Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/911 E. 2019/80 K. 22.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/911 Esas
KARAR NO : 2019/80

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/10/2017
KARAR TARİHİ : 22/01/2019
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 06/02/2019
Davacı vekili tarafından açılan Alacak davasının Mahkememizde yapılan açık
yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın …. Hastanesinde yüklenici sıfatı ile dava dışı …. isimli işçiyi istihdam ettiğini, dava dışı işçinin Bakırköy …. İş Mahkemesinin … Esas nolu dosyasında kıdem ve ihbar tazminatı vd işçilik alacaklarından ibaret işçilik alacağı davası açtığını, davanın işçi lehine sonuçlandığını ilamın Bakırköy …. İcra Dairesinin …Esas sayılı dosyasında infaz edildiğini, borcun tamamını müvekkili firmanın ödediğini, davalı firmanın ise dava dışı işçiyi aynı hastanede müvekkilinden önce istihdam ettiğini, bu sebeple İş Kanunu gereği şirketler arasında işyeri ve işçi devri sözleşmesi kurulmuş olduğunu, özetle davalı şirketin mesul olduğu tazminatlar ve diğer alacakların müvekkili şirkete devredilmiş olduğunu, işveren şirketlerin dava dışı işçiye karşı müteselsil borçlu olduğundan borcun tamamını müvekkili şirketin ödediğini, iç ilişki bakımından müvekkili şirketin davalı tarafa ait olup ödenen miktarı rücu etme hakkının saklı olduğunu beyanla; dava dışı işçiye ödenip de davalı şirkete ait olan kısmın hesap edilmesini, brüt ödenen tutara oranlanarak davalı şirketin borcunun tespit edilmesini ve bu miktarın müvekkili şirkete ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesi ile; dava dışı işçiye karşı kıdem tazminatının tamamından son işveren ve asıl işveren (kurum) için mütselsil sorumluluk esası getirildiğini, diğer alt yükleniciler için ise yalnızca kendi dönemlerinden sorumluluk esası getirildiğini, davacı sorumluluğunun müvekkili firmaya yüklenemeyeceğini, asıl işveren veya diğer yüklenici işverenlerin ödedikleri kıdem tazminatından dolayı birbirlerine karşı sorumluluklarının sözleşme hükümleri ve Borçlar Kanunu ilgili maddelerine göre tespit edileceğini, davacının dava dışı Belgüzer İzgin’e ödediği işçilik alacağından dolayı müvekkili firmaya rücu edemeyeceğini, BK 73. Maddesine göre davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, talep etme hakkı olmadığını, davacının alacak iddiasını husumet yönünden de kabul etmediklerini, bu alacağın tamamında üst işveren olan …. sorumlu olduğunu, K.İ.K. 4. Maddeye göre kıdem tazminatını asgari maliyetin içine dahil etmediğini ve birbirlerine karşı (işçiye karşı değil) tarafların sözleşme hürriyeti kapsamında kimin sorumlu olacağına karar vermelerini uygun gördüğünü, K.İ.K.’e göre kıdem tazminatının korunması gereken mutlak bir değer olmadığını, kıdem tazminatının işçilerin vazgeçilmez haklarından biri olduğunu, ödenmesi mecburi olan kıdem tazminatının korunmasının değer bir hak olarak görmemenin mümkün olmadığını, Kamu İhale Kurulu kıdem tazminatının asıl işveren tarafından yüklenilmesi gerektiğini açıkça belirttiğini, 08.02.2015 tarihli ve 29261 tarihli resmi gazetede yayınlanan yönetmelik gereği asıl işveren olan kurum tarafından kanunun öngördüğü şekilde kıdem tazminatına hak kazanan işçilerin kıdem tazminatını başvuru halinde ödeyeceğini hüküm altına aldığını, her ne kadar sözleşmede işçilik alacaklarından yüklenici firmaların sorumlu olduğu belirtilse de, asgari işçilik maliyetinin içine kıdem tazminatını koymayan asık işverenin bu sorumluluğu bilerek üstüne aldığını, çünkü kıdem tazminatının kanunen ödenmesinin zorunlu olduğunu, sözleşme ve ekleri bir bütün olarak ele alınıp incelendiğinde kıdem tazminatı hakkında birbirlerine aykırı hükümlerin mevcut olduğu sonucunun ortaya çıktığını, asıl işverenin sözleşmede kanunen ödenmesi mecburi olan kıdem tazminatını asgari maliyetin içine koymayarak bu ödemeyi üstüne aldığını, sözleşmenin diğer maddesinde ilse kıdem tazminatından yüklenici firmayı sorumlu tuttuğunu, alt işverenler tarafından da işçinin kıdem tazminatına hak kazanarak işten ayrılmasının önceden öngörülemeyeceğini, ama alt işverenin TTK ilgili maddeleri gereğince basiretli bir tacir gibi önceden önlemlerini almak zorunda olduğu gibi davalının da bu konuda basiretli bir işveren gibi önceden önlemlerini alıp bütün sorumluluğu alt işverenlere yıkarak sorumluluktan kurtulma yoluna gitmemesi gerektiğini, personel ve hizmet alım ihalelerinde çalışacak personelin ücret ve alacaklarının asgari miktarları karşılaması gerektiğini, kurumun İş Kanununun ve ilgili kanunun emredici nitelikteki işçi ücret ve alacaklarının altında ihaleyle personel ve hizmet alım yoluyla işçi çalıştıramayacağını, Anayasa’ya göre işçi – işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını kolaylaştırıcı ve koruyucu tedbirleri almakla yükümlü olan Devletin ayrıca çalışanların yaptıkları ile uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yaralanmalarını için de gerekli önlemleri aldığını, üst işverenlerin işçilerin işe alınması veya çıkarılması hakkında tek taraflı irade beyanı ile karar verdiğini, işçilik ücret ve alacaklarından üst işveren olan Sağlık Bakanlığının sorumlu olduğunu, Hizmet işleri genel şartnamesinin 11. Maddesine göre işten çıkarılma işlemi yapılan sayısız örnek olduğunu, davacının ödeme tarihinden itibaren faiz talep ettiğini, bildirim tarafından itibaren faiz talep edilebileceğini, bu nedenle faiz talebini kabul etmediklerini, davanın zamanaşımına uğradığını, husumetin asıl işveren olan….. olduğunu, husumet yokluğundan itiraz ettiklerini beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yapılan yargılama sonucu dosya Mahkememizce kül olarak değerlendirildiğinde; dava hukuki niteliği itibariyle alacak davası olup, dosyada deliller toplandıktan sonra bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişinin 27/06/2018 havale tarihli raporunda; ………Alt işverenlerin sorumluluklarının incelenmesinde; 11.09.2014 tarihinde, 6552 sayılı Torba Yasa ile 4857 Kanunun “Bazı kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanların kıdem tazminatı” başlıklı 112/nci maddesinde özetle; “4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 62. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında alt işverenler tarafından çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatları, kamu kurum veya kuruluşuna ait işyerlerinde geçen toplam çalışma süreleri esas alınarak ilgili kamu kurum veya kuruluşları tarafından işçinin banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenir” şeklinde bir düzenleme yapılmış ve bu düzenlemeye ilişkin de 08.02.2015 tarihinde Kamu İhale Kanununa Göre İhale Edilen Personel Çalıştırılmasına Dayalı Hizmet Atımları Kapsamında İstihdam Edilen İşçilerin Kıdem Tazminatlarının Ödenmesi Hakkında Yönetmelik adıyla bir yönetmelik yayınlanmıştır. Burada taşeron işçilerin kıdem tazminatını ödeme yükümlülüğü 11.09.2014 tarihinden itibaren kamu kurumlarına verilmiştir.
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2017/23144 E. 2017/5551 K. Sayılı kararında;
“Davacının kıdem tazminatından davalı son alt işverenin sorumlu olup olmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur. …-4857sayılı İş Kanunu’nun 112. maddesine 6552 sayılı Kanun’un …. maddesi ile eklenen fıkralarda, 04.01.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 62. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında alt işverenler tarafından çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatları bakımından; alt işverenlerinin değişip değişmediğine bakılmaksızın aralıksız olarak aynı kamu kurum veya kuruluşuna ait işyerlerinde çalışmış olanların bu şekilde çalışmış oldukları sürelere ilişkin kıdem tazminatına esas hizmet sürelerinin, aynı kamu kurum veya kuruluşuna ait işyerlerinde geçen toplam çalışma süreleri esas alınarak tespit olunacağı, bunlardan son alt işverenleri ile yapılmış olan iş sözleşmelerinin 4857 sayılı Kanun’un 120. maddesi uyarınca yürürlüğü devam eden mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun …. maddesine göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirecek şekilde sona ermiş olanların kıdem tazminatlarının ilgili kamu kurum veya kuruluşları tarafından, işçinin banka hesabına yatırılmak sureti ile ödeneceği hususları düzenlenmiştir.
6552 sayılı Kanun’un …. maddesi ile değişik 4857 sayılı Kanun’un 112. maddesinde kamu işverenleri arasındaki rücu işlemi düzenlenmiş olmakla birlikte, kamu asıl işvereninin alt işverenlere rücu İşlemine dair herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği anlaşılmaktadır. 4857 sayılı Kanun’un maddesi hala yürürlükte olup, anılan kanun hükmü gereğince asıl işveren alt işveren ilişkisinde asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.
Bu çerçevede, son alt işveren ile asıl işveren tüm işçilik alacaklarından birlikte sorumludur. Önceki alt işverenler ise kıdem tazminatı açısından kendi çalıştırdıkları süre ve devir anındaki ücret seviyesiyle sınırlı sorumludur. Önceki alt işverenlerin ise devir nedeniyle fesih söz konusu olmadığından feshe bağlı haklardan ihbar tazminatı ile yıllık izin alacağından sorumlulukları yoktur.
Diğer işçilik alacaklarından ise önceki alt işverenler kendi çalıştırdıkları sürede doğan alacaklardan sorumludur ve sorumlulukları devir tarihinden itibaren … yıllık hak düşürücü süreyle de sınırlıdır.
Yargıtay ilke kararlarında işçilik alacaklarından işverenlerin sorumlulukları yukarda belirtildiği üzere kabul edilmektedir. 6552 sayılı Kanun’un …. maddesi ile 4857 sayılı Kanun’un 112. maddesine eklenen son fıkra ile Kamu İhale Kanunu kapsamında alt işverene bırakılan işlerde çalışan işçilerin, kıdem tazminatına esas hizmet sürelerinin birleştirileceği ve son kamu kurum ve kuruluşu tarafından kıdem tazminatının ödeneceği düzenlemesi getirilmiştir.
Buradaki asıl sorun, 112. maddeye eklenen fıkralarla, kamu kurumlan açısından kıdem tazminatından sorumluluğun salt son işveren kamu kurumu ile sınırlandırılıp sınırlandırılmadığıdır. 4857 sayılı Kanun’un …. maddesi hükmüne göre kıdem tazminatından asıl işveren ve alt İşverenin birlikte sorumluluğunun söz konusu olduğu ve sözü edilen hükümde bir değişiklik yapılmadığı halde Kamu İhale Mevzuatına tabi alt işverenlik sözleşmeleri kapsamında çalışanların kıdem tazminatının salt son kamu kurumunda ödeneceğinin öngörülmesi, işçi açısından seçimlik hakkı bertaraf etmeyecektir.
Somut olayda; Mahkemece 6552 sayılı Torba Kan un’un …. maddesi ile alt işverenler tarafından çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatlarının ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından ödenecek olduğu bildirildiğinden davalı … Bakanlığının sorumlu olduğu kabul edilmiştir. Ne var ki, 4857 sayılı Kanun’un 112. maddesindeki yeni düzenleme, aynı Kanun’un …/…. maddesinde yer alan asıl işveren ve alt işverenin işçiye karşı birlikte sorumlu olduğuna ilişkin hükmü ortadan kaldırmamaktadır. Bu yön nazara alınmadan, kıdem tazminatından sadece davalı asıl işveren … Bakanlığının sorumlu olduğunun kabul edilerek hüküm tesis edilmesi hatalı olmuştur” denilmiştir.
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi kararını 4857 sayılı yasanın 2. Maddesine dayandırmış olup, rücu edilebilecek unsurları birlikte sorumluluğun kapsamı tayin ettiğinden İş Kanunu 2. Maddesi kapsamında birlikte sorumluluğun kapsamına neler girdiği hususunun da üzerinde durulması gerekmektedir.
4857 sayılı yasa 2. Maddesinde “…Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur” hükmü gereğince, 4857 sayılı İş Kanunun 112’nci maddesinde kıdem tazminatına ilişkin ücretlerin ilgili kamu kurum ve kuruluşunca ödeneceği belirtilmiş olsa da Kanunun 2’nci maddesinde yer alan asıl işveren ve alt işverenin işçiye karşı birlikte sorumlu olduğuna ilişkin hükmün halen geçerli olduğu belirtilmiştir.
Yargıtay tarafından kamu işverenleri asıl işveren, hizmet satın alınan firmalar ise alt işveren olarak nitelenerek hizmet satın alan firmaların işçilerinin alacaklarından kamu işverenleri ile hizmet satın alınan firmaların da birlikte sorumlu oldukları kabul edilmiştir.
10.09.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6552 sayılı yasanın Maddesi ile 4857 sayılı yasanın 112. Maddesine ekleme yapılmış olup, madde metni aşağıdaki gibidir.
“Kanuna veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulan kurum ve kuruluşların haklarında bu Kanun ve 854, 5953, 5434 sayılı kanunların hükümleri uygulanmayan personeli ile kamu kuruluşlarında sözleşmeli olarak istihdam edilenlere mevzuat veya sözleşmelerine göre kıdem tazminatı niteliğinde yapılan ödemeler kıdem tazminatı sayılır.
(Ek fıkra: 6552 – 10.9.2014 / m.8) 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında alt işverenler tarafından çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatları a) Alt işverenlerinin değişip değişmediğine bakılmaksızın aralıksız olarak aynı kamu kurum veya kuruluşuna ait işyerlerinde çalışmış olanların bu şekilde çalışmış oldukları sürelere ilişkin kıdem tazminatına esas hizmet süreleri, aynı kamu kurum veya kuruluşuna ait işyerlerinde geçen toplam çalışma süreleri esas alınarak tespit olunur. Bunlardan son alt işverenleri ile yapılmış olan iş sözleşmeleri 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesine göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirecek şekilde sona ermiş olanların kıdem tazminatları ilgili kamu kurum veya kuruluşları tarafından,
b) Aynı alt işveren tarafından ve aynı iş sözleşmesi çerçevesinde farklı kamu kurum veya kuruluşlarında çalıştırılmış olan işçilerden iş sözleşmeleri 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesine göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirecek şekilde sona ermiş olanlara, 4734 sayılı Kanunun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında farklı kamu kurum ve kuruluşuna ait işyerlerinde geçen hizmet sürelerinin toplamı esas alınarak çalıştırıldığı son kamu kurum veya kuruluşu tarafından, işçinin banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenir.
(Ek fıkra: 6552 -10.9.2014 / m.8) Alt işveren ile yapmış olduğu iş sözleşmesi sona ermediği gibi, alt işveren tarafından 4734 sayılı Kanun kapsamında bulunan idarelere ait işyerleri dışında bir işyerinde çalıştırılmaya devam olunan ve bu şekilde çalıştırıldığı sırada iş sözleşmesi kıdem tazminatı ödenmesini gerektirecek şekilde sona eren işçinin kıdem tazminatı, işçinin yazılı talebi hâlinde, kıdem tazminatının söz konusu kamu kurum veya kuruluşlarına ait işyerlerinde geçen süreye ilişkin kısmı, kamu kurum veya kuruluşuna ait çalıştığı son işyerindeki ücretinin yılları itibarıyla asgari ücret artış oranları dikkate alınarak güncellenmiş miktarı üzerinden hesaplanmak suretiyle son kamu kurum veya kuruluşu tarafından işçinin banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenir. Bu şekilde hesaplanarak ödenen kıdem tazminatı tutarının, iş sözleşmesinin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden aynı süreler dikkate alınarak hesaplanacak kıdem tazminatı tutarından daha düşük olması hâlinde, işçinin aradaki farkı alt işverenden talep hakkı saklıdır.
(Ek fıkra: 6552 – 10.9.2014 / m.8) İkinci fıkranın (b) bendi veya üçüncü fıkra uyarınca farklı kamu kurum veya kuruluşlarına ait işyerlerinde geçen hizmet sürelerinin toplamı üzerinden kıdem tazminatı ödenmesi hâlinde, kıdem tazminatı ödemesini gerçekleştiren son kamu kurum veya kuruluşu, ödenen kıdem tazminatı tutarının diğer kamu kurum veya kuruluşlarında geçen hizmet süresine ilişkin kısmını ilgili kamu kurum veya kuruluşundan tahsil eder. Ancak, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri arasında bu fıkra hükümlerine göre bir tahsil işlemi yapılmaz.
(Ek fıkra: 6552 – 10.9.2014 / m.8) Kıdem tazminatı tutarı, 4734 sayılı Kanunun ek 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında belirtilen işyerlerinde kıdem tazminatı ile ilgili açılacak bütçe tertibinden, (b) bendi kapsamında belirtilen işyerlerinde ise hizmet alımı gider kaleminden, ödeneğin yetip yetmediğine bakılmaksızın ödenir.
(Ek fıkra: 6552 – 10.9.2014 / m.8) Bu madde kapsamında alt işverenler yanında çalışan işçilerin bu işyerlerinde geçen hizmet süresinin hesabı, alt işverenden ve alt işveren işçisinden istenecek belgeler ve ödeme süreci ile ilgili diğer usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ve Kamu İhale Kurumunun görüşleri alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.”
6552 sayılı Yasa metninde alt işverenlerin sorumluluğun kaldırılmasına ilişkin düzenleme olmadığından ve ÇSGB tarafından çıkarılan
08.05.2015 tarih ve 29261 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan yönetmeliğin geçici 1. Maddesinin 2. Fıkrasında “iş akitleri 10.09.2014 tarihinden önce feshedilen işçilere yönetmeliğin uygulanmayacağı” belirtildiğinden dava dışı işçinin iş akdi fesih tarihi 08.06.2007 olarak belirtildiğinden alt işverenlerin dava dışı işçi taleplerinden sorumlu olduğunun kabulü hali için hesaplama yapılacaktır.
Devreden Alt işverenlerin sorumluluklarının incelenmesinde;
Türk Borçlar Kanunu’nun 62. maddesinde, “Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur. Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur.” hükmüne yer verilmiştir.
Borçlar Kanunun 167. maddesinde de; “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir. Borçlulardan birinden alınamayan miktarı, diğer borçlular eşit olarak üstlenmekle yükümlüdürler.” Hükmüne yer verilmiştir.
Anılan hükümler ile, müteselsil borçlular arasındaki iç ilişkide borcun belirli bir kısmı borçlanılmış olup, bu paydan fazla ödemede bulunan borçluya kanundan doğan bir rücu hakkı tanınmış olmaktadır, rücu ilişkisinin nispetini belirleyecek herhangi bir sözleşme veya kanun hükmü mevcut değil ise taraflar iç ilişkide tüm borcun yarısı oranında birbirlerine rücu hakkını haiz oldukları, iç ilişkide kısmi borçluluk olgusunun bir sonucu olarak alacaklıya ifada bulunan müteselsil borçlu diğer borçlulara ifa ettiği kısmın tamamı için değil de her bir borçluya payına düşen nispette rücu etme hakkına sahiptir.
Davalı alt işverenler ile dava dışı işçi arasındaki hukuki ilişki hizmet akdine dayanmakta iken, davalı ile asıl işveren arasındaki hukuki ilişki 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen “birlikte ( müteselsil ) sorumluluktan” kaynaklanmaktadır.
Bir borcun kaynağı, kanun, haksız fiil ya da sözleşme olabilir. Asıl işverenle işçi arasında herhangi bir hizmet akdi bulunmadığına göre onun sorumluluğu akde dayanmayıp, sırf kanundan ötürüdür (İş K. 2). Alt işveren ise iş sözleşmesinin tarafı işveren olmakla, aralarındaki hukukî ilişki akde dayanmaktadır ve işçiye karşı akit nedeniyle sorumludur. Alt işveren işçilerinin haklarının normal olarak muhatabı hizmet alımı sözleşmesi imzalayan kendisi yani yüklenicidir. Bundan dolayı aralarındaki iş sözleşmesinden kaynaklanan borçların ifası da, alt işverene düşer.
Alt İşverenlerin Kıdem Tazminatı Ve İzin Ücreti Sorumluluğu:
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2009/17866 Esas, 2011/17317 Karar sayılı ve 09.06.2011 tarihli önceki alt işverenlerin kıdem tazminatından sorumluluklarına ilişkin kararında; “… Alt işverenlerin değişmesi en yaygın biçimde, süresi sona eren alt işverenin işyerinden ayrılması ve işçilerin yeni alt işverene nezdinde çalışmaya devam etmeleri şeklinde gerçekleşmektedir. Bu eylemli durumun işyeri devri niteliğinde olup olmadığının tespiti ile hukuki sonuçlarının belirlenmesi önemlidir. Alt işverenlerin değişiminde olması gereken, süresi sona eren alt işverenin işyerinden ayrılması anında işçilerini de beraberinde başka işyerlerine götürmesi veya iş sözleşmelerinin sona erdirilmesidir. Bunun tersine alt işveren işçilerinin alt işverenin işyerinden ayrılmasına rağmen yeni alt işveren yanında aynı şekilde çalışmayı sürdürmeleri alt işverenler arasında 4857 sayılı İş Kanunu’nun 6. maddesi anlamında bir işyeri devrinin kabulünü gerektirir. Devralan işverenin devam eden hizmet akitlerini devraldığı 4857 sayılı İş Kanunu’nun 6. maddesinde açıklanmıştır. Alt işverenlerin aralarında herhangi bir hukuki işleme bağlı olmaksızın değişmesini işyeri devri olarak kabul etmediğimiz taktirde her bir alt işverenin kendi dönemiyle ilgili olarak işçilik haklarından sorumluğu söz konusu olacağından ve asıl işverenin sorumluluğu yasa gereği alt işverenin sorumluluğunu aşamayacağından hak kaybına neden olabilecektir. Örneğin işyerinde periyodik olarak 11 ay 29 gün sürelerle işçi çalıştıran alt işverenler yönünden hiçbir zaman kıdem tazminatı ile izin ücreti ödeme yükümlülüğü doğmaz ve buna rağmen asıl işverenin tüm süreye göre bu işçilik haklarından sorumluluğu gündeme gelir. Oysa asıl işverenin sorumluluğunun alt işveren veya işverenlerin sorumluluğunu aşması düşünülemez. 1475 sayılı Yasanın 14/2. maddesi hükmü, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 6. maddesinde belirtilen işyeri devrini de içine alan daha geniş bir düzenleme olarak değerlendirilebilir. Gerçekten maddede işyerlerini devir veya intikalinden söz edildikten sonra “…yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli…” denilmek suretiyle uygulama alanı 4857 sayılı İş Kanunu’nun 6. maddesine göre daha geniş biçimde çizilmiştir. O halde kıdem tazminatı açısından asıl işveren alt işveren ilişkisinin sona ermesinin ardından işyerinden ayrılan alt işveren ile daha sonra aynı işi alan alt işveren arasında hukuki veya fiili bir bağlantı olsun ya da olmasın kıdem tazminatı açısından önceki işverenin devir tarihindeki ücret ve kendi dönemi ile sınırlı sorumluluğu, son alt işverenin ise tüm dönemden sorumluluğu kabul edilmelidir ” denilmiştir.
Bu durumda İş Mahkemesince hüküm altına alınan ve davacı tarafça ödenen dava ve uyuşmazlık konusu şua izni ve yıllık izin ücretlerden kendi bünyesinde çalıştırdığı dönem ile davalının sorumlu olacağı düşünülmektedir (Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin, 2016/3565 E., 2016/6795 K. 07.03.2016 tarihli kararı, Y.15.H.D. sinin kararları).
İhbar Tazminatı Sorumluluğu;
İhbar tazminatı, işçinin hizmet akdini haksız fesheden ve kanunda yer alan ihbar önellerini işçiye vermeyen tarafın ödemesi gereken tazminat türüdür. İş Mahkemesinin kesinleşen kararına göre, dava dışı işçinin hizmet akdinin bildirimsiz olarak son alt işverence feshedilmesi nedeniyle, yerleşik Yargıtay kararları doğrultusunda İhbar tazminatının tamamından son alt işverenin sorumlu tutulması gerekecektir. Yüksek mahkemenin kararları da bu yöndedir.
Devralan işveren zamanında iş akdinin usulsüz feshi sonucu gerçekleşen ihbar tazminatından, devreden işveren yanında geçen hizmet süresi de göz önünde tutulmak suretiyle devralan işveren sorumludur.
Sorumluluk:
Faiz, Vekalet Ücreti-Yargılama Gideri Ve İcra Giderlerinden
Yüksek Mahkeme istikrar kazanmış kararlarında, ödeme yapan işverenin dava dışı işçiye yapılan ödemenin tamamının sorumluları oranında, vekalet ücreti, dava giderleri ile icra giderlerinin de yüklenicilerin sorumlulukları oranında ödeyen işverence talep edilebileceğine hükmetmektedir.
Yargıtay, icra takibi sonrasında ödenen, tazminat ve işçilik alacakları dışındaki vekalet ücreti, yargılama gideri ile ilgili diğer ödemelerin alt işverenlerin dönemleri ile sınırlı sorumlu olacağına ilişkin kararlar vermektedir.
“Tarafların serbest iradesi ile imzalanan sözleşme hükümleri tarafları bağlayıcı nitelikte olup, sözleşme hükümleri uyarınca davalılar, dava dışı işçiyi çalıştırdığı dönemle sınırlı olmak üzere kendi dönemlerine isabet eden tüm işçilik haklarından sorumludur. Bu durumda, davalılar sadece iş mahkemesince hükmedilen miktardan değil davacının bu alacak nedeniyle dava dışı işçiye yaptığı vekalet ücreti ve yargılama giderleri ile ilgili diğer ödemelerin tamamından sorumludur. Hal böyle olunca, davalıların bu masraflar yönünden de dönemleri ile sınırlı olmak üzere sorumlu oldukları kabul edilerek, buna göre değerlendirme yapılıp, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir ( Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2015/13970 E. , 2016/22896 K. T: 07/12/2016; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Kararı : (2009/4972 E.N , 2009/6262 K.N. T. 25.05.2009 ; Bkz. Y.ll.H. Dairesi, Esas: 2009/7874,Karar: 2011/81,Karar Tarihi: 26.01.2011; Y. 11. H.D. E.No: 2013/1502, K.No: 2013 /18250, T.23.10.2013).
“Mahkemece, davalının sadece tazminatlar ve dava giderlerinden değil, icra giderleri, icra vekalet ücreti ve takip sonrası faiz olmak üzere davacının icra takip dosyasına ödediği tüm miktardan sorumlu olduklarının kabul edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekir” denilmiştir. (Yargıtayl3. Hukuk Dairesi Esas : 2013/2014, Karar : 2013/14760, Tarih : 03.06.2013).
Davalının sorumlu olacağı tutarlar aşağıda hesaplama bölümünde
yer verilmiştir.
Devre İlişkin Hak Düşürücü Sürenin incelenmesinde;
4857 sayılı İş Kanunun İşyerinin veya Bir Bölümünün Devri Başıklı
6. Maddesinde “
İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukukî bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer.
Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür.
Yukarıdaki hükümlere göre devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır.
Tüzel kişiliğin birleşme veya katılma ya da türünün değişmesiyle sona erme halinde birlikte sorumluluk hükümleri uygulanmaz.
Devreden veya devralan işveren iş sözleşmesini sırf işyerinin veya işyerinin bir bölümünün devrinden dolayı feshedemez ve devir işçi yönünden fesih için haklı sebep oluşturmaz. Devreden veya devralan işverenin ekonomik ve teknolojik sebeplerin yahut iş organizasyonu değişikliğinin gerekli kıldığı fesih hakları veya işçi ve işverenlerin haklı sebeplerden derhal fesih hakları saklıdır.
Yukarıdaki hükümler, iflas dolayısıyla malvarlığının tasfiyesi sonucu işyerinin veya bir bölümünün başkasına devri halinde uygulanmaz.” Hükmüne yer verilmiştir.
Devreden işverenin iki yıl süreyle sınırlı sorumluluğuna Borçlar Kanunu’nda da aynen yer verilmiştir. 428. madde uyarınca “İşyerinin tamamı veya bir bölümü hukuki bir işlemle başkasına devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan hizmet sözleşmeleri, bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer. İşçinin hizmet süresine bağlı haklan bakımından, onun devreden işveren yanında işe başladığı tarih esas alınır. Yukarıdaki hükümlere göre devir hâlinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan, devreden ve devralan işveren müteselsilen sorumludurlar. Ancak, devreden işverenin bu yükümlülüklerden doğan sorumluluğu, devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır”. H ü km ü n e ye r ve ri I m işti r.
Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin 13.06.2008 T., …. E., ….. K. sayılı ilamında “işçi aynı asıl işverenden üstlenilen işte 8.2.2000 – 30.6.2003 tarihleri arasında davalı ….. . Şti., 1.7.2003-1.1.2006 tarihleri arasında …….Ltd. Şti. işçisi olarak çalışmış, 2006 yılında açılan davada feshe bağlı alacaklar ile fazla mesai ücreti, hafta tatili çalışma ücreti, genel tatil çalışma ücreti gibi alacakların davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. Kararda özetlenen davalı Akt.ltd. Şti.nin cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmediği anlaşılmaktadır. Yerel mahkeme hükmünde devir tarihinden itibaren iki yılın geçtiği re’sen dikkate alınmadığı gibi, Yargıtay’ca da bu yön bozma sebebi yapılmamış ve iki yıllık sürenin hak düşürücü süre olduğuna dair herhangi bir değerlendirmeye yer verilmemiştir” denilmiştir. Yargıtay içtihatlarında iki yılın re’sen dikkate alınması ve hak düşürücü süre vurgusu yer almamaktadır.
Devreden işverenin iki yıl süreyle devralan ile birlikte sorumlu tutulması, özellikle işverenler arasındaki rücu ilişkisi bakımından önem taşımaktadır. Öyle ki, devralan işveren işyerini devraldığı tarihten itibaren iki yıl geçtikten sonra, önceki işveren döneminde doğmuş ücret vb. alacağı ödemiş ise artık bu tutar bakımından devreden işverene rücu imkânı bulunmamaktadır. (Özkaraca s.338)
Buna karşılık, 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca, işyerini devreden işverenin, kıdem tazminatının işçiyi çalıştırdığı süre ve devir esnasındaki ücret seviyesine göre hesaplanan kısmından iki yıllık süre sınırlaması olmaksızın birlikte sorumlu tutulduğu tabiidir. (Yargıtay 9. HD. 16.6.2008 T., 20332/15696)
Bakırköy ….. İş Mahkemesi dosyasına göre dava dışı işçinin davalı şirket nezdinde 07.10.2002 – 31.12.2006 tarihinde çalıştığı, iş akdinin ise 08.06.2007 tarihinde feshedildiği tespit edilmiştir.
Davalı şirketin kıdem tazminatı dışındaki alacaklardan sorumluluğunun 2 yıl süre ile sınırlı olduğu, devrin 21.12.2006 olduğu, davanın 2 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığı, kıdem tazminatı açısından ise dava dışı işçinin iş akdi fesih tarihinin 08.06.2007 olduğu, davanın 10 yıllık süreden sonra açıldığı tespit edilmiş olup, nihai takdir ve değerlendirme Sayın Mahkemeye ait olmak üzere hesaplama yapılacaktır.
Davacı talebinin hesaplanması;
Yukarıda sayılan açıklamalara göre İş mahkemesince hüküm altına alınan ve icra takibi sonrasında davacı tarafından ödenen (Kıdem tazminatı ile diğer işçilik alacakları) tutardan, dava dışı işçiyi 07.10.2002 – 31.12.2006 tarihleri arasında çalıştıran davalı alt işveren bu alacakların işlemiş faizi ile diğer ferilerinden kendi dönemleri ile sorumlu olacaktır.
Bakırköy ….. İş Mahkemesindeki kayıtlara göre dava dışı işçinin davalı şirket nezdindeki çalışma süresi 07.10.2002 – 31.12.2006 tarihleri arasında 4 yıl, 2 ay, 24 gündür. (1546 gündür). Dava dışı işçinin tüm çalışma dönemi ise 07.10.2002 – 08.06.2007 tarihleri arasında 4 yıl 8 ay 1 gündür.(1705 gündür)
Bakırköy ….. İş Mahkemesinin kararı sonrasında, dava dışı işçi tarafından Bakırköy ….. İcra Müdürlüğünün …Esas dosyası ile icra takibine girişildiği, dosyada yer alan icra emri ve takip talebi, reddiyat makbuzu, dekont belgelerine ve Bakırköy ….. İcra Hukuk Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyası kararına göre, 16.475,00 TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır.
Asıl alacak, asıl alacağa uygulanan faiz, ilam vekalet ücreti ve yargılama gideri ile diğer giderlerin eklenmesiyle hesaplanan tutarlar aşağıda gösterilmiştir.
İş Mahkemesince Hüküm Altına Alınan İşçilik Asıl Alacaklar ve
Alacakları + Yargılama Giderleri+ İcra Gideri İşlemiş Faizi
Ödenen Kıdem Tazminatı 4.108,79 TL
Ödenen İhbar Tazminatı 1.394.68 TL
Ödenen Yıllık İzin Ücreti 276,93 TL
Ödenen Şua İzni Ücreti 1.107,87 TL
Ödenen İşlemiş Faiz 2.515,05 TL
Ödenen Yargılama gideri, icra gideri ve işlemiş faizi 7.071,68 TL
Toplam Ödenen Miktar 16.475,00 TL
Davalı alt işverenin, davacı tarafından icra takibi sonrasında ödenen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı yıllık izin ücreti, şua izni ücreti ile bu alacakların işlemiş faizi ve ferilerinden sorumlu tutulabilecek miktarlara aşağıdaki tabloda yer verilmiştir.
Hizmet Süresi 1546
Kıdem Tazminatı 3.725,62 TL
İhbar Tazminatı –
Yıllık İzin Ücreti 251,10 TL
Şua İzni Ücreti 1.004,56 TL
İşlemiş Faiz 2.280,51 TL
Yargılama Gideri + İcra Gideri 6.412,21 TL
Toplam 13.674,00 TL
Sayın Mahkemece davacının dava dışı işçiye ödediği kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, şua izni ücreti, işlemiş faiz ve ferileri nedeni ile alacaklı olduğunun kabulü halinde talep edebileceği miktarın 13.674,00 TL olduğu tespit edilmiştir.
-Davalı şirketin kıdem tazminatı dışındaki alacaklardan sorumluluğunun 2 yıl süre ile sınırlı olduğu, devrin 31.12.2006 olduğu, davanın 2 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığı, kıdem tazminatı açısından ise dava dışı işçinin iş akdi fesih tarihinin 08.06.2007 olduğu, davanın 10 yıllık süreden sonra (16.10.2017) açıldığı tespit edilmiş olup, nihai takdir ve değerlendirmenin Sayın Mahkemeye ait olduğu,
Sayın Mahkemece davanın süresinde açıldığının kabulü halinde;
-6552 sayılı Yasa metninde alt işverenlerin sorumluluğun kaldırılmasına ilişkin düzenleme olmadığından ve ÇSGB tarafından çıkarılan
08.05.2015 tarih ve 29261 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan yönetmeliğin geçici 1. Maddesinin 2. Fıkrasında “iş akitleri 10.09.2014 tarihinden önce feshedilen işçilere yönetmeliğin uygulanmayacağı” belirtildiğinden dava dışı işçinin iş akdi fesih tarihi 08.06.2007 olarak belirtildiğinden alt işverenlerin dava dışı işçi taleplerinden sorumlu olabileceğine,
-Davacının feshe bağlı haklar olan İhbar tazminatını, son alt işveren davacı olduğundan devreden işveren davalıdan talep edemeyeceğine,
-Davacının dava dışı işçiye ödediği kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, şua izni ücreti, işlemiş faizleri ve ferileri nedeni ile alacaklı olduğunun kabulü halinde talep edebileceği miktarın 13.674,00 TL olabileceğine,
-Hak düşürücü süre ve zamanaşımı savunması ve hukuki değerlendirmeler yönünden nihai takdir ve değerlendirmenin Mahkemenin olduğu, açıklanmış, davacı vekili 30/10/2018 tarihli dilekçe ile davasını ıslah ederek 13.674 TL olarak ıslah etmiş, bilirkişi raporunda açıklandığı üzere, davacının dava dışı işçiye ödediği kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, şua izni ücreti, işlemiş faiz ve ferileri nedeniyle 13.674 TL alacaklı olduğu sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin davalı aleyhine açmış olduğu alacak davasının KABULÜ ile, 13.674 TL nin ıslah tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacı lehine takdir edilen 2.725,00.-TL.vekalet ücreti ile davacının yaptığı 1.515,90.-TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
3-Alınması gereken 934,07.-TL karar harcından peşin alınan 68,31.-TL harç ile 657,84.-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 726,15.-TL harcın mahsubu ile bakiye 207,92.-TL harcın davalıdan alınıp hazineye gelir kaydına.,
4-Kalan gider avansının karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) Davacı vekili Av. ….. yüzüne karşı, Davalı vekilinin yokluğunda verilen karar, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/01/2019

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.

Davacı Yargılama Giderleri
104,31.-TL İlk masraf
657,84.-TL Islah harcı
650,00.-TL Bilirkişi ücreti
+ 103,75.-TL Yargılama gideri
1.515,90.-TL