Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/961 E. 2023/326 K. 04.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/961 Esas
KARAR NO : 2023/326

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
DAVA TARİHİ : 23/11/2020
KARAR TARİHİ : 04/04/2023
K. YAZIM TARİHİ : 10/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine davalı alacaklı tarafından Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ile 14/04/2016 vade, 14/02/2016 tanzim tarihli 7.000,00-TL bedelli bono alacağı adı altında icra takibine girişildiğini, ödeme emrinin usule aykırı tebliğ edildiğini ve takibin kesinleştiğini açıklamış, müvekkilinin borcunun bulunmadığını, takibe konu senette yer alan imzaların müvekkiline ait olmadığını, ilgili senette müvekkilinin herhangi bir imzasının bulunmadığını, ortada bir alacağın varlığından söz edilemeyeceğini, takibe konu senette müvekkilinin imzasının bulunmaması sebebi ile borçlu olmayan müvekkili hakkında icra takibine devam edilmesi halinde ileride telafisi mümkün olmayan sonuçların doğabileceği göz önüne alınarak dava sonuçlanıncaya kadar teminatsız olarak ihtiyati tedbir ile icra takibinin durdurulmasını talep etmiş, davaya konu Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası dayanağı olan senette yer alan imzaların müvekkiline ait olmadığının ve müvekkilinin davalıya borcunun bulunmadığının tespiti ile icra takibinin ve senedin iptalini talep etmiş, müvekkili hakkında suiniyetli icra takibi başlatan davalının %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesi talebinde bulunmuştur.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın haksız olarak imza inkarında bulunduğunu açıklamış, mukayese ile imzaların değerlendirilmesi gerektiğini belirterek bu davanın reddini savunmuş, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Dosyaya sunulan 12/02/2023 tarihli bilirkişi SMMM … tarafından düzenlenen raporda; Belgelerin analizi sonucunda elde edilen bulgular ışığında; inceleme konusu senetteki imza ile …’nın karşılaştırma belgelerindeki imzaları
arasında grafolojik ve grafometrik tanı unsurları açısından saptanan yüksek derecedeki
uygunluk ve benzerlikler nedeni ile alacaklısı alacaklısı …, borçlusu …
olan, 14.02.2016 düzenleme tarihli, 7.000 TL bedelli senet imzaların, karşılaştırma
belgelerindeki imzalarına kıyasla, …’nın eli ürünü olduğu görüş ve kanaatine varılmıştır.
Huzurda görülen dava menfi tespit davasıdır.
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer, fakat davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır; davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukuki ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukuki İlişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukuki ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı HMK m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer. (Kuru-El Kitabı, s.370 ilâ 372)
Menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce (alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunması şartı ile) ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonrada ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.
Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Hakan Pencanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. Hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir. Bonoda zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir. Zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik unsurlar da vardır.
Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir. Yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar.
Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Zira bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle, bir illete bağlı olması gerekmez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel def’i nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespitini içeren davada ispat yükü, kural olarak senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir.
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı tarafından hakkında Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile başlatılan icra takibi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti istemli olarak huzurda görülen dava açılmıştır. Davacı vekili tarafından takibe dayanak yapılan 14/02/2016 düzenleme tarihli, 7.000,00 TL bedelli ve 14/04/2016 vade tarihli bonodaki keşideci imzasının müvekkiline ait olmadığı iddia edilmiştir. Mahkememizce söz konusu bonodaki imzanın davacıya ait olup olmadığının tespiti için ilgili kurumlardan davacının ıslak imzalı evrak asılları celp edilerek bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Yapılan bilirkişi incelemesi sonunda düzenlenen bilirkişi raporunda bonodaki kesideci imzasının, karşılaştırma belgelerindeki imzalarına kıyasla davacı eli ürünü olduğu kanaatine varıldığı tespit edilmiştir. Her ne kadar davacı vekili tarafından bilirkişi raporuna itiraz edilerek dosyanın Adli Tıp Kurumu’na sevki talep edilmiş ise de dosyada mübrez bilirkişi raporunun tekniğine uygun ve denetime elverişli olarak düzenlendiği; yapılan inceleme sonunda tereddüte yer bırakmayacak şekilde keşideci imzasının davacıya ait olmadığı tespit edildiğinden davacının bu yöndeki talebinin reddine karar verilmiştir. Tekniğine uygun ve denetime elverişli olarak düzenlendiği kabul edilen bilirkişi raporu doğrultusunda takibe dayanak yapılan bonodaki keşide imzasının davacıya ait olduğunun tespiti ile açılan davanın reddi ile mahkememizce verilen tedbir kararı uygulanmadığından şartları oluşmayan davalının tazminat talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-AÇILAN DAVANIN REDDİNE,
2-Şartları oluşmayan davalının tazminat talebinin REDDİNE,
3- Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan ve tahsili gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 70,84 TL nispi harçtan mahsubu ile bakiye 109,06 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4- Davacı tarafından sarf olunan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6- Sarf olunmayan delil/gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
8- Kendisini vekil ile temsil ettiren davalı taraf lehine yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/1. maddesi gereğince reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 4.148,38 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca dava değeri karar tarihindeki istinaf sınırı altında kalmakla KESİN olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
04/04/2023
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

Hakim …
☪e-imzalıdır.☪