Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/908 E. 2018/101 K. 31.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/908
KARAR NO : 2018/101

DAVA : Genel Kurul Kararının İptali (Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali)
DAVA TARİHİ : 13/10/2017
KARAR TARİHİ : 31/01/2018
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/02/2018

Mahkememizde görülmekte olan Genel Kurul Kararının İptali (Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olduğunu, davalı kooperatifin 2016 yılı genel kurul toplantısının 11/06/2017 tarihinde yapıldığını, ancak müvekkilinin bu toplantıya çağrılmadığını, bu nedenle kooperatifin 11/06/2017 tarihli olağan genel kurulu toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunu ileri sürerek iptaline karar verilmesini istemiştir.
Buna karşılık davalı vekili, davacının KK 53/4. maddesi gereğince teminat yatırması gerektiğini,dava konusu genel kurul toplantısının usulüne uygun yapıldığını, kararların da kanun ve ana sözleşmeye uygun bulunduğunu, davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını, davacının usulüne uygun davet edilmediği kabul edilse bile bunun tek başına iptal sebebi olamayacağını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Dava, Kooperatif Genel Kurul Kararının yokluğunun tespitine ilişkindir.
Tarafların iddia ve savunmaları, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgeler ile tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere;
Davacı, kendisinin kooperatif üyesi olmasına rağmen kendisinin usulüne uygun çağrılmadan 11/06/2017 tarihinde yapılan 2016 yılı genel kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitini istemektedir.
Bilindiği üzere; 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 45/2. maddesi, “Genel kurul sözleşmede gösterilen şekil ve surette toplantıya çağrılır. Toplantı nisabı sözleşmede gösterilir. Ancak yapı kooperatiflerinin genel kurul toplantısında ortakların en az 1/4’ünün şahsen veya temsilen hazır bulunmaları şarttır.” hükmünü; aynı Kanun’un 51/1. maddesi ise “Kanun veya anasözleşmede aykırı hüküm bulunmadıkça, genel kurul kararlarında ve seçimlerde oyların yarıdan bir fazlasına itibar olunur” hükmünü; anasözleşmenin 33. maddesinin 1. fıkrası, “Genel kurulun toplanabilmesi ve gündemdeki konuları görüşebilmesi için, kooperatife kayıtlı ortaklardan genel kurula katılma hakkına sahip olanların en az 1/4’ünün şahsen veya temsilen toplantıda hazır bulunması gerekir. İlk toplantıda nisap temin edilmediği takdirde ikinci toplantıda nisap aranmaz” hükmünü; 2. fıkrası ise “Genel kurulda kararlar, ortaklar cetvelinde imzası bulunanların yarıdan fazlasının oyu ile alınır.” hükmünü içermektedir. Anılan hükümler emredici nitelikte olup, bu hükümlere aykırılık teşkil eden genel kurul kararları, BK’nın 19 ve 20. maddeleri hükümlerine göre mutlak butlanla batıldır. Batıl hükmünde olan kararlar, baştan beri hüküm ifade etmezler ve bunların batıl olduğunun tespiti için açılacak davalarda genel kurulda muhalefette bulunmuş olma şartı aranmayacağı gibi, bir aylık hak düşürücü süre içinde açılmış olmaları da dinlenmeleri yönünden zorunlu değildir. Genel kurul toplantısına çağrılması gereken ortakların çağrılmaması ve katılmaması toplantı ve karar nisabını etkiliyorsa bu durum, kararın mutlak butlan ile malûl sayılmasını gerektirir.
Bu nitelikteki kararların mutlak butlanla batıl olduğunun tespiti davası açabilmek için kararlara muhalif olmak gerekmediği gibi, açılacak dava da herhangi bir süreye tabi değildir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesi uyarınca, genel kurulda alınan kararların, oyunu kullanmasına haksız yere izin verilmemesi, çağrılmama, çağrının usulsüzlüğü, gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmemesi veya toplantıya ve karara yetkili olmayan kimselerin iştirak etmesi iddiaları dışında yasa, anasözleşme ve afaki iyiniyet kurallarına aykırılık halleri ileri sürülerek iptalleri isteminde bulunabilmek için, toplantıya katılan üyenin red oyu vermesi ve karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirmesi ve davanın bu iddiaların tümü bakımından toplantıyı izleyen bir ayın içinde açılması gerekmektedir.
Kooperatiflerde genel kurul toplantısına çağrının usulsüz yapılması veya yapılmaması halinin müeyyidesinin bu toplantıda alınan kararların mutlak butlanı mı, yoksa iptal edilebilirliği mi olduğu hususu Türk ve yabancı doktrinde tartışmalı olup, çoğunluk düşüncesi, hukuki işlemlere güvenlik getirme amacı da dikkate alınarak bu nevi sakatlıkların müeyyidesinin iptal edilebilirlik olduğu yönündedir.
Yerleşik uygulamaya göre, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 45/2. ve anasözleşmenin 28. maddesi emredici nitelikte ise de aynı Yasa’nın 53. maddesinde çağrıda usulsüzlük halinin genel kurula bu nedenle katılamayan ortaklara bu toplantıda alınan kararların iptali davası açma hakkı verildiğine göre, kanun koyucunun çağrıda usulsüzlük halinde bunun müeyyidesini mutlak butlan olarak kabul etmediği anlaşılmaktadır.
Çağrının usulsüzlüğünü iddia eden taraf, genel kurul toplantısında alınan kararların yasaya, anasözleşmeye veya iyiniyet kurallarına aykırılık iddialarından birine ya da hepsine dayanması ve iddiasını ispat etmesi zorunludur. Çağrıdaki usulsüzlük, alınan kararların salt bu nedenle iptali ya da mutlak butlan sonucunu doğurmamaktadır.
Somut olayda davacı, dava konusu genel kurul toplantısına üye olduğu halde çağrılmadığını ileri sürerek butlanın tespitini istemiştir. Bu iddiasının dışında genel kurul kararının butlanını gerektiren başka bir neden ileri sürmemiştir. Davalı kooperatif üyesi olan davacının, genel kurul toplantısına çağrılması gerekirken çağrılmamasının toplantı ve karar nisabını etkilemediği saptanmıştır. Esasen davacının da bu yönde bir iddiası da mevcut değildir. Davacının genel kurul toplantısına usulünce çağrılmaması butlanı değil, iptali gerektiren hallerden olup, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesine göre, çağrılmayan ortağa genel kurulda alınan kararlara red oyu vermesi ve muhalif kalıp, keyfiyeti tutanağa geçirtme koşulları aranmaksızın iptal davası açma hakkı bahşeder. Ancak, iptal davasının yukarıda anılan hüküm gereğince toplantıyı kovalayan bir aylık hak düşürücü süre içerisinde açılması ve bu davada da iptali istenen kararın aynı madde hükmüne göre yasaya, anasözleşmeye veya iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun iddia edilip, kanıtlanmış olması gerekir.
Somut olayda davacı kendisinin usulüne uygun çağrılmadığı gerekçesiyle 11/06/2017 tarihinde yapılan 2016 yılı genel kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitini istemiş ise de davacının sırf toplantıya çağrılmaması şeklindeki usulsüzlük halinin genel kurula bu nedenle katılamayan davacıya bu toplantıda alınan kararların iptali davası açma hakkı verdiği, ancak bu iptal davasının da yukarıda anılan hüküm gereğince toplantıyı kovalayan bir aylık hak düşürücü süre içerisinde açılması ve bu davada da iptali istenen kararın aynı madde hükmüne göre yasaya, anasözleşmeye veya iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun iddia edilip, kanıtlanmış olması gerekir. Ne var ki davacı dava konusu yaptığı genel kurul toplantısında alınan kararların batıl olduğuna veya kanuna, sözleşmeye ve afaki iyiniyet kurallarına aykırılık bulunduğuna ilişkin bir iddiada bulunmadığı gibi karar içeriği incelendiğinde alınan kararların batıl olmasına yol açacak herhangi bir nedenin bulunmadığı saptanmıştır.
Hal böyle olunca 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesine göre, çağrılmayan davacının, genel kurulda alınan kararlara red oyu vermesi ve muhalif kalıp, keyfiyeti tutanağa geçirtme koşulları aranmaksızın iptal davası açma var ise de iptal davasının yukarıda anılan hüküm gereğince toplantıyı kovalayan bir aylık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekeceğinden ve davacının bu hak düşürücü süre geçtikten sonra iş bu davayı açtığından davanın bu nedenle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın hak düşürücü süre nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gereken 35,90 TL karar harcının peşin alınan harçtan mahsubu ile bakiyesinin davacıdan tahsiline,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Kullanılmayan yargılama gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davalı vekilinin yüzünde davacı vekilinin yokluğunda oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.31/01/2018 11:50

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …