Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/992 E. 2022/514 K. 10.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/992 Esas
KARAR NO : 2022/514

DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/10/2021
KARAR TARİHİ : 10/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/05/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkiller …. ve …’in Almanya ‘da giyim mağazası bulunmaktadır. Müvekkiller mağazaları için kot pantolonları daha uygun olduğundan Türkiye’de almak istemişlerdir. … üzerinde yaptıkları araştırmalar sonucunda … Tekstil Kumaşçılık İnşaat Sanayi Ticaret Limited Şirketi’ne ait olan “….” adında bir …. sayfası üzerinden satıcı ile pantolonlar konusunda görüşmüşlerdir. Akabinde …. …. adında şirketin yetkilisiyle whatsapp üzerinden görüşmüşlerdir. Satış konusunda anlaşmışlar. Pantolonların satış bedeli davalı şirket yetkilisinin bildirmiş olduğu kişi adına ait hesaba toplam 7500 TL olarak ödenmiştir.15.05.2021 tarihinde bahsi geçen pantolonlar müvekkillere ulaşmış. Ancak pantolonların çoğunda etiket, yıkama talimatı yok, pantolonlar müvekkilin istenildiği modelde değil hatta bir kaçı giyilmiş pantolonlar . Kısacası davalı tarafın göndermiş olduğu ürünler ayıplıdır. Müvekkiller ürünlerin ayıplı olduğunu anlayınca video çekip davalı şirket yetkilisine gönderiyor. Davalı şirket yetkilisin “istediğimiz ürünlerin ayıplı olmayanlarından göndermeyecekseniz sözleşmeden dönüyoruz; satış bedelinini ve kargo ücret masraflarımı talep ediyorum demiştir.” Müvekkil …. 15.05.2021 tarihinde bedel iadesi istemini içeren sözleşmeden dönme iradesiyle …. üzerinden ve telefonla arayarak müracaat etmiştir. Davalı şirket yetkilisi ….tan mesaj göndererek “vicdanım elvermedi size yeni istediğiniz ürünleri göndericem demiş. Ancak müvekkile ürünleri göndermemiştir. Müvekkil tekrar hatırlattığında ise hakarette bulunmuştur. Müvekkil tarafımıza vekalet çıkarıp bize yönlendirmiştir. Şirket yetkilisini aradığımızda bize ” yeni ürünleri göndermeyeceğini uzlaşmak istemediğini” belirtip telefonu kapatmıştır. Akabinde müvekkile ses kaydı gönderip müvekkile hakaret edip tehditlerde bulunmuş ayrıca “avukatın bana ana avrat küfretti gibi iftiralarda bulunmuştur. Kendisi hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur. Akabinde müvekkili aynı işyerinde işyerinin asıl sahibi olduğunu beyan eden … adında biri aramıştır. Uzlaşmak istediğini söylemiştir. Müvekkilde …. adlı şahsa avukatımla görüşün deyip tarafıma yönlendirmiştir. … adlı kişi ile yaptığımız görüşmeler sonucunda “…. mağaza çalışanı kendisi çoğu zaman boş konuşur siz kusuruna bakmayın …. beni ilgilendirmiyor. Ben ürünlerimi geri almak istiyorum” deyip ve kendisinin mağazanın asıl sahibi olduğu, müvekkile gönderilen ürünleri yurt dışında başka bir müşterisine teslim edilmesinin, müvekkilin kendilerine ödemiş olduğu miktarın müvekkile iade edilerek uzlaşmanın sağlanacağı belirtmiştir. ancak müvekkilden ürünleri almaya kimse gelmedi müvekkilin parası iade edilmedi. … adlı kişinin numarasına daha sonra aradığımızda hep kapalıydı. Davalı şirket yetkilileri uzlaşma bahanesiyle müvekkilleri oyalamışlardır. Tarafımızca bu durum farkedildiktten sonra arabuluculuk merkezine başvurulmuştur. Davalı taraf arabuluculuk sürecine katılmadığı için anlaşma sağlanamamıştır. Müvekkil Almanya’daki mağazasında satmak için davalı taraftan 190 adet kot pantolon almıştır. Almış olduğu pantolonların bazılarında etiket yok, bazılarında beden elle yazılmış, bazılarında yıkama talimatı yok, bazıları ise giyilmiş pantolonlardır. Müvekkil 100 erkek kot 50 kadın kot istemiş ancak müvekkile gönderilen kotların tamamı kadın kotlarıdır. Müvekkil pantolonları almadan önce davalı şirket yetkilisine ses kaydı atmıştır; Göndermiş oldukları ses kayıtlarında yıkama talimatları vs bu konularda konuşulmuştur. Fakat davalı taraf müvekkile ayıplı ürünler göndermiştir. Yukarıda belirttiğimiz sebeplerle Kanunda mevcut düzenlemelere ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre teslim anında taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmayan, objektif olarak sahip olması gereken özelliklere sahip olmayan bir malın sözleşmeye aykırı olduğu ve davalı şirketçe müvekkile satışı yapılan pantolonların ayıplı olduğu anlaşıldığından işbu davayı açtıklarını, davanın kabulüne karar verilmesi ile dava giderlerinin davalıdan tahlisi ile davasının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Yapılan usulüne uygun tebligata rağmen davalı tarafından davaya cevap verilmemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Huzurda görülen dava alacak davasıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5. maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesine göre;
“(1) Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
(2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.”
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; huzurda görülen davanın mutlak ticari davalardan olmaması nedeni ile mahkememizce davacıların tacir olup olmadığının tespiti için ilgili kurumlara müzekkereler yazılmıştır. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından verilen cevapta davacıların gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığı, vergi dairesi tarafından verilen cevapta ise davacılar … ve …’in potansiyel mükellefiyet kaydının bulunduğunun bildirildiği görüldü. Gelen müzekkere cevapları doğrultusunda davacıların tacir olmadığının tespiti ile kamu düzeninden sayılan mahkemenin görevli olmasının HMK’nın 114/1-c maddesinde dava şartı olarak düzenlenmesi, taraflarca ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak HMK’nın 2. maddesi uyarınca uyuşmazlığın çözümünde Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle, HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE, uyuşmazlığın çözümünde Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna,
2-6100 Sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
3-HMK’nın 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Bakırköy Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra usulüne uygun talepte bulunulmaması nedeniyle davaya görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’nın 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARINA,
5- Yargılama gideri ve harçların nihai karar ile birlikte değerlendirilmesine,
Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacılar vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/05/2022

Katip …
☪e-imzalıdır.☪

Hakim …
☪e-imzalıdır.☪