Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/975 E. 2022/1105 K. 08.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/975 Esas
KARAR NO : 2022/1105

DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ : 03/11/2022
KARAR TARİHİ : 08/11/2022
K.YAZIM TARİHİ : 23/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; sigortalı … A.Ş. ile sigorta poliçesi düzenlendiğini, ilgili firmanın muhtelif bankalar ile anlaşma yaparak banka şubelerinde eksper görevlendirdiğini, bankaların kendi müşterilerinin bankaya getirdikleri hurda altınların eksperler tarafından değer biçilmek suretiyle toplanıldığını, toplanan altınların müşteri hesabına kaydedildiğini, toplanan altınların mühürlü paketler halinde güvenlik ve taşıma firmasına teslim edildiğini, loommis isimli güvenlik firmasının topladığı malları …. tesislerine mühürlü olarak teslim ettiğini, hurda altınlarının külçe altına çevrildiğini, davalı …. ‘un …. şubesinde görevlendirdiği eksper olduğunu, kendi adına işlem yaparak 1.700-gram has altını kendi hesabına aktardığını, oluşan zararın davacı tarafça karşılandığını, diğer davalıların da ilgili şubede sorumlu çalışanlar olduğunu, beyanla, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmasi kaydıyla rücuen tazminat alacakları olan 360.000-TL’nin hasarın tazmin tarihi olan 30/07/2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu beyanla, müvekkili bakımından haksız, usulsüz ve hukuka aykırı şekilde ikame edilen davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, Adana Mahkemelerinin yetkili olduğunu, dava dilekçesinde izah edilen olay çalışmış olduğu … A.Ş. nezdindeki görev ve sorumluluklarıyla herhangi ilgisinin olmadığını, tarafına izah edilen bir kusurun olmadığını, bahsi geçen teslimatı yaptığını ve hangi koşullarda teslim edildiğini bilmediğini, o tarihte olmadığı için tutulan tutanağın nasıl ve kimlerce doldurulduğu konusunda bilgisinin olmadığını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, Adana Mahkemelerinin yetkili olduğunu, malların teslimatını kendisinin yapmadığını iddiaları kabul etmenin imkansız olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, TTK.m.1472’ye dayalı rücuen tazminat talebine ilişkindir.
Huzurda görülen davada Bakırköy … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …. E., … K. sayılı ilamı ile iş mahkemelerinin görevli olduğu kanaati ile görevsizlik kararı verilerek dava dosyası iş mahkemesine gönderilmiştir. Bakırköy … İş Mahkemesi’nin … E., …K. sayılı ilamı ile de ticaret mahkemelerinin görevli olduğu kanaati ile dava dosyası mahkememize gönderilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5. maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
TTK.m.1472 hükmü; “(1) Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir. (2) Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur.” şeklindedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.3.1944 tarih ve 37 E. – 9 K. Ve 3.7.1944 tarihli kararında bu husus “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır.
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı … tarafından dava dışı sigortalısının çalışanları olan davalıların kendi adlarına işlem yaparak 1.700 gr has altını kendi hesaplarına aktardığı iddiası ile sigortalısına ödenen bedelin rücuen tazmini istemli olarak huzurda görülen dava açılmıştır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurul Kararı’nda da belirtildiği üzere sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmadığından bu davaların mutlak ticari davalardan kabul edilmesi mümkün değildir. Halefiyet ilkesi gereğince sigortacı tarafından açılacak davanın sigortalının açacağı görevli mahkemede açılması gerekir. İş Mahkemesi tarafından davacı ile davalılar arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmadığından görevsizlik kararı verilmiş ise de halefiyet ilkesi uyarınca sigortacının, sigortalının açacağı görevli mahkemede davanın açılmasının gerekmesi ve sigortalı ile davalılar arasında işçi-işveren ilişkisi bulunması nedenleri ile 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca davacının sigortalısına ödediği bedelin rücuen tazminine yönelik uyuşmazlığın İş Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmekte olduğundan, kamu düzeninden sayılan mahkemenin görevli olmasının HMK’nın 114/1-c maddesinde dava şartı olarak düzenlenmiş olması ve taraflarca ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği dikkate alınmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle, HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE, uyuşmazlığın çözümünde Bakırköy … İş Mahkemesi’nin görevli olduğuna,
2- 6100 Sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
3- HMK’nın 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Bakırköy … İş Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Bakırköy Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4- Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra talepte bulunulmaması nedeniyle davaya görevli mahkemede devam edilmemesi durumunda yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’nın 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARINA,
5- Yargılama gideri ve harçların görevli mahkeme tarafından nihai karar ile birlikte değerlendirilmesine,
Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere; mahkememizce verilen görevsizlik kararının istinaf edilmeden kesinleşmesi halinde yargı yerinin belirlenmesi amacıyla dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine davacı vekili ve davalı asillerin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/11/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır