Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/601 E. 2022/1082 K. 01.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/601 Esas
KARAR NO : 2022/1082

DAVA : Menfi Tespit (Alım Satım)
DAVA TARİHİ : 29/06/2022
KARAR TARİHİ : 01/11/2022
K.YAZIM TARİHİ : 21/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Alım Satım) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Alacaklı davalı tarafından, müvekkili aleyhine Bakırköy … İcra Dairesi … E.sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine özgü takip başlatıldığını, davalı alacaklı tarafından zamanaşımını kesen ya da durduran herhangi bir icra işlemi yapılmadığını, söz konusu senedin başlangıç tarihi ile takip tarihi arasında, İİK uyarınca kabul edilen zamanaşımı süresinin geçtiğini, TTK’nun 661/1. maddesinin; “Poliçeyi kabul edene karşı açılacak davalar, vadenin geldiği tarihten itibaren 3 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” şeklinde düzenlendiğini, buna göre poliçeyi kabul eden muhataba karşı yapılacak takiplerde zamanaşımı süresinin vadeden itibaren 3 yıl olduğunu, tüm bu sebeplerle müvekkili hakkında başlatılan bu haksız Bakırköy … İcra Dairesi …. E. sayılı icra takibi nedeniyle müvekkilinin davalı alacaklıya borçlu olmadığının tespitini, alacağın %20’si oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Yapılan usulüne uygun tebligata rağmen davalı tarafından davaya cevap verilmemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Huzurda görülen dava menfi tespit ve tespit davasıdır.
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer, fakat davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır; davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukuki ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukuki İlişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukuki ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı HMK m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer. (Kuru-El Kitabı, s.370 ilâ 372)
Menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce (alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunması şartı ile) ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonrada ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.
Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Hakan Pencanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. Hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir. Bonoda zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir. Zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik unsurlar da vardır.
Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir. Yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar.
Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Zira bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle, bir illete bağlı olması gerekmez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel def’i nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespitini içeren davada ispat yükü, kural olarak senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir.
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı vekili tarafından müvekkili hakkında Bakırköy … İcra Dairesi…. E. sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine özgü takip başlatıldığı; icra takibi başlatıldıktan sonra TTK’nın 661/1. maddesinde düzenlenen 3 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu iddia edilerek davacının Bakırköy … İcra Dairesi … E. sayılı icra takibi nedeniyle davalı alacaklıya borçlu olmadığının tespiti talep edilmiştir. İcra dosyası ile Bakırköy … İcra Hukuk Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyası dosyamız arasına celp edilmiştir. Her ne kadar davacı vekili tarafından icra takibinin 3 yıl işlemsiz kalması nedeni ile bononun zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile menfi tespit isteminde bulunulmuş ise de bonodan kaynaklı talep hakkının zamanaşımı nedeniyle ortadan kalkmasının borcun sona ereceği anlamına gelmeyeceğinden davacının zamanaşımı nedeniyle borçlu olmadığına yönelik talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı vekili tarafından dava dilekçesinde zamanaşımı dışında borcun sona ermesini gerektirir başkaca bir iddiasının olmaması nedeni ile dava dilekçesindeki iddialarla bağlı kalınarak borcun esasen sona erip ermediği mahkememizce araştırılmamıştır. Yukarıda açıklanan nedenlerle açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-AÇILAN DAVANIN REDDİNE,
2- Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan ve tahsili gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
3-Suç üstü ödeneğinden karşılanan 97,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5- Sarf olunmayan delil/gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
7- Kendisini vekil ile temsil ettiren ettirmeyen davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca dava değeri karar tarihindeki istinaf sınırı altında kalmakla KESİN olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
01/11/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸