Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/687 E. 2019/85 K. 23.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
BAKIRKÖY
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/687
KARAR NO : 2019/85

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 28/07/2017
KARAR TARİHİ : 23/01/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/02/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin %48,5 oranında pay sahibi ortağı bulunduğunu,davalı şirketin 28/04/2017 tarihinde yapılan 2016 yılı olağan genel kurul toplantısına müvekkilinin de katıldığını, bu genel kurul toplantısında gündemin 3,4,5, ve 6. maddeleri ile alınan kararlara olumsuz oy kullandığını ve muhalefetini tutanağa yazdırdığını, gündemin 4. maddesi ile YK üyelerinin ibrasında oy kullanmaması gereken YK üyelerinin oy kullanarak birbirlerini ibra ettiğini, 3 nolu gündem maddesi ile alınan kar payı dağıtılmamasına ilişkin kararın uzun süredir kar payı alamadığından iptali gerektiğini, 5. madde ile alınan yönetim kurulu üyelerine ödenmesi gereken ücretlere ilişkin kararın fahiş ve iyiniyet kurullarına aykırılığı nedeniyle iptali gerektiğini, gündemin 6. maddesi ile alınan izin verme kararının da oy kullanmaması gerekenlerin oy kullandığını ve iptali gerektiğini ileri sürerek davalı şirketin 28/04/2017 tarihinde yapılan 2016 yılı olağan genel kurul toplantısına müvekkilinin de katıldığını, bu genel kurul toplantısında gündemin 3,4,5, ve 6. maddeleri ile alınan kararların müvekkilinin yasadan kaynaklanan vazgeçilmez ortaklık haklarının sınırlandırmaları ve ortadan kaldırması nedeniyle yokluklarının tespitine, bunun kabul görmemesi halinde yasa, ana sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı olan bu kararların TTK 445. maddesi gereğince iptaline karar verilmesini istemiştir.
Buna karşılık davalı vekili, davacının TTK 448/son madde uyarınca teminat yatırması gerektiğini, dava konusu kararların yasa ve ana sözleşmeye uygun şekilde alındığını, davacının ileri sürdüğü iddiaların yerinde bulunmadığını, YK üyelerine ödenmesine karar verilen ücretler yönünden fahişlik iddiasının davacı tarafından ispatlanması gerektiğini savunarak davanın reddi istemiştir.

Dava, A.Ş. Genel Kurulu Kararlarının yokluğunun tespiti veya iptali isteğine ilişkindir.
Tarafların iddia ve savunmaları, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgeler, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere;
Davalı şirketin sicile kayıtlı adresinin mahkememiz yetki alanında kaldığından mahkememizin yetkili ve uyuşmazlığın niteliğine göre mahkememizin görevli olduğu saptanmıştır.
Diğer yandan Genel kurul kararlarına karşı iptal davasını açma hakkını düzenleyen TTK. m. 446 hükmüne göre:
“a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b)Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren paysahipleri, … iptal davası açabilir”.
Söz konusu hükümden de açıkça anlaşıldığı üzere, kural olarak pay sahiplerinin iptal davası açabilmeleri için toplantıda hazır bulunmaları, iptale konu ettikleri karara karşı olumsuz oy kullanmaları ve bu muhalefetlerini tutanağa yazdırmaları gerekir.
Toplantıda hazır bulunan, karara muhalif olan ve keyfiyeti zapta geçiren pay sahiplerinin açmış oldukları iptal davasının kabul edilebilmesi için ayrıca bu kararların yasaya, esas sözleşmeye veya iyiniyet kuralına aykırı olduklarının da kanıtlanması gerekir (TTK. m. 445).
Yapılan davete rağmen toplantıya katılmayan ve muhalefet şerhini tutanağa yazdırmayan bir pay sahibi ancak,
a)usulüne uygun toplantı davetinin yapılmamış olması, gündemin gereği gibi ilan edilmemiş olması,
b)genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmemesi, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullanmaları,
c)müktesep hakların ihlal edilmiş olması,
Hallerinden birinin varlığı ve bu aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu kanıtlaması durumunda, iptal davası açabilir.
Bu hükümler gereğince yapılan değerlendirmede, davacının davalı şirketin %48,5 oranında pay sahibi ortağı bulunduğu belirlenerek tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri incelenmiş ve bu yönde bir eksiklik bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Zira, davacının davalı şirketin 28/04/2017 tarihinde yapılan dava konusu 2016 yılı olağan genel kurul toplantısına katıldığı, bu genel kurul toplantısında gündemin 3,4,5, ve 6. maddeleri ile alınan kararlara olumsuz oy kullandığı ve muhalefetini tutanağa yazdırdığı, davanın da TTK 445. maddesinde ön görülen karar tarihinden itibaren işlemeye başlayan yasal 3 aylık hak düşürücü süre içinde açıldığı saptanmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı şirketin 28/04/2017 tarihinde yapılan 2016 yılı olağan genel kurul toplantısında gündemin 3,4,5, ve 6. maddeleri ile alınan kararların davalının yasadan kaynaklanan vazgeçilmez ortaklık haklarının sınırlandırıp sırırlandırmadığı veya ortadan kaldırıp kaldırmadığı, anılan kararların yasa, ana sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı bulunup bulunmadığı kararların TTK 445. maddesi gereğince yok hükmünde bulunup bulunmadığı veya iptal koşullarının var olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Tarafların bildirdikleri deliler toplanmış; iddia ve savunmalarının irdelenip değerlendirilmesi bakımından bilirkişi incelemesi yaptırılarak bilirkişi raporu alınmıştır. Bilirkişi kurulu 27/11/2018 tarihli raporlarında özetle:” Kar dağıtımına ilişkin 3 nolu kararın şirketin finansal yapısına uygun ve yerinde bulunduğundan iptalinin gerekmediği, yönetim kurulu üyelerine ücret ödenmesine ilişkin 5 nolu kararın verilmesine karar verilen ücret yönünden piyasa rayiçlerine uygun olduğu, ancak ortakların kar payı haklarını zayıflatıcı etkisi nedeniyle iptali gerektiği, yönetim kurulunun ibrasına ilişkin 4 nolu kararın yöneticilerin kendi ibralarında oy kullanmamaları nedeniyle usulüne uygun ibra edildiklerinden iptaline gerek bulunmadığı, yönetim kurulu üyelerine TTK 395/396. maddelerde sayılan izinlerin verilmesine ilişkin kararın mahkemenin takdirinde bulunduğu” bilidirilmiştir.
Bilindiği üzere; Anonim şirketler hukukunda yokluk ve butlan hallerinin yanı sıra genel kurul kararlarının hükümsüzlük hallerinden birisi de iptal edilebilirliktir. Bu bamından dava konusu yapılan genel kurul kararlarının bu yönüyle incelenmesi gerekir.
Dava konusu genel kurul toplantısının çağrı usulüne uygun olarak yapıldığı ve toplantı ve karar nisaplarının bulunduğu saptanmıştır. Zaten taraflar arasında bu hususta herhangi bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır. davacının dava konusu yaptığı kararlara gelince:
a)Kâr dağıtımı yapılmamasına ilişkin gündemin 3. maddesiyle alınan karar:
Gündemin üçüncü maddesine göre şirketin geçmiş yıl kârlarının dağıtılıp dağılmaması hususu genel kurul onayına sunulmuş yapılan oylama sonucunda ortaklardan …’in vekili ….’in ret oyuna karşılık diğer ortakların kabul oyu ile oyçokluğu kabul edildiği saptanmıştır.
Kârın dağıtılıp dağıtılmayacağı ve dağıtılacaksa ne ölçüde dağıtılacağı hususunda genel kurulun geniş takdir yetkisi bulunmaktadır. Gerçekten genel kurul dağıtılabilir kârdan TTK. m. 523/2 hükmüne göre yedek akçe ayırabileceği gibi, belirli şartlar altında bu karın esas sermayeye eklenmesine de karar verebilir. Ancak genel kurul bu yetkilerini kullanırken bazı sınırlamalara tabidir. Kârdan yapılacak ayırımlar konusunda öncelikle emredici kanun hükümlerine riayet etmek gerekir. Bu kapsamda vergi, fon, kanuni yedek akçe gibi emredici kanun hükümleriyle belirlenmiş ayırımların yapılması kaçınılmazdır. İkinci olarak, esas sözleşme hükümleriyle kâr dağıtımı konusunda bazı prensipler belirlenmişse genel kurul bunları da bertaraf edemez. Örneğin esas sözleşmede belirli oranda kârın dağıtılması öngörülmüş ise, pay sahipleri bakımından güçlü bir müktesep hak oluştuğu için genel kurul bu dağıtımı yapmak zorundadır. Üçüncü olarak, gerçek anlamda genel kurulun takdirine bırakılan ayırımlar konusunda da (TTK. m. 523/2-3), genel kurulun takdir hakkını sınırlayan ilkeler söz konusudur. Bunlar, kanun ve esas sözleşmede belirlenenlerden daha fazla miktarda yedek akçe ayrılmasının geniş anlamda objektif iyi niyet kuralları ile şirketin devamlı gelişmesi ve istikrarlı kâr dağıtımı bakımından gerekli olmasıdır. Söz konusu ayırımlara ve kâr dağıtımına ilişkin genel kurul kararlarının iptali istenmesi halinde mahkeme bu kriterleri uyulup uyulmadığını araştıracaktır (Güzin Üçışık/Aydın Çelik, Anonim Ortaklıkta Finansal Tablolar, Yedek Akçeler ve Kar Dağıtımı, İstanbul 2018, s. 399-400).
Yukarıda açıklandığı üzere, genel kurul kararlarının iptalinin nedenlerinden birisi de, alınan kararın objektif iyi niyet kuralına aykırı olmasıdır. Söz konusu olan objektif iyi niyet, MK. m. 2 hükmünde öngörülen dürüstlük kuralıdır. Genel kurulda çoğunluğu oluşturan belli bir grup pay sahibinin yetkilerini kötüye kullanmak suretiyle, ortaklık dışı özel veya ortaklık ile ilgili kişisel çıkarlarının korunmasına yönelik olarak, azınlıktaki pay sahiplerinin menfaatlerine aykırı bir şekilde aldığı kararlar dürüstlük kuralına aykırı kabul edilmektedir. Ancak kararın dürüstlük kuralına aykırılık oluşturabilmesi için her zaman özel ve şahsi menfaat elde edilmesi zorunlu değildir. Eşit hukuki durumda bulunan pay sahipleri hakkında eşit uygulamalara gidilmemesi suretiyle eşitlik ilkesinin ihlali de, dürüstlük kuralına aykırılığın tespitinde ölçüt olarak kabul edilmektedir. Objektif iyi niyet kuralına aykırılığı, ortaklığın geleceği, işleyişi ve yönetimi bakımından önemi göz önünde tutularak, yersiz şekilde genişletmemek ve ancak ciddi etken sebeplerin varlığı halinde kabul etmek gerekir. Bu bakımdan ancak, çoğunluğun yetkilerini kötüye kullanarak ve dürüstlük kuralına aykırı bir şekilde, ortaklığa ve diğer pay sahiplerine zarar vermek için kasıtlı olarak alınan bir genel kurul kararının, iyi niyet kuralına dayanarak iptali istenebilir (Üçışık/Çelik, AO, s. 358). Dolayısıyla somut olayda kârın hiç dağıtılmamasına ilişkin kararın objektif iyiniyet kuralına da aykırı olmaması gerekir.
Kâr payının dağıtılıp dağıtılmaması hususunun takdiri genel kurula ait olmakla birlikte bu yetkinin kullanılması keyfiyete bağlı değildir. Gerçekten de Yargıtay vermiş olduğu bir kararında bu hususu şu şekilde dile getirmiştir: “Her ticaret ortaklığı gibi anonim ortaklığın nihai amacı kâr elde edip ortaklarına dağıtmaktır. Başka bir deyişle “anonim şirket kanunen yasak olmayan her türlü iktisadi maksat ve konular için kurulur” (TTK’nın 271) ve kâr elde etmek ve paylaştırmak nihai amacını elde etmek hedefine yönelir ve bu yolda çaba harcar. Ortaklığın bütün organları bu nihai amaca uygun kararlar almak zorundadır. İşte, şirketin kâr elde etmek ve dağıtmak nihai amacından doğan kâr payı, bir vazgeçilmez haktır. (TTK 385). (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu-Ortaklıklar ve Koop. Hukuku 8.bası s.487) Ortaklığın hiç kâr payı dağıtmaması yasaya aykırı olup, kârın ihtiyari nitelikteki kısmının dağıtılmaması ise müktesep hakkın ihlâli sayılamaz. Mahkemece mecburi temettü dışında kalan kısım için kâr dağıtım kararı alınmayarak yedek akçeye ayrılmasının yasaya, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığı, kâr dağıtımının şirket sermayesinin düşmesi sonucunu doğurup doğurmayacağı, kanunda öngörülen kâr payı dışında kalan kısmın ortaklığın devamlı gelişmesi ve düzenli kâr payı dağıtılmasının temini bakımından uygun ve yararlı olup olmadığı ve kalan kısmın yedek akçeye ayrılmasının afaki iyiniyet kurallarına uygun olup olmadığının tespit edilmesi gerekir.”(Yüksek Yargıtay…. nci Hukuk Dairesi’nin 17/03/2016 gün ve …. esas ,…karar sayılı ilamı)
Kâr payının hangi gerekçelerle tam olarak dağıtılmadığı hususunun somut bir şekilde davalı tarafından ortaya konulması gerekmektedir. Türk Ticaret Kanunu’nda ise esas itibariyle, sermaye şirketlerinde yıllık kâr dağıtımı bir zorunluluk olarak kabul edilmiştir. TTK’nun 507 nci maddesine göre her pay sahibi, kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre, pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış “Net Dönem Kârına” payları oranında katılma hakkına sahiptir.
Bunun yanında TTK’nun 523 ncü maddesine göre genel kurul; a) Aktiflerin yeniden sağlanabilmesi için gerekliyse, b) Bütün pay sahiplerinin menfaatleri dikkate alındığında, şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kâr payı dağıtımı yönünden haklı görülüyorsa, Kanunda ve esas sözleşmede öngörülenlerden başka yedek akçe ayrılmasına da karar verebilir.
Bilirkişi kurulunun, davalı şirketin finansman ihtiyacının yüksek olduğu ve bu nedenle ihtiyatlı hareket etmesi gerektiği, sermayesinin bir kısmının eridiği, net kar marjının çok düşük olduğu, borçlu bir şirket olduğu, günün ekonomik şartlarına göre nakit ihtiyacı gerektiği gerekçesiyle alınan kara dağıtmama kararının objektif iyiniyet kurallarına aykırı bulunmadığına ilişkin görüşü dikkate alındığında genel kurulun kâr dağıtılmamasına yönelik gerekçesi kanuna,esas sözleşmeye ve afaki iyiniyet kurallarına aykırı olmadığından bu maddenin iptaline ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
b)Şirket yöneticilerinin ibrasına ilişkin gündemin 4. maddeleriyle alınan karar:
Gündemin dördüncü maddesine göre yönetim kurulunun ibra edilmesi hususu genel kurul onayına sunulmuş yapılan oylama sonucunda ortaklardan …’in temsilcisi ….’in ret oyuna karşılık diğer ortakların kabul oyu ile oyçokluğu kabul edilmiştir.
Bilindiği üzere ibra, genel kurulun yönetim kurulu üyelerine karşı karar şeklindeki bir irade açıklamasıdır.Genel kurul bu kararı ile, yönetim kurulu üyelerinin söz konusu dönemdeki işlemlerini hukuka ve ortaklık açısından işin gereğine uygun bulduğunu beyan etmektedir. Genel kurul ibra kararı ile, yönetim kurulu üyelerini ilgili dönemdeki faaliyetleri sebebiyle sorumlu tutmayacağını açıklamaktadır. Bu açıdan ibra bir menfi borç ikrarı niteliği taşır (Zühtü Aytaç. Anonim Ortaklıklarda İbra» Ankara 1982» s. 8; Ersin Çamoğlu, Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul 2010, s. 223; Necla Akdağ Güney, Yönetim Kurulu, 2 Bası, İstanbul 2016, s. 413 vd.). Hükmün amacı, genel kurulun yönetim kurulu üyelerine güvenini ve faaliyetlerinden dolayı sorumlu tutmayacağını ifade eden ibra kararında, bu faaliyetlerin yerine getirilmesine iştirak etmiş olan pay sahiplerinin oy kullanmak suretiyle çelişkili bir irade açıklamasının ortaya çıkmasına engel olmaktır (Mustafa Çeker, Anonim Ortaklıkta Oy Hakkı ve Kullanılması, Ankara 2000, s 204; Teoman, s. 122)
Ancak ibra, ortaklık dışındakilere etkisi olmayan tümüyle ortaklık içi bir hukuki işlemdir. Bu nedenle, ibra, İsviçre-Türk Hukukunda, sadece ortaklığı ve belli şartlarda bazı pay sahiplerini bağlar (Akdağ Güney, Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul 2008, s. 157).
Genel kurul tarafından ibra karan “açık” veya bilânçonun onaylanması suretiyle “zımni” olarak verilebilir, hesapların onaylanmasından bağımsız olarak ve genel kurulun gündeminde açıkça yer verilmek suretiyle alınan kararları “açık ibra”, bazı şartların gerçekleşmesi halinde ibra sonucunu doğuran hesapların onaylanmasıyla alınan kararları ise “zımni ibra” şeklinde ifade etmek mümkündür (Akdağ Güney, s. 159), Huzurdaki davada bir açık ibra söz konusudur. Zira ihtilâf konusu genel kurul toplantı gündeminde ibra” ayrı bir madde halinde yer almaktadır. Dosyanın incelenmesinden, davalı şirketin ibrayı ayrı bir gündem maddesi olarak oylayıp karara bağladığı dolayısıyla açık ibra yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı bu gündem maddesi bakımından TTK md. 436’ya aykırılık nedeniyle yokluk veya iptal talebinde bulunmaktadır. TTK.nun 436/1. maddesi:””Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz.”
TTK m. 436/1 ile kanun koyucu, pay sahibinin, kendisi ya da belirli yakınları ile anonim ortaklık arasında çıkacak menfaat uyuşmazlıklarında tarafsız kalamayacağını ve bundan ortaklığın zarar görebileceğini düşünerek, bu gibi durumlarda oy hakkının kullanılmasını kabul etmemiştir. Görüldüğü gibi bu madde ilk planda ortaklığı korumak amacı ile konulan bir hüküm olup, pay sahibinin kendi kişisel menfaatini gözeterek oy vermesini önlemek istemektedir Bu madde emredici bir kuraldır (Ömer Teoman, Anonim Ortaklıkta Pay Sahibinin Oy Hakkından Yoksunluğu, İstanbul 1983, s 87).
TTK.nun 436/2 maddesi ise “Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz.”şeklindedir. TTK.nun 436/2 maddesindeki yasak, genel kuruldaki ibra oylamalarına ilişkindir.
Belirtmek gerekir ki, Türk Ticaret Kanunu’nun 436. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen oydan yoksunluk, açık veya örtülü olması önem taşımaksızın, yönetim kurulu üyelerinin ibrası sonucunu doğuran her türlü genel kurul kararı bakımından geçerli olacaktır.
Dosyanın incelenmesinden, anılan gündem maddesinde her ne kadar yönetim kurulu üyelerinin kendi ibralarında oy kullanmadıkları belirtilmişse de ibra bakımından sadece yönetim kurulu üyesinin kendisi hakkındaki ibrada değil, yönetime dahil diğer üyelerin de ibrasında oy kullanma yasağı bulunup onların da ibra oylamasında oy kullanmamaları gerekmektedir. Geçerli bir ibradan bahsedebilmek için TTK md. 436 (2)’de yer alan koşullara uygun yapılması gerekir. Bununla birlikte Yargıtay’ın yerleşik uygulaması; yönetimde görevli kimselerin oyları düşüldükten sonra geriye kalınan oylar ibra için yeterliyse aykırılığın iptale yol açmayacağı yönündedir. İptali talep edilen 4. Gündem maddesi bakımından yönetim kurulu üyelerinin birbirlerinin ibrasında oy kullanamayacakları da dikkate alındığında geriye kalan oyların ibra bakımından yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla söz konusu ibra kararının bu açıdan da iptali koşulu oluştuğundan yönetim kurulu üyeleri …. …. ile….’ın ibra edilmelerine ilişkin 4.maddenin ilgili kısmının batıl olduğunun tespitine karar vermek gerekmiştir.
c)Yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı verilmesine ilişkin gündemin 5. maddesiyle alınan karar:
Gündemin 5. maddesinde yönetim kurulu üyelerine yıllık brüt 108.000,00 huzur hakkı verilmesi hususu oylanmış ve oyçokluğu kabul edilmiştir
6102 sayılı TTK’nın 394. maddesinde, yönetim kurulu üyelerine tutarı esas sözleşme veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebileceği hükmü düzenlenmiştir. Huzur hakkı her toplantı için ayrı ayrı belirlenebileceği gibi aylık olarak belirli bir ücret biçiminde de tespit edilebilir. Ücretin miktarı ise şirketin mali yapısı, şirketin bu yöndeki uygulaması, yönetim kurulunun bu iş için harcadığı emek ve mesai ile orantılı olmalıdır.Yönetim kurulu üyeleri için belirlenen ücretlerin fahiş olup olmadığı değerlendirilirken genel kurulun yapıldığı dönemde şirketin ortaklık yapısı, finansal durumu, şirketin geçmiş uygulamaları, ortaklık yapısı ve mali durum açısından davacı şirketle aynı-benzer durumda bulunan şirketlerin yöneticilerinin aldığı emsal ücretler göz önünde bulundurulup karşılaştırılmak suretiyle yönetim kurulunun harcadığı emek ve mesai ile orantılı, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki kârdan pay alma haklarını da ihlal etmeyecek şekilde tespiti gerekmektedir.
TTK 507/1.maddesi uyarınca “Her pay sahibi, kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış dönem kârına payı oranında katılma hakkını haizdir…”. Şirket yöneticilerine verilecek yüksek miktarlı huzur hakkı ile yönetim kurulu üyesi olmayan ortakların payları oranında kâr payı alma haklarının zayıflatıldığı, belli ortaklara örtülü kâr dağıtılması sonucunu doğuracağı bir gerçektir.
Somut olayda davacı vekili yönetim kurulu başkan ve yardımcısı ile yönetim kurulu üyelerine anılan genel kurulda belirtilen miktarda huzur hakkı ödenmesinin objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan bahisle iptaline karar verilmesini talep etmiş ve bilirkişi kurulu da belirlenen ücretin fazla olduğu hususunda görüş bildirmiş ise de,Mahkememizce yapılan araştırma neticesinde benzer yapıdaki şirketlerde belirlenen ücretler ile davalı şirket yönetim kurulu üyelerine verilen ücret kıyaslandığında bu miktarın yüksek olmadığı (Örneğin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde 161451 sicil numarası ile kayıtlı …. San.ve Tic.A.Ş.’nin 23/05/2016 tarihli genel kurulunda gündemin 11.maddesi ile yönetim kurulu üyesine aylık ¨20.000,00 ücret ödenmesine,… sicil numarası ile kayıtlı …. İlaç San.A.Ş.’nin 30/03/2016 tarihli genel kurulunda gündemin 9.maddesi ile yönetim kurulu üyelerine ¨8.300,00 ücret ödenmesine,…. sicil numarası ile kayıtlı ….Tekstil A.Ş’nin 17/05/2017 tarihli genel kurulunda gündemin 6.maddesi ile yönetim kurulu üyelerine aylık ¨8.500,00 ücret ödenmesine,…. sicil numarasında kayıtlı….Çelik Endüstri A.Ş.’nin 27/04/2017 tarihli genel kurulunda gündemin 7.maddesi ile yönetim kurulu başkanına aylık ¨ 20.000,00,başkan yardımcılarına aylık ¨15.000,00 ve yönetim kurulu üyelerine aylık ¨10.000,00 ücret ödenmesine karar verilmiştir.) gibi davacının da ortağı bulunduğu,ortaklık yapısının aynı olduğu …. Giyim Tekstil San.Tic.A.Ş’nin 29/07/2015 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında yönetim kurulu başkan ve yardımcıları ile üyelerine aynı ücretlerin belirlendiği,bu hususun davacı tarafından dava konusu yapıldığı ve iptal talebinin Bakırköy ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/11/2016 gün ve … esas,…. karar sayılı ilamı ile reddedildiği,aynı şekilde davacının istinaf talebinin de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi … ncü Hukuk Dairesi’nin 18/06/2017 gün ve …. esas,…. karar sayılı ilamı ile reddedildiği, yine davalı şirketin 2015 yılı genel kurul toplantısında alınan kararların iptali için Bakırköy …. ATM’nin …. – … sayılı dava dosyasında huzur hakkı ile ilgili alınan yıllık 96.000,00 TL huzur hakkına ilişkin kararın iptal talebinin ret edildiği, şirketin mali yapısı ve benzer nitelikteki şirketlerde belirlenen ücretler dikkate alındığında yönetim kurulu üyelerine verilen huzur hakkının fahiş olmadığı,bu ücretin objektif iyi niyet kurallarına aykırı olmadığı anlaşıldığından bu maddeye ilişkin iptal talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
c)Yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395 ve 396 ncı Maddelerinde belirtilen izinlerin verilmesine ilişkin gündemin 6. maddesiyle alınan karar:
Gündemin altıncı maddesinde yönetim kurulu üyelerinden …. …. ve….’a TTK’nın 395 ve 396 ncı maddelerinde belirtilen izinlerin verilmesi hususu oyçokluğu kabul edilmiştir.
Yönetim kurulu üyelerinin şirketle işlem yapma ve rekabet yasağı bakımından şunları söylemek mümkündür. Şirketle işlem ve rekabet yasağının amacı çıkar çatışması halinde şirketi korumaktır. Anılan yasaklar mutlak nitelikte olmayıp genel kurulun izni halinde yönetim kurulu üyeleri bu yasaklardan muaf olurlar. Burada sorun yönetim kurulu üyesinin, ortaklıkla işlem yapmasını ve rekabet etmesini mümkün kılan genel kurul kararına katılabilip katılamayacağı ve kendi lehinde oy kullanabilip kullanamayacağıdır.
Bilindiği üzere, şirketle işlem yapma ve şirkete borçlanma yasağı TTK’nun 395, maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddenin 1, fıkrasına göre”Yönetim kurulu üyesi, genel kuruldan izin almadan, şirketle kendisi veya başkası adına herhangi bir işlem yapamaz; aksi hâlde, şirket yapılan işlemin batıl olduğunu ileri sürebilir. Diğer taraf böyle bir iddiada bulunamaz.”
Rekabet Yasağı ise TTK md. TTK’nun 396 düzenlenmiş olup, bu maddenin 1. fıkrasına göre;
“Yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremez Bu hükme aykırı harekette bulunan yönetim kurulu üyelerinden şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbesttir.”
Her ne kadar kanunda yönetim kurulu üyesinin, ortaklıkla işlem yapmasını veya rekabet etmesini mümkün kılan genel kurul oylamasına katılabilip katılamayacağı konusu açıkça düzenlenmemişse de, konu Öğretide tartışılmış ve olumsuz şekilde cevaplandırılmıştır. Gerçekten Teoman, şirketle işlem yapma ve rekabet yasağının kaldırılmasının yönetim kurulu üyesini bir pay sahibi olarak ilgilendirmediğini, aksine buradaki menfaatin (pay sahipliği sıfatından doğmayan) özel nitelikteki bir menfaat olduğunu ve ilgili kişi ile anonim şirketi karşı karşıya getirdiğini, genel kurulun verdiği izin kararına yönetim kurulu üyesinin oyu ile katılamayacağının kabul edilmesi gerektiğini ifade etmiştir (Ümer Teoman, Anonim Ortaklıkta Pay Sahibinin Oy Hakkından Yoksunluğu, İstanbul 1983, s. 109 vd).
Yargıtay da bu sorunun olumsuz cevaplanması gerektiğini yani üyelerin yasağı kaldıran oylamada oydan yoksun olduklarını çeşitli kararlarında ortaya koymuştur (Y. ….HD. 14.3.2011 tarih ve…. E, …. K. sayılı kararı; Y. … HD. 29.11.1994, E. …./K. ….; … HD…… E. 1….K…).
Bu durumda gündemin 6. maddesi yönetim kurulu üyelerinin oydan yoksunluğu dikkate alınarak değerlendirilmelidir Yukarıda ibraya ilişkin gündem maddesinde de belirtildiği üzere Yargıtay’ın yerleşik uygulaması oydan yoksunluk hâlinde bu kimselerin oyları düşüldükten sonra geriye kalan oyların kararın alınması bakımından yeterli olup olmadığına bakılarak bir sonuca varılması yönünde olup, huzurdaki davada yönetim kurulu üyeleri 6. Gündem maddesinin onaylanmasında oy kullanamazlar. TTK işlem yasağının ve rekabet yasağının kaldırılması bakımından ağırlaştırılmış bir nisap öngörmemiştir. Davalı şirketin esas sözleşmesinde de aksi bir düzenleme yoktur. O halde TTK md. 418 (2) gereği kararlar toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu ile verilir. Bu durumda 6102 Sayılı YTTK’nm 436/1. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyeleri kendileri ile ilgili rekabet yasağının kaldırılması oylamasında, anılan yetkinin verilmesine ilişkin karar ortak ile şirket arasında şahsi bir işe ilişkin olduğundan, oy yoksunluğu hali uygulanmalıdır. Ancak buradaki oy yoksunluğu yönetim kurulu üyesinin kendisi ile ilgili karara ilişkin olup diğer üyelerin yasaklarının kaldırılmasında yönetim kurutu üyesi oy kullanabilir. Davalı Şirket Genel Kurulunda TTK md. 395,396 daki izinlerin verilmesine ilişkin oylama sonuçlarının aşağıdaki gibi olduğu görülmektedir:”Yönetim Kumlu üyesi …. …. için yapılan oylamada, … Vekilinin 258.749.896 red oyuna karşılık 271.249.995 adet kabul oyu ile oy çokluğu ile izin verilmesi kabul edildi.
Yönetim Kurulu üyesi…. için yapılan oylamada, … Vekilinin 258.749.896 red oyuna karşılık 271.250.100 adet kabul oyu ile oy çokluğu ile izin verilmesi kabul edildi.”
Dosya kapsamında yer alan nüfus aile kayıt tablosunda; Yönetim kurulu üyesi …. …. ile Yönetim kurulu başkanı….’ın kardeş oldukları, yönetim kurulu üyesi….’ın ise Yönetim kurulu başkanı….’ın eşi olduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, Yönetim kurulu üyeleri ibra edilmemiş olsa bile, Yasa ve şirket ana sözleşmesinde ibra edilmeyen yönetim kurulu üyelerine T.T.K.’nın 395 ve 396 ıncı maddelerinde sayılan işlemler için yetki verilemeyeceğine dair açık bir hüküm de yoktur.
Ancak, yönetim kurulu üyelerine anılan maddelerdeki yetkinin verilmesine ilişkin karar, ortak ile şirket arasında şahsi bir işe ilişkin olduğundan T.T.K.’nun 436/1 inci maddedeki oy yoksunluğu halinin uygulanması gerekir.
TTK. 436/1. maddesi uyarınca, yönetim kurulu üyesinin rekabet yasağının kaldırılmasına dair oylamaya ilgili yönetim kurulu üyesi, eşi ve alt-üst soyu ( usul ve füruu) katılamaz. Bir yönetim kurulu üyesi kendisiyle ilgili oylamaya katılamaz ise de diğer yönetim kurulu üyesiyle ilgili oylamaya katılabilir. Dolayısıyla somut olayda kendisiyle ilgili toplantıda yönetim kurulu üyesi….’ın kendisi ve eşi…. oy kullanamaz iken kardeş olan …. ….’ın bu konuda oy kullanmasına yasal engel bulunmamaktadır.Buna göre …. ….’a T.T.K.’nın 395 ve 396 ıncı maddelerinde sayılan işlemler için yetki verilmesine ilişkin oylamada bir usulsüzlük bulunmadığından davacının bu yöne ilişkin iptal talebinin reddine karar verilmelidir. Ancak,yönetim kurulu üyesi….’a T.T.K.’nın 395 ve 396 ıncı maddelerinde sayılan işlemler için yetki verilmesine ilişkin oylamada bu kişinin eşi…. oy kullanmış ve bu kişinin oylarının etkili olması sonucu izin verilmiştir.Oysa TTK’nın 436/1.maddesi gereğince….’ın eşi…. oydan yoksun kişilerden olup bu kişinin oyları düşüldüğünde….’ın oy çoğunluğunu sağlayamadığı ve buna göre iznin verilemediği anlaşıldığından gündemin 7.maddesi ile yönetim kurulu üyesi….’a TTK’nın 395 ve 396. Maddelerinde sayılan izinlerin verilmesine ilişkin kısmın batıl olduğu anlaşıldığından bu maddeye ilişkin talebin kabulü ile ilgili kararın batıl olduğunun tespitine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Hal böyle olunca, tarafların iddia ve savunmaları ile tüm dosya kapsamına yukarıda açıklanan butlan sebepleri dışında dava konusu kararların iptalini gerektiren bir neden olmadığından davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın kısmen kabulü ile davalı şirketin 28/04/2017 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan 4 nolu kararın yönetim kurulu üyesi ….L …. ve yönetim kurulu üyesi….’ın ibra edilmesine ilişkin kısmının ve aynı tarihli genel kurul toplantısında alınan 6 nolu kararın yönetim kurulu üyesi ….’a TTK 395 ve 396. maddeleri gereğince izin verilmesine ilişkin kararın batıl olduğunun tespitine, diğer iptal taleplerinin reddine,
2-Alınması gereken 44,40 TL karar harcından daha önce yatırılan 31,40 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye karar harcının davalıdan tahsiline,

3-Yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL başvurma harcı ile 31,40 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü yapılan 1.919,30 TL yargılama giderinin ret ve kabul oranına göre 959,65 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Kullanılmayan gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere hazır taraf vekillerinin yüzünde verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 23/01/2019 10:48

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

YARGILAMA MASRAFLARI
DAVACI
8 Tebligat – 113,50 TL
1 Müzekkere – 5,80 TL
Bilirkişi Ücreti – 1.800,00 TL
Toplam = 1.919,30 TL