Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/751 E. 2022/529 K. 12.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/751
KARAR NO : 2022/529

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/09/2021
KARAR TARİHİ : 12/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/05/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili tarafından Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne hitaben yazmış olduğu 13/09/2021 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin taraflarca anlaşılan ürünleri tedarik ederek davalıya teslim ettiğini, davalının edimini büyük oranda yerine getirdiğini, ancak 274.944,50 USD tutarında borç bakiyesini sebepsiz yere ödemediğini, alacağın tahsili için Davacı … tarafından, 11.03.2021 tarihinde B.Çekmece .. İcra Müd.’nün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının faturalara itiraz etmediğini, TTK 1530 Maddesi gereğince davalının temerrüde düştüğünü beyan ederek, davalının itirazının iptaline, takibin devamıma, davalı aleyhine %20′ den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı tarafından, yapılan usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunulmadığı görülmüştür.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava,davacının,faturaya dayalı bakiye cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; Davacı … tarafından, 11.03.2021 tarihinde B.Çekmece … İcra Müd.’nün … Sayılı dosyası ile davalı … Giyim’e ödeme emri gönderildiği, cari hesaptan kaynaklı olarak 273.864,05 USD asıl alacak, 1.080,45 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 274.944,50 USD’nin (2.034.589,30 TL) yıllık %9 yasal faizi ile tahsili, TTBK 100 mad. gereği kısmi ödemelerin öncelikle faiz ve ferilerine mahsubu talep edildiği, Davalının ödeme emrini bila tarihinde tebliğ aldığı, davalı vekilinin 02.04.2021 tarihinde takip konusu borca ve tüm ferilerine itirazı neticesinde takibin durduğu, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişi SMMM …. tarafından mahkememize sunulan 05/04/2022 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davalı tarafından herhangi bir ticari defter ve belge ibraz edilmemesi nedeniyle, davacı tarafından ibraz edilen cari hesap ekstresi ve faturaların incelenmesi neticesinde; Yanlar arasında yurt dışında mukim davacı tarafından davalıya Kumaş İhracatı/ithalatı yapılması şeklinde ticari ilişki kurulduğu, Davacı tarafından ibraz edilen cari hesap ekstresi, faturalar ve ödeme dekontlarına göre davalıya 26 ad. 1.789.829,96 USD’lik (1.822.260,05 USD tespit edilmiş olup, talep kadar dikkate alınmıştır) fatura düzenlendiği, davalıdan 1.515.178,91 USD tahsilat yapıldığı, davalı borcundan 787,00 USD banka masrafı mahsup edildiği ve icra takip tarihinde davacının davalıdan 273.864,05 USD alacaklı gözüktüğü, Davalı Vergi Dairesinden celp edilen Ba lormlarında, davalının davacıdan alım olarak 35 adet 10.610.781,00 TL alım beyan ettiği, davacı da davalıya 26 adet fatura düzenlendiği gözükürken, davalının 35 adet fatura beyan etmesinin nedeni tespit edilememiş olmakla birlikte, davacının bir kısım faturalarının muhteviyatının Gümrüğe farklı tarihlerde parça parça gelmiş olabileceği, bir diğer ifade ile davacının 1 adet faturası muhteviyatı için 2 Gümrük beyannamesi açılmış olabileceği, bu nedenle davalının her bir Gümrük Beyannamesini fatura olarak değerlendirmesi nedeni ile fatura adedinin daha fazla beyan edilmiş olabileceği, beyan edilen 10.610.781,00 TL yönünden, davacının davalıya kestiği faturalar toplamı gerçekte 1.822.260,05 USD tespit edilmiş olmakla, 2019 yılındaki ortalama 5,82 kurdan hesaplandığında beyan edilen tutarın davacı fatura bedelleri ile uyumlu olduğu, Davacı alacağının kabulü halinde, USD alacağına %9 yasal falz oranı üzerinden takip öncesi 1.080,45 USD işlemiş faiz talep edildiği, dosya muhteviyatında davacının davalıyı takip öncesi temerrüde düşürdüğüne ilişkin bir delil vasıtasına rastlanmadığı, davacı vekilinin faiz taleplerinde TTK 1530 m. dayandığı, davacı talebinde olduğu gibi 16 günlük faiz talebine, takip tarihinde 3095 Sayılı Kanun Gereği Kamu Bankalarının 1 yıl vadeli USD mevduata fiilen uyguladığı faiz oranı olan %4 üzerinden yapılan hesaplamalarda, takip öncesi 480,20 USD işlemiş faiz hesaplandığı bildirdiği görüş ve kanaatine varılmıştır.
Dava itirazın iptali davasıdır.Bilindiği üzere, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67.maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66.maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlayan bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süre içinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına da hükmedilebilir.(Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219,223) Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu usulü dairesinde ispat etmesi gerekir. İspatın konusu , ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu 6100 sayılı HMK.nun 187 ,190 ve 200’ncü maddelerinde açıkça belirtilmiştir.
İspatın konusu HMK.nun 187’nci maddede “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.” Şeklinde belirtilirken, ispat yükünün kimde olduğu ise HMK.nun 190’ncı maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”düzenlemesi ortaya konmuştur.
İspat vasıtaları ise HMK.nun 200’ncü maddesinde “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”düzenlemesi ile ispatın nasıl yapılacağı gösterilmiştir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/06/2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya … aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının mal satmadığını savunmakta ise, faturaya konu malın teslim edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve mal teslim edilmediğini savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde malın teslim edildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (mal satmış olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir. Bu çerçevede somut olay değerlendirildiğinde,davalı,davacıdan aldığı mallar karşılığı düzenlenen faturaları defterine kaydettiği ve BA formunda vergi dairesine beyan ettiği anlaşıldığından davacının teslim olgusunu ispat ettiğini ispat etmiştir.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Davacı ile davalı arasında, davacı tarafından üretilen malların davalıya satılması şeklinde ticari ilişkinin olduğu, ancak taraflar arasında akdedilmiş yazılı bir anlaşma ve/veya cari hesap sözleşmesi olmadığı,davacının cari hesap alacağını tahsil edememesi üzerine ödenmeyen fatura alacağını dayanak göstererek, davalı aleyhine Büyükçekmece … ncü İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile icra takibine geçtiği, davalı tarafından yapılan itiraz üzerine huzurdaki itirazın iptali davalarının açıldığı,davacının dava konusu alacağını teşkil eden davalı yana tanzim etmiş olduğu faturaları yasal ticari defterlerine usulüne uygun olarak kaydettiği ,davacının yasal ticari defterlerine göre, takip tarihi ve dava tarihi itibariyle davalıdan 273.864,05 USD cari hesap alacağının olduğu,davacı tarafından düzenlenen tüm satış faturalarının davalının aleyhine delil teşkil eden ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı tarafından vergi dairesine verilen BA formlarından belli olduğu,buna göre satılan malların davalıya teslim edildiği hususunun sabit olduğu,,neticeten davacının takibe konu faturalardan kaynaklı olarak davalıdan olan bakiye alacağının takip ve dava tarihi itibariyle 273.864,05 USD olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulü ile davalının Büyükçekmece …. ncü İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin devamına, davacının davalıyı takipten önce temerrüde düşürdüğü ispat edilemediğinden davacı vekilinin işlemiş faiz talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu,bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olması gerekli olup davacı alacağının faturaya dayalı olması nedeniyle likit olduğuı anlaşıldığından davacının icra inkâr tazminatı talebinin kabulüne, karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİ ile davalının Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın 273.864,05 USD asıl alacak yönünden İPTALİ ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarıca kamu bankalarının aynı yabancı para türünden bir yıl süreli mevduata uyguladıkları en yüksek faizin uygulanması suretiyle TAKİBİN DEVAMINA,
2-Davacının,fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Asıl alacağın % 20’si üzerinden hesap edilen 405.318,79.-TL icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Alınması gerekli 157.744,80TL karar ve ilam harcından peşin alınan 24.572,75.- TL harç ile, 10.172,95.-TL icra takibi sırasında yatırılan harç ve 4.717,33.-TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 118.281,77.-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA,
5-Davacı tarafından ödenen 59,30-TL Başvurma Harcı, 24.572,75-TL peşin harç, 10.172,95-TL icra veznesine yatan harç, 4.717,33-TL tamamlama harcı ile 8,50-TL vekalet harcının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafından yapılan 9 adet tebligat + posta ücreti 226,50- TL ile bir bilirkişi inceleme ücreti 2.500,00-TL olmak üzere toplam 2.726,50-TL olan yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 2.715,79.-TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
7-6235 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin 13 ncü fıkrası uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve yargılama giderinden sayılan (Taraf başına 330,00 TL x 2 saat= 660,00 TL ) X 2 = 1.320,00 TL arabulucuk ücretinden davanın kabul ve red oranına göre hesap edilen 1.314,81-TL’sinin davalıdan, 5,19 TL’sinin ise davacıdan tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA,
8-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen 105.391,48.-TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
9-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 250,00-TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı,davalının yokluğunda oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 12/05/2022

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪