Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1133 E. 2023/314 K. 31.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/1133 Esas
KARAR NO : 2023/314

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/08/2022
KARAR TARİHİ : 31/03/2023
K. YAZIM TARİHİ : 31/03/2023
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; maddi cebir ve tehdit ile düzenlenen 06/04/2020 ödeme tarihli ve 80.000,00TL bedelli senet dayanak gösterilerek başlatılan Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğü …. Esas sayılı icra takibi ve Ankara … İcra Müdürlüğü’nün … Talimat sayılı takiplerin irade fesadına uğratılması ve kambiyo taahhüdünün hukuki sebebinin olmaması nedeni ile hükümsüzlük ve bedelsizlik sebepleri ile müvekkillerin borçlu olmadığına yönelik menfi tespit taleplerinin kabulüyle iş bu davanın bekletici mesele yapılarak borçlu bulunmadıklarının tespitine, söz konusu borçtan dolayı hak kayıplarının olmaması açısından icra takibinin durdurulmasına, icra takibine konu senedin iptaline, müvekkilin borçlu olmadığı halde icra tehdidi altında kalarak ödediği fazla miktara son ödeme tarihi olan 12/04/2022 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiz ile birlikte müvekkile ödenmesine, davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; davacıların mağdur değil mesul olduğunu, olaylar örgüsünde mağdur olanıın müvekkilinin olduğunu, davacıların fiili haciz işlemi sonrasında herhangi bir ihtirazi kayıt koymadığını, davacıların müvekkilinin babasına yaptıkları ödemeleri dosya borcuna istinaden yaptığı iddiasının yersiz olduğunu, davacıların bahsi geçen işyerindeki eşyalarının kendilerine verilmediği ve cebir ve tehdit altında senet imzaladığı iddiasının mesnetsiz olduğunu, senedin tahribata uğramadığını beyanla müvekkili aleyhinde ikame edilen davanın reddini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Her ne kadar davacı taraf menfi tespit talebine ilişkin iş bu davayı mahkememizde ikame etmiş ise de ; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelen- dirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahke- mesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işlet- mesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6100 sayılı HMK’nun 4/1-a maddesi ile “Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaların Sulh Hukuk Mahkemesinde görüleceği” hususu hüküm altına alınmıştır.
Somut davanın konusunu oluşturan alacağın taraflar arasındaki kira sözleşmesi kapsamında kira alacağına karşılık davacılar tarafından davalıya verilen dava konusu 06/04/2020 tarihli ve 80.000,00TL bedelli senede dayalı kira ilişkisinden kaynaklandığı, davacının ve davalıların kiracı/kiralayan sıfatıyla bu sözleşmenin tarafı oldukları, 6100 sayılı HMK’nun Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevini düzenleyen 4/1-a maddesi tüm kira ilişkilerini kapsayan yasal düzenleme gereğince iş bu davanın Sulh Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılmasının gerektiği, göreve ilişkin usul kurallarının HMK’nun 114/1-c maddesinde dava şartları arasında sayıldığı , kamu düzeninden olup resen dikkate alınmasının gerektiği gözetilerek mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın görevsizliğine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle, HMK 114/1-c ve 115/2 md gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE,
6100 sayılı HMK ‘nun 4/1-a md gereğince Bakırköy Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna,

2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahke- memize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerekti- ğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,

3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Bakırköy Sulh Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Bakırköy Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne gönderilmesine,

4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin ihtarına,

5- Yargılama gideri ve harçların nihai karar ile birlikte değerlendirilmesine dair,

5235 sayılı Kanun’un geçici 2’nci maddesine göre , Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurul- masına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 31/03/2023

Katip ….
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır