Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/710 E. 2019/1093 K. 09.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/710 Esas
KARAR NO : 2019/1093

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/08/2016
KARAR TARİHİ : 09/12/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:Davacı … kurulumu ve izlenmesi ile ilgili işle iştigal ettiğini müşterilerinden bu bağlamda hizmet verdiğini müşterilerinin kişisel bilgilerini davacıya ait sistemde kayıtlı olduğunu çok sayıda müşterinin kimlik adres, kredi kartı bilgilerinin davacıya ait sistemde kayıt altına alındığını davalı şirketinde aynı konuda faaliyet gösterdiğini davanın yeni bir şirket olduğunu zaman emek ve çaba sarf ederek müşteri portföyü oluşturmak yerine haksız yollardan ve çaba sarf etmeksizin müşteri kazanmaya çalıştığını davalı ve bayilerinin davacınında aralarında bulunduğu birçok şirket çalışanına ulaşarak müvekkil şirket ve diğer şirketlerin müşterilerinin bilgilerinin topladığını gerçekleştirilen bu haksız eylemler nedeniyle müşterilerin üyelik iptal taleplerinde bulunduklarını müşterilerin %30 gibi büyük bir kısmını bu şüpheli aramalar ile kaybettiğini davalı tarafından gerçekleştirilen bu eylemlerin TTK 54 ‘üncü madde uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğini haksız rekabet eylemleri nedeniyle zarara uğradığını kardan yoksun kaldığını davalının haksız rekabet nedeniyle yüksek oranda kazanç elde ettiğini bu nedenle şimdilik 10.000,00TL manevi ve 10.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmesine talep etmiştir.
CEVAP: Müvekkilinin hukuka aykırı yaptığı bir işleminin olmadığını davacının piyasadaki tüm payı kendisine alma tekel olma çabası içerisinde olduğunu davacının iddia ettiği kişilerin hiçbir şekilde müvekkil şirkette çalışmadığını davacının kendi müşteri kaybını müvekkile bağlamaya çalıştığını telefon yolu ile potansiyel kullanıcılara ulaşmanın haksız rekabet olarak yorumlanamayacağını ülkedeki ekonomik şartlar nedeniyle davacı tarafın kaybettiğini iddia ettiği iş kaybına uğradığı iddialarını asılsız olduğunu davacının davasını ispatdan yoksun olduğunu davacı maddi manevi zarara uğradığını iddia etmiş ancak delil sunmadığını somut bir delil olmadığını davacının davasını ispat edemediğinden davanın reddini talep etmiştir.
-09/01/2018 tarihli talimat bilirkişi raporuna göre
-6102 Sayılı Kanun Madde 55 a) 1. Hükmüne göre, “Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek”;
-6102 Sayılı Kanun Madde 55 a) 5. Hükmüne göre “Kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek”;
-6102 Sayılı Kanun Madde 55 a) 8. Hükmüne göre “Müşterinin karar verme özgürlüğünü özellikle saldırgan satış yöntemleri ile sınırlamak”;
-6102 Sayılı Kanun Madde 55 b) 1. Hükmüne göre “Müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için, onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek”;
-6102 Sayılı Kanun Madde 55 b) 2. Hükmüne göre “Üçüncü kişilerin işçilerine, vekillerine veya diğer yardımcı kişilerine, haketmedikleri ve onları işlerinin ifasında yükümlülüklerine aykırı davranmaya yöneltebilecek yararlar sağlayarak veya önererek, kendisine veya başkalarına çıkar sağlamaya çalışmak;
-Nihayet 6102 Sayılı Kanun Madde 55 c) 2. Hükmüne göre de “Üçüncü kişilere ait teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden, bunların kendisine yetkisiz olarak tevdi edilmiş veya sağlanmış olduğunun bilinmesi gerektiği halde, yararlanmak haksız rekabet hallerinden başlıcaları olarak sayılmıştır.
c) Huzurdaki Davada Belirlenen Olası İhlaller:
Yukarıda zikredilen ve 6102 Sayılı Kanun ilgili hükümlerince “Haksız Rekabet” hallerinin başlıcaları olarak belirlenen hallerden iii, iv ve v başlıklı olanlarda fail ve lehtarın aynı olduğu dikkat çekmektedir. Buna karşın i, ii ve vi madde başlıklı olan hallerde failin üçüncü kişileri rekabet yarışında öne geçirmesi de haksız rekabet olarak tanımlanabilmektedir.
Dava dışı … ile Davalı … arasındaki …. E. dosya Numaralı Dava konusunda Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne hitaben tanzim edilen 21.06.2017 Tarihli Bilirkişi Kurulu Raporunun ve ayrıca mezkûr Raporun Yedinci sayfası dört numaralı başlığı altında atıfta bulunulan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben tanzim edilmiş Bilirkişi Ek Raporunun ortak kanaatleri:
“… Müşteri bilgi ve listesinin Davalı … firması tarafından ele geçirildiğini ve haksız rekabet fiili işlendiğini söylemenin mümkün olmadığı…”
Doğrultusundadır. Bu kanaate varırken her iki Raporun bilirkişileri eylemin faillerinin … bünyesinde çalışmadıkları verisinden yola çıkmaktadır. Faillerin … bayilerinde çalıştıkları tespiti mevcuttur. Buna karşılık kanaatimiz haksız rekabetin varlığında failin haksız rekabette bulunan tarafın çalışanı olmasının zorunlu olmadığı ve daha önemlisi bilirkişi incelemesinin bu hususu da dikkate alarak Mahkeme’yi teknik yönden bilgilendirmesi yönündedir. Zira yukarıda sayılan Kanun hükümlerinden özellikle vi sıra numarası ile zikredilen hüküm Davalı bünyesinde çalışmayan gerçek kişilerin faillerinin de haksız rekabet olabileceğini ifade etmektedir. Bu Kanun hükmünde üçüncü kişilere ait teklif gibi iş ürünlerinden söz edilmektedir. Üçüncü kişi huzurdaki davada Davacı … olabilmektedir. Yapılan tespite göre birtakım gerçek kişiler Davacı ve Dava dışı … Şirketinin müşterilerine telefon edip onları bayii oldukları Davalı Şirkete yönlendirmektedir. Dikkat buyurulursa bu aramalar potansiyel müşterilere değil, salt Davacı ve Dava dışı … müşterilerine hitap etmektedir. İkna edilen müşteriler de bayinin dolayısıyla da Davalı Şirketin müşterisi olmaktadır (yararlanmak).
-Burada Davalı ve lehtar olan ….’nin şu hususları (bilip bilmediği değil) bilmesi gerekip gerekmediği önem kazanmaktadır.
-Kendisine müşteri kazandıran bayii, halen güvenlik/alarm sistemi kullanan müşterilerin kimlik bilgilerini, irtibat numaralarını ve mevcut hizmet bedellerinin ne kadar olduğunu nasıl bilebilir?
-Kendisine müşteri kazandıran bayii, rakip şirketlerin evvelki çalışanlarını istihdam ettiğine göre bu gerçek kişiler önceki Şirketlerinden müşteri listesi getirmiş olamaz mı?
Alarm ve güvenlik sistemleri, kurumsal müşterilerin yoğun olarak kullandığı ancak bireysel müşterilerce yaygın olarak kullanılmayan hizmetlerdir. Teknik deyişiyle “Penetrasyon Oram” bireysel kullanıcılar için oldukça düşük (takriben % 2) seviyededir. Türkiye’de ulusal çapta faal şirketlerin toplam müşteri sayısı 200.000 kadardır. Normal koşullarda bir güvenlik şirketinin yeni müşteri edinmesi için hedeflediği müşteri adedinin belki elli katı potansiyel müşteriyi araması gerekecektir. Hal böyle olunca hali hazırda alarm ve güvenlik sistemleri kullanan müşteri kitlesinin isim ve irtibat numaralarına, hele ki onların mevcut ödeme planlarına erişmek o piyasadaki bir şirketi rekabet yarışında öne geçirecektir. Hal böyle olunca, Bilirkişi Heyetimiz tarafından bahse konu eylem ile ne kadar müşterinin Davacı ile çalışmaktan vaz geçirilip Davalı ile çalışmaya yönlendirildiğinin sayısal değerini ortaya koyup muhakeme yetkisini Sayın Mahkeme’ye bırakmakta yarar görülmektedir.
d) Zararın Hesaplanması:
Huzurdaki vakada zararın tam olarak hesaplanması bazı nedenlerle olası değildir. Davacı kendisi ile çalışmaktan vazgeçen ve Davalı müşteri portföyüne katılan “eski” müşterisini arayarak fesih sebebini sorabilir. Ne var ki müşterinin buna yanıt vermek gibi bir zorunluluğu yoktur. Bireysel müşteri, bu soruya cevap vermeyeceği gibi telefon çağrısına yanıt vermekten dahi imtina edebilir. Davacı tarafın kendi çabalarıyla yaptığı araştırmadan 23 (yirmi üç) müşterinin o dönemde Davalı müşterisi olduğunu ortaya koymuştur. Aynı durum Bilirkişi Heyetinin olası bir incelemesi için de geçerlidir. Bilirkişi Heyetinin Sayın Mahkeme’nin talimatı üzerine yaptığı keşif neticesinde 23 adet müşterinin Davacı ile sözleşmesini belirtilen tarihlerde sonlandırdığı yerinde görülmüştür. Hal böyle olunca, Davacı tarafından beyan edilen 23 adet müşteriden doğan kaybın hesaplanması lüzumu doğmuştur.
Buna göre:
…, …, …, …, …., …., …, …, ….., ….., …., ….., …., …, …, …., …., ., …., …., …., …., …. Numaralı Müşteriler belirtilen tarihte Davacı Şirketle olan sözleşmelerini feshedip Davalı Şirkete müşteri olmuşlardır. Müşterilerin aylık ödeme tutarları farklıdır. Şöyle ki,
-1 Adet müşteri aylık 19,90 TL,
-8 Adet müşteri aylık 29,90 TL,
-8 Adet müşteri aylık 39,90 TL,
-1 Adet müşteri aylık 49,90 TL,
-1 Adet müşteri aylık 63 TL,
-1 Adet müşteri aylık 78 TL,
-1 Adet müşteri aylık 79 TL
1 Adet müşteri aylık 87 TL, düzenli ödeme yapan müşterilerdir. Dolayısıyla Davacının kaybı aylık 19,90 + (8*29,90) + (8*39,90) + 49,90 + 63 + 78 + 79= 839,20 TL olarak hesap edilmektedir.
Ne var ki Hukuk deyimiyle “illiyet bağı” kurulması teknik olarak olanaksızdır. Zira:
-Müşteri numaraları zikredilenlerin beşinin tüzel kişi 18’inm gerçek kişi oldukları dikkat çekmektedir. Gerçek ve tüzel kişiler Davalının bayii tarafından haksız rekabet eylemiyle ikna edilmiş olabilecekleri gibi sair nedenlerle de Davacı Şirketten ayrılıp Davalı müşterisi olmuş olabilirler. Hangi saik ile hizmet aldıkları şirketi değiştirdiklerine ilişkin kendilerine sual yöneltilmesi kişisel hak ve özgürlüklerini kısıtlayabilecek yahut öyle algılanabilecektir.
-Yetkili Ceza Mahkemesi tarafından Savcılık Makamının yerinde inceleme talebi uygun görülmediği için huzurdaki Dava özelinde bir keşif yapılamamıştır ve tetkik edilebilen somut kanıtlar Davalı yanın bir bayii tarafından kendine sağlanan Dava dışı bir Şirketin verilerinden yararlandığını ortaya koymaktadır. Davalının Dava dışı bir Şirketin verilerinden yararlandığı tespitinden hareketle Davacının verilerinden de yararlanıyor olduğunu kesin olarak ifade etmemiz yerinde olmayacaktır.
SONUÇ:
-Davacı Şirket müşterilerinin bir bölümünün yine Davacı Şirketten üçüncü (Dava dışı) şahıslar tarafından dürüst ve uygun olmayan yollardan ele geçirilen veri yığını kullanılarak (Davalı Şirket lehine olmak üzere) Davalı Şirkete yönlendirildiklerinin iddia edildiği;
-23 (yirmi üç) adet müşterinin bu arama ve telkin neticesi Davacı Şirketten hizmet alımına son verip Davalı Şirkete geçtiklerini beyan ettikleri ancak bu beyanın teyidi amacıyla Bilirkişi Kurulu tarafından kendileriyle iletişim kurulmasının kişisel özgürlüklere halel getirebileceği;
-Davalı Şirkete geçtiğini beyan etmeyen kaç adet müşteri olduğunun Bilirkişi Kurulu tarafından tespit edilmesinin yetkisizlik nedeniyle olanaksız olduğu;
-Veri yığınının üçüncü şahıslarca ele geçirildiği ve fiilen kullanıldığı ancak yararlananın Davalı olduğu tespitinden hareketle vakanın 6102 Sayılı Kanun 55.C.2 hükümlerine aykırı olup olmadığı muhakemesinin Sayın Mahkeme’ye bırakılmasının yerinde ve doğru olacağı;
-Raporda belirtilen ve açıklanan yolla Davacı Şirketin kaybettiği ve Bilirkişi Kurulunun mevcut yetkiye istinaden belirleyebildiği müşteri adedinin 23 olduğu, bunun da yıllık 839,20 TL maddi kayba denk geldiği bildirilmiştir.
-07/05/2018 tarihli bilirkişi raporuna göre
-Dava konusunun, davacıya ait müşterilerin davalı tarafından kendi portföyüne geçirilerek haksız rekabet fiilinin işLendiği ve davalı tarafından zarara uğratıldığı iddiasına ile davacının tazminat talebınden ibaret olduğu,
-Mahkeme tarfından, Ankara Nöbetçi Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak dosyanın dava konusunda bir sektör bilirkişisi ve bir rekabet konusunda uzman bilirkişilere tevdii edilerek tarafların iddia ve savunmaları kapsamında davacının zararının bulunup bulunmadığı, alacaklı olup olmadığı, varsa miktarının tespiti için dosyanın bilirkişi heyetine tevdii yönünde karar verilmesi üzerine 09.01.2018 tarihli bilirkişi raporunun dosyaya ibraz edildiği,
-16.06.2017 tarihinde sunmuş olduğumuz dilekçe ile davacı şirkete ait talep ettiğimiz haksız rekabet konusu olduğu iddia edilen müşterilere ilişkin liste, mezkur müşterilerin portföyden çıkış tarihinden önceki 3 yıllık ciro listesi, ilgili yıllara ait gelir tabloları ve Kurumlar Vergisi Beyannameleri, mezkur müşterilere ilişkin yıllar itibariyle muavin defter dökümlerinin raporda sunulu olmadığı,
-Talimat raporunda davacı şirketten davalı şirkete geçen müşteri sayısının tam olarak tespit edilememiş olup, raporun sonuç bölümünde de bu durum ifade edildiği, davacıdan davalıya geçtiği iddia edilen müşteri tespitinin, davalının müşteri portföyü görülmeden davacı beyanı çerçevesinde yapıldığı,
-09.01.2018 tarihli bilirkişi raporunda davacı tarafından düzenlenen aylık fatura bedelleri toplamının 839,20 TL olarak tespit edildiği, raporun sonuç kısmında da aylık tespit edilen toplam 839,20 TL’nın yıllık kayba denk geldiği ifadesine yer verildiği, ancak davacının kaybettiğini iddia ettiği 23 adet müşteriye kesilen fatura toplamları davacının kar kaybı olmayıp (diğer bir ifadeyle zararı olmayıp) ciro kaybı olup, davacı tarafından düzenlenen fatura tutarları davacı karım göstermeyeceği,
-Her hizmet sınıfında olduğu gibi davacının da müşterilerine düzenlemiş olduğu fatura tutarları içerisinde sektörel bazda mevcut olan sabit ve değişken faaliyet giderleri ile işçilik/hizmet maliyetlerinin üzerine sektör veya şirketin ortalama kar marjı eklenmek suretiyle fatura tutarının oluşturulduğu, bu itîbarta davacı tarafından kaybettiğini iddia ettiği müşterilerine düzenlemiş olduğu fatura tutarları uğradığı kar kaybını veya uğradığı zararın tam karşılığını temsil etmeyeceği,
-Neticeten; Mahkeme ara kararı gereği talimat dosyası ile ibraz edilen 09.01.2018 tarihli bilirkişi raporunda, yukarıda detaylı olarak açıklanan ve Mahkeme’ye 16.06.2017 tarihinde sunulan dilekçede talep edilen bilgi ve belgelerin (davacıya ait dava konusu müşteri listeleri, mali tablolar, muavin defter dökümleri) bulunmadığından hükme esas teşkil edebilecek ve denetime elverişli olacak şekilde rapor düzenlemenin mümkün olamayacağı kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
-29/11/2018 tarihli bilirkişi ek raporuna göre;
-Kök raporda, dosyaya hangi belgelerin ibraz edilmesi halinde hangi tespitlerin yapılacağı detaylı olarak açıklanmış, bu bilgi ve belgelerin dosyada bulunmaması sebebiyle denetime elverişli bilirkişi raporu düzenlenemeyeceği hususundaki kanaatlerinin bildirildiği,
-Dosya münderecatının incelenmesi neticesinde, kök rapor aşamasında Heyetin mali müşavir bilirkişisinin yaptığı tespitlerin yerinde olduğu; Mali Bilirkişinin haksız rekabetin tespit edilebilmesi için talep ettiği verilerin isabetli olduğu kanaatine ulaşıldını, bu itibarla, kök rapordaki görüşlerin değişmesini gerektirecek yeni bir bilgi ve belgenin dosyaya sunulmaması sebebiyle kök rapordaki tespit ve kanaatlerin mevcut durumda da geçerli olduğu belirtirlmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Davacının güvenlik sistemleri iş alanında faaliyet gösterdiği, davalının da aynı iş alanında faaliyet göstermekte olduğu haksız yollarla piyasadaki benzer şirketlerin portföyünü ele geçirmek , kendi müşterilerine ait bilgileri de ele geçirerek üyelik iptalleri sağlamak ve haksız kazanç elde etmek savı ile TTK 54 vd maddeleri uyarınca haksız rekabetin tespiti,men-i,etkili olan araçların imhası ve uğradığı zararın maddi-manevi tazmini talepli açtığı davada;
Tarafların defter ve belgeleri ile tüm dosya kapsamında yapılan inceleme neticesinde,
09/01/2018 tarihli talimat raporunda davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde;
“.. zararın tam olarak hesaplanması bazı nedenlerle olası değildir. Davacı kendisi ile çalışmaktan vazgeçen ve Davalı müşteri portföyüne katılan “eski” müşterisini arayarak fesih sebebini sorabilir. Ne var ki müşterinin buna yanıt vermek gibi bir zorunluluğu yoktur. Bireysel müşteri, bu soruya cevap vermeyeceği gibi telefon çağrısına yanıt vermekten dahi imtina edebilir. Davacı tarafın kendi çabalarıyla yaptığı araştırmadan 23 (yirmi üç) müşterinin o dönemde Davalı müşterisi olduğunu ortaya koymuştur. Aynı durum Bilirkişi Heyetinin olası bir incelemesi için de geçerlidir. Bilirkişi Heyetinin Sayın Mahkeme’nin talimatı üzerine yaptığı keşif neticesinde 23 adet müşterinin Davacı ile sözleşmesini belirtilen tarihlerde sonlandırdığı yerinde görülmüştür. Hal böyle olunca, Davacı tarafından beyan edilen 23 adet müşteriden doğan kaybın hesaplanması lüzumu doğmuştur….”
Talimat ile alınan bilirkişi raporunda haksız rekabetin tespitinin mümkün olmadığı ,davacı beyanına göre 23 abonenin sözleşmesini sonlandırdığının anlaşıldığı ancak bunun tek taraflı beyan olduğu gibi ,abonelik ilişkisinin sonlandırılmasının kurulması kadar tabii olacağı ,ancak abonelik sonlandırma işlemlerine davalı tarafın çeşitli eylem ve yönlendirmelerinin sebep olduğu anlaşılsa idi tazminat değerlendirmesi yapılabilecekken dosyada maddi veriye rastlanmadığı,
0705/2018 tarihli rapor uyarınca ; davacı şirkete ait talep ettiğimiz haksız rekabet konusu olduğu iddia edilen müşterilere ilişkin liste, mezkur müşterilerin portföyden çıkış tarihinden önceki 3 yıllık ciro listesi, ilgili yıllara ait gelir tabloları ve Kurumlar Vergisi Beyannameleri, mezkur müşterilere ilişkin yıllar itibariyle muavin defter dökümlerinin rapor düzenlenmesi için istendiği ancak davacının bu belgeleri sunmadığı,
29/11/2018 tarihli ek rapor uyarınca da dosyadaki mevcut belgeler uyarınca haksız rekabet ve zarar taleplerine yönelik değerlendirme yapılamayacağı rapor edilmiştir.

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/11-117
KARAR NO : …
“…
serbest piyasa ekonomilerinin temel prensibi olan serbest ticaret hakkı ve rekabet özgürlüğü Anayasa’nın 48/1. maddesinde “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.” denilmek suretiyle vurgulanmıştır. Ancak ticaret serbestisi ve rekabet özgürlüğü, sınırsız rekabet hakkının bulunduğu anlamına da gelmemektedir. Bu nedenle haksız rekabeti düzenleyen kuralların amacı ve içeriği de rekabet özgürlüğünün sınırlarını göstermek ve bu sınırların aşılması durumunda başvurulabilecek hukuki yolları tespit etmektir.
Haksız rekabet kuralları, rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını sağlamak ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasını engellemek amacı ile sevk edilmiştir. Bu kurallar genel nitelikli ve her alanda uygulanabilecek hükümler içermekle birlikte rekabet hakkının, Türk Medeni Kanununun 2. maddesi gereğince dürüstlük kurallarına uygun şekilde kullanılmasını sağlamaya çalışmaktadır (Arkan, Sabih; Ticari İşletme Hukuku, Ankara 2018, s. 350.).
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda (6102 sayılı TTK) haksız rekabet kuralları, ticari nitelik taşısın taşımasın tüm haksız rekabet hâllerini kapsayacak şekilde ve son derece ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 54. maddesinde haksız rekabete ilişkin amaç ve genel hükme yer verildikten sonra, aynı Kanunun 55. maddesinde uygulamada sık karşılaşılan ve dürüstlük kurallarına aykırı olan bazı davranış ve fiil örnekleri sayılmıştır (Arkan, Sabih; Ticari İşletme Hukuku, Ankara 2018, s. 350.).
Bu anlamda, uyuşmazlığın kapsamı itibariyle 6102 sayılı TTK’nın 55. maddesinde örnekleme yoluyla sayılan 55/(1)-a-6. ve 55/(1)-e hükümlerinin incelenmesinde yarar bulunmaktadır….”

6102 sayılı TTK’nın 55. maddesinde örnekleme yoluyla sayılan 55/(1)-a-6. ve 55/(1)-e maddeleri incelendiğinde, yukarıda bilirkişi raporları ile de anılar haller uyarınca değerlendirme yapılmış ,haksız rekabet kurallarına aykırılık teşkil edecek , rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını sağlamak ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasını engellemek amacına aykırılık teşkil edecek herhangi bir eylemin varlığı davacının soyut beyanı dışında maddi vakıalar ile ispat edilememiş olup anılan davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere,;
1-Açılan davanın reddine,
2-Alınması gereken 44,40 -TL karar harcından peşin alınan 341,55- TL harcın mahsubu ile bakiye 297,15 -TL ninsinin davacıya iadesine,
3-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya iadesine,
6-Maddi tazminat davası yönünde yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Manevi tazminat davası yönünde yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/12/2019

Katip …
E-imzalıdır.

Hakim …
E-imzalıdır.