Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/987 E. 2018/169 K. 14.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/987
KARAR NO : 2018/169

DAVA : TAPU İPTALİ VE TESCİL
DAVA TARİHİ : 04/12/2014
KARAR TARİHİ : 14/02/2018
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/02/2018

Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin İptali, Tapu İptali Ve Tescil (Yükleniciden İşyeri Alımına Dayalı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl dava yönünden Davacı vekili, müvekkili yapı kooperatifi ile davalı …LTD.ŞTİ. arasında 22/01/2008 tarihli düzenleme şeklinde satış vaadi ve K.K. İ. Sözleşmesi düzenlendiğini, bu sözleşmeye göre davalının … ada … sayılı parseller ile … ada … ve … ada … parsel sayılı taşınmazlar üzerine meri planlara uygun yapı yapmayı üstlendiğini, davalının 30 ay olan inşaat süresi içinde ve verilen ek sürelere rağmen … ada … sayılı parseller ile … ada … parselde hiç inşaata başlamadığından noter aracılığı ile gönderilen ihtarnameyle bu taşınmazlar yönünden sözleşmesinin feshedildiğini, … ada … parselde devam eden … ve… blokları yönünden sözleşmenin kısmen devamına karar verildiğini ve bu konuda taraflar arasında 06/10/2011 ve 20/09/2011 tarihli protokollerin imzalandığını, davalının müvekkilini feshedilen sözleşme gereğince ibra ettiğine ilişkin daha sonra 19/09/2013 tarihli ibraname düzenleyip verdiğini; davalının, … blok inşaatını tamamlayarak teslim ettiğini ve müvekkilince de teslim alınan bu bloktaki … adet bağımsız bölümün hak sahiplerine tevzi edilerek iskan edildiğini, ancak … bloktaki inşaatta ise 5. kat kaba inşaat halinde, son kat ve teras katı ise hiç yapmadan acze düşmesi nedeniyle inşaat alanını terk ettiğini; bu arada davalıdan teminat amaçlı alınan ….bank’a ait 22/02/2008 tarihli 752.283,00 TL miktarlı teminat mektubunun 30/10/2010 tarihi itibariyle hükümsüz hale geldiğini, aynı meyanda alınan 13/01/2011 tarihli 2.000.000,00 TL bedelli senet ile 31/10/2011 keşide tarihli 420.000,00 TL bedelli çekin de davalının acze düşmesi nedeniyle kullaılamaz hale geldiğini, bunun üzerine müvekkili kooperatifin 11/02/2012 tarihli G. K. toplantısında taraflar arasındaki sözleşmenin tamamen feshine dair karar alındığını ve bu fesih ihbarının davalıya noter aracılığı ile tebliğ edildiğini, davalının hak edişlerinin hesap edilmesi ve davalıya ödenmesi amaçlı yapılan görüşmelerden davalının 8.000.000,00 TL talep etmesi nedeniyle sonuç alınamadığını, davalının acze düşmesi nedeniyle kendi payına düşen kat irtifaklı bağımsız bölümleri bankalara ipotek ederek kredi aldığını ve diğer bağımsız bölmümleri de 37 adedini diğer davalı …’e, 17 adadini ise davalı …’e temlik ettiğini, ortada bağımsız bölüm yok iken yapılan bu temliklerin davalı yükleniciyi alacaklılardan korumak amacı taşıdığı kanaatinde olduklarını ileri sürerek sözleşmenin haklı nedenle geriye etkili olarak feshedildiğinin tespitine, yüklenici tarafından yapılan imalat değerinin tespitine, yükleniciye verilen arsa paylarının %40 inşaat seviyesi nedeniyle davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile davacı kooperatif adına kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Bu dava dosyası ile birleştirilen davada ise davacı vekili, arsa sahibi olan müvekkilinin, yüklenici olan 1 nolu davalı ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığını, sözleşmeye göre yüklenicinin yapımını yüklendiği yapıları 30 ay içerisinde teslim etmesi gerekirken 2012 yılına gelindiğinde kendisine verilen ek sürelere rağmen hiç imalata başlamadığını, sözleşmenin feshi ihbarının 08/05/2012 tarihinde noter vasıtasıyla yükleniciye yapıldığını, fesihten sonra yüklenici ile yapılan görüşmelerde bir anlaşmanın olmadığını, yüklenicinin düştüğü mali acz sebebiyle kat irtifak tapulu bağımsız bölümlerden 37 adedini birleştirme talep ettikleri Bakırköy …’ncü Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. esas sayılı dosyasındaki davalılara temlik ettiğini, bu nedenlerle ihtiyati tedbir talepli dava açtıklarını ve bu mahkemece ihtiyati tedbir kararı verildiğini, birleştirilmesi talep edilen dosyanın açılmasından sonra yüklenici ile bazı konularda anlaşma sağlandığını, ancak birleştirme talep edilen dosyaya celp edilen tapu kayıtları incelendiğinde 32 no’lu bağımsız bölümün davalı …uhdesinde olduğunu, 85 ilâ 95 nolu bağımsız bölümlerin davalı …’e ait olduğunun öğrenildiğini, 85 ilâ 93 nolu bağımsız bölümlerin tapu kaydı üzerinde de Bakırköy …’nci İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile haciz alacaklısı 4 no’lu davalı lehine haciz şerhinin mevcut olduğunu, ilk davaya dahil edilmeyen malikler ile haciz alacaklılarının dahili dava edilmeleri gerektiğini, bu nedenlerle, iş bu dava ile Bakırköy …’ncü Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasının birleştirilmesine karar verilmesini, ilk dosyada verilen tedbir kararı kapsamında olmayan 30 ve 32 nolu bağımsız bölümler yönünden de mevcut tedbirin kapsamının genişletilmesini, Küçükçekmeçe, Halkalı, … Ada, … parsel sayılı kat irtifaklı taşınmazın 30, 32 ve 85 ilâ 95 ile 98 ilâ 123 nolu bağımsız bölümlerin malikleri adına olan tapu kayıtlarının iptali ile taşınmazlar üzerinde yer alan diğer davalılar tarafından konulmuş haciz şerhlerinin kaldırılması suretiyle davacı kooperatif adına kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Buna karşılık davalı … vekili, davanın zamanaşımına uğradığından zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, davacının dayandığı belgelerinin kendilerine tebliğ edilmediğini, sonradan ibraz edecekleri belgelerin savunmanın genişletilmesi kapsamında değerlendirileceğini, davacının dava dilekçesinde belirttiği vakıaları ve sebepleri genişletilmesine muvafakat etmediklerini, müvekkilinin 12/01/2012 tarihli protokol ile 19/01/2012 tarihinde bir takım bağımsız bölümleri iktisap ettiğini, yükümlendiği bedelleri ise ödediğini, davacının kendi kusuru ile zarara uğramış olabileceği, müvekkilinin iyi niyetli bulunduğu ve TMK 1023m. gereğince haklarının korunması gerektiğini savunarak ihtiyati tedbirin kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesi istediği, aynı zamanda açtığı karşı dava ile de davacı- karşı davalının müvekkilini kusuruyla zarara uğrattığını, bu zararı tüm ferileri ile tazmin ile yükümlü bulunduğunu ileri sürerek karşı davanın kabulüne karar verilmesin istemiş, ancak dava değeri bildirmediği ve talebinin de açık olmadığı, bilahare dava değerini 5.000,00 TL olarak açıklamış ve harç yatırmıştır.
Davalı … vekili, davanın zamanaşımına uğradığından zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, davacının dava dilekçesinde bildirdiği harca esas değerin düşük olup ikmali gerektiğini, davacının iddialarının ciddi olmadığını, iddialarını ispatlayacak somut deliller sunmadığını, müvekkilinin taşınmazları K.G.Kurulunun kararı ile sözleşmeyi fesh ettiği tarihten önce edindiğini, davacının iyi niyeti konusunda çok büyük şaibe bulunduğunu, davacının eylemleri ile sahip olduğu imkanları kullanmayarak hem müvekkilini, hem de kooperatif üyelerini zarara uğrattığını, davacının kendi beyanları ile çeliştiğini, davacı ile davalı … arasındaki ilişkilerin iyiniyet içinde değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığını savunarak davanın reddini dilediği, aynı zamanda açtığı karşı dava ile de davacı- karşı davalının müvekkilini kusuruyla zarara uğrattığını, bu zararı tüm ferileri ile tazmin ile yükümlü bulunduğunu ileri sürerek karşı davanın kabulüne karar verilmesini istemiş, talebinin açık olmadığı, dava değerini 5.000,00 TL olarak açıklamış ve harç yatırmıştır.
Davalı …LTD. ŞTİ. Vekili, müvekkilinin …’ye faturalı mal sattığını, bedeli için müvekkiline davalı … …şirketi tarafından … Makine tarafından ciro edilen çekin verildiğini, çekin karşılıksız çıkması üzerine ihtiyati haciz kararı alınıp davalılara ait taşınmazlar ve mal varlıklarına haciz konulduğunu, hacizlerin gerçek alacakları için konulduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin dava konusu taşınmaz maliklerinden bulunmadığını, davacının müvekkili hakkında dava açmasında hukuki yararı bulunmadığını, davanın bu sebeple ve husumetten reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin alacaklarının mahkeme kararlarına dayanan alacaklar olup borçlu …. şirketinin mallarına haciz koydurduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Asıl dava yönünden dava sözleşmenin haklı nedenle geriye etkili olarak feshi, davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali, birleşen dava ise tapu iptali ve haciz şerhinin kaldırılması isteğine ilişkindir.
Asıl ve Birleşen dava … tarafından açılmıştır. Asıl ve birleşen davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra açılmıştır. Mahkememizin iş bu davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekmiştir.
Bilindiği üzere, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde ticari davalar tanımlanmış ve sayılmıştır. Bu maddeye göre “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları”, “ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri” ve “tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a), (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerinde sayılan davalar ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için ya tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması; ya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması ya da açılan davanın maddede 6 bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunun’un 1. maddesinde kooperatifler “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar” olarak tarif edilmiştir. Maddede kooperatifin ortaklık (şirket) olduğu belirtilmiş ise de, bu ortaklığın “ticari nitelikte bir ortaklık” olduğu yönünde bir açıklama ve belirleme yapılmamıştır.
Maddedeki tariften anlaşılacağı üzere kooperatiflerde amaç, diğer ticaret şirketlerinden farklı olarak kazanç elde etmek ve bunu ortakları arasında paylaşmak olmayıp, ortakların ekonomik menfaatlerini, özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak ve gidermektir. Kooperatifler, kâr zarar amacından ziyade sosyal yönü ağır basan ortaklıklardır. Bu tanıma göre kooperatiflerin tacir kabul edilmesi ve tacir sıfatının sonuçlarıyla sorumlu tutulması mümkün değildir.
6102 sayılı TTK’nın 124/1. maddesinde “kooperatifler” ticaret şirketleri arasında sayılmış ise de, aynı maddenin 2. bendinde kooperatifler “şahıs şirketleri” ve “sermaye şirketleri” arasında gösterilmemiştir. TTK’nın 124. maddesinin 1 ve 2. bentleri ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde kooperatiflerin “ticaret şirketi” olmadığı, sosyal niteliği ağır basan kendine özgü bir ortaklık olduğu anlaşılmaktadır. Benzer hükümler, 6762 sayılı eski TTK’da da bulunmasına rağmen (md 18, 136), Yargıtay’ın kararlılık kazanan uygulamasında kooperatifler tacir olarak kabul edilmemiştir.
Davacı kooperatif olup tacir niteliği taşımadığından, dava konusu da kanunda özel olarak düzenlenen hallere girmediğinden, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesi hükmünce davayı ticari dava saymak ve asliye ticaret mahkemesini görevli kabul etmek mümkün değildir.
Görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olduğundan ve göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan; taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemelerce resen dikkate alınması gerekir. (Bkz. YARGITAY 15. Hukuk Dairesinin 30/11/2017 gün ve 2017/1364 E-4233 K sayılı Kararı)
Hal böyle olunca somut asıl ve birleşen davaların davacısı kooperatif olup, tacir niteliğini taşımadığından, dava konusu da kanunda özel olarak düzenlenen hallere girmediğinden, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesi hükmünce davayı ticari dava saymak ve Asliye Ticaret Mahkemesini görevli kabul etmek mümkün olmadığından davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu sonucuna varıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın göreve ilişkin dava şartı eksikliği nedeniyle usulden reddine,
2-HMK 20. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının görevli K.ÇEKMECE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin bilinmesine,
3-Yargılama giderleri ve gider avansı konusunda şimdilik karar verilmesine yer olmadığına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341vd. maddeleri gereğince (5235 sayılı Kanunun 2. maddesi de dikkate alınarak) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere hazır taraf vekillerinin yüzünde oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 14/02/2018 11:31

Başkan …
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Üye …
e-imzalıdır.
Katip …
e-imzalıdır.