Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/336 E. 2022/384 K. 08.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/336
KARAR NO : 2022/384

DAVA : Öz Sermaye Tespiti
DAVA TARİHİ : 07/04/2022
KARAR TARİHİ : 08/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Öz Sermaye Tespiti davasının dosya üzerinde yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacının Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 07/04/2022 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Şirketin hissedarı olan …’ ın maliki olduğu … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Ada, … Pafta, … Parsel numaralı 1.036,60 m2 arsa niteliğindeki gayrimenkulü şirketin sermaye artışında kullanılmak üzere, şirkete ayni sermaye olarak koyulacağını, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ‘ nun 343. Maddesinin 1. Fıkrasında ” Konulan ayni sermaye ile kuruluş sırasında devralınacak işletmelere ve ayınlara, şirket merkezinin bağlı bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesince atanan bilirkişilerce değer biçilir. Değerleme raporunda, uygulanan değerleme yönteminin somut olayın özellikleri bakımından herkes için adil ve uygun seçil olduğu, sermaye olarak konulan alacakların gerçekliğinin, geçerliğinin ve 342. Maddeye uygunluğunun belirlendiği, tahsil edilebilirlikleri ile tan değerleri, ayni olarak konulan her varlık karşılığında tahsis edilmesi gereken pay miktarı ile Türk Lirası karşılığı, tatmin edici gerekçelerle ve hesap verme ilkesinin icaplarına göre açıklanır. Bu rapora kurucular ve menfaat sahipleri itiraz edebilir. Mahkemenin onaylandığı bilirkişi kararı kesindir. Denildiğini beyan ederek, … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Ada, … Pafta, …. Parsel numaralı 1.036,60 m2 arsa niteliğindeki taşınmazın mahkememizce görevlendirilecek bilirkişiler marifetiyle değer tespitinin yaptırılmasını arz ve talep etmiştir.
Müvekkili şirketin için sermaye artırımına gideceğini, sermaye artırımında müvekkili şirketin yetkilisi …’ ın maliki olduğu taşınmazın kullanılacağını, gerekli işlemlerin yapılabilmesi adına TTK 343 vd. maddeler gereği taşınmazın değerinin tespitinin gerektiğini, TTK 343. maddesine göre konulan ayni sermaye ile kuruluş sırasında devralınacak işletmelere ve ayınlara şirket merkezinin bulunacağı yerdeki asliye ticaret mahkemesince belirlenecek sayıda atanacak bilirkişilerce değer biçildiğini, dosya kapsamında mahkemenin onayladığı bilirkişi raporlarına adına verilen kararın kesin olup mahkeme tarafından onaylanan rapor ticaret sicil müdürlüğü tarafından arandığını, bu kapsamda kanunun açık hükmü gereği mahkemeye müvekkili adına müracaat ettiklerini, müvekkilinin maliki olduğu adet taşınmazın tapu bilgilerinin;
-…. İli, … İlçesi, .. Mahallesi, … Ada, … Pafta, … Parsel numaralı,1.036,60 m2 arsa niteliğindeki gayrimenkul olduğunu,
Mahkemece resen nazara alınacak hususlar ile müvekkilinin maliki olduğu tapu bilgileri mevcut taşınmazların mahkemece görevlendirilecek bilirkişiler marifetiyle değer tespitinin yaptırılmasını müvekkili adına talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava, davacı şirketin öz sermayesinin tespiti istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarını düzenleyen 114/1-d maddesindeki dava ehliyeti, fiil ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şeklidir. Fiil ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptir. Aynı Kanun’un 114/1-e maddesindeki dava takip yetkisi, davada taraf olan kişinin o davayı kendi adına yürütebilme ve talep sonucu hakkında kendi adına hüküm alabilme yetkisidir (HMK md. 53). Sözü edilen kurum, şeklî taraf kuramının kabulünün sonucu olarak ortaya çıkmış ve sözü edilen kuramı tamamlamak amacıyla geliştirilmiştir. Davayı takip yetkisi, maddi hukuktaki tasarruf yetkisinin usul hukundaki karşılığını oluşturur. Ayrıca, bu kavram, davada taraf olmadığı hâlde kanun gereği taraf gibi davranmakla görevli kılınmış olanların hukukî konumlarının açıklanmasında başvurulan bir kavram konumundadır. Kural olarak taraf ehliyeti ve dava ehliyeti bulunan kişinin dava takip yetkisi vardır. Ancak bazı istisnai durumlarda davada taraf olarak gösterilen kişinin taraf ve dava ehliyeti olmasına rağmen dava takip yetkisi olmayabilir. Örn: Hakkında iflas kararı verilen kişinin taraf olduğu hukuki davalarda da istisnai durumlar dışında davayı takip yetkisi iflas idaresine aittir.
Taraf sıfatı (husumet) ise, maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir. Bu nedenle, taraf ehliyeti usûli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. (HMK md. 51) Fiil ehliyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usûl işlemlerini yapabilir. Reşit olan ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine sahiptir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif taraf sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re’sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet sıfatının) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet sıfatı yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davalı veya davacı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı veya davacı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’i de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur.
Somut uyuşmazlıkta davacı şirket,şirket ortağına ait taşınmazın şirkete ayni sermaye olarak konulacağından bahisle huzurdaki davayı açmış ise de,şirkete ayni sermaye olarak konulması için değer tespiti istenilen taşınmazın şirket adına kayıtlı olmadığı,bu nedenle davacının aktif husumetinin bulunmadığı anlaşıldığından davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 285-TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.08/04/2022

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪