Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/668 E. 2021/743 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/668
KARAR NO : 2021/743

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 09/08/2021
KARAR TARİHİ : 16/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının dosya üzerinden yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 09/08/2021 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Davalı …’ın, müvekkilinin alacaklı olduğu diğer davalı … Ayakkabıcılık San. ve Dış Tic. A.Ş. (VN …) şirketinin tek ortağı ve yetkilisi olduğunu,müvekkilinin alacaklarının tahsili için davalı … Ayakkabıcılık San. ve Dış Tic. A.Ş. (VN …) şirketi hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyası ile icra takibi başlatıldığını, iş bu icra takibine şirket vekili aracılığıyla itiraz edildiğini, akabinde Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını ve yapılan yargılama neticesinde … Karar sayısıyla itirazın iptali ile alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedildiğini, akabinde davalı şirket vekili aracılığıyla istinaf kanun yoluna başvurulduğunu ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43.Hukuk Dairesi’nin 2020/399 Esas, 2021/689 Sayılı kararı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiğini, mevcut durumda Bakırköy .. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasının derdest olduğunu, davalı …’ın ortağı ve yetkilisi olduğu diğer davalı/borçlu … Ayakkabıcılık San. ve Dış Tic. A.Ş. (VN …) şirketinden küçük bir kısmi tahsilat yapılmışsa da büyük orandaki bakiye alacaklarının tahsil edilemediğini, davalı şirketin faal olmayıp için boş olduğu ve hiç bir mal varlığı olmadığı gibi banka hesaplarının boş olduğunu, icra dosyasına celp edilen davalı … Ayakkabıcılık San. ve Dış Tic. A.Ş.’nin … Bankası hesaplarının 10/06/2018 ve 27/05/2019 tarihleri arasındaki hesap hareketleri incelendiğinde huzurdaki davayı açma gereği hasıl olduğunu, davalı şirketin … Numaralı TL hesabı incelendiğinde davalı …’a ait toplam 81.520,84 TL borcun (kredi kartı borcu, cep telefon faturası, havale işlemleri, kızı ve oğlunun eğitim giderleri) ödendiğini, Davalı şirketin … Numaralı USD hesabı incelendiğinde, 29/11/2018 tarihinde davalı … tarafından hesaptan 1.900,00 USD çekildiğini, 21/02/2019 tarihinde davalı …’ın şahsi hesabına 8.000,00 USD havale yapıldığını, davalı şirketin … Numaralı EURO hesabı incelendiğinde, 29/11/2018 tarihinde davalı … tarafından hesaptan 2.700,00 EURO çekildiğini, davalı şirketin mal varlıkları ile şirketin tek ortağı ve yetkilisi davalı …’ın mal varlıklarının birbirine karıştığını, şirket hesaplarının kötü niyet ve dürüstlük kuralına aykırı olarak boşaltıldığını, davalı …’ın diğer davalı şirketin hesaplarını bilinçli ve kötü niyetli olarak boşaltarak borçtan kurtulmaya çalıştığını ve tüzel kişilik perdesinin arkasına sığındığını, İş bu sebeple tüzel kişilik perdesinin kaldırılması gerektiğini, davalı …’ın, ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğu diğer davalı şirketin sağladığı sınırlı sorumluluk ilkesine sığınarak müvekkilini zarara uğratma kastı ile hareket ettiğinin açık olduğunu, iş bu sebeple tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak ilgili icra dosyasının borcundan davalı …’ın da müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması gerektiğini, izah edildiği üzere davalı …’ın borçtan kurtulmaya çalıştığını, ayrıca şirket mal varlıkları ile şahsi mal varlıklarının iç içe geçerek karışmış durumda olduğunu, bu sebeplerin başlı başına tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için yeterli olduğunu, davalı … Ayakkabıcılık San. ve Dış Tic. A.Ş. (VN …) şirketinin müvekkiline karşı borçlu olduğunu Bakırköy … icra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasındaki borçtan tüzel kişilik perdesinin kaldırılması suretiyle davalı …’ın da müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması gerektiğini, bu nedenlerle huzurdaki davayı açmanın zaruri olduğunu, davalı ….’ın kendi üzerindeki mal varlıklarını da huzurdaki davayı öğrendiği anda kaçıracağını, bu sebeple davalı …’ın taşınır taşınmaz mal varlıklarına ve özellikle … Bankası A.Ş.’deki tüm hesapları olmakla birlikte tüm banka hesaplarına dava süresince teminatsız olarak ihtiyati haciz konulmasını, davanın kabulüne karar verilmesini, davalı …’ın tek ortağı ve yetkilisi olduğu diğer davalı … Ayakkabıcılık San. ve Dış Tic. A.Ş. (VN …) şirketinin, müvekkiline karşı borçlu olduğu Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasındaki borçtan, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması suretiyle davalı …’ın da müştereken ve müteselsilen sorumluluğunun tespitine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava,davalı şirketin borcundan tüzel kişilik perdesinin aralanarak diğer davalının da sorumlu olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Dava şartları 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114-115. maddelerinde düzenlenmiş olup, davanın esası hakkında yargılama yapılabilmesi için varlığı veya yokluğu gerekli olan hâllerdir. Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da, açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak, mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, kural olarak davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı (kural olarak) dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür (m. 115/2, c. 1; istisna m. 115/2, c. 1 ve c. 2) (Kuru, B:Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Legal Yayınevi, 1. Baskı, İstanbul 2015, s.120).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-h bendine göre davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması bir dava şartıdır. Maddenin gerekçesinde; “Burada sözü edilen hukuki yarardan maksat, davacının sübjektif hakkına hukuki korunma sağlanması hususunda mahkemeye başvurmasında hâli hazırda hukuken korunmaya değer bir yararın bulunmasıdır. Bir başka ifadeyle, davacı hakkına kavuşmak için, hâli hazırda mahkeme kararına muhtaç konumda değilse onun hukuki yararının bulunduğundan söz etmek mümkün değildir.” şeklinde açıklanmıştır.
Dava açmakta hukuki yarar olduğunun kabulü için; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca, açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin, hakkına ulaşmak için, mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan sözedilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (Pekcanıtez H., Atalay, O./Özekes, age. s.297).
Belirtilmelidir ki, mahkemeden istedikleri hukuki korunmaya göre davalar eda davaları, tespit davaları ve inşai davalar olarak ayrılmaktadır.
Eda davalarında; bir şeyin yapılması, bir şeyin verilmesi veya bir şey yapılmaması istenmekte iken; inşai (yenilik doğuran) davalar ile de, var olan bir hukuki durumun değiştirilmesi, kaldırılması veya yeni bir hukuki durumun yaratılması istenir. İnşai (yenilik doğurucu) davanın kabulü ile yeni bir hukuki durum yaratılır ve hukuksal sonuç genellikle bir yargı kararı ile doğar.
Tespit davasında ise sadece tespit hükmü verilebilir. Tespit davasında verilen karar ile hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu kesin olarak tespit edilir, Diğer bir anlatım ile davalının varlığını inkar ettiği ilişkinin var olduğu veya yokluğunu inkar ettiği hukuki ilişkinin yok olduğu hükme bağlanır.
Bir tespit davasının kabule şayan olabilmesi için, bu davanın konusunu oluşturan hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının menfaatinin (hukuki yararının) bulunması gerekir.
Tespit davasında; eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir menfaatinin bulunduğu varsayılmaz. Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın, ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkar ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır. İşte davacının hukuki ilişkinin derhal tespitinde menfaatinin (hukuki yararının) varlığı için öncelikle, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel (halihazır) ve ciddi bir tehditle karşı karşıya olması gerekir. Bu tehdit çoğunlukla davalının davranışları ile ortaya çıkar. Bu tehdidin davacı için bir tehlike oluşturabilmesi, bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumunun tereddüt içinde olmasına ve bu hususun, davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmasına bağlıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.02.2012 gün ve 2011/10-642 E., 2012/38 K. sayılı kararı).
Bu doğrultuda, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı; bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı; yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır. Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma diğer dava çeşitlerinden birisi ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. Bu şartların bulunmaması halinde tespit davası dinlenmez, davanın usulden (dava şartı yokluğundan) reddi gerekir.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.05.2013 gün ve 2013/22-561 E., 2013/733 K. ile 12.06.2013 gün ve 2013/8-1013 E., 2013/816 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Dava dilekçesinde, davacının,davalı şirketten olana alacağından tüzel kişilik perdesinin aralanması suretiyle davalı şirket yöneticisinin de sorumlu olduğunun tespiti istenmektedir. Davacı eda davası açmış olsa idi, eda davası sonunda verilecek hükmün tespite ilişkin bölümü ile bu dava sonucunda verilecek tespit hükmünün aynı olacağı, kesin hüküm etkisi bakımından da hiçbir fark bulunmayacağı açık olup, dava dilekçesindeki istem sonucunun, açılacak eda davası ile elde edilmesi mümkün olduğundan, davacının bu tespit davasını açmada hukuki yararı bulunmadığından,davanın hukuki yarara ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK’nun 114/-(h) ve 115/2. Maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının tespitini istediği hususun ileride açılacak eda davası yargılaması sırasında da ileri sürülebilecek olması nedeniyle davacının ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı anlaşıldığından davanın HMK’nun 114/-(h) ve 115/2. Maddeleri uyarınca hukuki yarara ilişkin dava şartı noksanlığı sebebiyle USULDEN REDDİNE,
2-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerlerinde BIRAKILMASINA,
4-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafından peşin olarak yatırılan ¨345,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda oybirliğiyle karar verildi. 16/09/2021

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.