Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/306 E. 2018/202 K. 22.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/306 Esas
KARAR NO : 2018/202

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/04/2016
KARAR TARİHİ : 22/02/2018
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 01/03/2018
Davacı vekili tarafından açılan İtirazın İptali davasının Mahkememizde yapılan açık
yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesi ile; Davalının, Bakırköy … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile aleyhine yürütülen 24.856,23.-TL tutarındaki icra takibi nedeniyle düzenlenen ödeme emrine vekili vasıtasıyla itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, borçlu şirketin müvekkiline 22.09.2014 tarih ve … nolu faturada da açıkça belirtildiği şekilde … Kaynak işi yapıldığını, davaya konu faturanın 22.09.2014 tarihinde yurtiçi kargoya verildiğini, 23.09.2014 tarihinde şirket çalışanı …’ya teslim edildiğini, müvekkilinin sık sık mutabakat formu göndererek davalı ile aralarında bir sorun çıkmaması için gayret sarf ettiğini, davalıya 28.10.2014 tarihinde davaya konu fatura ile birlikte toplam 89.799,25.-TL borcu olduğuna dair mutabakat belgesi ve ekinde cari hesap bakiyesi gönderdiğini, mutabakat formuna itiraz olması halinde TTK 94 maddesi gereğince itirazda bulunulması ihtarına da yer verildiğini, ancak davalı itiraz etmediği gibi cevap verme gereği de duymadığını, itiraz edilmeyen mutabakat belgesinin kabul edilmiş sayılacağını, ayrıca Lüleburgaz …. Noterliğinin 01.12.2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile davalı şirkete 28.10.2014 tarihi itibariyle 89.799,25.-TL bakiye borcu bulunduğu ve bu borcun 7 gün içinde ödenmesi hususunda ihtarname çekildiğini, davalının ihtarnameye bir itirazı olmadığı gibi cevap da verilmediğini, davalının takibe konu fatura müvekkiline ulaşmadığını, bu nedenle müvekkilinin böyle bir borcu yoktur iddiasının gerçeği yansıtmadığını ve borçtan kurtulmaya yönelik bir tutum olduğunu belirterek davanın kabulü ile, davalının icra takibine yapmış olduğu itirazın iptaline ve takibin devamına, kötü niyetli olarak itiraz eden davalının % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesi ile; Davacının, işbu davanın konusunu oluşturan Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına kendisinden sadır olmuş olan 22.09.2014 tarih 23.009,34.-TL miktarlı faturadan dolayı alacaklı olduğu iddiasında olduğunu, müvekkili şirketi tarafından davacıdan söz konusu faturaya konu hizmetin alınmadığını, bu sebeple müvekkilinin davacıya böyle bir borcu olmadığını, takip konusu faturanın müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, davacı tarafın takip konusu faturanın müvekkili şirkete kargo ile teslim edildiğini ve müvekkili şirket çalışanı tarafından tebliğ alındığı iddiasında ise de, bahsedjlen kargonun içinde ne olduğu belirli olmadığı gibi, müvekkili şirketinde … adında bir çalışanı olmadığını, söz konusu kargo evrakının içinde davaya konu faturanın olduğunu ispatın davacıya ait olduğu gibi müvekkili şirketin celp edilecek SGK kayıtlan üzerinde yapılacak incelemede de bu isimde bir çalışan olmadığının tevsik edileceğini, bu sebeple müvekkili şirketin kendisine tebliğ edilmeyen fatura sebebiyle, üstelikte almadığı bir hizmet için borçlu olduğunu iddia etmenin hukuken mümkün olmadığını, davacının hesap mutabakatı gönderdiği ve buna itiraz edilmediği babında söylemleri var ise de, müvekkili şirkete TTK anlamında usulüne uygun herhangi bir mutabakat mektubu gönderilmemiş olduğunu, bu sebeple de itiraz edilmediğini iddia etmenin mümkün olmadığını, kaldı ki davacının zikrettiği tarihler itibariyle her iki tarafın defterleri üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde bahsedildiği gibi 89.799,25.- TL gibi bir alacak borç ilişkisi de olmadığının sabit olacağından iddianın gerçek olduğunu, yine davacı tarafından takip talebi ile talep edilmiş olan faize, borç olmadığı gibi temerrüt olgusu da gerçekleşmediğinden itiraz edilmiş olduğunu belirterek davanın reddine, alacağın % 20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet öğretinin d(avacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini beyan etmiştir.
Yapılan yargılama sonucu dosya Mahkememizce kül olarak değerlendirildiğinde; davacı ( alacaklı ) tarafından davalı ( borçlu) aleyhine Bakırköy ….İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyasında 23.009,34 TL fatura bedeli, 1.846,89 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 24.856,23 TL alacak için icra takibinde bulunduğu, davalının ( borçlunun ) yasal süresi içerisinde borca itirazı üzerine takibin durmuş olduğu, davacı vekilinin yasal süre içinde davalının itirazının iptali için İİK 67 maddesine göre itirazın iptali davası açtığı, uyuşmazlığın davalının davacıya takibe konu faturadaki işin davacı tarafından davvalı tarafa yapılıp yapılmadığı ve takip miktarı kadar davalının davacıya borcunun olup olmadığı hususunda olup, dosyada deliller toplandıktan sonra mali müşavir bilirkişi ile dosyada inceleme yaptırılmış, yapılan inceleme sonucu mali müşavir bilirkişi 09/05/2017 havale tarihli raporunda;……Davacı şirketin incelemeye ibraz ettiği 2014 yılı İşletme Defterinin açılış tasdikinin bulunduğu görülmüş olup, İşletme defterinin kapanış tasdikinin olup olmamasına gerek bulunmamaktadır. Davacı şirketin incelemeye ibraz ettiği işletme defterine göre, davalı şirkete hitaben düzenlenen 22.09.2014 tarihli, … nolu ve 23.009,34 TL tutarındaki faturanın davacının ticari defterinde 51 yevmiye numarası ile kayıt altına alındığı görülmüştür. Davalı şirketin incelenen 2013 ve 2014 yılları ticari defterlerinin açılış ve yevmiye defterlerinin kapanış tasdiklerinin sürelerinde yaptırıldığı görüldüğünden, incelenen ticari defterlerin lehlerine kesin delil vasfına haiz oldukları kanaati edinilmiştir. Davalı şirketin incelenen ticari defterlerine göre, davacı şirketin cari hesabının … Satıcılar hesabında izlendiği görülmüş olup, takibe konu olan 22.09.2014 tarihli, … nolu ve 23.009,34 TL tutarındaki faturanın davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı ve 31.12.2014 tarihi itibariyle davacıya 0,01 TL tutarınca borcunun raporlandığı görülmüştür. ) Dosya içerisinde bulunan bilgi ve belgelere göre, davacı ile davalı arasında yazılı bir sözleşmenin bulunmadığı, ticari ilişkinin her iki tarafın da kabulünde olduğu, her iki tarafın ticari defterlerinden anlaşılmıştır. Fatura ticari ilişkilerde ispat vasıtalarından birisidir. Bir faturanın borç doğurabilmesi için öncelikle faturanın karşı tarafa tebliğ ve teslim edilmesinin ispatı ile ayrıca davaya konu olan işçilik hizmetinin verildiğinin yazılı deliller ile ispat edilmesi gerekmektedir. Davacı taraf, davaya konu faturan n davalıya teslim edildiği ile ilgili … Kargo A.Ş.’ye ^ ait 22.09.2014 tarihli fatura sunmuş olup, gönderi takip durumuna göre ise söz konusu gönderinin 23.09.2014 tarihinde ….isim ve imzasına teslim edildiği görülmüştür. Yargıtay İBHGK’nun 2001 – 1 E. Ve 2003 / 1 K. sayılı kararında özetle: ” TTK.’nun 23. maddesinin 2. fıkrası uyarınca gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması halinde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için, faturayı düzenleyen kişinin aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ticari işletmesi icabı mal satmış, imal etmiş yada iş görmüş bir tacir olması gerekir. Bunun doğal sonucu olarak ta; esnafın gönderdiği faturaya itiraz olunmaması fatura içeriğini kabul etme sonucunu doğurmaz. TTK.’nun 23. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, faturanın özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Ne var ki, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK.’nun 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır, buna göre; fatura düzenleyen tacirin alınan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir, fatura sözleşmesinin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK.’nun 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir” hükmü bulunmakta olup, bu durumda davacı ile davalı arasında dosyaya sunulan yazılı bir sözleşme bulunmadığından, davacının işi yaptığını yazılı deliller ile ispat etmesi gerektiği düşünülmekle birlikte, bu konunun değerlendirilmesi, takdiri ve hukuki yorumu tamamen Sayın Mahkemenize aittir. Davacı tarafın davalıya hitaben düzenlediği ihtarnamede ( Lüleburgaz …. Noterliği, 01.12.2014 tarihli ve … yevmiye numaralı ) ” Müvekkilinin … Mevkii, … evler, no: … Ulaş adresinde bulunan muhatabın fabrikasında çeşitli tarihlerde iş yaptığı, yapılan işe dair faturalar daha önce teslim edilmiş olup, 28.10.2014 tarihli mutabakat mektubu gönderilip, TTK’nun 94. Maddesinde belirtilen yasal sürede itiraz edilmediğinden, mutabakat mektubunun kesinleştiği, mutabakat mektubunda da belirtildiği üzere, cari hesap bakiyesi 89.799,25 TL olup, iş bu ihtarnamenin tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde ödenmesi, aksi takdirde yasal yollara başvurulacağının ” ihtar edildiği görülmüştür.Söz konusu ihtarnamenin tebliğ şerhinin dosyada bulunmadığı görülmüştür.Davacı tarafın söz konusu ihtarnamenin tebliğ şerhini dosyaya sunup sunmayacağı konusunda takdir Sayın Mahkemenizindir. Davacının davalıya hitaben düzenlediği 28.10.2014 tarihli mutabakat metninde 28.10.2014 tarihi itibariyle davalının 89.799,25 TL tutarınca borcunun bulunduğu belirtilmiş olup, mutabakat metninde sadece davacının kaşe ve imzasının bulunduğu görülmüş olup, davalının kaşe ve / veya imzasının bulunmadığı tespit edilmiştir.Davalı tarafın ticari defterlerine göre ise, davacıya 28.10.2014 tarihi itibariyle 66.789,94 TL tutarınca borcunun bulunduğu görülmüş olup, aradaki fark ise ( 89.799,25 – 66.789,94 ) = 23.009,31 TL olup, farkın takibe konu faturadan kaynaklandığı kanaati edinilmiştir. Ticari defterler de ayrıca ispat vasıtalarından birisidir. Ticari defter ve belgelerin sahibi lehine delil teşkil etmesi, tacirin tutmakla yükümlü olduğu ticari defterlerin kendisi lehine kanıt teşkil etmesi, her iki tarafın da defter tutma yükümlüsü olmasına , uyuşmazlığın her iki tarafın da defterlerine kaydetmesi gereken ticari bir işle ilgili olmasına , tutulması gereken tüm defterlerin tutulmuş olmasına, defterlerin usulüne uygun tutulmasına ve onaya tabi defterlerin onaylatılmış olmasına, defterlerdeki kayıtların birbirini teyit etmesine , defterlere dayanarak İspat edilmek istenen iddianın da karşı taraf delillerince çürütülememiş olmasına , defterlerine dayanan tarafın yemin etmiş olmasına bağlıdır (BAHTİYAR, M., Ticari Defterlerin Hukuki Önemi ve Sahibi Lehine Mahkemede Delil Olma Şartları, Makaleler II, s. 71 vd; ARKAN, s. 330 vd.). Yukarıda açıklanan gerekçeler ile davacının işletme defterinin açılış tasdikinin bulunduğu görülmüş olup, davalı şirketin incelenen ticari defterlerinin lehlerine kesin delil vasfına haiz oldukları kanaati edinilmiştir. Yukarıda açıklanan gerekçeler ile davacı ile davalı arasında dosyaya sunulan yazılı bir sözleşme olmadığı görülmüş, davacı tarafın davalıya işi yaptığını ispat etmesi durumunda alacak talebinde bulunabileceği kanaati edinilmiştir. Ayrıca yapılan işin ispatı açısından, dosyaya ” … ” konusunda uzman bilirkişinin eklenip eklenmeyeceği konusunda takdir ve yorum mahkemeninder. Ancak, Sayın Mahkemece dosyada bulunan mevcut belge ve bilgilere göre davacının bu belgelere göre, alacak talebinde bulunup bulunmayacağı konusunda takdir Sayın Mahkemenizindir. Başlatılan İcra Takibi : Davacı şirket, davalı şirket hakkında 23.009,34.-TL asıl alacak ve 1.846,89.-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 24.856,23.-TL alacağın icra gideri, vekalet ücreti ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek yıllık % 10,50 faizi ile tahsili talebiyle Bakırköy … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasından 17.06.2015 tarihi itibariyle 22.09.2014 tarihli ve … numaralı fatura alacağından kaynaklanan alacağı için haciz yolu ile takibe geçtiği görülmüştür. İcra Takibine Davalı Tarafın Cevabı : Yapılan icra takibine karşı davalı vekili tarafından verilen dilekçede özetle: ” Dosyada alacaklı olarak görünen firmaya müvekkilinin herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek borcun tamamına faiz, ücreti vekalet ve diğer bütün ferileri ile birlikte itiraz ettiklerini belirterek borca itirazlarının kabulü ile takibin durdurulmasına karar verilmesi” talep ve beyanında bulunduğu görülmüştür. ) Faiz Talebinin İrdelenmesi: Her iki taraf da tacir olduklarına göre aralarında faiz esastır. Ancak bir alacağa faiz istenebilmesi için ödeneceği tarihin belli olması, ödeme tarihinin sözleşme ile belirlenmesi ve / veya alacaklının bir ihtar veya ihbar ile borçluyu temerrüde düşürmesi gerekmektedir. Huzurdaki davada, taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmamakla birlikte, davacının davalıya hitaben düzenlediği ihtarnamenin tebliğ şerhi dosyada bulunmadığından, dosyadaki mevcut verilere göre, bu durumda TTK’nun 1530. Maddesinin de uygulama alanı bulamayacağı ve davacının takipte önce istediği faizin yerinde olmadığı söylenebilecektir. Bilindiği gibi takibe geçilmesi de temerrüt doğurucu olay olduğundan, dosyada bulunan mevcut belge ve bilgilere göre, davacının davalıdan alacak talebinde bulunabileceğinin Sayın Mahkemece kabulü durumunda, davacı tarafın davalıdan 17.06.2015 takip tarihinde TCMB kısa vadeli krediler avans faizi nispetinde avans faizi isteyebileceği ve davacının takipten sonra, takipte yıllık % 10,50 ve sonraki dönemlerde değişen oranlarda avans faiz isteminin mümkün bulunduğunun söylenebileceği kanaati edinilmiştir. Davacı ile davalı arasında dosyaya sunulan yazılı bir sözleşme olmadığı görülmüş olup, davacı tarafın davalıya işi yaptığını ispat etmesi durumunda alacak talebinde bulunabileceği, ayrıca yapılan işin ispatı açısından, dosyaya ” … ” konusunda uzman bilirkişinin eklenip eklenmeyeceği konusunda takdir ve yorumun Sayın Mahkemenize ait olduğu, Ancak, Sayın Mahkemece dosyada bulunan mevcut belge ve bilgilere göre davacının alacak talebinde bulunabileceğinin kabulü durumunda, davacının takipte 23.009,34 TL tutarınca alacağının bulunduğunun ve bu tarihten borç tamamen ödeninceye kadar takipte yıllık % 10,50 ve sonraki dönemlerde değişen oranlarda avans faizi isteminin mümkün bulunduğunun söylenebileceği, yukarıda açıklanan gerekçeler ile davacının takipten önce istediği faizin yerinde olmadığı, tarafların masraf, inkâr tazminatı, vekâlet ücreti ve benzeri diğer taleplerinin, Mahkemenin takdirleri içinde kaldığı açıklanmış ise de, takibe konu 23.009,31 TL lik faturanın davalı şirket deftterinde kayıtlı olmadığı, faturanın davalı şirkete davacı tarafından tebliğinin ispatlanamadığı, yine davalıya ait BA formunda faturanın vergi dairesine beyan edilmediği, davacı vekilinin 06/10/2017 tarihli yazılı beyanında faturanın ..’ ya teslimine ilişkin yazılan yazıya gelen cevabı yazıda …’ nun dava dışı … …. Ltd Şti çalışanı olduğu dolayısıyla davalı çalışanı olmadığı anlaşılmakla, davacı tarafından takibe konu faturanın davalıya teslimi ispatlanamadığından davanın reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin davalı aleyhine açmış olduğu itirazın iptali davasının REDDİNE,
2-Davalı vekilinin kötü niyet tazminat talebinin şartlı bulunmadığından reddine,
3-Davalı lehine takdir edilen 2.982,75.-TL.vekalet ücreti ile davalının yaptığı 34,40.-TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Alınması gereken 35,90.-TL karar harcından peşin alınan 424,49.-TL harcın mahsubu ile bakiye 388,59.-TL harcın istek halinde davacıya iadesine,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) Davacı vekili Av. …, Davalı vekili Av. … yüzüne karşı verilen karar, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/02/2018

Katip …

Hakim …