Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/73 E. 2022/54 K. 24.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/73
KARAR NO : 2022/54

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 21/01/2022
KARAR TARİHİ : 24/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı , Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne vermiş olduğu 21/01/2022 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ; davacının pay sahibi olduğu … Sanayi Ticaret Yatçılık ve Turizm İşletmeleri Anonim Şirketi, …. Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ve …. Turizm Organizasyon ve Kiralama Hizmetleri Anonim Şirketleri hem aile şirketi hem de şirketler topluluğu olduğunu, davac hissedarı olduğu anılan şirketler arasında …’ın her üç şirket üzerindeki fiili Hakim ortak olup Yönetim kurulu başkanlığını yaptığını, … hâkimiyeti nedeniyle ”Fiili Şirketler Topluluğu” ilişkisi mevcut olduğunu, bunun yanında TTK m. 195/5, TTK 199 kapsamında … “gerçek kişi teşebbüs” ve bu teşebbüse bağlı 3 adet ticaret şirketi var olduğundan hukuki bir şirketler topluluğu ilişkisi de uzun zamandarı bu yana hakim hissedar olarak devam ettiğini, bahsi geçen grup/aile şirketleri arasında yapılan birçok alım-satım, personel ilişkileri, örtülü-açık fon ve kazanç aktarımları -bunlardan doğan hukuki ve cezai sorumluluk bir kenara bırakılmak koşulu ile- gibi yapılan bu tarz işlemler de şirketler topluluğu uygulamalarına açıkça karine teşkil ettiğini, bu işlemlerin şirketler topluluğu kapsamında yapılmamış veya topluluk olmadığı iddia edilmiş ise de bu durumda diğer iki şirketin tüzel kişilik perdesinin arkasına saklanma olgusu ortaya çıktığını, bu durumun tüzel kişiliğin kötüye kullanılması olarak nitelendirildiğini, Genel Kurul Tutanaklarında belirtildiği üzere anılan şirketlerin Yönetim Kurulu başkanı tarafından yapıları kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırı yanıltıcı bilgi ve çok sayıda yolsuz ve usulsüz işlem sonucu şirket ve dolayısıyla pay sahipleri ciddi zararlara uğratıldığını, gerek anıları her üç şirket genel kurul toplantılarında ve gerekse toplantılardan önce gönderilen ihtamarneler ile davacıya Gurup Şirketlerin kendi aralarında yaptığı iş ve işlemlerle ilgili Bağlı şirket ve hakim şirket raporu verilmesi istegimize olumsuz cevap verdiğini, eksik evrak ve bilgi ile usüle aykırı genel kurul toplantısının gerçekleştiğini, taraflarına sunulan faaliyet raporların ve finansal raporların eksik ve gerçekleri yarısıtmadığı ve bağlı şirket olmadığı belirtimesine karşın şirketler arası transfer fiyatlandırması, müşteriler, satıcılar, sermaye, kar payı, marka tescili, web domaini, web sayfası ve personel aktarımları benzeri konular mevcut olduğu, bu konularla ilgili hiçbir bilgi, belge ve doküman verilmediğini, bağlılık raporu ve faaliyet raporu, şirket pay sahiplerinin ve alacaklıların bilgilendirmesi amaçları bakımından paralellik gösterdiğini, bu paralelliğin yanında, bu iki raporun kapsam bakımından farklı olduğunu, bununla birlikte, TTK m. 199/3 uyarınca, bağlılık raporunda yer alan bazı bilgilere faaliyet raporunda da yer vermesinin gerektiğini, yönetim kurulu bu bilgilerle ilgili davacının bilgi istemesine karşın cevap verilmediğini, gizlendiğini, gerek anılan her üç şirket genel kurul toplantılarında ve gerekse toplantılardan gönderilen ihtamameler ile davacıya grup şirketlerin kendi aralarında yaptığı iş ve işlemlerle ilgili konsolide finansal tablo ve aralarında gerçekleşen Transfer fiyatları delayları detayları, Sermaye aktarımı, Ticari mal alımı ve satımı aktarımı ve diğer önemli konularla ilgili geçerti bilgi ve belge verilmeden 26/10/2021 tarihinde Genel kurul toplantısı yapıldığını, yapılan genel kurul toplantısının iptali ve hataların düzeltilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava, 26/10/2021 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarını düzenleyen 114/1-d maddesindeki dava ehliyeti, fiil ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şeklidir. Fiil ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptir. Aynı Kanun’un 114/1-e maddesindeki dava takip yetkisi, davada taraf olan kişinin o davayı kendi adına yürütebilme ve talep sonucu hakkında kendi adına hüküm alabilme yetkisidir (HMK md. 53). Sözü edilen kurum, şeklî taraf kuramının kabulünün sonucu olarak ortaya çıkmış ve sözü edilen kuramı tamamlamak amacıyla geliştirilmiştir. Davayı takip yetkisi, maddi hukuktaki tasarruf yetkisinin usul hukundaki karşılığını oluşturur. Ayrıca, bu kavram, davada taraf olmadığı hâlde kanun gereği taraf gibi davranmakla görevli kılınmış olanların hukukî konumlarının açıklanmasında başvurulan bir kavram konumundadır. Kural olarak taraf ehliyeti ve dava ehliyeti bulunan kişinin dava takip yetkisi vardır. Ancak bazı istisnai durumlarda davada taraf olarak gösterilen kişinin taraf ve dava ehliyeti olmasına rağmen dava takip yetkisi olmayabilir. Örn: Hakkında iflas kararı verilen kişinin taraf olduğu hukuki davalarda da istisnai durumlar dışında davayı takip yetkisi iflas idaresine aittir.
Taraf sıfatı (husumet) ise, maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir. Bu nedenle, taraf ehliyeti usûli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. (HMK md. 51) Fiil ehliyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usûl işlemlerini yapabilir. Reşit olan ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine sahiptir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif taraf sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re’sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet sıfatının) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet sıfatı yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davalı veya davacı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı veya davacı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’i de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur.
Somut uyuşmazlıkta davacı,dava dışı şirketin 26/10/2021 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararların iptali istemi ile huzurdaki davayı açmış ise de,davalıların ,dava dışı şirketin temsilcileri olduğu,açılacak genel kurul kararlarının iptali davasında husumetin şirkete yöneltilmesi gerekli olup dava dışı şirketin yöneticilerin bu tür davalarda taraf ehliyetlerinin bulunmadığı anlaşıldığından davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 650,00 TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 24/01/2022

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır