Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/532 E. 2018/337 K. 20.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/532 Esas
KARAR NO : 2018/337

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/06/2016
KARAR TARİHİ : 20/03/2018
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 30/03/2018
Davacı vekili tarafından açılan Alacak davasının Mahkememizde yapılan açık
yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesi ile; Davacı ile davalı arasında elektrik enerjisi satışına ilişkin …, …, … ve … numaralı abonelik sözleşmesi bulunduğunu, söz konusu sözleşme ile müvekkil tarafından işletilen … Muratpaşa/ANTALYA adresine bulunan … isimli hastanenin elektrik alımı davalı şirketten sağlandığını, davalı şirketçe elektrik tüketiminin karşılığı olarak tahakkuk ettirilen ve dava dilekçesi ekinde sunduğumuz toplam 134 adet fatura karşılığında toplam 760.281,00-TL bedel müvekkil şirket tarafından davalı şirkete süreleri içinde ödendiğini, bununla birlikte, yukarıda anılan fatura bedelleri içeriğinde kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli ve sayaç okuma/PSH bedeli gibi yasal olmayan ve tüketilen enerjinin karşılığı olmadığı için faturaya yansıtılamayacak kalemlerin bulunmasının yanında; yine faturaların içeriğine dahil edilen ve bu kalemlerin haksız bir şekilde aktif enerji tüketimine eklenmesi üzerinden (%2) TRT payı, enerji fonu, Belediye Tüketim Vergisi’nin (BTV) eklenerek fazla hesaplandığı anlaşıldığını, bu çerçevede, haksız ve hukuki dayanağı bulunmadığı halde davacı şirkete ait faturalara eklenen bu kalemleri ödeme sorumluluğu bulunmadığının; öte yandan yasa gereği tahakkuk ettirilmesi gereken ancak hukuki dayanaktan yoksun bulunan ve yukarıda belirtilen kalemler matraha dahil edildiği için oransal olarak fazla tahsil edilen TRT payı, Enerji Fonu ve BTV gibi kalemler bakımından ise aradaki fark kadar borcu bulunmadığının olumsuz tespiti ile fazladan alınan bu kalemlerin iade edilmesi için işbu davanın açılması gereği doğduğunu, Bilindiği üzere, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4. maddesinin 1. fıkrasında, bu kanun ile verilen görevleri yerine getirmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kurulduğunu belirtmiş, aynı maddenin 2. fıkrasında ise; “Kurum, tüzel kişilerin yetkili oldukları faaliyetleri ve bu faaliyetlerden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini tanımlayan Kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmesin bu Kanun hükümlerine göre düzenlemesinden, piyasa performansının izlenmesinden, performans standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin oluşturulmasından, tadilinden ve uygulattırılmasından, denetlenmesinden, bu Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur…” hükmüne yer verdiğini, Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na tüketicilere yapılacak elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırmaya esas unsurları tespit etme görevi verilmiştir. Bu maddede anlatılmak istenilen hususun 1 kw elektrik enerjisinin tüketicilere ulaşıncaya kadarki maliyet ve kar payı olup, yoksa Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyatlandırma unsuru belirleme yetkisi ve görevi vermediğinin açık olduğunu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu bu maddeye dayanarak 11.08.2002 gün ve 24843 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Perakende Satış Hizmeti Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlemesi Hakkında Tebliğ’i yayımlamış ve lisans sahibi şirketler de bu tebliğe uygun olarak tüketiciden kayıp-kaçak bedelinin yanında dağıtım bedeli, iletim bedeli ve sayaç okuma/PSH bedeli adı altında yansıttıkları bedelleri de tahsil ettiklerini, Ancak yukarıda açıklandığı üzere tebliğin dayanağı olan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4. maddesinde, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyat belirleme hak ve yetkisi verilmemiştir. Bu husus Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 gün, 2013/7-2454 E. ve 2014/679 K. sayılı içtihadı ile de sabit olduğunu, Öte yandan, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun yetkisini aşarak enerji dağıtıcısı şirketlerin tüketicilerden tahsil edebilmelerine olanak sağladığı bu kalemler nedeniyle bu defa vergi ve fon adı altında elektrik faturalarına yansıtılan tüketicilerin mali yükümlülükleri; matrahları haksız bir şekilde arttırıldığı için yasa ile öngörülen miktarların üzerinde tahakkuk ettirildiğinden, matrah farkı kadar fazla yapılan tahakkukun da davacıya iadesi gerektiğini, bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının, Vergi Ödevi Başlıklı 73. maddesinde; “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapma yetkisinin Bakanlar Kuruluna verilebileceği ” öngörüldüğünü, EPDK kurul kararları ve tebliğleri çerçevesinde, davalı şirketten elektrik kullanan abonelerin faturalarına yansıtılan dağıtım, iletim, kayıp-kaçak ve sayaç okuma bedellerinin elektrik enerjisi kullanan davacıya aktif tüketim bedeli dışında ek bir mali yük ve külfet getirildiğinin açık olduğunu, Oysaki Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 73. maddesi gereğince; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı, nitekim elektrik faturalarına yansıtılan % 2 oranındaki TRT payının da kanunla getirildiği ve kanunun verdiği açık ve şeffaf yetkiye dayanarak tahsil edilmekte olduğu, Elektrik Piyasası Kanunun temel amaçları çerçevesinde getirilen ve EPDK kurul kararları ve tebliğleri gereğince alınan; kayıp-kaçak, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedellerinin; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı, ayrıca Elektrik Piyasası Kanunun düşük maliyetli enerji temini ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasası oluşturulması ilkelerine uygun düşmediğini, Dolayısıyla mevcut davada yasa ile öngörülen % 2 oranındaki TRT payı, Enerji Fonu ve Belediye Tüketim Vergisi gibi vergi ve fon kesintilerinin hesaplanmasında kayıp-kaçak, dağıtım, iletim vb. adı altında alınan bedellerin matraha dahil edilmemesi gerekir. Bu husus bakımından da Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 20.10.2014 gün, 2014/5214 E. ve 2014/13641 K. sayılı içtihadı yol gösterici nitelikte olduğunu, Yine benzer bir uyuşmazlıkta Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/266 E; 2016/171 K; sayılı kararında “Davacının alacak talebinin kabulü ile 61.358,49.-tL’nın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte” tahsiline dair karar verdiğini, Örnek Yargı Kararlarından da anlaşılacağı üzere “kaçak bedelinin ayrıca kaçak elektrik kullanmayan abonelerden tahsili sonucunu doğuracak” şekilde tahakkuk yapılmasında hukuka uyarlık bulunmadığını, bu nedenlerle haksız ve yasal dayanağı bulunmayan tahsilatların iade edilmesi için işbu davayı açma zorunluluğu doğduğunu, Konu ile ilgili 2 adet Yargıtay kararı, 1 adet Hukuk Genel Kurul kararı, 1 adet Mahkeme kararı ile bilirkişi raporu dilekçe ekinde sunulmaktadır. Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla; Haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak fazla alınan 5.000,00.-TL’nın dava tarihinden itibaren TCMB avans (ticari) faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile ücreti vekâletin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesi ile; EPDK kanunda yapılan düzenleme ile davacı vekilinin dava dilekçesinde talep ettiği kalemlere ilişkin kanuni düzenleme yapılmış, 6446 sayılı kanuna göre davanın reddi gerekir ayrıca davanın …A.Ş ve TRT Genel Müdürlüğüne, EPDK ve …’ a ihbarını talep ettiklerini, , yine dava belirsiz alacak davası açılmış ise de, dava miktarı belli olduğundan belirsiz dava açılamayacağından davanın reddine karar verilmesini, müvekkili şirket davacıdan tahsil edilen bu bedelleri kendi adına tahsil etmeyip sadece üretim yapmakta olup, dağıtım şirketi olmadığını, tahsil edilen bedeller mevzuat kapsamında tahsil edildiğini, yine davacının tacir olup süresi içerisinde fatulara itiraz etmediğinden fatura içeriğini kabul ettiğini, haksız ve dayanaktan yoksun davanın esastan reddine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini beyan etmiştir.
Yapılan yargılama sonucu dosya Mahkememizce kül olarak değerlendirildiğinde; dava hukuki niteliği itibariyle alacak davası olup, dosyada deliller toplandıktan sonra bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişinin 24/01/2018 havale tarihli raporunda; ………Davacı …Ltd.Şti. ile davalı tedarikçi şirket arasında dava konusu abonelik numaralarında için imzalanmış Elektrik Enerjisi satış sözleşmesi bulunduğu, faturalarda dava konusu Enerji Fonu – TRT Payı – Belediye Tüketim Vergisi kalemlerinin Aktif tüketim bedeli + Kayıp bedeli toplamı dikkate alınarak hesap edildiğinden davacı tarafça kayıp kaçak bedelinin %t i kadar Enerji Fonu ; %2 si kadar TRT Payı ; %5 i kadar Belediye vergisi talep edilebileceği, Davalının dava tarihi itibariyle temerrüde düştüğünün kabulü halinde davacının fatura asıl alacaklarına 08.06.2016 dava tarihinden itibaren 3095 Sayılı kanun ite değişik 2. maddesi gereğince T.C. Merkez Bankası tarafından kısa vadeli avans kredilerine uygulanan faiz oranı üzerinden temerrüt faizi uygulanması gerektiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun konuya ilişkin 21/05/2014 günlü ve 2013/7- 2454 Esas, 2014/679 Karar sayılı emsal ilamındaki “kayıp-kaçak bedelinin tüketiciye iadesine” yönelik kararı bulunduğu, Ayrıca Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’ nin, 30/09/2014, 2014/6150, 2014/12754 sayılı emsal ilamında “dağıtım – iletim – PSH bedellerinin de tüketiciye iadesine” yönelik kararları bulunduğu, Ancak, 6719 sayılı Kanun ite 6446 sayılı Kanunda yapılan değişiklik ile kayıp- kaçak elektrik bedeline açıkça yasal dayanak sağlanmıştır. Elektrik Piyasası Kanununa eklenen Geçici 20. madde nedeniyle kanunda yapılan değişikliğin derdest davalara da uygulanacağı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay 3. Dairesinin kayıp-kaçak bedellerinin tüketicilerden tahsili uygulamasını hukuka aykırı bulduğu kararlarından sonra Elektrik Piyasası Kanununda yapılan değişiklikler sonucu kayıp- kaçak maliyetini tarifeler üzerinden tüketicilere yansıtmasının mevcut mevzuata uygun olduğu, 6719 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemenin Anayasaya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesine götürüldüğü, Anayasa Mahkemesi kararının beklenmekte olduğu, Mevcut düzenlemeler kapsamında; 6719 sayılı Kanun ile 17 nci maddeye 10.) bent eklenmiş, açılan davalarda; mahkemelerin yetkisinin, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlandırılmıştır. Kurumun düzenleyici istemlerine uygunluk denetimi için yapılan incelemelerde; Yukarıdaki çizelge 2 de her bir fatura için yapılan birim fiyat analizlerinde Davalı tedarikçi şirket tarafından davacı şirkete tahakkuk ettirilen kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, PSH bedellerinin EPDK tarafından belirlenen sınırları geçmediği, dava konusu yapılan hizmet bedellerinin EPDK’ nun düzenleyici işlemlerine UYGUN OLDUĞU. Faturalara yansıtılan kayıp/kaçak, dağıtım, iletim, PSH bedellerine ait birim fiyatların, “ticarethane” tarifesinde fatura dönemleri itibariyle yürürlükte olan EPDK ca belirlenen (onaylı) TEDAŞ birim fiyatları ile bire bir uyuştuğu (çizelge 2), Faturalarda davacı tarafça dava konusu edilen bu kalemler için fazladan tahakkuk bulunmadığı açıklanmıştır.
Dava, Elektrik aboneliğinden kaynaklanan ve kayıp kaçak bedeli, p.s.h. bedeli, i.s.k. bedeli ve sayaç okuma bedeli olarak tahsil edilen miktarların tahsili isteğine ilişkindir.
Tarafların iddia ve savunmaları, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgeler, bilirkişi raporu ve ek raporu ile tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere;
Davacı ile davalı arasında iş yerine ilişkin elektrik abonelik sözleşmesi bulunduğu, davacının davalı tarafından abonelik sözleşmesine istinaden kullandıkları elektrik enerjisi için düzenlediği faturaları ödediğini, ancak davalının düzenlediği faturalarda tahakkuk ettirdiği alacak kalemlerinin içinde k.k. bedeli, p.s.h. bedeli, i.s.k. bedeli gibi alacakların hukuka aykırı olarak tahakkuk ettirildiği iddiasıyla iş bu davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Davanın mahkememizde yapılan yargılaması sırasında 6719 sayılı kanun ile 6446 sayılı kanunda değişiklik yapılmıştır. 6719 sayılı değişik 6446 sayılı kanunun 17. ve geçici 20 maddesi hükümleri dikkate alındığında mahkememizce sadece davacı için tahakkuk ettirilmiş bulunan bedellerin tahakkuk tarihindeki kurumun düzenleyici işlemlerine uygun olup olmadığının denetimi mümkündür.
Her ne kadar davacı 6719 sayılı kanun ile 6446 sayılı kanunda yapılan değişikliğin anayasaya aykırılığı iddiasıyla dava açıldığı ve sonucunun beklenmesi gerektiğini talep etmiş ise de mahkememizce bu talep yerinde görülmemiştir.
Hal böyle olunca dava sırasında yürürlüğe giren 6719 sayılı değişik 6446 sayılı kanunun 17. ve geçici 20 maddesi hükümleri dikkate alındığında davalı tarafından tahakkuk ve fatura edilen bedellerin tahakkuk tarihindeki kurumun düzenleyici işlemlerine uygun olduğu, davacının fazladan bir ödemesi bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin davalı aleyhine açmış olduğu alacak davasının REDDİNE,
2-Davalı lehine takdir edilen 2.180,00.-TL.vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
3-Alınması gereken 35,90.-TL karar harcından peşin alınan 85,39.-TL harcın mahsubu ile bakiye 49,49.-TL harcın istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacının yapmış olduğu masrafların üzerinde bırakılmasına,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) Davacı vekili Av. …, Davalı vekili Av. … yüzüne karşı verilen karar, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.20/03/2018

Katip …

Hakim …