Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/497 E. 2022/696 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/497
KARAR NO : 2022/696

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 09/06/2021
KARAR TARİHİ : 23/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/07/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacılar vekili Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 09/06/2021 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde;
Müvekkilinin tekstil sektöründe faaliyet gösteren bir işadamı olduğunu, yeni bir şirket olarak davalı şirketi kurduğunu, şirket ortaklarının …, …, … ve … olduğunu, müvekkilinin yatırımcı, …’nin de kendi adına tescilli buluşlarını ve markalarını ortaya koyduğunu, müvekkilinin pazar koşullarını bilmediği için çorap konusunda deneyimli olan … ile anlaşmaya vardığını, 26/05/2016 tarihli genel kurul toplantısı kararı ile …’ın ortağı …’ın şirket ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, 40.000,00 TL sermaye ile şirketin %20’lik hissesine sahip olduğunu, şirketin %55 payının A grubu …, … ve …’e, %25 payının B grubu …’ye, %20 payının da C grubu …’a ait olduğunu, 26/05/2016 tarihli genel kurulda yönetim kurulu üyelerinin A, B ve C grubundan birer kişi olarak seçileceğinin kararlaştırıldığını, …’ın hisse devrinden kısa bir süre sonra tutuklandığını, hisselerine TMSF tarafından el konulduğunu, TMSF’nin kayyım olarak atandığını, TMSF’nin kayyım sıfatı ile sadece devralınan hisseleri yönettiğini, maddi olarak herhangi bir katkıda bulunmadığını, çorap ve pazara yönelik bir fayda sağlamadığını, …’ın imkanlarından faydalanma şansı kalmadığını, genel kurulun son olarak 20/09/2017 tarihinde toplanabildiğini, genel kurul sonrasında TMSF temsilcisinin değişmesiyle yönetim kurulu değişikliği yapıldığını, ancak şirket faal hale getirilemediğini, hissedarlardan …’nin Hollanda’ya gittiğini, …’ün ise vefat ettiğini, yönetim kurulunun karar alamadığını, yönetim kurulunun yetkisi sona erdiğinden mahkemeye müracaat edilerek genel kurul toplantıya çağırılsa da 26/05/2016 tarihli genel kurul kararı gereği olarak şirket esas sözleşmesinin değiştirilmesi, sermayenin artırılması, rüçhan haklarının kısıtlanması, birleşme veya bölünme kararı alınabilmesi için toplantı nisabı olarak toplam sermayenin en az %85’inin toplantıda bulunması arandığından şirket organlarının işleyemez hale geldiğini, aynı şekilde şirket paylarının, payları oranında diğer gruplardaki pay sahiplerine satılabilmesi için de yönetim kuruluna müracaat edilmesi gerektiğini, neticede TTK’nun 530. Maddesi hükmü uyarınca uzun süredir genel kurulun toplanamaması ve yönetim kurulunun yetkisinin de sona ermesi nedeniyle şirketin feshine karar verilmesini, aksi halde bir karar verilmesi halinde terditli olarak TTK’nun 531. Maddesi hükmü uyarınca duruma uygun düşecek başka bir karar verilmesi veyahut yine terditli olarak TTK’nun 640. Maddesi hükmünün kıyasen uygulanması yoluyla haklı nedenlerle müvekkilinin ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı şirket temsil kayyımı tarafından sunulan 20/10/2021 tarihli dilekçesinde özetle; Davalı şirketin davacının sermayedar yatırımcı, dava dışı …’nin ise buluş-faydalı model markalarını şirkete sermaye olarak getirmekle, 20/06/2014 tarihinde 4 ortaklı kurulduğunu, şirketin faaliyet konusunda başarılı olmak için sektörel bilgi ve tecrübesi olan …’ın şirkete ortak alındığını, böylece şirketin 5 ortaklı olduğunu, davalı şirketin A, B ve C grubu payları olduğunu, davalı şirketin C grubu paylarını temsil için Sulh Ceza Hakimliğince kayyım olarak TMSF’nin görevlendirildiğini, TMSF tarafından görevlendirilen temsilcinin çorap ve faaliyet konusu üretim için insiyatif almadığını, en son 20/09/2017 tarihinde genel kurul toplantısı yapıldığını, şirketin yönetim ve temsil organının görev süresi dolduğundan şirketin organsız kaldığının belirtildiğini ancak görev süresi dolsa da yönetim kurulunun genel kurulu toplama yetkisinin TTK’nun 410/1 maddesi hükmü ile korunduğunu, 07/06/2016 tarihli TTSG’de yayınlanan ana sözleşme tadilinde “Yönetim kurulu tüm üyelerinin iştiraki ile toplanabilir ve katılanların oy birliği ile karar alabilir” düzenlemesi olduğunu, pay devirlerinde ortakların rüçhan haklarının detaylı düzenlendiğini, şirketin temsil ve yönetimi için A grubu ve C grubu payları temsil eden paydaşlar tarafından seçilen yönetim kurulu üyelerinin ortak imzasının şart koşulduğunu, esas sözleşme tadili, sermaye artırımı, ortakların rüçhan haklarının kısıtlanması, birleşme ve bölünme ile ilgili kararlar için genel kurulda %85 oranında olumlu oy ile karar alınabileceğini, burada sayılan konular arasında şirketin feshi ve tasfiyesi olmadığını, toplanacak genel kurulda şirketin feshi ve tasfiyesinin gündeme alınarak görüşülmesi ve karar alınmasının yasal yetersayılarla halen mümkün olduğunu, TTK’nun 529/1-d bendi gereği TTK m421/3 ve 4. Fıkralarına göre %75 oranında oyla kullanılmasa bile geriye %80 kaldığını ve fesih ve tasfiye kararının verilebileceğini, şirketin yönetim kurulunun süresi 20/09/2020 tarihinde dolmuş ise de, genel kurulu çağırmak ve gündem belirleyerek görüşmek bakımından görevini halen kullanabileceğini, şirketin Kurumlar Vergisi beyannamelerini vermesine rağmen aktif olarak ticari faaliyette bulunmadığını, şirkete yapılan tebligatlarda verilen adreste alıcı bulunmaması sebebiyle sorunlar yaşandığını, …. Polis Merkezi amirliği tarafından 20/07/2021 tarihinde gönderilen müzekkere cevabı ve ekinde şirketin adreste bulunduğu ancak faaliyetinin olmadığı, kapanış verilmesi hususunda ortaktan bilgi alındığının belirtildiğini, davacının yönetim kurulu başkanı ve %20 payla azınlık pay sahibi olduğunu, TMSF temsilcisi, davacı ve … olmak üzere 3 kişilik yönetim kurulunun toplanması için bir süreç işletilip işletilmediğinin, süreçte toplanamama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin teyit edilemediğini, ancak ana sözleşmeye göre tüm üyelerin katılımı ile toplanma ve tüm üyelerin olumlu oyu ile karar alma gereğinin tespit edildiğini, davacının öncelikle yönetim kurulunu toplayıp genel kurul gündemini görüşmesi ve karar alamamasının sabit olması gerektiğini, bundan sonra tek başına yönetim kurulu başkanı ve azınlık haklarına sahip hissedar olduğu gözetilerek, genel kurulu toplamak için mahkemeden karar alıp, genel kurulda şirketin feshi ve tasfiyesini gündeme alması ve görüşme sağlamasının mümkün olduğunu, bu şekilde şirketin feshi ve tasfiyesi yönünde karar alınabileceği gibi, şirket ana sözleşme değişikliği, şirkete yeni yönetim kurulu seçilerek temsil ve yönetim yetkisinin tekrar düzenlenmesinin de mümkün olduğunu, gerek vergi dairesinden celp olunan belgeler, gerekse emniyet araştırması gözetildiğinde şirketin ortak çalışma iradesinin ortadan kalktığının da değerlendirilebileceğini, davacının yönetim kurulu başkanı ve %20 oranında ortak olmasından dolayı tek tarafları talepleri ile bu aşamada kanaat oluşturmanın mümkün gözükmediğini, tüm hissedarların ortak çalışma iradesinin ortadan kalkıp kalkmadığının araştırılması gerektiğini, bunun için genel kurulu toplama ve bu süreçte ortakların iradesinin ne yönde olduğunun belirlenmesinde fayda olduğunu, neticede son 3 yılı aşkın zamandır yönetim kurulunun toplanmamış olması, şirketin faaliyet konusunda işlemlerde bulunmaması, şirketin faal olmadığı hususları gözetildiğinde şirketin ortak çalışma ve faaliyet konusunu gerçekleştirme yönünde iradenin ortadan kalktığının değerlendirildiğini, şirketin yönetim kurulu başkanı davacının yönetim kurulunun süresi dolsa bile öncelikle yönetim kurulunu toplayarak genel kurul kararı alması ve şirketin genel kurul kararı ile uygun gündem ve feshinin görüşülmesini temin etmesi gerektiğini, şirket yönetim kurulunun toplanamaması, toplantı nisabının sağlanamaması gibi hallerde tek bir pay sahibinin dahi mahkemeden genel kurulun toplanması izin verilmesini talep ederek alacağı izinle genel kurulu toplantıya götürebileceği, mahkemece işbu davada feshi ve tasfiyesi gündeme alınarak genel kurulun toplanması için izin de verilmesinin mümkün olduğunu, genel kurulda şirketin iradi feshi ve tasfiyesi sürecinin işletilmesi mümkün iken işbu davanın açılmasında hukuki yarar bulunmadığı gözetilerek, şirketin feshi ve tasfiyesinden ziyade genel kurulu toplamak için davacıya TTK’nun 410/2. Maddesi gereği izin verilmesine karar verilmesinin dosya kapsamında daha uygun olacağı değerlendirilmekle, aksi takdir davanın reddi ile yargılama gidereleri ve yasal ücretlerin davacı üzerinde bırakılmasını arz ve talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava davalı anonim şirketin organ yokluğu nedeniyle feshi,olmadığı taktirde haklı nedenle feshi veya şirkte ortağı davacının çıkma payının verilerek ortaklıktan çıkmasına izin verilmesi istemine ilişkindir.
Davacı şirketin sicil kayıtları celp edilmiş incelenmesinde; davacı şirketin merkez adresi itibariyle Mahkememizin kesin yetkili olduğu, davacı şirketin 26/06/2014 tarihinde İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne tescil edildiği, şirketin tescilli sermayesinin 200.000,00 TL olup, şirket yetkililerinin ….,… ve … oldukları görülmüştür.
Davlcı vekili dava dilekçesinde, uzun süredir genel kurulun toplanamaması ve yönetim kurulunun yetkisinin de sona ermesi nedeniyle şirketin organ yokluğundan feshine karar verilmesini talep etmektedir.
TTK m. 530 uyarınca “Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli olan organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, pay sahipleri, şirket alacaklıları veya Gümrük ve Ticaret Bakanlığının istemi üzerine, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, yönetim kurulunu da dinleyerek şirketin durumunu kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler. Bu süre içinde durum düzâltilmezse, mahkeme şirketin feshine karar verir.” şeklinde olup somut olayda genel kurulun toplanamadığı iddia edilmektedir.“Organ yokluğu” hali, şeklen mevcut olan organın faaliyette bulunamaması şeklinde de gündeme gelebilir. Bu ise, genel kurulun toplantıya davet edilmemesi sebebiyle toplanamaması nedeniyle olabileceği gibi, genel kurul toplantı ve karar yetersayılarının oluşlmaması nedeniyle de söz konusu olabilir. (İsmail Cem Soykan, Anonim Ortaklıklarda Organ Yokluğu Yokluğu, İstanbul Üniversitesi SBE, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2011, s.) TTK m. 530/1 gerekçesinde, “Madde ile getirilen diğer bir yenilik, /…) genel kurulun toplanamamasının devamlılık göstermesidir. Bu ‘uzun süreden beri’ ibaresiyle ifade edilmiştir.Devamlılıktan ne kadar bir sürenin anlaşılması gerektiği hususunda kötüye kulllınmaların önüne geçmek ve somut olayın şartlarına göre serbest hareket edebilme imkânı tanımak için takdir yetkisi hâkime bırakılmıştır.” Öğretide Tekinalp uzun sürenin en az 3 yılı ifadd ettiği görüşündedir (Ünal Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul 2020), s. 202).
Öte yanda esasen TTK m. 409/1 uyarınca “Olağan toplantı her faaliyet dönemi sonundan itibaren üç ay içinde yapılır.” Gerçi anılan maddede bu hükme aykırılığın bir yaptırımı bulunmadığı gibi uygulamada da özellikle aile şirketlerinde genel kurulların düzenli yapılmadığı görülmektedir. Öte yandan her ne kadar genel kurulu toplantıya çağrı yetkisi kural olarak yönetim kuruluna ait olsa da -davalı şirketin temsil kayyımının dilekçesinde de değinildiği üzere- TTK m. 410/2 uyarınca “Yönetim kurulunun,devamlı olarak toplanamaması, toplantı nisabının oluşmasına imkân bulunmaması veya mevdut olmaması durumlarında, mahkemenin izniyle, tek bir pay sahibi genel kurulu toplantıya çağırabilir.” Böylece tek bir paysahibine dahi belirli şartlar dâhilinde genel kurulu toplantıya davet yetkisi tanınmıştır. Dosya içeriğinden, davacı pay sahibinin mahkemeye başvurmak suretiyle genel kurulu toplantıya çağırmadığı görülmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki TTK m. 410/2 hükmündeki mekanizmayı herhangi bir pay sahibi kullanabilir. Oysa somlut olayda bu mekanizmadan ne davacı pay sahibinin ne de diğer pay sahiplerinin faydalandığı görülmektedir. Toplantıya davet edilmemesi sebebi ile genel kurulu toplanamayan(ve genel kurul toplantılarını davetsiz olarak da gerçekleştirmeyen) bir ortaklıkta, genel kurul toplanamamış, dolayısıyla işlevsiz duruma gelmiş olacak ve TTK m. 530 Şartları dâhilinde bu ortaklığın feshine karar verilebilecektir (Soykan, s. 208).
Somut olayda genel kurulun son olarak 20.09.2017 tarihinde toplandığı görülmektedir. Yukarıdaki açıklamalar ve özellikle “uzun süredir toplanamaması” ibaresinden ne kadar bir sürenin anlaşılması gerektiği konusunda öğretide ileri sürülen görüşler dikkate alındığında, davalı şirketin (genel kurul bakımından) organsız kaldiğı, dolayısıyla TTK m. 530 şartlarının oluştuğu,davalı şirket yönetim kurulunun dinlenmeleri amacıyla davet edilmelerine rağmen gelmediği,yönetim kurulu üyesi olan davacının organ eksikliğinin giderilmesinin mümkün olmadığını beyan etmesi gözönüne alındığında davalı şirket yönetim kurulunun şirketi kanuna uygun hale getirmediği anlaşıldığından davanın kabulü ile davalı şirketin TTK’nın 530/1.maddesi uyarınca fesih ve tasfiyesi ile şirkete tasfiye memuru atanmasına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜNE; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı bulunan davalı …nin TTK’nun 530.maddesi hükmü uyarınca organ yokluğu nedeniyle FESİH VE TASFİYESİNE,
2-Tasfiye işlemlerini başlatıp sonuçlandırmak üzere SMMM ….’nun TTK’nun 536/3.maddesi uyarince şirkete tasfiye memuru olarak ATANMASINA, bu hususta kendisine yetki VERİLMESİNE,
3-Şirketin mali durumu ve yapılacak işin niteliğine göre gerekirse artırılıp eksiltilmek kaydıyla, tasfiye süreci devam ettiği sürece tasfiye memuruna toplam 10.000,00.-TL ücret TAKDİRİNE, ücretin ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
4-Şirketin feshi ve tasfiyesine ilişkin mahkememiz kararının kesinleşmesine müteakip tasfiye memurunun görevinin kendisine TEBLİĞİNE,
5-Tasfiye masrafları olarak belirlenen 8.000,00.-TL’nin ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
6-Keyfiyetin karar kesinleştiğinde TESCİL VE İLANINA, tescil ve ilan masraflarının ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
7-Alınması gerekli 80,70.-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40.-TL harcın davalı şirketten alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
8-Davacı tarafından ödenen 59,30.-TL başvurma harcı ile 59,30.-TL peşin harç ve 8,50.-TL vekâlet harcının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
9-Davacı tarafından yapılan 16 adet tebligat+posta ücreti 270,70-TL,bir bilirkişi inceleme ücreti 3.000,00.-TL ile temsil kayyımı için ödenen 7.000,00.-TL olmak üzere toplam 10.270,70.-TL yargılama giderinin davalı şirketten alınarak davacıya VERİLMESİNE,
10-Davacının kendini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen 5.100,00.-TL ücreti vekaletin davalı şirketten tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
11-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafından peşin olarak yatırılan 250,00-TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı,davalı şirket temsil kayyımının yokluğunda oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı 23/06/2022

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”