Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/892 E. 2023/159 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/892
KARAR NO : 2023/159

DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ : 10/10/2022
KARAR TARİHİ : 16/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA;
Davacı vekili Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 10/10/2022 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ; Müvekkili şirkete ….. numaralı ….Poliçesi ile 01/07/2020 – 01/07/2021 tarihleri arasında sigortalı bulunan dava dışı … İlaçları …Şubesinin davalı … A.Ş.’nin dava dışı …. Gayrimenkul A.Ş.’den kiralayarak depolama ve lojistik hizmeti vermekte olduğu …. Mahallesi … Sokak No :2 Esenyurt / İstanbul adresinde bulunan depoda 08/08/2020 tarihinde davalı şirket çalışanları tarafından yapılan sayım işlemi sırasında forfklifle kaldırılan sayım sepetinin dikkatsizlik sonucu yangın söndürme spinklerine çarparak kırması sonucunda spinkler sisteminden depoya akan sudan dolayı sigortalıya ait ilaç emtialarının hasara uğradığını, davaya konu olay nedeni ile sigortalı ilaç emtialarında meydana gelen maddi hasarın sigorta poliçesinden karşılanması için sigortalı tarafından yapılan ihbar üzerine müvekkili şirket nezdinde açılan 15789528 numaralı hasar dosyasından sigorta eksperinden kesin rapor alındığını, müvekkili sigorta şirketinin davaya konu olay nedeni ile 08/02/2021 tarihinde dava dışı sigortalısına 441.755,01 USD sigorta tazminatı ödediğini, müvekkilinin yaptığı ödeme nedeni ile TTK 1472 maddesi gereğince sigortalısının haklarına halef olup TBK 183 vd. Maddeleri uyarınca alacağını temlik aldığından 441.755,01 USD alacak için zarar sorumlularına rücu etme hakkına sahip olduğunu, davaya konu olay nedeni ile müvekkili şirket tarafından gönderilen rücu ihtarının sonuçsuz kaldığını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydı ile, 441.755,00 USD sigorta tazminatının ödeme tarihi olan 08/02/2021 tarihinden işleyecek TCMB’nin devlet bankalarınca USD cinsine uygulanan en yüksek faiz oranında faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili mahkememize sunmuş olduğu 17/11/2022 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle ; Davanın yetkisiz mahkemede açılmış olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının sigortalısının ilaç emtialarının kutulanması ve paketlenmesinden kaynaklanan müterafik kusurunun olup olmadığının araştırılmasını, her halükarda sözleşme kapsamında müvekkilinin sorumluluğunun 545.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, müvekkilinin kar kaybı, satış kaybı, pazar kaybı, saygınlık kaybı, prestij kaybı veya netice itibariyle ortaya çıkan dolaylı zararlardan sorumluluğunun bulunmadığını ve sözleşme bedelinin Türk lirası üzerinden belirlenmiş olması nedeniyle USD cinsinden faiz talebinin kabul edilemeyeceğinin tespitini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava, iş yeri sigorta poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacı sigortacının ödediği bedelin, zarardan sorumlu olduğu iddia olunan davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK hükümlerine göre: Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir (HMK 19/1). Yetkinin kesin olmadığı davalarda yetki itirazı cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi halde dinlenemez (HMK 117/1). Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir (HMK 19/4). Yetki itirazından vazgeçilmiş ise yetki itirazı bulunmadığı kabul edilerek değerlendirme yapılmalıdır.
Yetki sözleşmesini düzenleyen HMK’nın 17. maddesinde “tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır” düzenlemesine yer verilmiştir. Taraflarca aksi kararlaştırılabilen bir hususun kamu düzenine ilişkin olduğundan söz edilemez. Kamu düzenine ilişkin olmadığı için buradaki yetki, HMK 114/1-ç maddede düzenlenen dava şartı niteliğinde kesin yetki değildir. Taraflar aralarındaki sözleşmeyi her zaman değiştirebilir ve bazı hükümlerini de ortadan kaldırabilirler. Dava yetki sözleşmesinde belirtilenden başka yerde açılmış ve süresinde yetki itirazında bulunulmamış ise artık önceki yetki sözleşmesini ortadan kaldıran yeni bir yetki sözleşmesi kurulduğu ve dava açılan mahkemenin yetkili hale geldiğinin kabulü gerekir. HMK 17. madde açıkça tarafların iradesine önem verirken yetki sözleşmesindeki mahkemenin kesin yetkili olduğu ve bu yetkisinin taraflarca ortadan kaldırılamayacağı şeklinde bir sonuca ulaşılması da mümkün değildir. Anlatılanların sonucu olarak sözleşmedeki mahkemenin münhasır yetkisi davalının yetki itirazında bulunulması halinde mahkemece dikkate alınması gereklidir.
Dosya içerisinde bulunan ve davacının sigortalısı ile davalı arasında imzalanan sözleşmenin incelenmesinde, 16.18 Maddesinde “İstanbul Merkez Mahkemeleri,iş bu sözleşmeden kaynaklanabilecek bilimum tazminat talepleri veya ihtilafları çözmek için münhasır kaza hakkına sahiptir olacaktır.” şeklinde yetki sözleşmesi yapıldığı, 6100 sayılı HMK’nin 17. maddesinde tacirler ve kamu tüzel kişilerinin aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşme ile yetkili kılabilecekleri, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça davanın sadece sözleşme ile belirlenen bu mahkemelerde açılabileceği yönünde düzenleme bulunduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanında yetki sözleşmesi ancak kesin yetki bulunmayan ve tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olmaları halinde geçerli olarak yapılabilir.
TTK nun 1472-(1)maddesi; “Sigortacının ,sigorta tazminatını ödediğinde ,hukuken sigortalının yerine geçer.Sigortalının ,gerçekleşen zarardan dolayı sorumlululara karşı dava hakkı var ise bu hak ,tazmin ettiği bedel kadar ,sigortacıya intikal eder.Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmış ise ,sigortacı mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin ,halefiyet kuralı uyarınca ,sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek ,dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.”şeklindedir. Halef olma (halefiyet ) bir kişinin hukuken diğerinin yerine geçmesi anlamına gelir.
Davacının rücu istemini davalı ile sigortalısı arasındaki sözleşmeye dayandırdığı ,kanuni halefiyet gereği davacı sigorta şirketinin sigortalının yaptığı yetki sözleşmesi ile bağlı olduğu ; davacı vekilinin sözleşmenin süresinin dolduğuna ilişkin itirazının sözleşmenin fiilen uygulanmakla belirsiz süreli hale geldiği gözönüne alındığında yerinde olmadığı,tacirler arasında imzalanan ve HMK 17 gereği geçerli bulunan sözleşmede , ihtilaflarda çözüm yerinin İstanbul Mahkemeleri olduğunun belirlendiği, davalının yetki itirazının süresinde ve usulüne uygun olduğu anlaşılmış olup tacir olan davalı ve davacının sigortalısı arasında yapılan sözleşmedeki düzenleme dikkate alındığında, İstanbul Mahkemelerinin yetkisi münhasır yetki olup, bu nedenle davanın İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden mahkememizin yetkisizliğine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının açtığı davada; yetkili ve görevli mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olması nedeni ile mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE,
2-Yetkisizlik nedeni ile dava dilekçesinin REDDİNE,
3-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin yetkisizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
4-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere İstanbul Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 16/02/2023

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”