Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/119 E. 2022/171 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/119 Esas
KARAR NO : 2022/171

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 16/02/2021
KARAR TARİHİ : 16/02/2022
K.YAZIM TARİHİ : 21/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket sigortalısı adına kayıtlı ve … sevk ve idaresinde bulunan …. plakaları aracın 31/10/2019 tarihinde davalının sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile maddi hasarlı trafik kazasına karıştığını, davalıya ait aracın davacıya ait araca çarptığını, ilk başta %50 kusur oranına göre ödeme yapıldığını, yapılan inceleme sonrası davalının kusurunun %75, sigortalının kusurunun %25 olduğunun anlaşıldığını beyanla, hakları ve hukuka uygun davamızın kabulüne, borçluların takibe, asıl alacağa, faize ve ferilerine ilişkin haksız tüm itirazların iptaline, İstanbul Anadolu ….. İcra Dairesin …. esas sayılı icra dosyasındaki takibin devamına, davalı borçluların %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; görevli mahkemenini Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, yetkili icra dairesinde takip yapılması hususunun dava şartı olduğunu, söz konusu davanın yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, dava dilekçesinde bahsedilen söz konusu talebin haksız olduğunu, meydana gelen kazaya ilişkin Adli Tıp Trafik İhtisas dairesinden rapor alınması gerektiğini beyanla, öncelikle usulü itirazlarının kabulü ile davanın usulden reddine ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Huzurda görülen dava Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası’na dayalı davalıya fazla ödendiği iddia edilen tazminat bedelinin iadesi istemidir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5. maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
HMK’nın 2. maddesine göre;
“(1) Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
(2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.”
TTK.m.1472 hükmü; “(1) Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir. (2) Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur.” şeklindedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.3.1944 tarih ve 37 E. – 9 K. Ve 3.7.1944 tarihli kararında bu husus “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır.
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı tarafından dava dışı Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası ile sigortalı sigortalısının karıştığı trafik kazası nedeni ile sigortalısının kusuruna denk gelen orandan fazla tutarın davalıya tazminat olarak ödendiği, bu nedenle davalıya fazla ödendiği iddia edilen tutarın iadesi istemli olarak icra takibi açıldığı, davalı tarafından icra takibine itiraz edilmesi üzerine huzurda görülen itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür. Her ne kadar Bakırköy …. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından davanın mutlak ticari davalardan olması nedeni ile görevsizlik kararı verilmiş ise de huzurda görülen davanın sigorta poliçesinden kaynaklanan bir dava olmaması; somut olayda davalının gerçek kişi olması ve tacir olduğuna ilişkin herhangi bir iddianın olmaması ve davalının kullandığı aracın hususi olması; sigortalı ile davalı arasındaki hukuki ilişkinin haksız fiilden doğması, haksız fiilden doğan davalarda genel görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olması; davacının sigortalısı yerine fazla ödediği iddiasına dayalı olarak açtığı davadaki uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmekte olduğundan, kamu düzeninden sayılan mahkemenin görevli olmasının HMK’nın 114/1-c maddesinde dava şartı olarak düzenlendiği, taraflarca ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği dikkate alınmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle, HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE, uyuşmazlığın çözümünde Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna,
2- 6100 Sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
3- HMK’nın 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Bakırköy …. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Bakırköy Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4- Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra talepte bulunulmaması nedeniyle davaya görevli mahkemede devam edilmemesi durumunda yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’nın 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARINA,
5- Yargılama gideri ve harçların görevli mahkeme tarafından nihai karar ile birlikte değerlendirilmesine,
6- Yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca dava değeri, karar tarihindeki istinaf sınırı altında kalmakla KESİN olmak üzere dosya üzerinde taraf vekillerinin yokluğunda karar verildi. 16/02/2022

Katip ….
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı