Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/898 E. 2021/1203 K. 17.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/898
KARAR NO : 2021/1203

DAVA : İflas (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas (İİK 156))
DAVA TARİHİ : 27/10/2021
KARAR TARİHİ : 17/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177)) davasının dosya üzerinde yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:c
Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 27/10/2021 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında 23/06/2012 tarihli gayrimenkul satış ve inşaat yapım sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme uyarınca davalı satıcının …. İli …. İlçesi …. Mahallesi … ada …. parselde yapımına başlanan ” …. ” proje adıyla maruf projede C 3 Blok 5. Kat 068 Konum No.lu takriben brüt 123.43 M2 büyüklüğündeki ve sözleşme ekinde konum planındaki yeri belirtilen bağımsız bölümü 227.000,00 TL bedel karşılığında müvekkiline satmayı kabul ve taahhüt ettiğini, müvekkili tarafından sözleşmede kararlaştırılan bedellerin ödendiğini ancak davalı şirketin söz konusu süreye riayet etmediği gibi tüm inşaatı kaba inşaat halinde terk edip bıraktığını ve tüm alıcıları mağdur duruma düşürdüğünü, müvekkili tarafından davalı aleyhine açılan tazminat davasının Bakırköy …. Tüketici mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verildiğini ve karar istinaf edilmeden kesinleştiğini, davalı şirket tarafından bir çok inşaatın proje üzerinden satıldığını ve tüm inşaatların tamamlanmadığını davalı şirketin bu nedenle alıcıların bir çoğuna karşı borçlu bulunduğunu ve davacı şirketin iflas halinde olduğunun tüm kamuoyu tarafından bilindiğini, bu nedenle ilama dayanılarak davalı şirket aleyhinde Bakırköy …. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile müvekkili tarafından İflas yoluyla adi takip başlatıdığını ve borçluya örnek 11 ödeme emri gönderildiğini, ödeme emrinin borçluya 04/10/2021 tarihinde tebliğ edildiğini ve borçlu tarafından 7 günlük itiraz süresinde 06/10/2021 tarihinden alacağın tamamına , tüm ferilene , faiz oranlarına , işlemiş ve işletilecek faize itiraz edildiiğini ve takibin durduğunu, borçlunun itirazları asılsız ve yersiz olduğunu, davalı şirketin iflasa tabi şahıslardan olduğunu, iflasa tabi şahıslara karşı alacaklıların alacaklarını tahsil etme yollarından birinin iflas yoluyla takip olduğunu, tebliğ edilen ödeme emrine rağmen borcunu ödemeyen davalı şirketin iflas ettiğine karine olduğunu, işbu davayı açarak borçlunun Bakırköy …. . İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın kaldırılması ile iflasına karar verilmesini, haksız ve kötüniyetli itiraz nedeniyle davalının % 20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine ,dava harç, masraf ve vekalet ücretlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekilinin 30/10/2021 tarihli cevap dilekçesini özetle ; Davacı tarafından iflas yolu ile yapılmış bir icra takibi bulunmadığından davanın reddi gerektiğini, davacı tarafından iflas yolu ile takip yapılmadan takipsiz iflas yoluna gidilerek işbu doğrudan iflas davası açılmışsa da doğrudan iflas isteme koşulları gerçekleşmediğinden haksız ve mesnetsiz davanın reddi gerektiğini, müvekkili şirket aciz halinde olmadığından ve ödemelerini daimi şekilde tatil etmediğinden, sabit iş yerleri olduğundan ve ticari faaliyetleri devam ediyor olduğundan davanın reddi gerektiğini, davacı yanca sunulacak delillere karşı ek delil ve karşı delil sunma hakları ile fazlaya dair her türlü haklarımız saklı kalmak kaydıyla- davacı yana delilerinin tebliğ ettirmesi için kesin süre verilmesini, aksi halde delil sunmaktan vazgeçmiş sayılmasının kabul edilmesini, Kamuoyu Aydınlatma Platformu (KAP)’nda yapılan açıklama, bağımsız Denetim Raporları, Faaliyet Raporları, Gayrimenkul değerleme raporları, Ticaret Sicil Gazetesi, Projeler, Tapu Kayıtları ile birlikte müvekkili şirketin defter ve kayıtlarında müvekkilin faaliyetlerine devam ettiğinin belirlenmesi ile müvekkilin aciz halinde olmadığının, malvarlığının borçlarından fazla bulunduğunun ve ödemelerini tatil etmediğinin tespiti yönünden bilirkişi incelemesi yapılmasını, her hâlükârda usule, yasaya ve açıkça hukuka aykırı şekilde açılan ve şartları oluşmamış olan haksız ve mesnetsiz davanın reddini, müvekkili şirket dava açılmasına sebebiyet vermediğini ve davanın reddi gerektiğinden her halükarda yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE :
Dava, İİK’nın 156. madde hükümlerine dayalı alacaklının açtığı adi takipten doğan itirazın kaldırılması ve iflas iflas istemine ilişkindir.
İcra İflas Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca, alacaklı tarafından para borcuna veya teminat verilmesine dair ilam icra dairesine verilince icra memuru borçluya bir icra emri tebliğ eder. Yasanın bu hükmü emredici nitelikte olup, icra memurunun aksi yöndeki işlemleri kamu düzenine aykırılık oluşturacağından, süresiz şikayete tâbi olacağı gibi hakim tarafından da re’sen gözetilmelidir.
Alacaklının takip talebine eklediği belgenin para borcuna veya teminat verilmesine dair ilam olması halinde icra memurunun borçluya örnek 4-5 nolu icra emri tebliğ etmesi yasal zorunluluktur. Alacaklının talebi üzerine ya da kendiliğinden, ilamsız icra takiplerine ilişkin ödeme emri göndermesi, açıkça yasanın emredici hükmüne aykırı olacaktır.
Pek tabidir ki elinde ilam olan bir alacaklının ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapması da hayatın olağan akışı ile bağdaşmayacaktır. Nitekim ilamlı icra takibinde borçlunun itirazı takibi durdurmayacağı gibi itfa ve imhal itirazlarının ispatı ancak “yetkili mercilerce re’sen yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde veya tetkik merciinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle” (İİK. m. 33) mümkün olacaktır. Halbuki ilamsız icra takibinde itiraz üzerine takip duracak ve alacaklının itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurarak olumlu karar alması gerekecektir. Yine ilamlı icra takibini, alacaklı istediği icra dairesinde yapabilecekken(İİK. m.34), ilamsız icra takibinde genel yetki kurallarına göre (İİK. m.50) takip yapması gerekecektir.
O zaman elinde ilam olan bir alacaklı bu kadar avantajlar var iken neden ilamsız icrayı tercih eder? Burada ilk akla gelen ilamlı icra takiplerinde uygulanan İİK.’nun 36. maddesini, bir diğer anlatımla borçlunun icranın geri bırakılması kararı alarak takibi durdurmasını bertaraf etmek olabilir. Bir diğer neden de ilamın bozulması halinde takibin durmasının ve sonrasında alacağın olmadığı ya da daha az olduğunun ilamla belirlenmesi halinde icranın iadesinin yolunu kapatmak olarak düşünülebilir (İİK. m 40).
İcra ve İflas Kanunu’nda hüküm bulunmayan hallerde, bu kanuna aykırı düşmediği ölçüde genel nitelikte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun hükümlerinin icra takipleri hakkında da uygulanması gerekir. 6100 sayılı HMK’nun 29/1. maddesine göre ise taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. Buna göre elinde ilam olan bir alacaklının ilamlı icra takibi yapmak yerine ilamsız icra takibi yapmasının anılan maddede düzenlenen dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı muhakkaktır.
Kaldı ki mahkemeye başvurup alacağını ilama bağlayan bir kişinin, ilamlı takip yapmak yerine ilamsız takibi tercih etmek suretiyle borçlunun yapabileceği itiraz üzerine yeniden itirazın kaldırılması ya da iptali amacıyla mahkemeye başvurması ve bu şekilde Devletin yargı organlarının gereksiz şekilde meşgul edilmesi anlamına da geleceğinden kabulü mümkün değildir.
Şu hale göre, alacaklının para borcuna veya teminat verilmesine dair ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapması, en başta İİK.nun 32.maddesi amir hükmüne aykırılık teşkil edeceği gibi, dürüstlük kuralı ile de bağdaşmayacağından hukuk düzeni tarafından korunamaz. Bu doğrultuda, ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapılamayacağı sonucuna varılmıştır. (Yüksek Yargıtay 12.Hukuk Dairesinen,23/06/2020 gün ve 2019/8317 esas,2020/5332 karar,22/12/2015 gün ve 2015/22065 esas,2015/32470 karar sayılı ilamları)
HMK’nın 114/1 nci maddesinde dava şartları tahdidi olarak sayıldıktan sonra anılan maddenin ikinci fıkrasında da “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmü ile diğer kanunlarda dava şartlarına ilişkin düzenlemelerinde dikkate alınması gerekliliğine vurgu yapılmıştır.
Sözü geçen Kanun’un 115 nci maddesi hükmü de “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” şeklinde olup buna göre Mahkeme’nin dava şartı noksanlığı hâlinde yapacağı işlemler düzenlenmiştir.
O halde, ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapılamayacağından, mahkemece bu hususun re’sen nazara alınması zorunludur.Bililndiği üzere,iflas davalarında usulüne uygun bir icra takibinin bulunması dava şartıdır.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde,davacı vekili tarafından davalı şirket aleyhine Tüketici Mahkemesinden alınan ilam dayanak gösterilerek Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerindeiflas yoluyla icra takibinin başlatıldığı,,ödeme emrinin davalı-borçluya tebliğ edilmesi üzerine borçlu-davalının ödeme emrine itiraz etmesi üzerine huzurdaki itirazın kaldırılması suretiyle iflas davasının Mahkememize açıldığı anlaşılmış ise de,davacı vekilinin elinde ilam varken icra takibine ilamlı icra olarak başlatarak devam etmesi gerekirken iflas yolu ile adi takibe girişmesi İİK’nın 32.maddesi ile HMK’nın 29.maddesi uyarınca dürüstlük kuralına uygun olmadığı,buna göre davacı vekili tarafından usulüne uygun bir icra takibinden söz edilemeyeceğinden davanın HMK’nın 114/2 ve 115/2.maddeleri uyarınca usulüne uygun icra takibine ilişkin özel dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine,karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın usulüne uygun icra takibi yapılmasına ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK’nun 114/2 ve 115/2. Maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,
2-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen 5.100,00 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
5-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 250,00 TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 164/2 nci madde hükmü uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile 10 gün içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda oybirliğiyle karar verildi.17/12/2021

Başkan ….
☪e-imzalıdır.☪
Üye ….
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”