Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/617 E. 2021/1066 K. 16.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/617 Esas
KARAR NO : 2021/1066

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/07/2021
KARAR TARİHİ : 16/11/2021
K.YAZIM TARİHİ : 14/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 28.02.2021 tarihinde ….. plakalı müvekkiline ait olan araca, malikinin ….. olan ….. sevk ve idaresindeki ….. plakalı aracı ile çarptığını ve müvekkilinin maddi zarara uğradığını, müvekkilinin kaza nedeniyle toplam 54.391,39 TL’lik zararının olduğunu, kaza tespit tutanağından davalının maliki olduğu aracın asli kusurlu olduğu kanaatine varıldığını, müvekkilinin aracının kaza sonrası ekspertiz raporu sonucunda hurdaya ayrılması sonucuna varıldığını, müvekkilinin aynı model aracı almak için 19.000 TL fark ödediğini, bunun için müvekkilinin kredi çektiğini, müvekkilinin ve kendisinin engelli olmaları sebebiyle işe gitmek için ivedilikle araç almaları gerektiğini bu yüzden kredi çektiklerini, müvekkilinin aracına engelli olmasından dolayı 3.000,00 TL aparat takıldığını, bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının bakiye bir talepte bulunmasının yasal olmadığını, kazanın müvekkil şirkete ihbarından sonra hasar dosyası açıldığını ve davacının aracının kaza tarihindeki piyasa rayiç değeri hesap edilerek 165.000,00 TL ödeme yapıldığını, aracın onarımının mümkün olmasına rağmen sigorta şirketine terk edilmek istenmesi üzerine tam ziya işlemi yapıldığını, müvekkil şirket tarafından da pert olarak işleme alındığından, ekspertiz raporlarının delil niteliği taşıdığını, diğer taraftan aracın sovtajına ilişkin olarak sovtaj firmalarından teklif alındığını en yüksek teklifin 98.150,00 TL olarak iletildiğini, bu sebeple davacıya bu tutar sovtaj firması tarafından davacıya ödendiğini, kalan 66.850,00 TL’lik ödemenin de müvekkili şirket tarafından yapıldığını, bu miktarlar üzerinden davacı ile mutabık kalındığını ve davacıdan ibraname alındığını bu ibranamede müvekkili şirketten herhangi bir alacağı kalmadığını, bu talep dışında başkaca bir talepte bulunmayacağını ve haklarını kayıtsız ve şartsız olarak müvekkiline devrettiğini kabul ettiğini, davacının müvekkiline karşı tüm taleplerinden vazgeçtiğini, bu nedenle müvekkilinin bir sorumluluğunun kalmadığını, bu nedenle haksız ve konusuz kalan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Huzurda görülen dava kasko poliçesine dayalı tazminat davasıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5. maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3’ncü maddesinin (l) bendinde “Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi,” ifade edeceği belirtilmiş, yine anılan kanunun 83’ncü maddesinin ikinci fıkrasında “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” denilmek suretiyle tüketici işlemi ile ilgili her türlü olayda Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un uygulanacağı, aynı kanunun 73’ncü maddesinin birinci fıkrasında ise “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” denilerek tüketici işlemlerinde tüketici mahkemelerinin görevli olacağı hüküm altına alınmıştır.
İstanbul BAM 37. Hukuk Dairesi’nin Dosya No: 2018/2210, Karar No: 2019/324, Karar Tarihi: 21/01/2019 tarihli kararına göre;
“Somut olayda; Dava, Genişletilmiş Kasko Poliçesi ile sigortalı olan aracın kazaya karışması nedeniyle tazminat talebine ilişkindir. Davacı temlik alan kişidir. Davacının haklarını temlik aldığı dava dışı …. ile davalı sigorta şirketi arasında sigorta sözleşmesi mevcuttur. 6502 sayılı Kanunun 3/1-(1) maddesine göre, bu tür davaların tüketici mahkemelerinde görülebilmesi için taraflardan en az birinin tüketici olması gerekir. Sigortalı aracın trafik kayıtlarında hususi otomobil olduğu ve …’ın 6502 sayıyı Yasa kapsamında tüketici olduğu anlaşıldığından uyuşmalığın tüketici mahkemesinde çözümlenmesi gerekir.”
İstanbul BAM 4. Hukuk Dairesi’nin Dosya No: 2018/1906, Karar No: 2019/1329 tarihli kararına göre;
“Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; taraflar arasında 6502 sayılı yasa kapsamında bir tüketici-satıcı/sağlayıcı ilişkisi ve kasko sigortası satış sözleşmesi bulunduğu, davacının kanunda tanımı yapılan tüketici sıfatına haiz olduğu, dolayısıyla davanın, tüketici mahkemesinde görülmesi gerektiği ve mahkemece verilen kararın yerinde olduğu anlaşılmaktadır.”
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının maliki olduğu ….. plaka sayılı aracın davalı sigorta şirketi tarafından kasko poliçesi ile sigortalandığı, diğer davalı …..’in maliki olduğu ….. plakalı araçla davacının maliki olduğu aracın kazaya karışması nedeni ile davacının aracının perte ayrıldığı, davalı sigorta şirketi tarafından ödenen 165.000,00 TL bedelin düşük olduğu iddia edilerek huzurda görülen maddi tazminat davası açılmıştır. Yukarıda belirtilen BAM kararlarında da belirtildiği üzere kazaya karışan aracın hususi araç olması ve 6502 sayılı Kanun kapsamında davacının tüketici olduğu anlaşıldığından davanın, tüketici mahkemesinde görülmesi gerekmektedir. Her ne kadar davacı tarafından kazaya karışan diğer araç maliki aleyhine de mahkememizde dava açmış ise de diğer davalı bakımından da davalının gerçek kişi olması ve tarafların tacir olduğuna ilişkin bir iddianın bulunmaması nedeni ile de mahkememizin görevli olmadığı açık olup her iki davalı bakımından da davanın özel nitelikli olan Tüketici Mahkemesi’nde görülmesi gerekir. Davacının 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında tüketici olduğunun kabulü ile uyuşmazlığın 6502 sayılı Kanun çerçevesinde Tüketici Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmekte olduğundan, kamu düzeninden sayılan mahkemenin görevli olmasının HMK’nın 114/1-c maddesinde dava şartı olarak düzenlendiği, taraflarca ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği dikkate alınmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle, HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE, uyuşmazlığın çözümünde Bakırköy Tüketici Mahkemesi’nin görevli olduğuna,
2-6100 Sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
3-HMK’nın 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Bakırköy Tüketici Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Bakırköy Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra usulüne uygun talepte bulunulmaması nedeniyle davaya görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’nın 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARINA,
5- Yargılama gideri ve harçların nihai karar ile birlikte değerlendirilmesine,
6- Davacının tedbir talebinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı sigorta şirketi vekili ile diğer davalının yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
16/11/2021

Katip …
e-imzalı

Hakim ….
e-imzalı