Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/689 E. 2022/1101 K. 08.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/689 Esas
KARAR NO : 2022/1101

DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ : 29/07/2022
KARAR TARİHİ : 08/11/2022
K.YAZIM TARİHİ : 23/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava dışı … ‘in kiracı olarak halı, battaniye, yatak, yorgan yastık vb. eşyaların satışıyla ilgili faaliyet gösterdiği “… Mah. …. Yolu … … D:… …. – …” adresinde bulunan …./…. isimli işyeri, müvekkili sigorta şirketi tarafından 08.05.2014 -08.05.2015 tarihleri arasında sigortalandığını, Müvekkili şirketin sigortalı bulunan işyerinin de bulunduğu 26 katlı betonarme binanın, güvenlik ve gözetiminin … ile … Şti. Arasında 01.07.2014 tarihli Özel Güvenlik Hizmet Sözleşmesi imzalandığını, sözleşme uyarınca sigortalı işyerinin 01.07.2014 tarihinden itibaren güvenlik ve gözetiminin davalı özel güvenlik şirket tarafından sağlanmaya başladığını, Sigortalı işyerinde, 25.08.2014 tarihinde kimliği belirsiz şahıs veya şahıslarca yapılan hırsızlık sonucunda sigortalı işyeri içerisinde bulunan ticari emtianın çalındığını, müvekkilinin dava konusu olay nedeniyle sigortalısına, 09.01.2015 tarihinde 23.500,00.-TL sigorta tazminatı ödediğini, müvekkilinin yapmış olduğu ödeme nedeniyle TTK. md.1472 gereğince sigortalısının haklarına halef olduğundan 23.500,00.-TL alacak için zarar sorumlularına karşı rücu hakkı doğduğunu, müvekkili şirket tarafından ödenen 23.500,00.-TL sigorta tazminatının, dava dışı güvenlik firması olan … Şti.’den rücuen tazmini için Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. Sayılı dosyası ile dava açıldığını, dosyada alınan 12.03.2018 tarihli bilirkişi raporunda dava dışı …. firmasının %50 oranında, davalı … Sitesi Yönetiminin %30 oranında, sigortalı …’in %20 oranında kusurlu olduğuna kanaat getirildiğini, mahkemece bu bilirkişi raporu esas alınarak %50 oranında kusur miktarı uyarınca 11.04.2018 tarih, …. E., … K. Sayılı ilamı ile dava dışı …. firması bakımından davanın kısmen kabulüne karar verildiğini bu nedenle fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile 18.800,00.-TL sigorta rücu tazminatının, ödeme tarihi olan 09.01.2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde bahsi geçen Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan dava da, müvekkilinin taraf gösterilmediği gibi, bu dosyadan alınan bilirkişi raporu da müvekkiline tebliğ edilmediğini, bu nedenle raporu kabul etmediklerini, müvekkili … planında Blok yönetimleri, aidat toplama, kendi işletme projelerini yapma, uygulama, personel alımı, güvenlik iş ve işlemlerinde bağımsız olduğunu, Bu nedenle, yapılan güvenlik sözleşmesinde ve bağımsız bölümlerin aidatladırılmasında da yetki tamamıyla ilgili blok ile ilgili olduğunu, Sigorta şirketinin sigortalısı …. ‘in işyeri ile ilgili bağımsız bölüm aidatlandırma ve aidat tahsil etme yetkisinin de tamamen ilgili bloğa ait olduğunu, müvekkili …. tarafından davacının sigortalısından alınmış herhangi bir aidat olmadığını ve müvekkiline sigortalı tarafından güvenlik alımına ilişkin bir ödemede bulunmadığını, yaşanan hırsızlık olayı ile müvekkili site yönetimi arasında kurulabilecek bir illiyet bağı da olmadığını, bu nedenle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Huzurda görülen dava rücuen tazminat davasıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5. maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
TTK.m.1472 hükmü; “(1) Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir. (2) Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur.” şeklindedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.3.1944 tarih ve 37 E. – 9 K. Ve 3.7.1944 tarihli kararında bu husus “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesine göre;
“(1) Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
(2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.”
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı … tarafından sigortalısı dava dışı … ‘in işyerinde meydana gelen hırsızlık sonucunda sigortalısına ödediği tutarın rücuen tazmini istemli olarak huzurda görülen dava açılmıştır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurul Kararı’nda da belirtildiği üzere sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmadığından bu davaların mutlak ticari davalardan kabul edilmesi mümkün değildir. Halefiyet ilkesi gereğince sigortacı tarafından açılacak davanın sigortalının açacağı görevli mahkemede açılması gerekir. Davalı site yönetimi olup tacir sıfatını haiz değildir. Dava dışı sigortalı ile davalı arasındaki hukuki ilişkinin haksız fiilden doğması, dava dışı sigortalı yerin işyeri olması; davalının tacir olmaması ve haksız fiilden doğan davalarda genel görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olması nedenleri ile davacının sigortalısına ödediği bedelin rücuen tazminine yönelik uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmekte olduğundan, kamu düzeninden sayılan mahkemenin görevli olmasının HMK’nın 114/1-c maddesinde dava şartı olarak düzenlenmiş olması ve taraflarca ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği dikkate alınmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle, HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE, uyuşmazlığın çözümünde Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna,
2-6100 Sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
3-HMK’nın 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Büyükçekmece Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra usulüne uygun talepte bulunulmaması nedeniyle davaya görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’nın 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARINA,
5- Yargılama gideri ve harçların nihai karar ile birlikte değerlendirilmesine,

Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

08/11/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸