Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/167 E. 2022/717 K. 28.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/167 Esas
KARAR NO : 2022/717

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/02/2022
KARAR TARİHİ : 28/06/2022
K. YAZIM TARİHİ : 10/08/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalılar arasında araba alım ticareti nedeni ile iş ve işlemler görülmüş olup bir aracın alınması hususunda anlaşıldığını, anlaşmaya uygun olarak 28.07.2020 tarihli oto satış sözleşmesinde 115.000,00 TL miktarlı ödeme yapıldığı, aracın satın alınmasından yaklaşık 1 ay içerisinde aracın öncesinde motor yaktığı, geçici bir şekilde yaptırılmış gibi gösterilmek suretiyle müvekkiline aracın ayıplı bir biçimde satıldığının anlaşıldığını, bunun üzerine karşı taraf ile yapılan görüşmeler akabinde karşı tarafın aracın ayıplı olduğunu kabul etmesi ile birlikte araç kendilerine iade edildiğini, ancak karşı tarafça müvekkiline ödemiş olduğu 115.000 TL geri iade edilmediğini, aracın ayıplı çıkması sonucunda araba alım satımının yapılmaması nedeni ile yatırılan ücretin geri iade edilmesi istendiğini, borçlular ise 115.000,00 TL ödemeyi harici görüşmelere rağmen yapmadığını, bu sebeple haklarında ihtarname keşide edildiğini ve borcun ödenmesi istendiğini, borçlulara gönderilen İstanbul Beyoğlu …. Noterliği’nin … yevmiye numaralı ihtarnameye rağmen halen 110.000,00 TL tutarında asıl alacak ve fer’ileri kadar borçlu olduğunu, borcun ödenmemesi nedeniyle davalılar aleyhine Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takibe girişildiğini, davalıların takibe ve borca itirazı üzerine takibin durduğunu beyanla itirazın iptali ile takibin devamını, davalıların % 20 oranından az olmamak üzere icra/inkâr tazminatı ile mahkumiyetini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalılar vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; davanın görevli mahkemede açılmadığını, müvekkili şirket ile davacı taraf arasında 02/12/2020 tarihli araç satış sözleşmesi imzalanmış olup sözleşme uyarınca, sözleşmeye konu araç …. plakalı “….” markalı araç davacı tarafa mülkiyeti saklı kalmak kaydıyla zilyetliği teslim edildiğini, ödemenin tamamlanması akabinde araç satışının yapılacağı imza altına alındığını, ancak davacı tarafça sözleşmede kararlaştırılan araç bedeli ödenmediğini, sözleşme uyarınca aracın satış bedeli 300.000,00 TL olmasına rağmen davacı tarafından daha önce …’dan alınan araç karşılığı verilen 70.000,00 TL ve 40.000,00 TL olmak üzere toplam 110.000,00 TL ödeme müvekkillerinden alınan araca peşinat olarak sayıldığını, bu yapılan ödeme … ile davacı arasındaki 28/07/2020 tarihli sözleşmeden kaynaklanmış olup satın alınan aracı değiştirmek istemesi üzerine 02/12/2020 tarihli sözleşmede 110.000,00 TL’nin kapora yerine sayılması kararlaştırıldığını, 02/12/2020 tarihli … aracın satımına ilişkin sözleşmeye bakıldığında da açıkça anlaşılacağı üzere; 110.000,00 TL bedelin kapora olarak alındığını, kalan 190.000,00 TL’nin ise sözleşme tarihinden itibaren 6 ay içinde ödeneceği kararlaştırıldığını, ancak davacı tarafından edim yerine getirilmemiş olup yalnızca 110.000,00 TL ödeme yaptığını, davacı zilyetliği kendisinde olan … markalı aracı iade ettiğini, bu araç yerine başka araç almak istediğini, yani değişim yapmak istediğini, verdiği 110.000,00 TL’nin ikinci alacağı aracın kaporası sayılmasını istediğini, bunun üzerine müvekkillerinden, … Tic. Ltd. Şti ile davacı arasında 02/12/2020 tarihli sözleşme akdedilerek … plakalı “…” markalı aracın oto satış sözleşmesi akdedildiğini, 02/12/2020 tarihli sözleşmeye bakıldığında görüleceği üzere satış bedeli 300.000,00 TL, alınan kapora 110.000,00 TL, kalan miktar ise 190.000,00 TL olarak kararlaştırıldığını, ilk sözleşmedeki … araç için ödenen 110.000,00 TL, ikinci sözleşmede … araç için kapora sayıldığını, … için ödenen 110.000,00 TL bedel, daha sonra alıcının vazgeçerek arabayı iade etmesi ve değişim yapmak istemesi üzerine imzalanan ikinci sözleşme … araç için kapora yerine sayıldığını, müvekkili yönünden sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği görülmekle davacı tarafa bildirilmiş olup müvekkillerinin davacı tarafa borcu bulunmadığını beyanla işbu itirazın iptali davasının esastan reddini, takibinde haksız ve kötüniyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Huzurda görülen dava itirazın iptali davasıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5. maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3’ncü maddesinin (l) bendinde “Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi,” ifade edeceği belirtilmiş, yine anılan kanunun 83’ncü maddesinin ikinci fıkrasında “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” denilmek suretiyle tüketici işlemi ile ilgili her türlü olayda Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un uygulanacağı, aynı kanunun 73’ncü maddesinin birinci fıkrasında ise “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” denilerek tüketici işlemlerinde tüketici mahkemelerinin görevli olacağı hüküm altına alınmıştır.
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; huzurda görülen davanın mutlak ticari davalardan olmaması nedeni ile mahkememizce davacı gerçek kişinin tacir olup olmadığının tespiti için ilgili kurumlara müzekkereler yazılmıştır. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından verilen cevapta davacı gerçek kişinin tacir kaydının bulunmadığı; Şişli Vergi Dairesi Müdürlüğü’nden gelen cevabi yazıda davacının avukatlık faaliyeti ile iştigal ettiği ve serbest meslek kazancına tabi olduğunun bildirildiği; bu bağlamda davacının tacir olmadığı tespit edilmiştir. Uyuşmazlığa konu aracın hususi nitelikte olması ve davalılardan birinin limited şirket olması nedeni ile davacının 6502 sayılı kanun uyarınca tüketici sıfatına haiz olduğunun tespiti ile kamu düzeninden sayılan mahkemenin görevli olmasının HMK’nın 114/1-c maddesinde dava şartı olarak düzenlenmesi, taraflarca ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak 6502 sayılı kanunun 73. maddesi uyarınca uyuşmazlığın çözümünde Bakırköy Tüketici Mahkemesi’nin görevli olduğu kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle, HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE, uyuşmazlığın çözümünde Bakırköy Tüketici Mahkemesi’nin görevli olduğuna,
2-6100 Sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
3-HMK’nın 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Bakırköy Tüketici Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Bakırköy Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra usulüne uygun talepte bulunulmaması nedeniyle davaya görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’nın 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARINA,
5- Yargılama gideri ve harçların nihai karar ile birlikte değerlendirilmesine,
Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/06/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır