Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/638 E. 2022/555 K. 17.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/638 Esas
KARAR NO : 2022/555

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/07/2021
KARAR TARİHİ : 17/05/2022
K.YAZIM TARİHİ : 24/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalıdan olan alacağı için icra takibinin başlatıldığını, davalının itirazı neticesinde takibin durduğunu, davalının itirazının haksız olduğunu, neticede; davalının itirazının iptaline, takibin devamına, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı …… firmasıyla pandemi döneminden önce yapılan sözleşme kapsamında davacı tarafından destek ve bakım sunulacağı hususunda anlaşıldığını, gerek ülkemizde, gerek dünyada yaygın olarak seyreden Covid-19 virüsü salgını nedeniyle alınan tedbirler uyarınca, Mart 2020 ve Ağustos 2020 tarihleri arasında müvekkili şirketin zorunlu tam kapanma sebebiyle faaliyetlerine ara vermek zorunda kaldığını, zorunlu kapanma dolayısıyla (mücbir sebep olarak nitelendirilecek genel sağlık sebebiyle) müvekkili tarafından destek hizmeti talep edilemediği gibi davacı şirket tarafından gerekli hizmet sağlama ve yardımların da yapılmadığını, davacı tarafından sağlanması gereken destek ve bakım faaliyetlerinden 5 ay boyunca yararlanılamadığını, müvekkili şirket tekstil firması olarak faaliyet gösterdiğinden uzaktan çalışma yapılması ve faaliyetlerine devam etmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin kapalı olduğu dönemde davacı firmadan uzaktan yardım ve hizmet dahi alınamadığını, müvekkilinin kapanma sürecinde almasının mümkün olmadığı bakım ve destek hizmeti için davacı tarafından, haksız olarak fatura kesilmeye devam edildiğini, kesilen faturalar, müvekkili şirketçe öğrenildiğinde, hizmet alınamadığı ve bu sebeple ödeme yapılmasının hayatın olağan akışına aykırı düşeceği belirtilerek yapıcı bir çözüm üretilmesi amaçlandığını ve bu nedenle davacı şirket ile iletişime geçildiğini, olumlu bir geri dönüş alınamadığını ve hizmet alınmayan döneme ilişkin kesilen faturalar için müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, davaya konu 18.753,78 TL’lik fatura bedellerinden sorumlu tutulamayacakları ve bu bedelden borçlu olmadıklarının tespitine ilişkin taraflarınca menfi tespit ve uyarlama dava açılacağından dosyanın henüz zorunlu arabuluculuk safhasında olduğunu, Arabuluculuk aşamasında anlaşmaya varılamaması halinde taraflarınca açılacak olan ve dava açılınca esas numarasını bildirecekleri menfi tespit davasının dosyada bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, taraflar arasında imzalanan …. Yazılımları için …. Versiyon Güncelleme ve Destek Sözleşmesi’nin Mücbir Sebep başlıklı 9. Maddesinde mücbir sebebin tanımının yapıldığı; Covid-19 salgını, sözleşmenin imzalandığı tarihte var olmayan ve öngörülemeyen, tarafların çalışma imkanını geçici olarak, uzun süreli durduracak şekilde ve derecede meydana gelen, tarafların kontrolü haricinde zuhur eden bir mücbir sebep hali olduğunu, sözleşmenin 9. maddesi uyarınca; “Mücbir sebep süresi boyunca taraf edim ve yükümlülüklerinin askıya alınır ve mücbir sebep sona erdiği zaman edim ve yükümlülükler tekrar başlar.” düzenlemesi bulunduğunu, mücbir sebep nedeniyle davacı şirketin danışmanlık hizmeti verme ediminin müvekkil şirketin de danışmanlık hizmeti karşılığında bedel ödeme yükümlülüğünün askıya alındığını, müvekkilinin mücbir sebep yüzünden yararlanamadığı hizmetin bedelinden, karşılıklı yükümlülükler askıya alındığından, sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, davacının mücbir sebep nedeniyle askıya alınan danışmanlık hizmeti edimini Mart 2020 – Ağustos 2020 tarihleri arasında sunmamasına rağmen alınmayan hizmet ediminin bedelini tahsil etmek istediğini, neticede; davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine ve alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Dosyamız arasına celp edilen Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; Davacı alacaklının 18.753,78 TL asıl alacak üzerinden borçlu aleyhine cari hesap alacağı dayanak gösterilmek suretiyle ilamsız icra takibi başlattığı, ödeme emrinin borçluya 08/06/2021 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından süresi içerisinde 11/06/2021 tarihinde borca ve ferilerine itiraz ettiği görüldü.
Dosyaya sunulan 12/11/2021 tarihli bilirkişi SMMM … ve Nitelikli Hesaplama Uzmanı Doç. Dr. … tarafından düzenlenen raporda; yanlar tarafından ibraz edilen ticari defterlerin usulüne uygun bir şekilde açılış kapanış tasdiklerinin yaptırıldığı, ticari defterlerinin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, ticari defterlerinin yanların lehine delil nitel sayın mahkemenizin takdirlerinde olduğu, davacı ticari defterlerinde icra takip tarihinde davacının davalıdan 18.753,78 TL alacaklı olduğu, davalı ticari defterlerinde icra takip tarihinde davalının davacıya herhangi bir borcu olmadığı, yanlar arasında davalının davacıya düzenlediği 18.753,75 TL (krş.farkı var) iade faturaları yönünden ihtilaf olduğu, davalının işletmesinin kapalı olduğu zaman diliminin pandeminin ilk ayları olduğu, hastalığın bulaş oranı, tehlikesi, işletmede çalışan işçilerin sağlığı, devlet tarafından başvurulan kısıtlamalar birlikte ele alındığında davalının işletmenin kapalı kalması ve davacıdan hizmet alamaması nedeniyle borcunu ifa etmemesi halinin mücbir sebep olarak nitelendirilebileceği; davacının sunduğu servis formları ve telefon hizmet dökümlerinden davalıya yaklaşık 4,5 ay gibi süre hizmet verilmediğinin gözüktüğü, davalı tarafından 4 aylık hizmet alınmayan süre için davacıya iade faturası düzenlendiği ve davacının da kabul ettiği, ayrıca taraflar arasında 13.01.2021 tarihli bir cari hesap mutabakatı hazırlandığı, sunulan kaşeli ve imzalı mutabakatta, davacının davalıdan 21.803,76 TL alacaklı olduğu, tarafların borcun miktarı konusunda irade uyuşmasına sahip hale geldiği, zira davacı tarafından hizmet verilmeyen 4 aya ilişkin olarak kendisine kesilen iade faturası kesilmemiş olduğu veya kesilmiş olsa dahi davacı tarafından kabul edilmediği varsayımında dahi, mücbir sebebi meydana getiren COVID-19 pandemisinin meydana gelmesinden sonra ve halen etkilerini devam ettiği halde davalı tarafından mutabakat imzalandığı, artık mücbir sebep ile borcun ifa edilememesi arasındaki illiyet bağının kesildiği, bu durumda davacının 18.753,78 TL alacağına karşılık olarak davalı tarafından iade faturasının kesilme nedeninin anlaşılamadığı, halihazırda takdiri Sayın Mahkemenize ait olmak üzere davacının 18.753,78 TL alacağı olduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Huzurda görülen dava itirazın iptali davası olup, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan normal bir eda davasıdır.
Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde vereceği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi davanın kabulü halinde borçlu da alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır. Bu nedenle mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Yasal dayanağını İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası, alacaklının icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 136. maddesi “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.
” hükmünü amirdir.
Borçlunun sorumlu olmadığı, sonradan meydana gelen imkânsızlık çoğunlukla beklenmeyen hal ya da mücbir sebep şeklinde görülmektedir. Mücbir sebep, kural itibariyle sorumlunun kusurunu ortadan kaldırır. Bu bakımdan asıl olan sözleşmeden doğan borçların ve bu suretle de sözleşmelerin ifa yoluyla sona ermesi olmasına karşın; mücbir sebep niteliği taşıyan bir olayın meydana gelmesi, borcun ifasını tam veya kısmi olarak imkânsızlaştırarak borcu ifa dışında bir olguyla tam veya kısmi olarak sona erdirme, borcun ifasını geçici bir süreliğine erteleyebilme, ifayı güçleştirme ya da gereği gibi ifa etmemeye sebebiyet verebildiğinden sözleşmesel sorumluluk açısından önem arz etmektedir. Mücbir sebebin varlığından söz edilebilmesi için birtakım unsurların varlığının bir arada bulunma zorunluluğu vardır. Bu unsurları şu şekilde sıralayabiliriz:
– Kişiyi sorumluluktan kurtaran olay unsuru (doğa olayları, hukuki olaylar, sosyal ve beşeri olaylar, sözleşmede kararlaştırılan olaylar),
– Olayın borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelmesi,
– Sözleşmeden doğan bir borcun ihlal edilmesi,
– Borca aykırılığın kaçınılmaz olarak gerçekleşmesi,
– Olayın hiç kimse tarafından öngörülememesi,
– Mücbir sebep ile borcun ihlal hali arasında illiyet bağı bulunması
Söz konusu unsurların bir araya gelmesi ile birlikte şayet borcun ifasının gerçekleşmesi imkansız hale gelmiş ise TBK m.136 gereği borç sona erer. Taraflar arasındaki hukuki ilişkide mücbir sebep değerlendirmesi yapılırken öncelikle aralarında akdedilen sözleşmede mücbir sebep halinin kararlaştırılıp kararlaştırılmadığı, kararlaştırılmışsa da o çerçevede mücbir sebep halinin yorumlanması gerekmektedir.
Dosyada ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının fatura alacağından kaynaklı davalı aleyhine başlattığı icra takibine davalının itirazı sonucunda işbu davayı açtığı görülmüştür. Mahkememizce tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş olup tarafların kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda iki tarafın ticari defter ve belgelerinin sahibi lehine delil niteliğini taşıdığı; davacı ticari defterlerine göre icra takip tarihinde davacının davalıdan 18.753,78 TL alacaklı olduğu, davalı ticari defterlerine göre ise davalının davacıya borcunun olmadığı belirtilmiştir. Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 9. Maddesinde mücbir sebebin tanımı yapılarak mücbir sebebin meydana gelmesi durumunda tarafların edimlerinin askıya alınacağı düzenlenmiştir. Sözleşmenin tarihinin pandeminin meydana çıktığı ve işletmelerin kapalı kaldığı dönemden sonra olması nedeni ile dava konusu uyuşmazlığın çözümünde genel kurallar dikkate alınmıştır. Taraflar arasında mücbir sebebi meydana getiren COVİD-19 pandemisi meydana geldikten sonra ve halen etkilerinin devam ettiği 13/01/2021 tarihinde cari hesap mutabakatının hazırlandığı; mutabakatta davacının davalıdan 21.803,76 TL alacaklı olduğunun belirtildiği ve mutabakat metninde davalı şirket kaşesi ve imzasının olduğu tespit edilmiştir. Her ne kadar COVİD-19 pandemisi sözleşmenin ifası bakımından mücbir sebep olarak mahkememizce kabul edilmiş ise de taraflar arasında imzalanan 13/01/2021 tarihli cari hesap mutabakatı nedeni ile mücbir sebep ile borcun ifa edilememesi arasındaki illiyet bağının kesildiği anlaşılmakla açılan davanın kabulüne, davacının, alacağın likit olması nedeni ile icra inkar tazminatı talebinin kabulü ile asıl alacağın takdiren %20’si oranında hesaplanan icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine; şartları oluşmayan davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-AÇILAN DAVANIN KABULÜ ile davalının Küçükçekmece… İcra Müdürlüğü’nün .. esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın 18.753,78 TL asıl alacak yönünden İPTALİ ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere 3095 sayılı Kanunun 2/2. maddesi uyarıca değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle TAKİBİN DEVAMINA,
2- Alacağın likit olması nedeni ile davacının icra inkar tazminatı talebinin KABULÜ ile takdiren kabul edilen asıl alacak tutarının %20’si oranında hesaplanan 3.750,75 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3- Şartları oluşmayan davalının kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,
4- Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan ve tahsili gereken 1.281,07 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 226,50 TL nispi harçtan mahsubu ile bakiye 1.054,57 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
5- Davacı tarafından sarf olunan (2.000,00 TL bilirkişi ücreti + 200 TL bilirkişi yol masrafı + 95 TL posta ücreti tebligat, müzekkere masrafından ibaret) 1.852,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6- Davacı tarafından yatırılan 8,50 TL vekalet harcı, 59,30 TL başvurma harcı ve 226,50 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7- Sarf olunmayan delil/gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
8- Kendisini vekil ile temsil ettiren davacı taraf lehine yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/1. maddesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-6235 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin 13. fıkrası uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve yargılama giderinden sayılan Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA,
Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/05/2022

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı