Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/8 E. 2018/254 K. 06.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2017/8
KARAR NO : 2018/254

DAVA : Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi)
DAVA TARİHİ : 04/01/2017
KARAR TARİHİ : 06/03/2018
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/03/2018

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit ( Elektrik Abone Sözleşmesinden Kaynaklanan ) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davalının dayandığı … tesisat nolu tesisata ilişkin 10.11.2013 tarihli sözleşmedeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, sözleşmeye konu adreste hiç bir zaman faaliyette bulunmadığını ileri sürerek davacının Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında davalıya borçlu olmadığının tespitine ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, derdestlik itirazında bulunduklarını, Bakırköy …. A.H.M’nin (Bakırköy …. ATM) … E sayılı dosyası ile huzurdaki davanın konusunun aynı olduğunu, davaya bakmaya İstanbul mahkemelerinin yetkili bulunduğunu, esas yönünden de yapılan tahakkukta hukuka aykırılık bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava, elektrik abone sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit davasıdır.
Tarafların iddia ve savunmaları, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgeler ile tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere;
Davalı tarafından davacı aleyhine Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile … tesisat nolu tesisata ilişkin olarak tahakkuk eden ancak ödenmeyen 7.646,34 TL alacak için icra takibi başlattığı, takibin kesinleşmesi üzerine iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı cevap dilekçesiyle derdestlik ve yetki itirazında bulunmuştur. Davalı vekili derdestlik itirazında bulunmuş ise de derdestlik itirazına konu ettiği davanın konusu aynı olmakla birlikte tarafları farklı bulunduğundan yerinde görülmeyen derdestlik itirazının reddine karar verilmiştir. Yine davalı vekili yetki ilk itirazında bulunmuş ise de dava takipten sonra açılan menfi tespit davası olup, takibin yapıldığı yerde de dava açılabileceğinden yetki ilk itirazının reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere mahkemenin görevi HMK 114. maddesi gereğince dava şartı olup, mahkemece kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gereken bir husustur.
Davacının iddiası ve davalının savunması ve dayanak belgeler ile getirtilen belge ve bilgiler dikkate alındığında davacının adına kurulan elektrik aboneliğinin işyeri- dükkan aboneliği olduğu saptanmıştır. Her ne kadar Yargıtay’ın önceki kararlarında işyeri aboneliğinin söz konusu olduğu durumlarda ticaret mahkemeleri görevli kabul edilmekte ise de son BAM ve Yargıtay kararlarında işyeri aboneliğinin söz konusu olduğu durumlarda ticaret mahkemesinin görevli olup olmadığının ayrıca incelenmesi gerektiği hususu üzerinde durulmaktadır.
Bilindiği üzere ticari iş ve ticari dava ayrı hukuki kavramlardır. Ticari iş kabul edilen bir husustan kaynaklanan her uyuşmazlık ticari dava olarak kabul edilmemiştir. Ticaret mahkemeleri ticari davalara bakmakla görevlidir. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde ticari davalar tanımlanmış ve sayılmıştır. Bu maddeye göre “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları”, “ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri” ve “tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a), (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerinde sayılan davalar ticari dava sayılır. Diğer bir anlatımla bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için ya tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması; ya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması ya da açılan davanın maddede 6 bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Elektrik abone sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.
Bu durumda eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur. (Yargıtay … H.D.sinin 04.12.2017 gün ve … E- … K. sayılı kararı)
Davacı tacir olmadığını bildirmiş; Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından da davacının tacir kaydının bulunmadığı bildirilmiştir. Vergi dairesinden gelen cevabi yazı ile davacının abonelik tarihinde ” Belirli Bir Mala Tahsis Edilmiş Mağazalarda Et Parkende Ticareti” faaliyetinden dolayı vergi kaydının bulunduğu ve ” Esnaf ” olarak değerlendirilebileceği bildirilmiştir. Davacının vergi dairesinde verdiği vergi beyannamelerinde gelir beyan etmediği saptanmıştır. Bu durumda davacının esnaf olduğunun kabulü gerekir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tâbi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir.
19.02.1986 tarih ve 19024 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararına göre; Vergi Usûl Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.

Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinde “Birinci Sınıf Tüccarlar” sayılmış olup bu maddedeki birinci sınıf tacirlerle ilgili şartları taşımayanlar ise ikinci sınıf tacir sayılırlar. İkinci sınıf tacirler ise ticari işletme hesabına göre defter tutarlar.
Gerçek kişi olan davacının faaliyetinin daha çok bedeni çalışmalara dayandığı, esnaf sayılması gerektiği, öngörülen ölçekte bilançosunun da bulunmadığı, uyuşmazlığın Asliye Hukuk mahkemesinde görülerek sonuçlandırılması gerekmektedir.
Hal böyle olunca aşağıdaki hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın göreve ilişkin dava şartı eksikliği nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-HMK 20. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının BAKIRKÖY ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, aksi halde davanın açılmamış sayılacağının taraflara hatırlatılmasına,
3-Yargılama giderleri ve gider avansı konusunda şimdilik karar verilmesine yer olmadığına,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere hazır taraf vekillerinin yüzünde verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 06/03/2018 10:36:30

Katip …

Hakim …