Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/131 E. 2019/168 K. 11.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/131
KARAR NO : 2019/168

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/02/2017
KARAR TARİHİ : 11/02/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/02/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP; Davalı …’ın müvekkil şirketi nezdinde uzun yıllar pazarlama ve satış bölümünde çalıştığını, bu sebeple müvekkilin ürün gamına, hangi ürünün hangi tarihte ve nasıl tasarlandığına ve üretildiğine, satış bedelleri ve adetlerine, müşteri çevresine ve daha birçok bilgiye sahip olduğunu, zira bizzat kendisinin müvekkile ait ürünleri pazarlayan ve satan kişi konumunda olduğunu, buna karşılık davalının ilk kez müvekkilce piyasaya sürülen ve alanında tanınan bilinen ürünler haline getirilen ürünleri teknik hiçbir zorunluluk bulunmamasına rağmen bire bir aynılarını üretip satmaya başladığını tespit ettiklerini, müvekkili aleyhine gerçekleştirilen haksız rekabetin tespiti ve men’ine, müvekkile ait olan ürünlerin davalı tarafından üretim ve satışının durdurulmasına ve her türlü görsel reklama son verilmesi ile katalog, internet sitesi gibi satış ve pazarlama alanlarından kaldırılmasına, aksi halde siteye erişimin engellenmesine, maddi tazminat talep etme hak ve taleplerinin saklı kalmak kaydıyla müvekkili lehine haksız rekabet tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont faizi ile beraber 10.000 TL, manevi tazminatın müvekkile ödenmesine, yargılama gideri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP; Davacının 11 adet fikri hakka yönelik tescil belgesini sıralayarak dava açmış olduğundan görevli mahkemenin Fıkri ve Sınai Haklar Mahkemesi olduğunu, dava şartı itirazının kabulüne karar verilmesini, tescilli olduğu ileri sürülen tasarım ve faydalı modellerin tescilsiz olduğu, … numaralı faydalı modelin ise 10 yıllık sürenin dolmasından dolayı kamu malı olduğunun tespit edildiğini, söz konusu ürünlerin özellik arzetmeyen, herkesçe uzun süredir kullanılan ürünler olduğunu, Davacıya ait bir hak olmadığından; Özel Kanun hükmüne göre korunmayan bir hakkın genel kanuna göre korunmaması gerektiğinden; Davacının Basiretli Tacir gibi davranması gerektiğinden; Davacı Tasarım ve Faydalı modellerin Kamu Malı haline geldiği açık olduğundan; olsa bile davalı ürünleri ile benzer olup olmadığı belli olmadığından; iltibas yaratıp yaratmadığı belli olmadığından; Davalının haksız eylemine ilişkin isnad edilen eylemin, zararın, kusurun ne olduğu belli olmadığından, manevi tazminat isteğinin ne olduğu belli olmadığından, davalının tescili bulunduğundan, davacının hem tespit hem de eda isteminin usule uygun olmadığından; Davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRİLMESİ;
Haksız rekabetin tespiti ve men’i davası uyarınca;
Davacı faydalı model endüstriyel tasarım belgelerini adına tescil ettirdiği ürünlerin hali hazırda tescil süreleri geçmiş olmakla ,ilk olarak davacı tarafından piyasaya sürüldüğü iddiası ile davalı yanın aynı sektörde aynı ürünleri üretip satışa sunduğu ve böylelikle haksız rekabete sebebiyet verdiği iddia edilmiştir.
Davacı yan Kadıköy ….Noterliği’nin … yevmiye nolu ihtarname ile davalı tarafa haksız rekabet eylemlerine son vermesini ihtar ve keşide etmiştir.
Davalı taraf ise davacının haksız rekabet iddiasına konu ürünlerinini tescil süresinin dolduğu kaldı ki harcı alem ürün olduğu yönündedir.
Uyuşmazlık konusu ;her iki tarafça aynı sektör kapsamında üretilen dökme gıda teşhir teşhir ekipmanlarının yenilik unsurunun bulunup bulunmadığı ,harcı alem olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

27/11/2017 tarihli Hukukçu Bilirkişi Raporunda;
Dosya kapsamının, konuyla ilgili mevzuat ile iddia, talep ve savunmalar doğrultusunda incelenip değerlendirilmesi sonucunda;
Davacı ile davalı arasında önceye dayanan bir bağlı iş ilişkisinin olduğu, dosyadaki mevcut bilgi ve belgelerden davalının davacı yanında işçi sıfatı ile çalıştığı, ancak iş akdinin ne zaman sona erdiğinin bilinmediği, iş akdinin sona ermesini takiben davalının davacı ile aynı işkolunda rekabeti sınırlayıcı bir yazılı taahhütte bulunmamış olduğu, hal böyleyken davalının BK md. 344 hükümlerine göre bir rekabet etmeme yükümlülüğünün bulunmadığı, aynı sektörde çalışmasının bu kapsamda kısıtlanmamış olduğu,
Davacının faydalı model ve tasarım tescili aldığı iş mahsullerinin … nezdinde tutulan sicil kapsamında koruma sürelerinin dolmuş olduğu, süresinde yenileme de yapılmadığı, mevcut durumda davacının iş mahsullerinin YENİLİK unsuru taşımadığı, pazarda anılan ürünlerin eşine ve benzerine rastlanmasının mümkün olduğu,
Aynı iş kolunda rakip olan davacı ve davalının, piyasada …. unsuru taşımayan ve pazarda genellikle kullanılmakta olan tasarımlar ile aynı ticaret ürünlerini ve mahsullerini üretmelerinin tek başına rekabete aykırı birer eylem olarak nitelendirilemeyeceği, iki malın, iş ürününün, faaliyetin veya işin arasında iltibasın yaratır ad, unvan, marka veya işareti haiz ürünlerin üretilmediği, ürünlerin yalnızca kalıp ve tasarımlarının benzediği, hitap ettiği müşteri çevresinde orta zekalı, orta dikkatli bir alıcının satın almada yanılgıya düşme olasılığının marka ve ticaret unvanı farklı olduğundan bulunmadığı,
Somut durumda iki ayrı işletmenin bu tür bir karışıklığa meydan veren marka, broşür ve ticari işletme seçmedikleri ve haksız rekabet teşkil eden bir eyleme bu surette rastlanılmadığı, mevcut delillerin varlığında haksız rekabetin sonuçlarına dair tüm taleplerinin değerlendirilmesinin her zaman ve tek başına mahkemeye ait olduğu görüş ve kanaatine varılmıştır.
Raporda görselleri eklendiği üzere tarafların dışında da birden fazla firmanın davaya konu ekipmanları aynı ürerim şekli ile benimsediği ve satışa arz ettiği görülmektedir.

İtiraz üzerine dosyanın hem Ticaret hukuk Uzmanı hem de Tasarım Uzmanı bilirkişiye tevdi edildiği;Her iki bilirkişinin de görüş birliğinde olmayıp farklı rapor tanzim ettikleri görüldü;
04/06/2018 tarihli Bilirkişi Raporunda;Tasarımcı bilirkişi
Davacı ve davalı ürünleri üzerinde yapılan karşılaştırmalı değerlendirmede davacının davalıya benzer/aynı olduğu iddia ettiği ürünlerin ayniyet derecesinde benzer olduğu tespit edilmiştir.
Davalı taraf beyanlarında davacının hak iddia ettiği tasarımların kamu malı olduğunu, tescil sürelerinin dolduğunu, bu tasarımların herkesçe uzun süredir kullanıldığını, söz konusu ürünlerin sadece davacıya ait olmadığını, başka şirketler tarafından da kullanıldığını ve ürünlerin yeni olmadığını iddia etmektedir.
Bilindiği üzere 6769 s. SMK ve mülga 554 s. KHK kapsamında tescil edilecek tasarımlarda ”…” şartı aramaktadır. Davacı taraf da dava konusu ürünlerin sektörde ilk kez kendileri tarafından tasarlandığını, üretildiğini ve piyasaya sürüldüğünü ve 2006-2007 yıllarında da tescil edildiğini beyan etmektedir.
Davalı taraf yukarıda belirtilen iddialarını desteklemek ve davacının hak iddia ettiği ürün tasarımlarına benzer veya aynı tasarımların diğer kişi ve kurumlar tarafından da kullanıldığını ispatlamak amacıyla dosyaya dava dışı Kavis Plastik’e ait ürün kataloğunun renkli suretini sunmuştur. Ancak bu katalog incelendiğinde davacının tescil tarihinden çok sonra 2015 yılına ait ürün kataloğu olduğu görülmüş, davacının tescil tarihlerinden daha önce davacınınkine benzer tasarımların farklı şirketler tarafından kullanıldığı ispat edilmiştir.
Davacı tarafın tescil ettirdiği tasarımların süresinin dolduğu ve davacı tasarımlarının tescilli tasarım statüsünde korunmadığı açıktır. Fakat davacının geçmişte dava konusu tasarımları tescil ettirmiş olması, tescil tarihi itibariyle tasarımların davacı kullanımında olduğunun göstergesidir. Bu sebeple davacının tasarım tescilinden daha sonra dava dışı şirketlerce dava konusu tasarımların kullanılması, bu tasarımları kamu malu yahut harcı alem yapmamaktadır.
Tevdii edilen görev kapsamında tarafların internet siteleri ve dosyada mübrez delillerin incelenmesinde davalı tarafça satışı yapılan ürünlerin davacının ürünlerin aynısı olduğu kanaatine varılmış olup haksız rekabetin varlığı ve tazminat hususunun mahkemenin takdirinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Sonuç;
-Davalının satışını yaptığı teşhir ürün tasarımlarının davacının ürünleriyle ayniyet derecesinde benzerlik arz ettiği,
-Davalı tarafın davacı ürün tasarımlarının davacının tescil tarihinden önce kamuya başkalarınca sunulduğuna dair kanıt ibraz edemediği ve böylelikle davacı ürünlerinin harcı alem olduğunu ispatlayamadığı,
-Haksız rekabetin varlığı ve tazminat hususunun mahkemenin takdirinde olduğu görüş ve kanaatine varılmıştır.
08/06/2018 tarihli Hukukçu Bilirkişi Ek Raporunda;
Kök raporda yapılan incelemede, davacı iddiaları kapsamında davalının evvelinde davacı yanında çalışması dolayısıyla davalının davacı ile rekabete girişmesinde bir engelin bulunmadığı incelenmiş olup, böyle bir engelin önceki bağlı çalışmadan kaynaklanmaması halinde, rakiplerin giriştikleri faaliyetin haksız rekabet teşkil edip etmediğine dair unsur incelemesi yapılmıştır. Kök raporda belirlenen sonuçlara dayanılarak, TTK kapsamında, davalının işçi sıfatı değil rakip sıfatı ile meydan verdiği bir haksız rekabeti bozucu eylem olup olmadığı incelenmiştir. Böyle bir incelemenin yapılmasının amacı, işçi sıfatını haiz bir müteşebbisin kanun tarafından aranan olumsuz şartları taşıması halinde haksız rekabete meydan vermesine dair rakibe oranla daha sıkı sorumluluk altında olmasıdır.
Davalının işçi sıfatından doğan ve iş ilişkisinin sona ermesinden sonra haksız rekabete meydan vermeyeceğine ilişkin özel bir üstlenme beyanı olmadığından, somut durumda öncelikle davacının iş mahsullerinin Sınai Mülkiyet Kanunu’ndan kaynaklanan tescilli bir üstün hak ile korunup korunmadığı incelenmiş olup, işbu iş mahsullerinin korunmasında tescilden doğan bir üstün hakkın varlığı kabul edilememiş ve tasarımların tescilsiz tasarımların korunması bağlamında SMK kapsamına da girmediği görülmüştür.
SMK md. 69/6 ”Yenilenmeyen tasarımlara ilişkin tasarım hakkı, koruma süresinin bittiği tarihte sona erer.” Hükmünü amirdir. Keza, tasarımın tescilsiz tasarım kapsamında korunması için tasarım, yenilik ve ayırtedicilik vasıflarına Kanunun öngördüğü objektif kriterlere göre sahip olmalıdır.
Oysa ki, malların kamuya sunulmasının üzerinden on iki ay süre geçmesi malların yenilik vasıflarını ortadan kaldırmaktadır. ”Kamuya Sunma” başlığı altında, SMK md. 57/2 (2) ”Koruma talep edilen bir tasarım, başvuru tarihinden veya rüçhan talebi varsa rüçhan tarihinden önceki on iki ay içinde tasarımcı veya halefi ya da bu kişilerin izin ile üçüncü bir kişi tarafından veya tasarımcı ya da halefleri ile olan ilişkinin kötüye kullanımı sonucunda kamuya sunulması halinde bu açıklama tasarımın yeniliğini ve ayırt edici niteliğini etkilemez.” Hükmünü amirdir.
Bu bakımdan kök raporda değinildiği üzere halihazırda piyasada olan bir ürünün yenilik vasfı olduğu savı ile korunması, tasarımlar güncel bir yenilik unsuru taşımadığından dolayı mümkün değildir.
Bu hususta ilgili tasarımların ayırt edici olmayacak şekilde dahi kopyalanması iddiası karşısında, ürünler kopya ise piyasada var olan üçüncü kişilerin mallarından mı kopyalandığı anlaşılmayacağı için yeterli bir inceleme yapılmayacaktır. Bu bakımdan tasarım bilirkişisinin kanaatlerine katılamamaktayız.
Keza ”Yenilik ve Ayırt Edicilik” başlığı taşıyan SMK md. 56 hükmü ile, ”(4) Bir tasarımın aynısı; …b) Tescilsiz tasarım için tasarımın kamuya ilk sunulduğu tarihten önce, dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış ise o tasarım yeni kabul edilir.” demektedir.
Bu ürünler hali hazırda piyasada olup tasarım tescil süreleri dolmuş ürünlerdir.
(5) Bir tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde bıraktığı genel izlenim;… B) Tescilsiz tasarım için tasarımın kamuya ilk sunulduğu tarihten önce, kamuya sunulmuş herhangi bir tasarımın aynısı kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimden farklı ise bu tasarımın ayırt edici niteliğe sahip olduğu kabul edilir.
Hali hazırda piyasada olan ürünler için tüketici gözünde yenilik algısı bulunmamaktadır.
Tescilli olmayan ürünlerin korunma şartlarını böylelikle, tescilli tasarımlara nazaran ağırlaştıran Kanun Koyucu, tasarımların tescille korunması amacına hizmet etmek istemiştir; bu bakımdan tescilsiz koruma istisnai kapsamdadır. İki işletme arasındaki haksız rekabetin bu surette tespit edilebilmesi mümkün olamamaktadır.
Kök raporda, tasarım korunmasından yararlanamayan ürünlerin en son, haksız rekabette rakibin iki malının arasında iltibasın bulunup bulunmadığına bakılmasının gerekmekte olduğu belirtilmiş olup, herhangi bir surette tasarımı korunmayan ”malların” arasındaki iltibasın varlığına ölçüt ise, yukarıda yer verilen açıklamalardan ötürü tasarımın benzer ya da aynı olmasını belirlemek şeklinde değildir.
Haksız rekabetin tespitinde, tasarımı korunmayan mallar için en önemli ölçüt, bu ad, unvan, marka veya işareti haiz ürünlerin hitap ettiği müşteri çevresinde orta zekalı, orta dikkatli bir alıcının satın almada yanılgıya düşme olasılığının bulunup bulunmamasıdır. Örneğin malların aynı ambalaja sokulmuş, ve benzer ad ve marka işaretlerinin kullanılmış olması ile iltibas gerçekleşebilir. Anılan ürünler koruma kapsamı dışında olduğu için, somut durumda iki ayrı işletmenin bu tür bir karışıklığa meydan veren marka, broşür ve ticari işletme seçmediklerinden dolayı, iki ürün arasında ad, unvan, marka veya işaret açısından toptancı veya yarı toptancı alıcılar bakımından iltibas olasılığı doğmayacaktır. Diğer bir deyişle uyuşmazlıkta SMK’dan doğan taleplerin varlığı geçerli görülememiş, haksız rekabetin tespiti için genel hükümler olan TTK hükümlerine bakılmak gerekmiştir.
Bu bakımdan, davacının haksız rekabetin tespitinde tüketici algısı dışında, sektör ekspertizinin yapılarak ürünler üzerindeki iltibasın incelenmesine dair itirazları da ayırt edicilik algısının ölçülmesi yöntemi bakımından haklı görülememiştir. Davacının itirazları ancak koruma kapsamında olan ürünler için inceleme konusu yapılması halinde incelenmeye alınabilecek itirazlardır.
Nihayetinde, TTK genel hükümler kapsamında rakipler arasında meydan verilen hakız rekabet eylemlerinin somut durumda unsurlarının var olup olmadığı incelenmesinde, davacı ile davalının aynı iş kolunda faaliyet gösterdiği açık olduğundan, piyasada yenilik unsuru taşımayan ve genel mahiyette pazarda kuruyemiş, bakliyat, reçel vb. Gıda sunumu kullanılmakta olan tasarımlar ile aynı ticaret ürünlerini ve mahsullerini üretmeleri, marka ve isim benzerliği olmadığından, ürünlerin aynı veya benzer olması kapsamında bu durum tek başına rekabete aykırı birer eylem olarak nitelendirilememiştir.
Bu bakımdan kök rapordaki belirlemelerde değişikliğe gidecek bir bilgi ve belgeye rastlanılamamıştır.

T.C. YARGITAY …. Hukuk Dairesi E. 2… K. … sayılı ilamı ile

Dava, davacı tarafından geliştirildiği iddia edilen “hazneli kesme tahtası” ürününün davalı tarafından taklit edilmek suretiyle üretilip satışa arz edildiği, bu hususunda haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti, haksız rekabetin men’i ve ürünlerin toplatılması, hükmün ilanı, istemine ilişkindir. Mahkemece, ürünlerin tüketiciler nezdinde karıştırılmaya yol açacak nitelikte benzer olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de Dairemizin yerleşik içtihatlarında kabul edildiği üzere (11HD. 21.03.2008 tarih 2008-1816 E 2008-3687 K), tescilli sınai hak konusu olmayan bir ürünü Türkiye’de ilk defa kullanan kişi büyük emek ve para harcayarak tanıtmışsa, aynı ürün bir başkası tarafından sırf bu emek ve tanınmışlıktan istifadeye yönelik olarak ve iltibasa sebebiyet verecek şekilde kullanıldığı takdirde bu davranışın ticari dürüstlük kuralıyla bağdaşmayan bir davranış ve haksız rekabet oluşturacağının kabulü gerekmektedir. Ancak, ürünler üzerinde kullanılan tanıtıcı işaretler ve üretilen ürünlerin teknik nitelikleri itibariyle her iki ticari işletme arasında iltibasa meydan verilmeksizin, aynı ürünün piyasaya sunulması durumunda ise, sadece önceki firmanın ürünü ilk kez ürettiği, emek ve sermaye harcayarak tanıttığından bahisle üstün hak sahibi olduğu da kabul edilemeyecek böyle bir davranış dürüstlük kuralıyla bağdaşmayan bir davranış olarak nitelendirilemeyecektir.
Haksız rekabetin önlenmesindeki amaç, serbest piyasa düzeninde herkesin dürüstlük kuralları içerisinde hareket etmek suretiyle rekabet kurallarına uygun olarak piyasada faaliyet göstermesi ve sonuçta; mal ve hizmetlerin nihai tüketicilerinin aldatılmasına izin verilmeksizin kaliteli mal ve hizmetlerin piyasa kurallarına göre oluşan en uygun fiyatla satışa sunulmasıdır. Bu durumda, sonradan aynı sektörde faaliyet gösteren kişiler ticari hayatta dürüstlük ilkesine uygun bir şekilde ve iltibastan kaçınmak suretiyle piyasaya mal veya hizmet ürettikleri takdirde, piyasada ilk kez üretim yapan ürünün tanınmasını sağlayan kişinin üstün hakkı bulunduğundan bahisle, sonradan faaliyete başlayan kişilerin eylemleri haksız rekabet olarak nitelendirilemez. Böyle bir üstün hakkın varlığının kabulü aynı zamanda, rekabet hukuku ilkelerine aykırı olarak piyasada o mal veya hizmetle ilgili tekel yaratılması ve serbest rekabetin ortadan kaldırılması suretiyle ekonominin sağlıklı bir biçimde gelişmesini engelleyeceğinden kabul edilemez. Mahkemece açıklanan hususlarda yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılması suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken sadece ürünlerin benzer olduğundan bahisle haksız rekabetin olduğu sonucuna varılan yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 13/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

Tüm dosya kapsamı uyarınca;
Her ne kadar tasarımcı ve hukukçu bilirkişi arasında görüş birliği yok ise de;dosya mevcut hali ve ürün görselleri hakimliğimizce değerlendirilerek;
Dava konusu ekipmanların benzer olduğunun yadsınamayacağı ancak bu ürünlerin kullanım alanları gereği benzerliklerinin de olağan olduğu,davacı söz konusu ürünleri ilk kez piyasaya sürmüş olsa dahi zaman içerisinde bu ürünlerin harcı alem olduğu ,
Yukarıda anılan içtihat uyarınca da ;dava konusu ürünlerin yenilik unsuru taşımadığı
Bu durumda, sonradan aynı sektörde faaliyet gösteren kişiler ticari hayatta dürüstlük ilkesine uygun bir şekilde ve iltibastan kaçınmak suretiyle piyasaya mal veya hizmet ürettikleri takdirde, piyasada ilk kez üretim yapan ürünün tanınmasını sağlayan kişinin üstün hakkı bulunduğundan bahisle, sonradan faaliyete başlayan kişilerin eylemleri haksız rekabet olarak nitelendirilemez. Böyle bir üstün hakkın varlığının kabulü aynı zamanda, rekabet hukuku ilkelerine aykırı olarak piyasada o mal veya hizmetle ilgili tekel yaratılması ve serbest rekabetin ortadan kaldırılması suretiyle ekonominin sağlıklı bir biçimde gelişmesini engelleyeceğinden kabul edilemez olduğu gerekçesi ile açılan davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40 TL karar harcının peşin alınan 170,78 TL harçtan mahsubu ile kalan bakiye harcın karar kesinleşince ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Kullanılmayan gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya iadesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
6-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 11/02/2019

Katip …
e-imzalıdır.

Hakim …
e-imzalıdır.