Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/687 E. 2022/454 K. 19.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/687 Esas
KARAR NO : 2022/454

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/08/2021
KARAR TARİHİ : 19/04/2022
K.YAZIM TARİHİ : 28/04/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından, müvekkili aleyhine, Bakırköy … İcra Müdürlüğü ….. E. Sayılı icra dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığı; ancak müvekkilinin bu icra dosyasına ve dosyaya konu çeke istinaden davalıya borcunun olmadığı; takibe dayanak çekte müvekkili ….. Yapı San. Tic. A.Ş. lehtar olarak yer almakta ise de, çek ciro edilirken çekin arkasına atılan imzanın müvekkil şirket yetkililerine ait olmadığı; bu nedenle müvekkilinin çekten dolayı kendinden sonraki cirantalara karşı sorumlu olmadığı; dolayısıyla bu çeke dayalı takibin (müvekkili yönünden) iptaline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
CEVAP:
Yapılan usulüne uygun tebligata rağmen davalı tarafından davaya cevap verilmemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Huzurda görülen dava menfi tespit davasıdır.
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer, fakat davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır; davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukuki ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukuki İlişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukuki ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı HMK m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer. (Kuru-El Kitabı, s.370 ilâ 372)
Menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce (alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunması şartı ile) ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonrada ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.
Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Hakan Pencanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. Hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir. Bonoda zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir. Zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik unsurlar da vardır.
Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir. Yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar.
Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Zira bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle, bir illete bağlı olması gerekmez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel def’i nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespitini içeren davada ispat yükü, kural olarak senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir.
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; Davacı tarafından Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün ….. E. sayılı dosyası ile kambiyo senedine dayalı olarak aleyhine başlatılan icra takibinde borçlu olmadığının tespiti istemli olarak huzurda görülen dava açılmıştır. Çekte lehtar olan davacı tarafından kendisine ait cirodaki imzanın sahteliği ileri sürüldüğünden mahkememizce imza incelemesi yapılmak üzere ilgili icra müdürlüğünden çek aslının celbine karar verilmiş; icra müdürlüğü tarafından alacaklı tarafından ilamsız icra takibi başlatıldığından bahisle çek aslının müdürlüklerine teslim edilmediği bildirilmiştir. Bunun üzerine davalıya davaya konu 20/01/2019 tarih ve 21.500,00 TL bedelli çeki HMK’nın 219 ve 220. maddeleri uyarınca mahkememize sunmak veya yerini bildirmek üzere 2 haftalık kesin süre verilmiş olup davalıya verilen kesin süre içerisinde çek aslının mahkememize sunulmaması ya da yerinin bildirilmemesi durumunda HMK’nın 220/3 uyarınca mahkememizce çek üzerindeki imzanın davacının eli ürünü olmadığının kabul edilebileceği ihtar edilmesine rağmen davalı tarafından verilen kesin sürede çek aslı mahkememize ibraz edilmediği gibi yeri de bildirilmemiştir. Açıklanan nedenlerle dava konusu çekteki imzanın davacının eli ürünü olmadığı mahkememizce kabul edilerek davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile icra takibinin davacı bakımından iptaline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-AÇILAN DAVANIN KABULÜ ile davacı ….. Yapı Sanayi ve Tic A.Ş.’nin Bakırköy ….. İcra Müdürlüğü’nün ….. esas sayılı takip dosyasında ve takibe dayanak yapılan …bank … Şubesi, …. çek numaralı, keşidecisinin …. Kopyalama Sistemleri A.Ş., lehtarın ….. Yapı Sanayi ve Tic A.Ş. olduğı; 20/01/2019 keşide tarihli, 21.500,00 TL bedelli çek nedeni ile davalı …. Turizm İnş. San. Ve Tic. A.Ş.’ye borçlu olmadığının TESPİTİNE,
2- Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün ….. esas sayılı takip dosyasının davacı bakımından İPTALİNE,
3-Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan ve tahsili gereken 1.468,67 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 367,16 TL nispi harçtan mahsubu ile bakiye 1.101,51 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından sarf olunan 83,50 TL posta/tebligat/müzekkere/talimattan ibaret yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5- Davacı tarafından yatırılan 8,50 TL vekalet ücreti, 59,30 TL başvurma harcı ve 367,16 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6- Sarf olunmayan delil/gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
7- Kendisini vekil ile temsil ettiren davacı taraf lehine yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/04/2022

Katip ….
e-imzalı

Hakim ….
e-imzalı