Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/721 E. 2019/229 K. 21.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/721 Esas
KARAR NO : 2019/229

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/08/2017
KARAR TARİHİ : 21/02/2019
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 21/03/2019
Davacı vekili tarafından açılan İtirazın İptali davasının Mahkememizde yapılan açık
yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesi ile; taraflar arasında 01.02.2016 tarihinde devir sözleşmesi imzalandığını, davacı şirketten hukuka aykırı olarak %2 komisyon bedeli olan 38.000-TL.nin tahsil edildiğini, bu bedeli davacı tarafça ihtirazı kayıt koyulduğunu, sonrasında 17.11.2016 tarihinde Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün ….-E. Sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, davalı tarafça icra takibin hukuka aykırı olarak itiraz edildiğini, iş bu ödenen komisyon bedelinin hukuki dayanağı olmadığını, taraflar arasında düzenlenen satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunu belirtilerek Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün ….-E. Sayılı dosyasında itirazın iptali ile davalı şirket aleyhine %20 icra inkar tazminatına karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesi ile; husumet yönünden itiraz edildiği, alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığını, taraflar arasında … Sarayları, .. Blok, …. nolu bağımsız bölüm için gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi imzalandığı, tacir olan taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 6. Maddesinde taraflar arasında sözleşmenin hiçbir şekilde devir ve temlik edilemeyeceğini, aksi halde sözleşmenin geçersiz olacağını, bu duruma rağmen davacı şirketin devir yapmak istemesi üzerine komisyon ücreti hatırlatıldığı, nitekim davacı şirket tarafından devir yapılacağı bildirilmesi üzerine devir işlemi yapıldığını, devir sözleşmesinde davacı şirket tarafından komisyon bedeli ödeneceğinin taahhüt edildiği, davacı şirketin basiretli bir tacir olduğunu, bu durumda komisyon bedelinin geri istenmesinin mümkün olmadığını, bu durum TTK.20-25. Maddeleri kapsamında tacir sıfatına bağlanan sonuçların olduğunu, bunlardan birininde basiretli tacir gibi davranılması gerektiği, tacirlerin normal tüketici gibi düşünülmesinin mümkün olmadığını, bu durumda tacirlerin sözleşmede habersiz, müzakere yapılmadan şartların sözleşmeye konulduğu ileri süremeyeceği belirtildiği, taraflar arasında imzalanan gayrimenkul satış sözleşmesi ve devir sözleşmelerinin farklı sözleşmeler olduğunu, bu durumda geçersizlik durumunun devir sözleşmesi içinde kabul edilmesinin mümkün olmadığını, devir komisyon bedeli alınması ticari teamül gereği olduğunu belirtilerek davanın reddi ile davacı şirket aleyhine %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Yapılan yargılama sonucu dosya Mahkememizce kül olarak değerlendirildiğinde; davacı ( alacaklı ) tarafından davalı ( borçlu) aleyhine Küçükçcekmece …İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı dosyasında 38.000 TL alacak için icra takibinde bulunduğu, davalının ( borçlunun ) yasal süresi içerisinde borca itirazı üzerine takibin durmuş olduğu, davacı vekilinin yasal süre içinde davalının itirazının iptali için İİK 67 maddesine göre itirazın iptali davası açtığı, uyuşmazlığın davacı tarafından davalıya ödenen 38.000 TL komisyonun davacıya iade edip etmemesi gerektiği hususunda olup, dosyada deliller toplandıktan sonra sözleşme uzmanı bilirkişi ile inceleme yaptırılmış, bilirkişinin 16/01/2019 havale tarihli raporunda; ………..Olayımızda tartışma konusu; davacı şirket tarafından ödenen devir komisyon bedelinin yasal olup olmadığı, yasal olması halinde itirazın iptaline karar verilip verilmemesinin tespiti noktasında toplanmaktadır. Taraflar arasında imzalanan 13.11.2013 tarihli Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi’nin incelenmesi ilk aşamada irdelenmesi gereklidir. Sözleşme metni incelendiğinde sözleşmenin konusunun davalı tarafından binanın inşaat edilip teslime hazır edilmesi, davacı tarafından da satış bedelinin ödenmesi gereklidir. Taraflar arasında sözleşmenin 10. Maddesine göre bağımsız bölüm teslim tarihi 30.06.2015 olmakla nitekim satıcıdan kaynaklanmayan sebepler nedeniyle teslim tarihinin 12 ay daha uzayabileceği belirtilmiştir. Taraflar arasında ki uyuşmazlık konusu iş bu sözleşmede yer alan sözleşmenin devir yasağına ilişkin 6. Maddesidir. Bu maddeye göre alıcı bu gayrimenkul satış sözleşmesinden doğan hakların kan ve kayın hısımlarına da dahil olmak üzere hiçbir şekilde 3. Kişilere devir ve temlik edilemez hükmü bulunmaktadır. Bu durum halinde iş bu devirin geçersiz olacağı, yasal her türlü sorumluluk alıcıda olacağı belirtilmiştir. Sözleşme kapsamında devir halinde alıcıya komisyon alınabileceği yönünde sözleşmede madde bulunmamaktadır.
Taraflar bu sözleşme sonrası 01.02.2016 tarihinde devir talebi hakkında yazıya istinaden davacının …. Blok … nolu bağımsız bölümün haklarını ….’a satmak istediğini, iş bu devir nedeniyle yüklenici tarafından talep edilen %2 + (%18 KDV) komisyon bedelini ödeyeceğini taahhüt edildiği, bu devir sonrası alıcının hiçbir hak ve alacak talebinde bulunmayacağını, devralandan tüm haklarını elde ettiğini, firmayı gayri kabili rücu ve ibra ettiklerini, firmayı asli ve dahili olarak dava muhatabı etmeyeceği, 3. Kişiler tarafından davacıya herhangi bir nedenle takip ve davalardan firmaya yöneltilebilecek taleplerin tarafından karşılanacağını kabul ve taahhüt edildiği anlaşılmaktadır. Bu yazı davacı şirket tarafından devir komisyon bedelini ihtirazı kayıtla imzalandığı görülmektedir. görüldüğü üzere taraflar sonradan imzaladıkları iş bu belge ile devir halinde komisyon bedeli belirlemiştir. davacı tarafça iş bu komisyon bedelini ihtirazi kayıt konularak belge imzalanmış ve komisyon bedeli ödenmiştir.
Dosya İçinde Yer Alan Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesi
HUKUKİ DAYANAĞI
Türk Borçlar Kanunu, kural olarak sözleşmelerde şekil serbestisini benimsemiştir. Bu husus Kanun’un 12/1. maddesinde açıkça belirtilmiş, ancak aynı kanunun 12/2. maddesinde ise, kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil varsa, şekil şartı geçerlilik şartıdır. TBK’nın 29/1. maddesi gereğince, Bir sözleşmenin ileride kurulmasına ilişkin sözleşmelerin geçerli olduğu düzenlenmiştir.
Taşınmaz mülkiyetini devir borcunu doğuran sözleşmelere ilişkin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Hukuki İşlem” başlıklı 706.maddesinde: “Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmi şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır. TBK’nın 237. maddesinde, taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin resmî şekilde düzenlenmesi şarttır.Taşınmaz satışı vaadi, geri alım ve alım sözleşmeleri, resmî şekilde düzenlenmedikçe geçerli olmaz. 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 26. maddesi taşınmaz satışları için tapu sicil muhafız ya da memurlarını yetkili kılmışken, 1512 sayılı Noterlik Kanununun 60/3 ve 89. maddeleri taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin noterlerce düzenleme şeklinde(resen) yapılacağı kuralını getirmiştir.
HUKUKİ NİTELİĞİ
Önsözleşme başlığını taşıyan TBK’nın 29.maddesinde “ Bir sözleşmenin ileride kurulmasına ilişkin sözleşmeler geçerlidir. Kanunlarda öngörülen istisnalar dışında, önsözleşmenin geçerliliği, ileride kurulacak sözleşmenin şekline bağlıdır.” Satış vaadi sözleşmesinin TBK’nın 29. maddesinin kenar başlığından bir ön sözleşme olduğu anlaşılmaktadır. Taşınmaz mülkiyetini devir borcunu doğuran sözleşmelere ilişkin TMK’nın “Hukuki İşlem” başlıklı 706. maddesinde: “Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmi şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır. Ölüme bağlı tasarruflar ve mal rejimi sözleşmeleri, kendilerine özgü şekillere tabidir.” düzenlemesi yer almaktadır. TBK m.29. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, TBK’nın 237. maddesi ve TMK’nın 706 ve Noterlik Kanunu’nun 89. maddeleri hükmü uyarınca, noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan ve tam iki tarafa borç yükleyen kişisel hak doğuran önsözleşmelerdendir.
ŞEKLİ
Türk Borçlar Kanunu, kural olarak sözleşmelerde şekil serbestisini benimsemiştir. Nitekim bu husus Kanunun 12.maddesinin 1.fıkrasında açıkça belirtilmiş, ancak yasada tersine kural bulunması halinde şekle bağlılık kabul edilmiştir. Maddenin 2. fıkrasında da, kanunda bir şekil öngörülmüşse ve bu şekil kapsam ve sonuçları için başkaca kural konulmamışsa, sözleşmenin bu şekle uyulmadıkça geçerli olmayacağı hükme bağlanmıştır. Yine, “önsözleşme” başlığı altında aynı Kanunun 29 maddesinde; “ Bir sözleşmenin ileride kurulmasına ilişkin sözleşmeler geçerlidir. Kanunlarda öngörülen istisnalar dışında, önsözleşmenin geçerliliği, ileride kurulacak sözleşmenin şekline bağlıdır..” denilmektedir. Türk Borçlar Kanunu’nun TBK 237/2 maddesinde de, sözleşmenin şekli başlığı altında; taşınmaz satışının geçerli olması için getirilen resmi senede bağlanması şartı, taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri için de öngörülmüştür. 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 60/3 ve 89. maddeleri taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin noterlerce düzenleme şeklinde (resen) yapılacağı kuralını getirmiştir. Burada, kanunun öngördüğü şeklin bir geçerlilik (sıhhat) şartı olarak düzenlendiğini, buna uyulmadan yapılan sözleşmelere “geçersizlik” müeyyidesinin bağlandığını, bunun hukuki mahiyet olarak emredici nitelikte olduğunu, bu nedenle de “geçersizlik” müeyyidesine bağlanan şekil eksikliğinin hâkim tarafından, taraflar ileri sürmeseler dahi, yargılamanın her aşamasında resen gözönüne alınması gerekmektedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 29. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 237. maddesi ile Türk Medenî Kanununun 706. ve Noterlik Kanunu’nun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medenî Kanunu’nun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Yukarıdaki yasal düzenlemelerden görülmektedir ki, bir sözleşmenin sıhhati hangi şekle tabi ise taşınmaz satış vaadi sözleşmesi de aynı şekle tabidir.
ZAMANAŞIMI
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. TBK’nın 146. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. TBK’nın 149. maddesine göre; “Zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar. Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hâllerde, zamanaşımı bu bildirimin yapılabileceği günden işlemeye başlar.” Görülüyor ki, kural zamanaşımı süresinin alacağın muaccel olduğu tarihten başlamasıdır. Alacağın muaccel olması, ifa zamanının gelmiş, ifaya engel bir durumun kalmamış olması demektir. Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde yer alan “dürüst davranma kuralı” ile bağdaşmayacağından dinlenmez. Satışı vaad edilen taşınmazın ifa imkansızlığı varsı, vaad alacaklısı, vaad borçlusuna ödediği badel açısından zamanaşımı süresi, ifanın imkansız hale geldiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Görüldüğü üzere her ne kadar davalı zamanaşımı iddiasında bulunmuş olsada iş bu komisyon bedeli ile cra takibi arasında ki süre 10 yılı geçmemekle zamanaşımı iddiaları yerinde olmadığı görüş ve kanaatinde olunmakla,
Bu durumda dosya kapsamında 13.11.2013 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi adi yazılı şekilde yapılmıştır. noter huzurunda yapılmamış olmakla aynı zamanda satıcı tarafından taahhüt edilen taşınmaz alıcıyada teslim edilmediğinden (yargıtay 13. hukuk dairesi e. 2015/38078 k. 2016/1141 t. 21.1.2016) sözleşme geçersizdir. (yargıtay 14. h. d.sinin e. 2015/1201- k. 2015/2856, t. 16.3.2015 ilamı, yargıtay 23. h.d.sinin e. 2015/2230-k. 2017/2398,t. 27.9.2017 ilamı) nitekim iş bu sözleşmesinin geçersizliği mutlak değildir. çünkü medeni kanun’un 2. maddesindeki dürüstlük ve iyi niyet kuralı var olmakla, geçerli şekil şartlarına riayet etmeden sözleşme edimleri yerine getirildikten sonra işin resmiyete dökülme safahatında taraflardan birinin şekil şartlarının eksikliğini ileri sürmesi şeklinde tamamen sosyal yaşamı, ticari yaşamı alt üst eden vakıalar ortaya çıkmaya ve insanlar mağdur olmaya başlaması mümkün olmakla, bu durumda yine Yargıtay Yerleşik içtihatlarına göre;
“Ancak sözleşme adi yazılı şekilde yapılmış olsa bile yüklenici edimini tamamen ve ret olunamayacak oranda yerine getirmiş ise sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülmesi TMK. ’nun 2. maddesinde ifadesini bulan Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz kuralına aykırı düşer. ” (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 01. 07. 2008 gün, 2008/3136 Esas ve 2008/4431 sayılı kararı)
“Ne var ki sözleşme büyük ölçüde yerine getirilmiş ise geçersizliğin ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanılması olup iyi niyet kuralları ile bağdaşmaz. ”(Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 22. 06. 2006 gün, 2006/3112 Esas ve 2006/3819 sayılı kararı) Bu durumda taraflar arasındaki imzalanan sözleşme şekil şartlarına uyulmadan taraflarca imzalanmış olsa da ayrıca taraflarca bir kısım edimler yerine getirilmiştir. Bu durumda taraflar arasında imzalanan sözleşmenin geçersizliği MK. 2. Maddesi iyiniyet kurallarına aykırı olmakla aynı zamanda sözleşmenin tarafları da tacir olmakla ayrıca değerlendirildiğinde ise;

İş bu sözleşmenin tarafları özellikli de alıcı ticari şirket olup basiretli tacir konumundadır. Bu sebeple gayrimenkül satış vaadi sözleşmesi ve sonrakindeki devir hususundaki belgedeki hükümlerinin TTK. 21. Maddesi uyarınca tacirin basiretli davranma yükümlülüğü ve sözleşme hürriyeti kapsamında ele alınması gereklidir. ( Yargıtay 11. H.D.sinin E. 2017/2424-K. 2017/4299,T. 13.9.2017 ilamı)
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/2. maddesine göre her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Bu ilke sözleşmenin imzası, ifası ve feshi aşamalarının hepsinde gözetilmesi gereken ilke olması sebebiyle mahkemece, sözleşmenin davacı aleyhine hükümler içermesine rağmen bu durumu kabul eden tacir davacının sözleşme serbestisi ilkesiyle sözleşme hükmü nazara alındığında tazminat, bedel vb herhangi bir talepte bulunamayacağı belirtilmiştir. Dosya kapsamında da görüldüğü üzere her ne kadar davacı ihtirazı kayıt koymuş olsada tüketici konumunda olmayıp tacir sıfatı ile gayrimenkül satış vaadi sözleşmesini ve sonrasında ki devir hususunda ki belgeyi imzalamıştır.
Nitekim Yargıtay 13. H.D.sinin E. 2004/4131-K. 2004/14487, T. 14.10.2004 ilamı uyarınca ” taraflar arasındaki gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, karşılıklı borç doğuran bir akittir. Düzenlenen 22.12.2000 tarihli sözleşmede de, tarafların borçlarının neler olduğu açık bir şekilde belirtilmiştir. Bu durumda, sözleşmedeki edimlerin yerine getirilmemesi halinde diğer taraf BK’nun 96. ve 106. maddeleri hükümlerine uygun olarak haklarını kullanabilecektir. İnşai bir hak niteliğinde olan fesih hakkı ise, mücerret karşı tarafa tebliğ olunacak ve tek taraflı bu irade beyanı ile hukuki sonuç doğuran haklardandır. Ne var ki, her hakta olduğu gibi fesih hakkının da, yasaya, sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına uygun kullanılması zorunludur. Aksi takdirde sözleşmeyi haksız feshedenin karşı tarafın bu nedenle uğrayacağı zararlardan sorumlu tutulması kaçınılmaz olacaktır. Bu açıklamalardan sonra dava konusu somut olaya dönecek olursak, Taşınmaz satış vaadi sözleşmesi 22.12.2000 tarihinde gerçekleştirilmiş ve 100.000 Dolar peşin ödeme yapıldıktan sonra bakiye bedel taksitlere yayılmış, alıcının temerrüdü halinde uygulanacak temerrüt faiz oranı da kararlaştırılmıştır. Davacı taraf Nisan 2001 taksitini süresinde ödememiş, ne var ki, sözleşmeden 6 ay sonra tahakkuk eden emlak vergisini ödemiştir. Devam eden süreçte davalıların ödemeye ilişkin 4.6.2001 ve 12.9.2001 tarihli uyarılarına suskun kaldıktan sonra, kriz ve akdin ifasının imkansız hale gelmesinden söz ederek 12-13 Aralık 2001 günlü fesih ihtarnamesini göndermiştir. Sözleşmeye bağlılık (ahde vefa ) ilkesi esas olup, herkesin sözleşme gereğince yükümlülüklerini iyiniyet kuralları çerçevesinde yerine getirmesi esastır. Ülkemizdeki ekonomik sıkıntılar, enflasyon olgusu herkesçe önceden öngörülebilecek olgulardan olup, sözleşmenin ifasını imkansızlaştıran bir neden olarak ileri sürülemez. Kaldı ki, Anonim Şirket olan davacı, TTK’nun 21. maddesi hükmü gereğince basiretli bir tacir gibi davranmak zorundadır. Öte yandan, davacı sözleşmeyi uzunca sayılabilecek bir süre benimsemiştir. O halde davacının sözleşmeyi fesihte haksız olduğu ve varsa davalı-karşılık davacı zararından sorumlu olduğu kabul edilmelidir.” denilmekle görüldüğü üzere tarafların imzaladıkları sözleşmeyi tacir sıfatı imzalanmakta alıcı dava açma hakkında da feragat etmektedir. Bu durum davacı tarafça ödenen komisyon bedeli hukuka uygun olduğu görüş ve kanaatinde olmakla,

SONUÇ VE KANAAT
Dosya kapsamında taraflarca imzalanan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesini şekil şartlarına uyulmadan imzalanmış olsa da sözleşmenin geçersizliğinin öne sürülmesi Medeni Kanun’un 2. Maddesinde ki iyiniyet kurallarına bağdaşmamakla, aynı zamanda tarafların tacir olması nedeniyle TTK 18. ve devamı maddeleri uyarınca gayrimenkul satış vaadi sözleşmesini ve devir komisyonu bedeli belgeyi geçersiz kabul edilmesi mümkün olmamakla, bu durumda Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün ….-E. Sayılı dosyasında itirazın iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği açıklanmış, bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere taraflar arasındaki uyuşmazlık davacı tarafından davalıya ödenen 38.000 TL komisyon ücretinin davacıya iadesinin gerekip gerekmediği noktasında olup taraflar arasında imzalanan 13/11/2013 tarihli sözleşmeye göre devir halinde alıcıya komisyon alınabileceği yönünde sözleşmede düzenleme bulunmadığı, bu sözleşmeden sonra taraflar arasında imzalanan belge ile devir halinde komisyon bedeli belirlenmiş, davacı tarafça komisyon bedeli ihtirazi kayıt konularak imzalanmış ve ödenmiş olup, davalı tarafça ileri sürülen zamanaşımı iddiası 10 günlük süre geçmediğinden yerinde görülmemiş, taraflar arasında imzalanan sözleşme her ne kadar noter huzurunda yapılmamış ise de, taraflar ticari şirket olup, basiretli tacir konumunda bulunduklarından, davacı ihtirazi kayıt koymuş olsada gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin ve sonrasındaki devir hususundaki belgeyi imzalamış olduğundan davacının sözleşmenin geçersizliğini öne sürmesi iyi niyet kurallarıyla bağdaşmadığından ve davacının sözleşmeyi uzun süre kabul ettiği, sözleşmeyi fesihde haksız olduğu, davalıya ödenen komisyon bedelinin hukuka uygun olduğu, dolayısıyla davacının davalıdan komisyon bedelini isteme hakkının olmadığı, ayrıca dosya kapsamından davacının davalıya yapmış olduğu icra takibinde kötü niyetli olduğu da kanıtlanamadığından davalı vekilinin kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin davalı aleyhine açmış olduğu itirazın iptali davasının REDDİNE,
2-Davalı vekilinin davacıdan talep etmiş olduğu %20 kötü niyet tazminat talebinin şartları bulunmadığından reddine,
3-Davacının yapmış olduğu masrafların üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı lehine takdir edilen 4.530,00.-TL vekalet ücreti ile davalının yaptığı 47,50.-TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Alınması gereken 44,40.-TL karar harcından peşin alınan 31,40.-TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00.-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Kalan gider avansının karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) Davacı vekili Av. …., Davalı vekili Av. ….yüzüne karşı verilen karar, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.21/02/2019

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.