Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/678 E. 2022/1070 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/678
KARAR NO : 2022/1070

DAVA : İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki))
DAVA TARİHİ : 12/08/2021
KARAR TARİHİ : 27/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 27/10/2022 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ; Müvekkili …. ile davalı …. arasında ticari ilişki olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişki devam ederken müvekkil …. Tarım Ürünleri ile davalı … arasında 18.08.2020 tarihli Sulh, Mutabakat ve Borç Yapılandırma/ Tasfiye Protokolü imzalandığını, iş bu protokol ile davalı … ile …. Ltd. Şti. arasında 18.08.2020 tarihi itibariyle taze meyve alım- satım ticaretinden kaynaklanan toplam 4.054.617 TL. borcun yapılandırıldığını ve borcun tasfiyesi için tarafların hak ve yükümlülüklerinin belirlendiğini, Sözleşmeye göre …. Tarım’ın davalı tarafa olan borcunun müvekkil …. ile davalı … A.Ş. arasında meyve alım satımı yapılmak suretiyle tasfiye edileceğini, sözleşmeye göre davalı şirketin, …. ‘e ürün tedarik edeceğini, borcun ödenmesine ve alışverişe ilişkin şartların sözleşmede belirlendi zleşmenin 8.3. maddesinde “Sözleşmenin tarafı … sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmez ise veya mal tedarikinde sıkıntı olursa bu sözleşme geçersiz olup; …’ün … ile … Tarım Ürünleri arasında yapılan eski ticaretten kaynaklanan borçla hiçbir. Sorumluluğu kalmayacaktır.” Denildiğini, müvekkilinin protokolün imzalanmasından itibaren üzerine düşen yükümlülükleri eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davalının ise sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, mal tedarikinde sıkıntılar oluşturduğunu, çoğu zaman mal vermediğini, sözleşmenin açık hükümlerine rağmen müvekkiline verdiği meyveleri diğer firmalara verdiği fiyatların üstünde fiyatlarla verdiğini, hal içerisinde haksız rekabet oluşturacak davranışlar sergilediğini, 2021 yılının Şubat ayından itibaren ise müvekkiline ürün vermemeye başladığını, bu nedenlerle sözleşme hükümleri gereğince taraflar arasındaki sözleşmenin geçersiz hale geldiğini, Bayrampaşa Haller müdürlüğüne müzekkere yazıldığı vakit davalı şirketin diğer firmalara vermiş olduğu malların birim fiyatları ile müvekkiline vermiş olduğu malların birim fiyatlarının açıkça görüleceğini, Beyoğlu … Noterliğinin 22 Nisan 2021 tarih ve …. yevmiye numaralı ihtarnamesi ile; sözleşmenin müvekkili tarafından feshedildiği, sözleşmenin geçersiz hale geldiği, … Tarım’ın eski ticaretinden kaynaklı borçla ilgili müvekkili …’ün herhangi bir sorumluluğunun kalmadığı, taşınmazlar üzerindeki ipoteklerin kaldırılmasının ihtaren bildirildiğini, davalının bu ihtarnameye cevaben Bakırköy … Noterliğinden 29 Nisan 2021 tarih ve … yevmiye ‘numaralı ihtarnameyi gönderdiğini, müvekkilinin haklı ve hukuka uygun taleplerine olumlu cevap verilmediğini, Bakırköy … Noterliğinden göndermiş olduğu 29 Nisan 2021 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile; yine haksız ve gerçek dışı iddialarda bulunularak sözleşmenin feshedildiği, sözleşme kapsamındaki alacakların ödenmesi aksi takdirde ipotek verilen taşınmazlar hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi yapılacağının bildirildiğini, müvekkili tarafından Beyoğlu … Noterliğinden gönderilen 06 Mayıs 2021 tarih ve …. yevmiye numaralı ihtarname ile; davalının iddialarının gerçeği yansıtmadığı, taleplerinde açıkça haksız olduğu, sözleşme konusu borç ile ilgili müvekkilin herhangi sorumluluğunun olmadığının bildirilere, davalı tarafa verilen çeklerin iadesi, davalı tarafa verilen çeklerin iadesi, müvekkili …’e ait taşınmazlara tesis edilen ipoteklerin kaldırılmasının talep edildiğini, müvekkilinin hiçbir sorumluluğu ve zorunluluğu olmadığı halde tamamen iyi niyetli olarak davalı … Anadolu ile … Tarım arasındaki borcun tasfiyesi için iş bu protokolü imzaladığını, müvekkili …’ün davalı ile ticaret yapmak için 1.200.000 TL avans çeki ve eşine ait 3 adet daire üzerinde 740.000 TL lik ipotek verdiğini, Müvekkilinin 740.000 TL ipotek haricinde 407.000 TL 19.02.2021 tarihi itibariyle alacaklı olmasına rağmen mal tedarikinde hep sıkıntı oluşturulduğunu, cari hesaptan kaynaklanan alacak nedeniyle İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü … E sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, müvekkili …’ün gerek protokol öncesi gerekse protokol sonrası taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı herhangi bir borcu bulunmadığından aksine davalı taraftan alacaklı durumda olduğundan aşağıda bilgileri verilen müvekkili … ‘e ait taşınmazlar üzerindeki ipoteklerin kaldırılmasının defalarca talep edilmesine rağmen davalı tarafından ipoteklerin kaldırılmadığını, … İli, … İlçesi …. Mahallesi …. Mevkii …. Parsel …. Blok … Kat …. bağımsız numaralı taşınmaz ve …. İli, …. İlçesi …. Mahallesi …. Mevkii … Parsel …. Blok … Kat …. bağımsız numaralı taşınmazlar üzerinde tesis edilen 480.000 TL bedelli 29.08.2019 tarih ve … yevmiye numaralı ipotek, … İli, …. İlçesi …. Mahllesi …. Mevkii …. Parsel …. Blok … Kat …. bağımsız numaralı taşınmaz üzerinde tesis edilen 260.000 TL bedelli 10.11.2020 tarih ve … yevmiye numaralı ipotek, neticede; yukarıda arz ve izah edilen sebepler ve mahkemece tespit edilecek nedenlerle, davanın kabulü ile müvekkil ….’e ait …. İli, …. İlçesi … Mahallesi …altı Mevkii ….. Parsel …. Blok … Kat …. bağımsız numaralı taşınmaz ve …. İli, …. İlçesi … Mahallesi …. Mevkii …. Parsel … Blok …. Kat … bağımsız numaralı taşınmazlar üzerinde tesis edilen 480.000 TL bedelli 29.08.2019 tarih ve … yevmiye numaralı ipotek ile … İli, … İlçesi …. Mahllesi … Mevkii …. Parsel … Blok … Kat …. bağımsız numaralı taşınmaz üzerinde tesis edilen 260.000 TL bedelli 10.11.2020 tarih ve …. yevmiye numaralı ipoteğin fekkine (kaldırılmasına) karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekilinin 10/09/2021 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin geçmişte dava dışı … şirketi ile bir süre cari hesap ilişkisi üzerinden çalıştığını, 03/07/2019 tarihinde cari hesap ilişkisini sona erdirdiğini, bu tarih itibariyle müvekkilinin dava dışı … şirketinden 4.361.661,57 TL cari hesap alacağı olduğunu, … şirketinin zayıf ekonomik durumu nedeniyle müvekkilinin cari hesap alacağının tahsilinde sorunlar yaşanması nedeniyle müvekkilinin cari hesap alacağını tahsil edebilmek için dava dışı … şirketi ve davacı ile yapmış olduğu müzakereler neticesinde hem ticaret yapmak hem de cari hesap alacağını tahsil edebilmek adına taraflar arasında protokol imzalandığını, müvekkilinin amacının dava dışı şirketden olan yüklü miktardaki cari hesap alacağını, davacı … ile yapacağı meyve sebze alım-satımı ticaretinden yapacağı tahsilatın %20 sine karşılık gelen kısmı önceki cari hesaptan düşmek suretiyle tahsil edebilmek olduğunu, 18.08.2020 tarihli protokol imzalandığını, bu suretle müvekkilinin cari hesap alacağının protokolde belirtilen şartlar ve periyotlarda tahsil edilebilir hale geldiğini, protokolün 5 inci maddesinde, müvekkili şirketin davacı …’e yapacağı satışın haftalık cirosunun %20 sine karşılık gelen kısmın dava dışı … şirketinin müvekkile olan cari hesap borcuna istinaden ödeneceğinin … şirketi ve … tarafından kabul beyan ve taahhüt edildiğini, müvekkilinin, davacının olumsuz ve uyumsuz tüm girişimlerine rağmen protokolden kaynaklı tüm yükümlülüklerini titizlikle yerine getirdiğini, bu vesile ile cari hesap alacağının cüzi miktarını tahsil edebildiğini, protokol şartları çerçevesinde … şirketinden olan cari hesap alacağını tahsil etmek amacında olan müvekkilinin yükümlülüklerini yerine getirmemesi, mal tedarikinde sıkıntılar oluşturması, mal vermemesi başka firmalara verdiği fiyatın üstünde bir fiyatla ürün vermesi gibi bir durumun olmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin davacıya her zaman neredeyse istenilenin üstünde miktar ve kalitede ürünü tedarik ettiğini, davacıya tedarik edilen ürünlerin meyve sebze olması sebebiyle günlük ve haftalık min. ve maks. Fiyatlarının tamamen serbest piyasa koşullarında oluşmakta olup müvekkilinin de bu doğrultuda hareket ettiğini, protokolün 4.8.3. Maddesinde ürün fiyatlandırılmasının, müvekkilinin işletmekte olduğu … Hal No: …. nolu dükkan satışları ve hal piyasasına göre olacağının kararlaştırıldığını, davacının iddialarını ispatlayıcı somut hiçbir delil sunamadığını, davacının bu iddialarda bulunması sebebiyle en azından bu yöndeki iddialarını içeren bir uyarı, ihtar vs. göndermesinin olağan hayat akışı içerisinde tacir olan davacıdan beklenen bir girişim olduğunu, müvekkilimiz gerek davacıya gerekse diğer müşterilerine olan ürün tedariklerinde tamamen serbest piyasa koşullarında hareket etmiş olup haksız rekabet teşkil edecek herhangi bir eylemi bulunmadığını, davacının İddialarının Aksine Esasen Davacı Protokol Hükümlerine Aykırı Davranarak, Yükümlülüklerini Yerine getirmediğini, protokolün 5 inci maddesinde, müvekkili şirketin davacı …’e yapacağı satışın haftalık cirosunun %20 sine karşılık gelen kısmın dava dışı … şirketinin müvekkile olan cari hesap borcuna istinaden ödeneceği, ödemenin haftalık (cuma günü 17:00 dan önce) müvekkil şirketin banka hesabına nakden ödeneceği, …’ün haftalık yapacağı ödemenin *620 sinin …’ün cari hesap borcuna istinaden ödeyeceği, ödemenin hiçbir hal ve koşulda 25.000,00 TL nin altına düşmeyeceği, bu miktarın altında mal satışı gerçekleşse dahi aylık min. 25.000,00 TL ödemenin yapılacağının … şirketi ve … tarafından kabul edildiğini, ne davacı …’ün ne de cari hesap borçlusu … şirketi tarafından haftalık ve aylık min ödemelere riayet edilmediğini, çoğu zaman da hiç ödeme yapılmadığını, davacı …’ün, müvekkilinin kaliteli ve uygun fiyatlarla kendisine tedarik ettiği ürünleri haklı veya geçerli hiçbir sebep olmaksızın iade ederek, bu suretle birçok ürünün zarar görmesine ve müvekkilinin zarara uğramasına sebebiyet verdiğini, Protokolün 5.4. Maddesinde borçlunun ödeme planında belirtilen ödemelerden herhangi birini tam ve eksiksiz olarak ödeme planında belirtilen tarihte ödememesi durumunda ödeme planına göre henüz muaccel hale gelmemiş bedellerin tamamının muaccel olacağı, bu halde müvekkilinin protokolü fesih hakkının saklı olduğu ve muaccel hale gelen bakiye borç miktarının tamamını talep ve tahsil hakkına sahip olduğu, bu halde borçlunun muaccel hale gelen alacağı nakden ve defaten ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğinin düzenlendiğini, davacının ve cari hesap borçlusu …’ün yükümlülüklerine uymamaları sebebiyle ödeme planında belirtilen ödemelerin muaccel hale geldiğini, davacının ve cari hesap borçlusu …’ün yükümlülüklerine uymamaları sebebiyle sebebiyle müvekkilinin, ödeme planında belirtilen ve muaccel hale gelen cari hesap alacağını tahsili için teminatları irat kaydetme ve ipotek tesis edilen gayrimenkullerin satışı yoluna gidebileceğinin protokolde yer aldığını, protokol ile müvekkili lehine tesis edilen ipoteklerin devam ettiği, dolayısıyla ipoteklerin fekki şartlarının oluşmadığını, davacıya ve cari hesap borçlusu dava dışı … şirketine keşide edilen Bakırköy … Noterliği’nin in 29.04.2021 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile protokol hükümlerine uymamaları sebebiyle ödeme planında yer alan bedellerin tamamı muaccel olduğundan, fazlaya ilişkin tüm talep ve haklarımız saklı kalmak kaydıyla muaccel hale gelen 3.845.617,50 TL’nin avans faizi ile birlikte ödenmesi, aksi takdirde işbu alacakların tahsili için aleyhlerine müştereken ve müteselsilen olmak üzere ve ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başta olmak üzere yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiğini, müvekkilinin dava dışı … ile olan ve muaccel hale gelen cari hesap alacağının 2021 yasal sınırlarının altında kalan kısmının tahsili için İstanbul Ticaret İl Müdürlüğü Hal Hakem Heyeti’ne 30.07.2021 tarih ve …. numaralı dosya ile başvurmuş olup, bakiye kısmın tahsili için ise İstanbul … İcra Dairesi’nin … – esas sayılı icra dosyası ile ilamsız icra takibi başlatılmış olup henüz tebligat aşamasında olduğunu, davacı, cari hesap alacağı adı altında müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı ilamsız icra takibi başlatmış ise de haksız ve dayanaksız icra itiraz edilerek durdurulduğunu, protokolün 6. Maddesinde, … şirketi ile davacı …’ün borçlarına karşılık olarak müvekkil şirkete toplam 1.000.000,00 TL değerinde ipotek veya çek teminatı vereceği, ipoteklerin …’a ait taşınmazları kapsadığının kararlaştırıldığını, 7. Maddesinde de … ile müvekkil arasında yapılan ticarete ilişkin olarak alınan 2 adet daire ipoteğinin …’ün 01.07.2020 tarihinden önceki dönemlere ilişkin ticareti kapsadığı, ancak ….; iline cari hesaba karşılık gelen çeklerin tamamını ödendiğinde işbu protokol kapsamına alınacağı ve 2. Dereceden …- …’ün borcuna istinaden teminat olarak alınacağı hususunun taraflarca kabul edildiğini, buna göre …’ün müvekkil şirketle olan cari hesap ilişkisi dolayısıyla verilmiş olan ipoteklerin/ çeklerin 2. Dereceden olmak üzere, protokolle düzenlenen cari hesap alacağına da teminat oluşturduğunun taraflar arasında kararlaştırıldığını, dava konusu ipoteklerin aynı zamanda müvekkilimizin … şirketinden olan 3.845.617,50 TL cari hesap alacağına da teminat oluşturduğunu, işbu cari hesap alacakları henüz tahsil edilmemiş olması nedeniyle müvekkili lehine tesis edilen ipoteklerin geçerliliğinin halen devam ettiğini, neticede ; davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE :
Dava ; ipoteğin fekki (kaldırılması) istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişiler Doç. Dr. … , …. ve …. tarafından düzenlenen 10/05/2022 havale tarihli bilirkişi raporunda; Davalı ile dava dışı … şirketi arasında mal alım satımına dayalı olarak ticari ilişki kurulduğu, dava dışı şirketin davalıya 4.054.617,57 TL borç bakiyesi olduğu, Davacı …, dava dışı … Tarım Ürünleri ve davalı arasında 18.08.2020 tarihinde “Sulh Mutabakat ve Borç Yapılandırma/Tasfiye Protokolü” akdedildiği, protokole göre davacı …’ün davalıdan ürün alacağı, davacının davalıdan aldığı aylık ürün bedelinin %20’si kadar dava dışı şirket adına davalıya ödeme yapacağı ve bu ödemelerin aylık tutarının 25.000,00 TL’nin altında olmayacağı, ihtilaf konusu Protokol ile davacı …’ün dava dışı …’ün davalı şirkete olan borcuna katıldığı; bir başka ifade ile davacının dava dışı … ile birlikte 4.954.617,57-TL’lik borcun ödenmesi hususunda davalıya karşı müteselsilen sorumlu olduğu, davacı …’ün ticari defterlerinin usulüne uygun tutulması nedeniyle davacı ticari defterlerinde itibar edilemediği, incelemelerde davalı ticari defter kayıtları üzerinden tespitler yapıldığı; Davalı ticari defterlerinde ise protokol tarihinden sonra; davacıya 774.689,93 TL’lik mal satışı yapıldığı, davacıdan 1.181.996,05 TL’lik çek alındığı ve neticede davalının davacıya 407.306,12 TL borçlu olduğunun gözüktüğü, yanlar arasındaki protokole göre Şubat/2021 dönemi sonunda davacının dava dışı şirket adına davalıya ödemesi gereken tutarın 172.782,51 TL olduğu, buna mukabil dava dışı şirket adına davalıya ödenen tutarın Şubat/2021 sonunda 109.000,00 TL olduğu, 16.04.2021 tarihinde ise dava dışı şirketin davalıya 100.000,00 TL daha ödemesi ile davacının davalıya dava dışı şirket adına toplam ödediği bedelin 209.000,00 TL’ye ulaştığı, dava konusu ipoteklerin akıbetinin davalının sözleşme süresince yükümlülüklerini yerine getirmesi şartına bağlı kılındığı, sözleşmedeki bu şartın bozucu şart niteliğini haiz olduğu; davacı tarafından davalının kendisine yüksek fiyatla mal sattığı iddialarına ilişkin yapılan incelemelerde, davalının davacıya yüksek fiyatla mal satmadığının tespit edildiği; bu nedenle, somut olayda bozucu şartın gerçekleşmediği yönünde görüş bildirmişlerdir.
Bilirkişiler Doç. Dr. …. , … ve … tarafından düzenlenen 22/09/2022 havale tarihli bilirkişi ek raporunda; Davalı ile dava dışı … şirketi arasında mal alım satımına dayalı olarak ticari ilişki kurulduğu, dava dışı şirketin davalıya 4.054.617,57 TL borç bakiyesi olduğu, davacı …, dava dışı … Tarım Ürünleri ve davalı arasında 18.08.2020 tarihinde “Sulh Mutabakat ve Borç Yapılandırma/Tasfiye Protokolü” akdedildiği, Protokole göre davacı …’ün davalıdan ürün alacağı, davacının davalıdan aldığı aylık ürün bedelinin %20’si kadar dava dışı şirket adına davalıya ödeme yapacağı ve bu ödemelerin aylık tutarının 25.000,00 TL’nin altında olmayacağı, ihtilaf konusu Protokol ile davacı …’ün dava dışı …’ün davalı şirkete olan borcuna katıldığı; bir başka ifade ile davacının dava dışı … ile birlikte 4.954.617,57-TL’lik borcun ödenmesi hususunda davalıya karşı müteselsilen sorumlu olduğu, davacı …’ün ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmaması nedeniyle davacı ticari defterlerine itibar edilemediği, incelemelerde davalı ticari defter kayıtları üzerinden tespitler yapıldığı; Davalı ticari defterlerinde ise protokol tarihinden sonra; davacıya 774.689,93 TL’lik mal satışı yapıldığı, davacıdan 1.181.996,05 TL’lik çek alındığı ve neticede davalının davacıya 407.306,12 TL borçlu olduğunun gözüktüğü, yanlar arasındaki protokole göre Şubat/2021 dönemi sonunda davacının dava dışı şirket adına davalıya ödemesi gereken tutarın 172.782,51 TL olduğu, ek rapor kapsamında davacı tarafından sunulan tahsilat makbuzu da dikkate alındığında, davacının Şubat/2021 dönemi sonunda 209.000,00 TL ödeme yapmış olduğu ve davacının protokole göre ödeme yükümlülüklerinin yerine getirmiş olduğu, dava konusu ipoteklerin akıbetinin davalının sözleşme süresince yükümlülüklerini yerine getirmesi şartına bağlı kılındığı, sözleşmedeki bu şartın bozucu şart niteliğini haiz olduğu; davacı tarafından davalının kendisine yüksek fiyatla mal sattığı iddialarına ilişkin yapılan incelemelerde, ek rapor kapsamında davacı tarafından iddialarını ispatlayacak bir delil sunulmadığından, kök rapordaki görüşümüzün korunduğu ve davalının davacıya yüksek fiyatla mal satmadığının tespit edildiği; bu nedenle, somut olayda bozucu şartın gerçekleşmediği yönünde görüş bildirmişlerdir.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, menfi tespit davası ve ipotek kavramı ile ilgili genel bir açıklama yapılmasında ve ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukukî ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir.
Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığının ispatı için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesini isteyebilir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukukî ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir.
Başka bir deyişle hukukî yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Dayanılan hukukî ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir.
Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukukî yararının bulunması şarttır. Buna rağmen borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması hâlinde de borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir.
Bunun dışında icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür. Borçlu belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi dayanaksız kalır ve borcu ödemekten kurtulur.
Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 24.11.2020 tarihli ve …. E., ….K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
İpotek kavramının açıklanmasına gelince; alacakların güvence altına alınması özel hukukun temel amaçları arasında yer alır. Bu amaç doğrultusunda ortaya çıkan güvence araçları özel hukukta şahsi ve ayni güvence olmak üzere ikiye ayrılır. Ayni güvencede şahsi güvenceden farklı olarak güvencenin içeriğini kişiler değil malvarlığı oluşturmaktadır. Hukukumuzda alacağa bu tür bir güvenceyi sağlayan ayni güvence rehin hakkıdır. Rehin hakkı, taşınır ve taşınmaz rehni şeklinde gerçekleşebilir. Taşınmaz rehni kendi içerisinde ipotek, ipotekli borç senedi ve irat senedi olmak üzere üçe ayrılır (Şener, Y.S.: Türk Hukukunda İpotek ve Uygulaması, Ankara 2010, Genişletilmiş 3. Baskı, Önsöz).
Taşınmaz rehninin bir çeşidi olan ipotek, TMK’nın 881 ilâ 897. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Söz konusu maddelerde ipoteğin tanımı yapılmaksızın, ipoteğin amacı ve niteliği (m. 881), kurulması ve sona ermesi (m. 882- 887), hükümleri (m. 888- 891) ve kanuni ipotek hakları (m. 892- 897) ile ilgili hususlar ele alınmıştır.
Doktrinde ipotek kavramı, kişisel bir alacağı güvence altına alma amacını güden, kıymetli evraka bağlı olmayan ve bir taşınmazın değerinden alacaklının alacağını elde etmesi olanağını sağlayan sınırlı ayni hak olarak tanımlanmaktadır (Akipek, J.G./Akıntürk,T.: Eşya Hukuku, İstanbul 2009, s. 786; Gürsoy, K./Eren, F./Cansel, E.: Türk Eşya Hukuku, 1984, s. 1032). Bu şekilde, ayni teminat sağlayan sınırlı bir ayni hak niteliğindeki ipotek; belirli bir borcun ifasının teminat altına alınması amacını güder ve alacaklıya, teminatın konusunu oluşturan taşınmazın paraya çevrilmesi suretiyle alacağını elde etme yetkisi sunar (Köprülü, B./Kaneti, S.: Sınırlı Ayni Haklar, İstanbul 1983, s. 252).
Taşınmaz rehninin temel ilkelerinden biri belirlilik ilkesi olup, bu ilke ipoteğin kurulmasında alacak ve taşınmaz bakımından kendisini göstermektedir. İpoteğin alacak bakımından belirli olması, taşınmazın ne miktar alacak için güvence teşkil edeceğinin tapu kütüğünde açıkça gösterilmesidir. Bu husus, TMK’nın 851. maddesinde “Taşınmaz rehni, miktarı Türk parası ile gösterilen belli bir alacak için kurulabilir. Alacağın miktarının belli olmaması hâlinde, alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde taşınmazın güvence altına alacağı üst sınır taraflarca belirtilir” şeklinde ifade edilmiştir. Çeşitli borçların teminat altına alınması için ipotek tesis edilmesi mümkünse de kural olarak, söz konusu hüküm gereği, alacağın belirli miktar üzerinden Türk Lirası ile gösterilmesi gerekir.
İpotek, hâlen mevcut veya ilerde doğması olası bir alacağı teminat altına alır (TMK m. 881). Miktarı ipoteğin tesisi anında belli olan alacaklar için ana para ipoteği (sabit ipotek, adi ipotek, karz ipoteği, kesin borç ipoteği), miktarı ipoteğin tesisi anında belli (muayyen) olmayan fakat ilerde gerçekleşecek alacaklar için ise üst sınır ipoteği (limit ipoteği, azami meblağ ipoteği, maksimal ipotek) kurulur (TMK m. 851). Ana para ipoteğinde taşınmazın teminat altına aldığı miktar rehin sözleşmesinde yazılı olan meblağ, üst sınır ipoteğinde ise ilerde tahakkuku muhtemel alacağın tahakkuk eden ve fakat üst sınır olarak belirlenen meblağı geçemeyecek olan kısmıdır.
İpoteğin taşınmaz bakımından belirli olması ise, ipotekle yüklenecek taşınmazın belirli, tapuya kayıtlı bir taşınmaz olması gerektiğidir (TMK m. 853). Tapuya kayıtlı olmayan taşınmazlar üzerinde taşınmaz rehni kurulamaz. TMK’nın 704. maddesine göre, arazi, tapu kütüğünde bağımsız ve sürekli olmak üzere kaydedilen haklar ve kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler taşınmaz olarak kabul edilmiş, TMK’nın 998. maddesinde de bu üç kategoride belirtilen taşınmazların tapu siciline kaydedileceği ifade edilmiştir. Kat mülkiyeti tesis edilmiş binalarda kat mülkiyeti maliki, bağımsız bölümü üzerine taşınmaz rehni kurabilir (Kat Mülkiyeti Kanunu m. 15).
Tapu siciline egemen ilkelerden olan ve taşınmaz rehnine de uygulanan bir diğer ilke açıklık ilkesidir. Açıklık ilkesinin bir gereği olarak taşınmaz rehni tapu siciline tescille doğar (TMK m. 856), tapu kütüğünde kayıt bulundukça devam eder ve kaydın terkini ile sona erer (TMK m. 858). İpoteğin doğması için, tapu kütüğüne geçerli bir tescilin yapılması gerekir. Geçerli bir tescil için, kural olarak, taşınmaz malikinin tescil istemi ve geçerli bir iktisap sebebinin varlığı şarttır. İktisap sebebi bir rehin sözleşmesi, ölüme bağlı tasarruf, kanun hükmü veya bir mahkeme kararı olabilir.
Taşınmaz rehni sözleşmesi resmî şekilde yapılır (TMK m. 856/2). Taşınmaz rehni sözleşmesinin yer aldığı resmî senedin tapu memuru tarafından düzenlenmesi zorunludur (Tapu Kanunu m. 26). Resmî şekil bir geçerlilik şartı olduğundan, bu şarta uyulmadan yapılan sözleşmeler geçersiz sayılır. Taşınmaz rehni sözleşmesinin asli ve zorunlu içeriğini, rehin veren, rehin konusu taşınmaz/taşınmazlar, rehinli alacaklı ve rehinli alacak ile rehin türü olarak saymak mümkündür (Oğuzman, M.K/ Seliçi, Ö./Oktay-Özdemir, S.: Eşya Hukuku, İstanbul 2020, s. 1039-1041). İpotek tesisinin nedenini de ipotek akit tablosunda yazılanlar belirler.
İpotekte, iktisap sebebinin dışında, ondan bağımsız olan bir temel ilişkinin (borç ilişkisinin) varlığı gerekir. Ana para ipoteğinde, bu temel ilişkiden doğmuş bulunan bir alacak teminat altına alınmaktadır. Temel borç ilişkisinin geçersiz olması dolayısıyla alacak doğmamışsa, yapılan tescil görünürdeki alacaklı lehine bir rehin hakkı doğurmaz. Bir başka anlatımla, ipoteğin doğumu için yapılması gerekli tescilin alacaklı ile borçlu arasındaki temel borç ilişkisine bir etkisi yoktur. Tescil, alacağı doğurmaz ve alacağın varlığı için bir delil olmaz. Tescil ancak rehinli alacaklının ayni hakkının varlığına bir delil teşkil eder ve bu hususta bir karine yaratır. Rehinli alacaklı, rehin hakkını kullanmak için kişisel alacağını ispat etmelidir. İpoteğin amacı alacağı teminat altına almaktır. Bu yüzden de ipotek, teminat altına aldığı alacağa bağlıdır. Teminat altına alınacak bir alacak kesin olarak mevcut değil ise ipotek hakkı da alacağa bağlılığı dolayısıyla mevcut değildir. Diğer taraftan teminat altına alınan alacağın borçlusu, ipoteğe temel teşkil eden borç ilişkisine göre belirlenir. İpotek eşyaya bağlı bir borç doğurmadığından, ipotekli taşınmaz maliki, taşınmazın maliki olduğu için borçlu değildir, borcu ancak kendisi ile alacaklı arasındaki bir temel borç ilişkisinden doğabilir (Oğuzman, M.K./Seliçi, Ö.: Eşya Hukuku, 1982, s. 906 vd, Oğuzman/ Seliçi/Oktay-Özdemir, s. 1025-1026).
Taşınmaz üzerinde temsil yoluyla ipotek tesisi mümkündür. Bu durumda, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 504. maddesi (818 sayılı Borçlar Kanunu m. 388) ile Noterlik Kanunu’nun 89. maddesinin göz önünde tutulmalıdır. TBK’nın 504. maddesi gereğince vekil özel olarak yetkili kılınmadıkça taşınmazı devredemeyeceği ve bir hak ile sınırlandıramayacağı hüküm altına alınmış olup, vekâletnamenin ipotek tesisi yetkisini içermesi, yine Noterlik Kanunu’nun 89. maddesi uyarınca noterde resmî şekilde düzenlenmesi gereklidir. Burada vekil, Borçlar Kanununda yer alan sadakat ve özen borcu gereğince vekil edenin yararına ve onun gerçek iradesine uygun hareket etmek, onu zararlandırıcı her türlü davranıştan kaçınmak zorundadır.
Yapılan açıklamalar ışığı altında somut olayın incelenmesine gelince,18.08.2020 tarihli Protokole göre, davacı …’ün davalı ile mal alım satımına dayalı ticari ilişkisi olacağı, davacının davalıdan haftalık alacağı mal bedelinin %20’si tutarındaki kısmı dava dışı şirketin borcu için ödeyeceği, böylece dava dışı şirketin borcunun tasfiye edileceği, davacının her halükarda dava dışı şirketin borcu için aylık minimum 25.000,00 TL ödeme yapacağı, davacı ….’e ait 2 gayrimenkulün 740.000,00 TL limit ipoteği ile davalıya ipotek verildiği, davacının davalının protokol konusu edimleri yerine getirmediği, mal tedarikinde sıkıntılar çıkardığı, mal teslim etmediği, kendisine diğer müşterilerinden daha yüksek fiyatla mal verdiği, hal içerisinde haksız rekabet oluşturduğu iddiası ile davalıya gönderdiği Beyoğlu …. Noterliği 22.04.2021 tarih … Yevm. Nolu ihtarname ile protokolü protokolün 8.3 mad. gereğince haklı nedenle feshettiklerini bildirdiği, ipotek verilen gayrimenkuller – üzerindeki — ipoteklerin kaldırılmasını talep ettiği, davalının, fesih ihtarnamesine karşı davacıya ve dava dışı … şirketine gönderdiği Bakırköy …Noterliği 29.04.2021 tarih …. yevm. Nolu ihtarname ile protokolü haklı nedenlerle feshettikleri, dava dışı şirketin borcunun ödenmesinin ihtaren bildirildiği, neticede davacı tarafından davalıya verilen ipoteklerin kaldırılması için huzurdaki ipoteğin fekki davasının açıldığı görülmektedir.
Uyuşmazlık konusu; huzurdaki davada uyuşmazlık konusunun yanlar arasında akdedilen protokol gereği, yanların edimlerini yerine getirip getirmediği, dava konusu ipoteklerin fekki şartlarının oluşup oluşmadığı hususunda toplandığı anlaşılmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta; Davalı ile dava dışı … şirketi arasında mal alım satımına dayalı olarak ticari ilişki kurulduğu, dava dışı şirketin davalıya 4.054.617,57 TL borç bakiyesi olduğu, Davacı …, dava dışı … Tarım Ürünleri ve davalı arasında 18.08.2020 tarihinde “Sulh Mutabakat ve Borç Yapılandırma/Tasfiye Protokolü” akdedildiği görülmektedir. Dava dışı …’ün de imzasının bulunduğu protokolün 4.4. Maddesi uyarınca:
“…, … firmasının …’a olan borcunu yeni bir ticari anlaşma ile … şirketi Algül ile yapılan ticaret neticesinde ödeyeceklerini kabul etmiştir.”
Aynı yönde sözleşmenin 4.6. maddesi uyarınca:
“Sözleşmenin tarafı olan …, …’ye olan meyve ticaretinden kaynaklanan toplam 4.054.617,00 TL borcunu ödemediği takdirde, … ile yapılan işbu özleşme son bulacağı gibi, …’ün daha önce ticari ilişkisinin devamı için güvence olarak verilen ipotek, teminat ve teminat çekleri ile sorumlu olduklarını taraflar kabul beyan ve taahhüt etmişlerdir.”
Sözleşme tetkik edildiğinde, davacı …’ün, dava dışı …’ün davalı şirkete olan borcuna katıldığı anlaşılmaktadır. Bir başka ifade ile davacının dava dışı … ile birlikte 4.954.617,57-TL’lik borcun ödenmesi hususunda davalıya karşı müteselsilen sorumlu olduğu ifade edilmelidir.
Kenar başlığı Borca Katılma olan TBK m.201 hükmü aynen şöyledir:
“Borca katılma, mevcut bir borca borçlunun yanında yer almak üzere, katılan ile alacaklı arasında yapılan ve katılanın, borçlu ile birlikte borçtan sorumlu olması sonucunu doğuran bir sözleşmedir.
Borca katılan ile borçlu, alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olurlar.”
Anılan hüküm ve sözleşme tetkik edildiğinde, taraflar arasındaki 18.08.2020 – tarihli Protokol’ün borca katılma sözleşmesi niteliğini haiz olduğu görülmektedir. Zira borca katılma, alacaklı (Davacı şirket) ile ilk borçlu (…) arasındaki borç ilişkisine taraf olmayan bir üçüncü kişinin (davacı …’ün), mevcut borca ilk borçlunun yanında asli ve bağımsız borçlu sıfatıyla yer almak suretiyle, alacaklı ile anlaşarak borcun ifasından ilk borçlu ile müteselsilen sorumlu olması sonucunu doğuran bir sözleşmedir. Burada borca katılan ile alacaklı arasında, ilk borç ilişkisinden bağımsız, yeni bir sözleşme kurulmaktadır.Ancak bu sözleşme ile borca katılan, ilk borçlunun ifa etmesi gereken edim ile aynı içeriğe sahip bir borç altına girmektedir. Bir başka ifade ile borca katılma sözleşmesi, alacaklıya, ilk borçludan talep etmeye hakkı olan alacak hakkını, ikinci bir borçludan talep edebilme hakkı sağlar. Bu itibarla alacaklı ek bir borçlu daha elde eder ve hukuki durumu güçlenir. Borca katılanın amacı, alacaklının ilk borç ilişkisinden elde edeceği hukuki yararı teminat altına almak ve ilk borçlunun ifa etmeme ihtimaline karşı alacaklıyı korumaktır. Nitekim somut ihtilafta bahse konu protokol ile davacı …. ‘e ait olup;
…. ili … ilçesi …. Mahallesi …. mevkii …. parselde … … blok …. Kat … numaralı bağımsız bölüm üzerinde 29.08.2019 tarih ve …. yevmiye numarası ile davalı şirket lehine 480.000,00-TL bedelli,
…. ili …. ilçesi …. Mahallesi … mevkii …. parselde . …. blok …. Kat …. numaralı bağımsız bölüm üzerinde 10.11.2020 tarih ve …. yevmiye numarası ile davalı şirket lehine 260.000,00-TL bedelli, ipotek tesis edilmiştir.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Davalı ile dava dışı … şirketi arasında mal alım satımına dayalı olarak ticari ilişki kurulduğu, dava dışı şirketin davalıya 4.054.617,57 TL borç bakiyesi olduğu, davacı …, dava dışı … Tarım Ürünleri ve davalı arasında 18.08.2020 tarihinde “Sulh Mutabakat ve Borç Yapılandırma/Tasfiye Protokolü” akdedildiği,Protokole göre davacı …’ün davalıdan ürün alacağı, davacının davalıdan aldığı, aylık ürün bedelinin %20’si kadar dava dışı şirket adına davalıya ödeme yapacağı ve bu ödemelerin aylık tutarının 25.000,00 TL’nin altında olmayacağı,İhtilaf konusu Protokol ile davacı …’ün dava dışı …’ün davalı şirkete olan borcuna katıldığı; bir başka ifade ile davacının dava dışı … ile birlikte 4.954.617,57-TL’lik borcun ödenmesi hususunda davalıya karşı müteselsilen sorumlu olduğu,Davacı …’ün ticari defterlerinin usulüne uygun tutulması nedeniyle davacı ticari defterlerinde itibar edilemediği,davalı ticari defterlerinde ise protokol tarihinden sonra; davacıya 774.689,93 TL’lik mal satışı yapıldığı, davacıdan 1.181.996,05 TL’lik çek alındığı ve
neticede davalının davacıya 407.306,12 TL borçlu olduğunun gözüktüğü,yanlar arasındaki protokole göre Şubat/2021 dönemi sonunda davacının dava dışı şirket adına davalıya ödemesi gereken tutarın 172.782,51 TL olduğu, buna mukabil dava dışı şirket adına davalıya ödenen tutarın Şubat/2021 sonunda 109.000,00 TL olduğu, 16.04.2021 tarihinde ise dava dışı şirketin davalıya 100.000,00 TL daha ödemesi ile davacının davalıya dışı şirket adına toplam ödediği bedelin 209.000,00 TL’ye ulaştığı görülmektedir.
Taraflar arasındaki hukuki ilişkinin TBK m. 201 hükmünde düzenleme alanı bulan borca katılma sözleşmesi niteliğini haiz olduğu az yukarıda açıklanmıştı. Bu kapsamda bahse konu sözleşmenin 8.3. maddesinin incelenmesi gerekirse ilgili sözleşme hükmüne göre:
“Sözleşmenin tarafı … sözleşmedeki yükümlülüklerinin yerine getirmez ise veya mal tedarikinde sıkıntı olursa bu sözleşme geçersiz olup, …’ün … ile …. Tarım arasında yapılan eski ticaretten kaynaklanan borçla hiçbir sorumluluğu kalmayacaktır.”
Görüldüğü üzere bahse konu sözleşme hükmü ile taraflar, davalı şirketin hükümlerini yerine getirmemesi yahut mal tedarikinde sıkıntı yaşanması halinde sözleşmenin geçersizlikle sonuçlanacağını kararlaştırmışlardır. Bir başka ifade ile sözleşmenin ve dava konusu ipoteklerin akıbeti, davalının sözleşme süresince yükümlülüklerini yerine getirmesi şartına bağlı kılınmıştır. Şayet bu bozucu şart gerçekleşirse, sözleşme sona erecek ve tasfiye sürecine girilecektir. Dolayısıyla sözleşmenin bu hükmüyle taraflar bozucu şart kararlaştırmışlardır.
Beyan edilen davalı tarafın davacıya kestiği faturalar, aynı tarihte Davalı’nın başka müşterilerine kestiği faturalardaki en yüksek fiyatlar ile İstanbul Hal Fiyatları ile bilirkişi kurulu tarafından yapılan kıyaslamada davalının,yüksek fiyatla mal satmadığı tespit edilmiş olup sözleşmenin 8.3’ncü maddesi uyarınca bozucu şartın somut olayda gerçekleşmediği ve dolayısıyla ipoteğin fekki koşullarınında oluşmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 12.696,65 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 12.556,65 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara İADESİNE,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre reddedilen miktar üzerinden hesap edilen 99.400,00 TL ücreti vekaletin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
5-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 345,00 TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davaclara İADESİNE,

5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.27/10/2022

Başkan ….
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip ….
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”