Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/927 Esas
KARAR NO : 2022/1037
DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 20/10/2022
KARAR TARİHİ : 24/10/2022
K. YAZIM TARİHİ : 11/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’nin 21.09.2020 tarihinde … ve … adına iki ortaklı olarak 200.000,00 TL sermayeli limited şirketi olarak Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde tescil edilmiş olduğu, …’nin bu şirketin Genel Müdürü olduğu, …’nin genel müdürlük görevi süresinde şirket gelirlerini kendi zimmetine aktararak sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı ve şirketten hizmet talep eden müşterileri dolandırarak kayıplara karıştığını, dolayısıyla mevcut müşteriler nezdinde şirketin itibarı zedelenmiş ve gelmesi muhtemel müşteri potansiyellerini yerle bir ettiğini, diğer ortak müvekkil …, şirketin zararlarını maddi durumunun el verdiği şekilde gidermeye çalışsa da şirket adına yapılan şikayetlerden dolayı …’nin kayıplara karışması dolayısıyla çok kez mağdur olduğunu, genel müdür …’nin yokluğu, sadakatsiz davranışları, hileli yollarla şirket menfaatine aykırı davranması ve maddi zararlara yol açması gibi haklı sebeplerin varlığı dolayısıyla kişiyi ortaklıktan çıkarmak için iş bu davayı açma zorunluluğunun hasıl olduğunu, şirket menfaatine ciddi zararlar vermiş, bütün şirket gelirini kendi zimmetine geçirerek güveni kötüye kullanmış olan ve şirketin itibarını zedelemeye devam eden genel müdürlük vasfına haiz …’nin davalı şirket ortaklığından ivedi olarak çıkarılmasını, söz konusu şirketin devamı için tüm sermayesinin müvekkil … adına tescil edilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Huzurda görülen dava, haklı nedenlerle ortaklıktan çıkarılma istemine ilişkindir.
Taraf sıfatı (husumet), maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir. Bu nedenle, taraf ehliyeti usûli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. (HMK md. 51) Fiil ehliyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usûl işlemlerini yapabilir. Reşit olan ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine sahiptir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif taraf sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re’sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet sıfatının) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet sıfatı yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davalı veya davacı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı veya davacı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’i de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-d maddesinde düzenlendiği üzere dava ve taraf ehliyeti dava şartlarındandır. Ancak, taraf sıfatı dava şartlarından değildir. Buna karşılık, taraf sıfatı, dava şartı gibi, davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için, varlığı ya da yokluğu hakim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinde gözetilen ve taraflarca noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülen nitelikte olmasıdır.
Bilindiği üzere husumet, bir başka deyişle taraf sıfatı, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumet, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyorsa o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı sıfatının olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının en önemli özelliği, def’i değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve taraflarca ileri sürülmemiş olsa bile mahkemece re’sen ele alınabilmesidir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 640. maddesine göre;
“Şirket sözleşmesinde, bir ortağın genel kurul kararı ile şirketten çıkarılabileceği sebepler öngörülebilir.
Çıkarma kararına karşı ortak, kararın noter aracılığıyla kendisine bildirilmesinden itibaren üç ay içinde iptal davası açabilir.
Şirketin istemi üzerine ortağın mahkeme kararıyla haklı sebebe dayanılarak şirketten çıkarılması hâli saklıdır.”
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; bir ortağın şirketten çıkarılması için mahkemeden istemde bulunulma yetkisi, Türk Ticaret Kanunu’nun 616. maddesinin birinci fıkrasında genel kurulun devredilemez yetkileri arasında düzenlenmiştir. Yine aynı kanunun 640. maddesinin üçüncü fıkrasında ise ortağın mahkeme kararıyla haklı sebebe dayanılarak şirketten çıkarılmasını isteme hakkının şirkete ait olduğu düzenlenmiştir. Huzurda görülen dava ise şirket ortağı tarafından şirket aleyhine açılmış olup davacının huzurda görülen dava bakımından aktif husumet ehliyeti bulunmadığından açılan davanın aktif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL peşin harcın karar ve ilam harcına mahsubuna, başkaca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya İADESİNE,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi. 24/10/2022
Katip …
☪e-imzalıdır.☪
Hakim …
☪e-imzalıdır.☪