Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/575 E. 2022/1100 K. 08.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/575 Esas
KARAR NO : 2022/1100

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 02/07/2021
KARAR TARİHİ : 08/11/2022
K.YAZIM TARİHİ : 02/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin davalı şirkette pay sahibi olduğunu, aynı zamanda yönetim kuruluna üye seçme imtiyazına da sahip olduğunu, … tarafından esas sözleşmede belirtilen imtiyaz kapsamında …..’ın yönetim kurulu üyesi olarak seçildiğini; bu bakımdan, pay sahibi olan her şirketin yönetim kurulunda temsil edilmesinin ve bu yolla da pay sahibi olan tüzel kişilerin yönetim kurulunda söz sahibi olmasının istendiğini, nitekim pay sahiplerinin yönetim kuruluna olan etkisinin ….’ın esas sözleşmesinin “Yönetim Kurulu Görev Dağılımı” başlıklı 19. maddesinde de “Yönetim Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı aynı hissedar şirket ve hisse grubu temsilcisi olamaz” denilerek ifade edildiğini, anılan hükmün hala yürürlükte olduğunu, ….ın römorkorcülük faaliyetiyle uğraşan ve ilgili tarihte … Limanında kendisine ait taşınmazların yine kendisinin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğu bir ticaret şirketi olduğunu, ancak 17.07.2019 tarihinde …., … Şirketi (“….”) ve …. Anonim Şirketi (“….”) arasında gerçekleştirilen protokolle (“Protokol”) kendisine ait taşınmazları …’e devrettiğini, bu durumun sonucunda da, … römorkörcülük faaliyet lisansı alabilmesi için gerekli olan taşınmazları ….’e kiraladığını bu nedenle faaliyet izni alınması hususunda başvuruda bulunamadığını, … tarafından konu ile ilgili olaralk yönetim kurulu üyeleri aleyhine Bakırköy ….. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde ….. E. sayılı dosya ile sorumluluk davası açıldığı; bu sorumluluk davasının yanında, 17.07.2019 tarihinde alınan yönetim kurulu kararının da yoklukla malul olduğu; söz konusu yönetim kurulu toplantısı için usulüne uygun çağrının yapılmadığı; yönetim kurulu üyesi olan …..’a yönetim kurulu başkanı tarafından herhangi bir toplantı davetinin yapılmadığı; davetin, …’ın genel müdürü … tarafından yapıldığı üzere toplantı saatinden (13:00) çok kısa süre önce (11:41) yapıldığı (Ek-3: …’ın genel müdürü olan … tarafından 11:41’de yapılan toplantı davetine ilişkin e-posta); çağrıda da gündem maddesine ilişkin herhangi bir bilgi bulunmadığı; her ne kadar yönetim kurulu toplantılarında gündeme bağlılık ilkesi uygulanmasa da bu derecede önemli bir kararın alınması için gerekli hazırlığın yapılarak gündemde belirtilmesi gerektiği; yapılan işlemler düşünüldüğünde, hem …’ın hem de …. ‘in pay sahibi olan ve yukarıda detaylıca açıklanan ….. Şirketler Grubuna dolaylı da olsa bir kazandırmada bulunulduğu ve …’ın pay sahibi olan …’ın zarara uğratıldığı; dolayısıyla, pay sahipleri arasında gözetilmesi gereken eşit işlem ilkesinin ihlal edildiği; nihayetinde … Yönetim Kurulunun almış olduğu 17.07.2019 tarih ve 374 sayılı kararın yok hükmünde olduğunun tespitine, dayın Mahkemenin farklı kanaatte olması durumunda ilgili kararın butlanla malul olduğunun tespitine, yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 28/01/1998 tarih ve …. sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Teşkilatları Hakkında Yönetmelik” uyarınca …. Limanında 24/09/1998 tarihinden başlamak üzere 24 Eylül 2018 tarihine kadar 20 yıl müddetle kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleri vermek üzere yetkilendirildiğini, müvekkili şirkete verilen bu izin kapsamında, ambarlı limanında anılan tarihler aralığında kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetini kesintisiz olarak verdiğini, hizmet konusuna ilişkin 31/12/2018 tarihinde Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Yönetmeliği’nin yayınlandığını, bu yönetmelikle kılavuzluk ve römorkörcülük hizmeti kuruluşlar yeniden belirleneceği gibi kılavuzluk ve römorkörcülük faaliyetlerine ilişkin yeni koşul ve esaslar getirildiğini, bu kapsamda en önemli değişikliğin yönetmeliğin 11/2 maddesi ile yapıldığını, …. Kılavuzluk A.Ş.’nin ambarlı limanı hizmet sahasında kılavuzluk hizmeti yerine getirmek amacıyla kurulduğu; ancak gerek müvekkilinin gerek ….’ın kılavuzluk hizmet belgesi taleplerinin reddedildiği; kılavuzluk hizmet belgesine sahip dava dışı ….. şirketinin müvekkilinin hizmet sahasında bulunan taşınmazlarını kiralamak ve müvekkili şirketin tecrübesinden faydalanmak istediğini, bu kapsamda ….. şirketi ile anlaşmaya varıldığı; davacı şirketin atadığı temsilci ….’ın dava konusu edilen yönetim kuruluna bizzat katıldığı, toplantıyı mazeretsiz olarak terk ettiği; davacının kararın alındığı tarihten yaklaşık 2 sene sonunda davayı açmasının TMK’nın 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı olduğu; davacının dava konusu yapılan yönetim kurulu toplantısı konusunda mail yolu ile bilgilendirildiği; maillerle birlikte dava dışı ….. ile imzalanacak protokolün gönderildiği; dava dışı ….. ile imzalanan protokol kapsamında elde edilen gelirin davacı payına düşen kar payının davacıya ödendiği; davacının yönetim kurulu kararı alındıktan sonra uzun süre bekleyerek huzurda görülen davayı açmasının hakkın kötüye kullanımı teşkil edeceğinden açılan davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Dosyaya sunulan 07/09/2022 tarihli bilirkişiler SMMM ….. ve Prof. Dr. ….. tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda; Dava konusu uyuşmazlık kapsamında davalı şirket tarafından incelemeye ibraz olunan 2019-2020-2021 yılı ticari defterlerinin TTK ve HMK 222/2 hükümlerine uygun tutuldukları anlaşılmakla anılan ticari defterlerin davalı şirket lehine delil kabiliyetlerinin Sayın Mahkemeniz takdirinde bulunduğu; Davalı şirket tarafından incelemeye ibraz olunan ticari defterlerin tetkikinde, 17.07.2019 tarihli Protokol’ün 2. Ve 4. Maddesi kapsamında davalı şirketin dava dışı …… firması adına 2019 ve 2020 yılında düzenlediği görülen Yönetim (Pazarlama) Danışmanlık Bedeli açıklamalı faturalar ile Kira Bedeli, Bina Katılım Payı, Elektrik Bedeli, LPG Bedeli, Servis Bedeli, Su Bedeli, Bina Tamir Bedeli açıklamalı faturalara bedellerini dava dışı şirketten tahsil edildiği; Davalı vekili tarafından sunulu cevap dilekçesinde yer alan; “Davacının, Dava dışı … şirketi ile akdedilen protokol neticesinde elde edilen şirket kârından payını da tahsil ettiği; “beyanı kapsamında da davalı şirkete ait ticari defter ve belgelere göre davalı şirketin 2019 yılına ilişkin 9.349.843,10 TL kar dağıtım tahakkuku yaptığı; yasal yedeklerin ayrılması sonrası davacı şirket adına tahakkuk eden tutarın 1.456.025,99 TL olduğu ve anılan bu tutarın dava dosyasına mübrez …. 28.07.2020 tarih, …… işlem numaralı dekontu ile davacı … firmasına ait …. Merkez Şube hesabına “… A.Ş. 2019 Yılı Kar Payı Ödemesi” açıklaması ile ödendiği; ancak davalı şirketin tek gelir kaynağının Kılavuzluk Hizmetlerinden elde edilen gelir olmaması sebebiyle 17.07.2019 tarihli Protokol kapsamında elde edilen kar miktarının yukarıda arz edilen 1.456.025,99 TL davacı payı içerisindeki kısmının davalının içinde bulunduğu sektörel bilgiyi gerektirmesi tespit edilemediği; davalı … yönetim kurulunun 17.07.2019 tarihli toplantısında alınan kararın, çağrının yetkili kişi tarafından yapılmadığı ve ayrıca çağrının zamanında yapılmadığı gerekçeleriyle, bir başka deyişle çağrı usulüne uyulmadığı gerekçesiyle yoklukla -ya da en azından Yargıtay’ın yukarıdaki kararı uyarınca butlanla- malul olduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Huzurda görülen dava, davalı … Yönetim Kurulu’nun almış olduğu 17.07.2019 tarih ve 374 sayılı kararın yok hükmünde olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Bir yönetim kurulu kararından söz edebilmek için iki kurucu unsura ihtiyaç vardır. Bunlar, bir yönetim kurulu toplantısının yapılması ve emredici hükümlere uygun şekilde karar almasıdır. Bu unsurlardan birinin bulunmamasına yol açacak aykırılıklar, yönetim kurulu kararını yok kılar. Geçerli olarak kurulmuş bir yönetim kurulu mevcut olsa da, toplantı ya da karar nisaplarını düzenleyen kanun hükümlerine uyulmadan alınmış bir yönetim kurulu kararı yok hükmündedir. Tüm yönetim kurulu üyelerinin davet edilmediği veya çağrının usule uygun yapılmaması nedeniyle tüm yönetim kurulu üyelerinin katılamadığı toplantıda alınmış olan kararlar yok hükmündedir. Zira bu durumda yönetim kurulu üyesinin toplantıya katılma hakkı ihlal edilmektedir. Hukukumuzda kurucu unsurları tamamlanarak hukuken mevcudiyet kazanmış olan bir hukuki işlemin, konusu, içeriği ve şekli gibi geçerlilik şartlarından kamu düzenini ilgilendirecek düzeyde önem arz eden hususların kanuna aykırı olması halinde işlemin batıl (kesin hükümsüz) olduğu kabul edilmektedir. Öte yandan bir hukuki işlem olan yönetim kurulu kararının butlanı TTK’nın 391. maddesinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre, eşit işlem ilkesine aykırı olan, anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren, diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin kararlar batıldır. Söz konusu maddede yer alan butlan sebepleri, madde metninde yer alan “özellikle” ifadesinden de açıkça anlaşıldığı üzere sınırlı sayıda değildir. Bir başka deyişle, TTK’nın 391. maddesinde açıkça düzenlenmemiş olsa dahi yönetim kurulu kararları bakımından başkaca butlan sebepleri gündeme gelebilecektir. Bu bağlamda örneğin kanunun emredici hükümlerine aykırı olan, ahlaka aykırı olan, kamu düzenine aykırı olan, kişilik haklarına aykırı olan yönetim kurulu kararları da batıl sayılacaktır.
Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin 26/01/2016 tarih, …. E, ….. K. sayılı kararı ile;
“… anonim şirketlerde yönetim kurulunu toplantıya davet yetkisinin açıkça yönetim kurulu başkanına verildiği, bu yetkinin emredici nitelikte olduğu, somut olayda butlanla sakat olduğu belirtilen kararların alındığı yönetim kurulu toplantılarının ise yönetim kurulu başkanının daveti üzerine değil, toplantıya davet yetkisi olmayan üyelerin daveti üzerine yapıldığı, bu hususun anonim şirketin temel yapısına uymadığı ve TTK’nın 391/1-b maddesi uyarınca alınan bu yönetim kurulu kararlarının butlanı sonucunu doğurduğu” gerekçesiyle ilk derece mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay ….. Hukuk Dairesi’nin 26.01.2016 tarih ve ….. E., …. K. sayılı kararı ile;
“… anonim şirketlerde yönetim kurulunu toplantıya davet yetkisinin açıkça yönetim kurulu başkanına verildiği, bu yetkinin emredici nitelikte olduğu, somut olayda butlanla sakat olduğu belirtilen kararların alındığı yönetim kurulu toplantılarının ise yönetim kurulu başkanının daveti üzerine değil, toplantıya davet yetkisi olmayan üyelerin daveti üzerine yapıldığı, bu hususun anonim şirketin temel yapısına uymadığı ve TTK’nın 391/1-b maddesi uyarınca alınan bu yönetim kurulu kararlarının butlanı sonucunu doğurduğu” denilmek suretiyle toplantıya çağrının yetkisiz kişi tarafından yapılması halinde yönetim kurulu kararının batıl olacağına karar verilmiştir.
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı şirket tarafından davalı … Yönetim Kurulu’nun almış olduğu 17.07.2019 tarih ve …. sayılı kararın yok hükmünde olduğunun tespiti istemi ile huzurda görülen dava açılmıştır. Bahse konu karar ile davalı ile dava dışı … A.Ş. arasında protokol imzalanmasına karar verildiği ve yönetim kurulu kararında 7 kişiden oluşan şirket yönetim kurulunun 5 üyesinin imzasının bulunduğu görülmektedir. Alınan karar sonrasında söz konusu protokolün imzalandığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Anonim şirketlerinde yönetim kurulunun toplantı zamanı, çağrı usulü, toplantı yeri gibi hususlarda kanunda bir düzenleme yapılmamış, böylece çağrıya ilişkin şekil kurallarıyla toplantının yapılmasının güçleştirlmemesi amaçlanmıştır. Yönetim kurulu üyesinin yönetim kurulu toplantısına katılma hakkı idari nitelikte bir hak olup bu hak yönetim kurulu kararı ile sınırlandırılamaz ve ortadan kaldırılamaz. Yönetim kurulu, başkan tarafından veya onun yokluğunda ona vekalet eden başkan vekili tarafından yapılacak davet üzerine toplanır. TTK’da toplantıya çağrının şekline ilişkin bir düzenleme bulunmadığından çağrının herhangi bir şekle tabi olmadığı; bu nedenle de toplantıya çağrının mail yolu ile yapılmasında hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Ancak söz konusu toplantıya davetin yönetim kurulu başkanı ya da başkan vekili tarafından yapılmamış olması nedeni ile kararın bu yönden hükümsüz olduğu açıktır. TTK’da toplantıya çağrının zamanına ilişkin olarak da bir düzenleme bulunmamakla birlikte TTK’nın 392. maddesindeki bilgi alma inceleme hakkının kullanılabilmesine ve hazırlık yapılmasına olanak verecek şekilde dürüstlük kuralına uygun bir şekilde toplantıya davetin yapılması gerekir. Huzurdaki davaya konu toplantıya çağrının toplantı saatinden çok kısa bir süre önce mail yolu ile yapıldığı ve toplantı gündeminin mailde yer almadığı anlaşılmaktadır. Yukarıdaki açıklamalar ışığında; davalı … yönetim kurulunun 17.07.2019 tarihli toplantısında alınan kararın, çağrının yetkili kişi tarafından yapılmadığı ve ayrıca çağrının zamanında yapılmadığı; başka bir başka deyişle çağrı usulüne uyulmadığı gerekçesiyle yoklukla malul olduğu kanaatine varılmıştır.
Dosyada dinlenilen davacı tanığı …. ile davalı tanıklarından …..’ın davalı şirket yönetim kurulunda yer alması ile diğer davalı tanığı …..’ın davalı şirkette genel müdür olarak çalışması karşısında söz konusu tanıkların davalı şirketle olan bağları ve işçi-işveren ilişkisi olması karşısında mahkememizce dinlenilen tanık beyanlarına itibar edilmemiştir. Her ne kadar davalı tarafından yönetim kurulu kararının alınmasından yaklaşık 2 sene sonra huzurda görülen davanın açıldığı; bu durumun hakkın kötüye kullanılması anlamına geldiği iddia edilmiş ise de mahkememizce dava konusu edilen yönetim kurulu kararının yoklukla malul olduğu kanaatine varıldığından davacının herhangi bir süreye bağlı kalmaksızın söz konusu kararın yoklukla malul olduğunun tespitini talep edebileceğinden davalının aksi yöndeki savunmasına mahkememizce itibar edilmemiştir. Yine davalı vekili tarafından bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde davacıya ödene karın hesaplanması talep edilmiş ise de söz konusu karın hesaplanmasının uyuşmazlığın çözümüne herhangi bir etkisi olmayacağından davalının bu yöndeki talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı tarafından davacının toplantıdan ve toplantı gündeminden yapılan mail yazışmaları kapsamında haberdar olduğu iddia edilmiş ise de mahkememize sunulan mail yazışmalarının incelenmesinde; yönetim kurulu toplantısının yapıldığı gün davalının genel müdürü tarafından gönderilen mail dışındaki yazışmalarda toplantı gün ve saatinin yer almaması nedeni ile davalının aksi yöndeki savunmasına mahkememizce itibar edilmemiştir. Açıklanan nedenlerle açılan davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-AÇILAN DAVANIN KABULÜ ile davalı … …. A.Ş.’nin 17/07/2019 tarih ve … sayılı yönetim kurulu kararının yoklukla malul olduğunun TESPİTİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan ve tahsili gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 59,30 TL nispi harçtan mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından sarf olunan (4.000,00 TL bilirkişi ücreti + 244,30 TL posta ücreti tebligat, müzekkere masrafından ibaret) 4.244,30 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine;
4-Davacı tarafından yatırılan 8,50 TL vekalet harcı, 59,30 TL başvurma harcı ve 59,30 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Sarf olunmayan delil/gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
6-Kendisini vekil ile temsil ettiren davacı taraf lehine yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/11/2022

Katip …..

Hakim …..