yanılma ve korkutma halinde alındığını ileri sürmüştür. Mahkememizce davacıya bu iddiasına ilişkin delillerini bildirmesi için kesin süre verilmiş; ancak davacı vekilince bu hususta herhangi bir delil sunulmamıştır. Mahkememizce bu durum karşısında taraflar arasındaki 09/01/2019 tarihli protokolün varlığı kabul edilmiştir.
Taraflar arasında sonradan yapılan 09/01/2019 tarihli protokolün hukuki niteliği üzerinde durulması gerekir. Başka bir anlatımla iş bu protokolün, borçluya yeni bir süre verilmesi işlemi mi? Yoksa yeni bir borç sözleşmesi mi? Yoksa mevcut borcun yenilenmesi yani tecdit mi olduğunun belirlenmesi gerekir.
Bilindiği üzere tecdit; yani borcun yenilenmesi eski borcun, yeni bir borç meydana getirilerek sona erdirilmesidir. Eski ve yeni borçlar arasında hukuki sebep bakımından herhangi bir fark mevcut değilse, bahis konusu olan yenileme değil, bir borç ikrarıdır. Fakat mevcut borçta herhangi bir değişiklik yapmakla, borç yenilenmiş olmaz. Örneğin tarafların sadece borç miktarını veya ifa şartlarını değiştirmeleri yenileme için yeterli değildir; bu tür değişiklikler, mevcut borç ilişkisinin hukuki sebebinde de değişiklik yapılmadıkça yenileme niteliğinde kabul edilemez.
İsviçre Federal Mahkemesi’ne göre, alacaklının borçluya yeni bir süre vermiş olması yenileme mahiyetinde sayılmamaktadır (BGE ….. = Jdt ….). Keza, Federal Mahkeme, başka bir kararında (BGE ….. = Jdt …..) ise, tecile veya borç miktarının arttırılmasına ilişkin anlaşmaların yenileme mahiyetinde sayılmayacağına işaret ederek 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.133 anlamında yenileme, eski bir borcun yeni bir borç haline dönüşmesidir. Yeni borcun sebebi, eskisininkinin aynı değildir. Bu sebep, yenilemeyi meydana getiren bağımsız hukuki işlemde yer alır. Eğer eski borcun hüviyeti değişmiyorsa, yani onun özü ve esası muhafaza edilerek sadece muhtevası değiştiriliyorsa (ifanın tecili, edimin çoğaltılması gibi) ya da alacaklının veya borçlunun şahsı değişmiş bulunuyorsa (alacağın devri veya borcun nakli) ortada bir yenileme yoktur demektedir.
Bunun yanında, taraflar yeni bir borç meydana getirirlerken eskisini ortadan kaldırmak iradesine sahip bulunmalıdırlar. Aksi takdirde, ya ikinci ve bağımsız bir borcun daha kurulduğu ya da tarafların birinci borçta bazı değişiklikler yapılmasını istedikleri kabul edilir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nın 133/I.maddesinde; “Yeni bir borçla mevcut bir borcun sona erdirilmesi, ancak tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olur.” denmiş olması esas itibariyle bunu ifade eder. Buna göre, tarafların yeni bir borç ilişkisi kurarlarken, eskisini ortadan kaldırmak amacıyla hareket ettikleri, yapılan işlemin içeriğinden ya da işin özelliklerinden makul surette çıkarılamıyorsa, yenileme iddiası reddedilmelidir. O halde, taraflar arasında ikinci bir borç ilişkisinin kurulması veya mevcut borcu değiştiren yeni bir işlemin yapılması, yenileme için birer karine sayılamaz; şüphe ve tereddüt halinde, asıl borç ilişkisinin devam ettiği, tarafların buna son vermek istemedikleri kabul edilecektir. Kanun, bu ilkeyi daha kuvvetli ifade ederek, şu hallerde-taraflarca aksi kararlaştırılmış olmadıkça yenilemenin gerçekleşmeyeceğini özel olarak belirtmiştir TBK. m.133/II maddesinde mevcut bir borç için kambiyo taahhüdünde bulunmak, mevcut bir borç için yeni bir alacak senedi vermek, mevcut bir borç için yeni bir kefaletname imza etmek tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça yenileme olarak kabul edilmemiştir.; Ancak TBK 133/II nci maddede belirtildiği gibi, bu kuralın aksine anlaşmalar yapılabilir.
Federal Mahkeme’ye göre de, bir borç için taahhütte bulunmanın, kural olarak, yenileme sayılamayacağı benimsenmiştir (BGE 89 II 1337 = JdT 1964 I 241;Yukarıda yapılan açıklamalar için bakınız. Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop: Tekinay Borçlar Hukuku, 7.Bası, İstanbul 1993, Sahife:989-995).
Nitekim, yukarıda vurgulanan ilkeler, Hukuk Genel Kurulu’nun 13/02/2013 gün ve E:… -…. , K:… sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Davacını, davalıya verdiği ödünç paranın süresinde ödenmemesi nedeniyle icra takibine giriştiği, itiraz üzerine huzurdaki davanın açıldığı, yargılamanın devamı sırasında davacı şirket ile davalı şirket arasında 09/01/2019 tarihinde kredi ödeme anlaşması yapıldığı, sözü geçen anlaşmada açıkça yeni anlaşmanın eski anlaşmaların yerine geçeceğinin taraflarca kararlaştırıldığı, buna göre bu anlaşmanın borcun yenilenmesi anlaşması niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır.
Hal böyle olunca davacı ile davalı tarafından yeni yapılan sözleşme ile borcun yenilenmesine karar verildiği, borcun yenilenmesi nedeniyle konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı, sonradan yapılan borcun yenilenmesi anlaşması uyarınca eski anlaşmadan kaynaklı borcu olduğunu kabul edip davacının davanın açıldığı tarih itibariyle dava açmakta haklı olduğu belirlendiğinden davalı aleyhine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi, davacı tarafından açılan itirazın iptali davasında, itirazın iptali veya davanın reddi ile ilgili bir hüküm kurulmadığından taraflarca istenen icra inkâr tazminatı ve kötüniyet tazminatı talepleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1- Konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
İcra inkar ve kötüniyet tazminatı koşullarının oluşmaması nedeniyle bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davanın konusuz kalma aşamasına göre alınması gereken 2/3 oranındaki 29,60 TL karar harcın peşin alınan 3.391,79 TL harçtan mahsubu ile bakiyesinin talebi halinde davacıya iadesine,
3-Yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 17.866,66 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvurma harcının 29,60 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü yapılan 77,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-Kullanılmayan gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341vd. maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere hazır taraf vekillerinin yüzünde verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 08/10/2019 09:56:11

Katip …

Hakim …

YARGILAMA MASRAFLARI
DAVACI
5 Tebligat – 71,00 TL
1 Müzekkere – 6,50 TL
Toplam = 77,50 TL