Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/191 E. 2022/1042 K. 25.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/191 Esas
KARAR NO : 2022/1042

DAVA : Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/02/2022
KARAR TARİHİ : 25/10/2022
K. YAZIM TARİHİ : 02/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait ,… Mah. … Sokak, … Sitesi … Blok Apt, Bina No:6, Daire No:11 Küçükçekmece/İstanbul adresinde bulunan ve İstanbul İli … İlçesi, … Mah. … Ada, … Pafta, …. parsel , 11 Bağımsız bölüm no ile tapuya kayıtlı taşınmaza ilişkin yenilenen …. Poliçe no ile aracı şirket …. SİGORTA A.Ş.’ye Zorunlu Deprem Sigortası (ZDZ) yaptırıldığını, müvekkiline ait konut … tarihinde Marmara Denizi’nde … İli …. ilçesinin 28,68 km açıklarında meydana gelen … Mw büyüklüğündeki depremde depremde ağır hasar gördüğünü, çevre ve Şehircilik Bakanlığının (Alt Yapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Müdürlüğü) 13/12/2019 tarihli ve …. Sayılı oluruna istinaden anılan deprem sonrasında yapılan afet etkisi belirleme çalışmaları neticesinde AFAD tarafından ağır hasarlı olarak tespit edilen yapılar listesinde yer alan ,… Mah. … Sokak, … Sitesi … Blok Apt, Bina No:6, Daire No:11 Küçükçekmece/İstanbul adresinde bulunan ve İstanbul İli … İlçesii … Ada, … parsel , 11 Bağımsız bölüm no ile tapuya kayıtlı müvekkiline ait taşınmazın bulunduğu bina için 6306 Sayılı Kanunun 6/A maddesi kapsamında riskli yapı tespit işlemi İstanbul Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Müdürlüğünce lisanslandırılmış kuruluşa yaptırılmış ve bina riskli bulunduğunu, …. tarihinde meydana gelen …. Depreminde müvekkile ait taşınmaz ağır hasar görüp 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi hakkında kanun uyarınca yıkılmasına karar verilerek taşınmazın bulunduğu bina 25/06/2021 tarihli Yapı Yıkma İzni alındıktan sonra yıktırıldığını, müvekkiline davalı kurum nezdinde yenilenen …. Poliçe nolu Dask ZDS poliçesi yaptırmış, poliçenin düzenlendiği/yenilendiği tarihte müvekkilin taşınmazında bir hasar olmadığı halde 26/09/2019 tarihinde meydana gelen Silivri merkezli depremde ağır hasar görmüş, hasar bedelinin ödenmesi için davalı kuruma yaptığı başvuru kabul edilmeyerek ödeme yapılmadığını, hasar bedelinin tazmini için arabuluculuğa başvurulmuş ise de anlaşma sağlanamamış olup bu husus Bakırköy Arabuluculuk Bürosunun …. arabuluculuk dosya no, …. Büro Dosya No lu arabuluculuk son tutanağında kayıt altına alındığını, müvekkilinin ZDS sigortalı taşınmazının depremde ağır hasar görüp Kentsel Dönüşüm Mevzuatı çerçevesinde yıktırılması nedeniyle oluşan zararının tazmini gerektiğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak ve sonradan arttırılmak kaydıyla müvekkilinin gerçek zararının tespiti ile şimdilik 40.000,00 TL hasar bedelinin 26.09.2019 hasar tarihinden itibaren işleyen yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacı müvekkile verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) 587 sayılı Zorunlu Deprem Sigortasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile kurulmuş ve 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu kapsamında faaliyetlerine devam eden kamu tüzel kişiliğini haiz bir kurum olduğunu, DASK, önemli bir sosyal işlevi olan, kâr etme amacı bulunmayan, deprem ve diğer doğal afetlerin devlete getirdiği mali yükü önemli ölçüde azaltacak olan ve esas gelirlerini sigorta primleri ile bunlardan elde edilen mali gelirlerin oluşturduğu bir kurum olduğunu, kendine ait bir teşkilatı bulunmayan DASK’ın yönetim kurulu dışında hiçbir personeli bulunmadığını, 15.08.2012 tarih ve 28385 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Doğal Afet Sigortaları Kurumu Çalışma Esasları Yönetmeliği’nin 23.maddesi uyarınca DASK nam ve hesabına sigorta sözleşmesi yapmaya sigorta şirketleri ve bu şirketlerin acenteleri yetkili olduğunu, müvekkilinin davalıya herhangi bir borcu bulunmadığını, yapılan incelemede sigortalının usule uygun bir ihbarda bulunmadığı ve işbu sebeple müvekkili kurum nezdinde hasar dosyası oluşturulamadığının tespit edildiğini, zorunlu Deprem Sigortası sahiplerinin, teminat kapsamındaki deprem ve deprem kaynaklı hasarlarının bildirimi için ihbar noktalarına başvurmaları ve hasar dosyası oluşturmaları gerektiğini, sigortalı tarafından usule uygun ihbarda bulunulmadığından doğan zarar müvekkili kurum sorumluluğunda olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte binada meydana gelen hasarın deprem sebebiyle meydana gelip gelmediği, tespitin nasıl ve kimlerce yapılacağı yasal düzenlemelerle (Zorunlu Deprem Sigortası Genel şartları, Doğal Afet Sigortaları Kurumu Çalışma Esasları Yönetmeliği) açıkça belirlendiğini, zorunlu deprem sigortası ile depremin doğrudan neden olduğu maddi zararlar teminat altına alındığını, sigorta poliçesindeki deprem rizikosunun amacı deprem nedeniyle meydana gelen hasarın yani riziko nedeniyle oluşan gerçek zararın giderilmesi olup rizikonun yapının yapım eksikliğinden mi yoksa depremden mi meydana gelip gelmediği, meydana gelen hasar deprem kaynaklı ise hangi deprem neticesinde oluştuğu, zararın Zorunlu Deprem Sigortası kapsamında bulunup bulunmadığının tespiti gerektiğini, yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 08.06.2020 tarih ve 2018/2465 E. 2020/3243 K. Kararı uyarınca Üniversitelerin jeoloji mühendisliği bölümünden seçilecek konusunda uzman, akademik kariyere haiz bilirkişileri kurulu marifetiyle mahallinde kesif yapılarak rizikonun yapının yapım eksikliğinden mi yoksa depremden mi meydana gelip gelmediği, zararın Zorunlu Deprem Sigortası kapsamında bulunup bulunmadığı konusunda ayrıntılı ve denetime elverişli rapor alınması gerektiğini, müvekkili kurum, 18.05.2012 tarih ve 28296 sayılı resmî gazete de yayımlanan 6305 sayılı afet sigortaları kanunu’nun 3. ve devamı maddeleri uyarınca kamu tüzel kişiliğini haiz olup müvekkili kurum ve gelirleri her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olduğunu, zamanaşımı itirazının bulunduğunu, zorunlu deprem sigortası genel şartları’nın “zaman aşımı” başlıkklı c.7 maddesi: “sigorta sözleşmesinden doğan bütün talepler, sözleşmenin sona ermesinden itibaren iki yılda zaman aşımına uğrar.” hükmünü havi olduğunu, davacı tarafından dava dilekçesinde ileri sürülmüş olan ve iddia niteliğindeki alacak kalemlerine ilişkin olarak işbu hüküm uyarınca zamanaşımına uğradığını, bununla birlikte bilirkişi raporu ardından davacının sunacağı muhtemel ıslah talebine karşı zamanaşımı def’ini ileri süre hakkını saklı tuttuğunu, yukarıda arz ve izah edildiği üzere; yukarıda belirtilen ve Sayın Mahkemece nazara alınacak diğer nedenlerle; talebimizin kabulüyle haksız ve hukuka aykırı davanın hukuki yarar bulunmaması ve dava şartı yokluğu gerekçesiyle reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekâletin davacıya tahmiline dair karar verilmesini vekâleten arz ve talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Huzurda görülen dava itirazın iptali davasıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5. maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3’ncü maddesinin (l) bendinde “Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi,” ifade edeceği belirtilmiş, yine anılan kanunun 83’ncü maddesinin ikinci fıkrasında “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” denilmek suretiyle tüketici işlemi ile ilgili her türlü olayda Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un uygulanacağı, aynı kanunun 73’ncü maddesinin birinci fıkrasında ise “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” denilerek tüketici işlemlerinde tüketici mahkemelerinin görevli olacağı hüküm altına alınmıştır.
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde:
Davacı tarafça konuta yönelik yapılan zorunlu sigorta sözleşmesi nedeniyle sigorta şirketine karşı dava açıldığı, davacının tüketici olduğu, sigortanın konuta ilişkin olduğu ve davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesine ait olduğu anlaşıldığından görevsizlik kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle, HMK 114/1-c ve 115/2 md gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE, Bakırköy Tüketici Mahkemesi’nin görevli olduğuna,
2- Taraflardan birinin,6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince ,
-Bu karar verildiği anda kesin ise tebliğ tarihinden ,
-Görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten,
-Kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren
2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri gerektiği, aksi taktirde mahkememizce dosyanın re’sen ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
3-HMK’nun 20 md gereğince, kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Bakırköy Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmesine,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin ihtarına,
5- Yargılama gideri, vekalet ücreti ve harçların nihai karar ile birlikte değerlendirilmesine dair,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere Davacı vekilinin yüzüne karşı karar verildi .25/10/2022
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

Hakim …
☪e-imzalıdır.☪