Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/684 E. 2018/621 K. 30.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/684
KARAR NO : 2018/621

DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/08/2014
KARAR TARİHİ : 30/05/2018
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/06/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, İsveç ülkesi merkezli faaliyet göstermekte olan müvekkil şirketin davalı şirket ile 18.01.2010 tarihinde distribütörlük sözleşmesi imzaladığını, işbu sözleşmeye davalı şirketin … ve … markalı ürünlerinin İsveç, Danimarka, Norveç ve Finlandiya bölgesindeki satışı için (bakım ve servis hizmetlerinde de yetkili olmak üzere) müvekkil şirketi münhasır distribütörü olarak atadığını, davacı şirketin anlaşma koşullarına göre hareket ettiğini ve ürünlerin satışını arttırdığını, davalının sebepsiz ve bildirimsiz olarak mal satışını durdurduğunu, müvekkili zarara uğrattığını, sözleşmeye göre ürün tedarikinin davalının asli edim borcu olduğunu, davalının bu borcuna aykırı hareket ederek, müvekkili iş yapamaz konuma getirdiğini, zarara uğrattığını, ayrıca davalı ürünlerinden en çok satılan model olan … modelinin karbon filamentindeki hata nedeniyle müvekkil şirketin müşterisine ya yeni ürün verdiğim ya da para iadesi yapüğı bu nedenle büyük zarara uğradığını, müvekkil şirketin 2014 yılı sonuna kadar kaybedeceği satış rakamı ortalama olarak toplam 529.662 Euro olduğunu, bunu ortalama %40’ının kar olduğunu, ortalama olarak müvekkil şirketin 211.000 Euro kar kaybma uğradığını, müvekkil şirketin pazarda yıllar içinde oluşturduğu güvenin davalmm beklenmedik davranışıyla alt üst olduğunu, müvekkil şirketin menfaatlerinin zarar gördüğünü, bu itibar kaybmm telafi edilmesinin mümkün olmadığı gibi müvekkil şirketin yıkımına neden olduğunu, bu sebeplerle müvekkil şirket lehine 100.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini, işbu yargılama sürecinde davalının malvarlığını 3. Kişilere devretme ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğunu, dava konusu uyuşmazlığın para alacağına ilişlin olduğu için ÎİK 257. Md uyarınca ihtiyati haciz talep etme gereği doğduğunu belirterek, öncelikle davalı şirketin banka hesaplarına ve taşınmaz mallarına ihtiyati tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini, davalı şirketin sözleşmeye aykırı davranışı sebebiyle müvekkil şirketin uğradığı maddi zararın fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000 TL’sinin davalıdan tahsili ile müvekkil şirket lehine 150.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Bilahare davasını ıslah ederek istediği maddi tazminatı 677.327,69 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı cevap dilekçesi vermemiştir.
Dava, sözleşmenin haksız feshinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.
Tarafların iddia ve savunmaları, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgeler, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere;
Taraflar arasında 18/01/2010 tarihinde distribütörlük sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmeye göre davacının davalı tarafından üretilen ürünlerin pazarlama ve satılması hususunda tarafların bir takım yükümlülükler üstlendiği anlaşılmaktadır. İş bu sözleşmenin 25.6. maddesine göre sözleşmenin bitim süresi 30/04/2011 tarihi olup, aynı madde hükümlerine göre iki yıl süre ile uzatılması söz konusudur. Nitekim taraflar arasındaki sözleşme 2013 yılına kadar uzatılarak sürdürülmüştür. Sözleşme süresinin bitiminden sonra davalının davacıya sipariş ettiği ürünleri göndermemesi üzerine davacı şirketin ihtarname gönderdiği, davalının ihtara cevap vermediği gibi ürün de göndermemesi üzerine davacının iş bu davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki sözleşmenin süresi 2013 yılı Nisan ayında bitmiştir. Dolayısı ile bu süreden sonra davalıyı bu sözleşme ile bağlı tutmak veya bağlı saymak hukuken mümkün değildir.
Davacı, taraflar arasındaki sözleşmenin süresinin bitmesine rağmen davalının sözleşmenin devam edeceği yönünde kendisine güven verdiği ve verdiği siparişlerin karşılanacağı yönünde kendisinde haklı bir güven oluşturduğunu ve bu güvenin boşa çıkmasından dolayı zarara uğradığını ileri sürmüş ise de davacı bir Avrupa şirketi olup, basiretli bir tacir gibi hareket etmek zorunda olduğunu bilecek durumdadır. Nitekim bu husustaki ilişkisini basiretli bir tacir gibi davranarak yazılı sözleşme haline getirmiştir. Sözleşmenin süresinin de 1 + 2 yıl olduğunu bilmektedir. Sözleşme süresinin bittiği tarihi dikkate alarak sözleşmenin süresinin uzatılıp uzatılmayacağı hususunda görüşmeler yaparak bu görüşmelere göre hareket etmek durumundadır. Davacı davalının sözleşmenin devam edeceği yönünde kendisine güven verdiği ve verdiği siparişlerin karşılanacağı yönünde kendisinde haklı bir güven oluşturduğunu iddia etmiş ise de bu yönde ikna edici deliller ortaya koymuş değildir. Taraflar arasındaki sözleşmesel yükümlülüklerin süresi ve boyutu dikkate alındığında bu ilişkilerin sözleşmenin bitmesinden bir süre daha devam etmesi hayatın olağan akışına uygundur ve bu hususlar davacıya siparişlerinin karşılanacağı yönünde kendisinde haklı bir güven oluşturmasına tek başına yeterli kabul edilmez. Dolayısı ile davacının davacının kendi müşterileriyle yaptığı sözleşmede kararlaştırdığı cezai şart miktarını ve ürünleri tedarik için oluşturduğu servis, depo vs giderlerini zarar olarak ve yoksun kaldığı kar miktarını davalıdan talep hakkı bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Yine davacı ürün iadesi nedeniyle zarara uğradığını ileri sürmüş ise de bu hususta yeterli ve inandırıcı deliller sunmadığından bu talebi de yerinde görülmemiştir. Diğer yandan davacı vekili manevi tazminat talebinde de bulunmuş ise de eldeki davada manevi tazminat koşullarının gerçekleşmediği sonucuna varılarak bu talebin de reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Hal böyle olunca, tarafların iddia ve savunmalarına, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgelere, taraflar arasındaki sözleşmenin süresinin dolmuş bulunmasına ve sözleşme süresinin dolması ile davalının yükümlüklerinin sona ermiş bulunmasına, taraflar arasındaki sözleşmesel yükümlülüklerin süresi ve boyutu dikkate alındığında bu ilişkilerin sözleşmenin bitmesinden bir süre daha devam etmesinin hayatın olağan akışına uygun bulunmasına, bu hususların davacıda sözleşmenin devam edeceği yönünde haklı bir güven oluşturduğunun kabul edilmesinin mümkün bulunmamasına ve tüm dosya kapsamına göre davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın reddine,
2- Alınması gereken 35,90 TL karar harcının 3.415,50 TL peşin harç, 10.713,21 TL ıslah harcından mahsubu ile bakiyesinin talebi halinde davacıya iadesine,
3-Yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap edilen 47.043,15 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341vd. maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere hazır taraf vekillerinin yüzünde verilen karar açıkça okunup anlatıldı.30/05/2018 10:59

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …