Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/490 E. 2023/298 K. 28.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/490 Esas
KARAR NO : 2023/298

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/06/2021
KARAR TARİHİ : 28/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 31/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı … Şirketi tarafından müvekkili şirketi aleyhine 14.800 TL bedelli çeke dayalı olarak Büyükçekmece …. İcra Dairesi’nin ….. esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından İstanbul Anadolu …. İcra Ceza Mahkemesinin … E. sayılı dosyası ile karşılıksız çek keşide etmeden dolayı ceza davası açıldığını, müvekkili hakkında başlatılan icra takibine konu edilen çekteki imza müvekkile ait olmadığını böyle bir borcunun bulunmadığını, müvekkili hakkında Büyükçekmece …. İcra Dairesi’nin ….. esasında kayıtlı olan karşılıksız çek keşide etme suçundan yargılanması nedeniyle işbu çekten haberdar olduğunu, çekteki imzanın müvekkiline ait olmadığını, ilgili çek için imza incelemesi yapılması gerektiğini, bu hususta taraflarla anlaşma sağlanamadığını, menfi tespit davası için taraflarla arabuluculuk görüşmeleri yapıldığını, icra takibi haksız ve kötüniyetli olduğunu, sonuç olarak davacının davalıya borcu olmadığının tespit edilmesine, davalının haksız ve kötüniyetli icra takibi başlatmış olması nedeni ile çekte yazılı miktar olan 14.800 TL’nin %20’si üzerinden kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili Banka ile dava dışı …. Hizm. Tic. Ltd. Şti. ile imzalanan Genel Kredi Sözleşmesine istinaden kullandırılan krediye dayanak işbu dava konusu çekin müvekkili Bankaya ciro edildiğini, müvekkili banka’nın yasal hamil olduğu ve davacı … San. Ve Tic. Ltd Şti.’nin da keşideci olduğu çekle ilgili olarak usul ve yasaya uygun olarak muhatap bankaya ibraz edildiğinde karşılığı olmadığı görüldüğünü, çek arkasına bu hususun yazıldığını, müvekkili bankanın borçlular aleyhine Büyükçekmece … İcra Dairesi’nin ….. E. sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibine geçildiğini, icra dosyasının kesinleştiğini, müvekkili banka tarafından İstanbul Anadolu ….. İcra Ceza Mahkemesinin …. E. Sayılı dosyası ile karşılıksız çek keşide etmekten davacı şirket yetkilisi aleyhine şikayette bulunduklarını ve bunun üzerine dava açıldığını, karşılıksız çek keşide etme suçundan yapılan yargılama neticesinde davacı şirket yetkilisi …. aleyhine ceza kararı verildiğini, karşı tarafın istinaf kanun yoluna başvurması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin …. Ceza Dairesinin 22.10.2020 tarihli Bozma kararının gerekçesi “ibraz tarihinden önce veya sonra şikayetçiye karşı açılan çek iptali ve menfi tespit davası sonucu verilen hükümlerin davacı ile davalı şikayetçi yönünden bağlayıcı olduğu dikkate alınarak belirtilen davaların sonucu araştırılmak ve gerektiğinde beklenmek suretiyle sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi” şeklinde olduğunu, yargılamanın İstanbul Anadolu .. İcra Ceza Mahkemesinin … E. sayılı dosyası ile devam ettiğini, davaya konu çekin müvekkili bankaya ciro edildiğini, bankanın iyi niyetli olarak çek bedelini talep ettiğini, çekin arka yüzüne bakıldığında da sağlıklı bir şekilde ciro zinciri oluştuğunu, cironun sahte olup olmadığı, imzaların gerçek olup olmadığını bilinemeyeceğini, sonuç olarak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Dosyaya sunulan …. tarihli bilirkişi Adli Tıp Uzmanı & Adli Bilimler Uzmanı Belge İnceleme Uzmanı …. tarafından düzenlenen raporda; İnceleme konusu çekteki keşideci imzası ile …’ın karşılaştırma belgelerindeki imzaları arasında grafolojik ve grafometrik tanı unsurları açısından saptanan yüksek derecedeki uyumsuzluk ve benzemezlikler nedeni ile …. Bankası … Şubesine ait, alacaklısı ….. Ltd. Şti, keşidecisi … San. ve Tic. Lt, keşide yeri ve tarihi Batman 25.03.2018 olan, …. nolu, 14.800 TL bedelli çekteki kesideci imzasının, karşılaştırma belgelerindeki imzalarına kıyasla, …ın eli ürünü olmadığı kanaatine varılmıştır.
Huzurda görülen dava menfi tespit davasıdır.
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer, fakat davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır; davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukuki ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukuki İlişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukuki ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı HMK m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer. (Kuru-El Kitabı, s.370 ilâ 372)
Menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce (alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunması şartı ile) ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonrada ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.
Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Hakan Pencanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. Hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir. Bonoda zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir. Zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik unsurlar da vardır.
Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir. Yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar.
Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Zira bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle, bir illete bağlı olması gerekmez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel def’i nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespitini içeren davada ispat yükü, kural olarak senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir.
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı şirket tarafından hakkında Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün ….. E. Sayılı dosyası ile başlatılan icra takibi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti istemli olarak huzurda görülen dava açılmıştır. Davacı vekili tarafından takibe dayanak yapılan … Bankası … Şubesi’ne ait keşide yerinin Batman; keşide tarihinin 25/03/2018; keşidecisinin davacı ve çek bedelinin 14.800,00 TL olduğu çekteki keşideci imzasının müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığı iddia edilmiştir. Mahkememizce söz konusu çekteki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olup olmadığının tespiti için ilgili kurumlardan ilgilinin ıslak imzalı evrak asılları celp edilerek bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Yapılan bilirkişi incelemesi sonunda düzenlenen bilirkişi raporunda çekteki kesideci imzasının, karşılaştırma belgelerindeki imzalarına kıyasla davacı şirket yetkilisi olan ….ın eli ürünü olmadığı kanaatine varıldığı tespit edilmiştir. Her ne kadar davalı vekili tarafından bilirkişi raporuna itiraz edilerek dosyanın Adli Tıp Kurumu’na sevki talep edilmiş ise de dosyada mübrez bilirkişi raporunun tekniğine uygun ve denetime elverişli olarak düzenlendiği; yapılan inceleme sonunda tereddüte yer bırakmayacak şekilde keşideci imzasının davacıya ait olmadığı tespit edildiğinden davalının bu yöndeki talebinin reddine karar verilmiştir. Tekniğine uygun ve denetime elverişli olarak düzenlendiği kabul edilen bilirkişi raporu doğrultusunda takibe dayanak yapılan çekteki keşide imzasının davacı şirket yetkilisine ait olmadığının tespiti ile açılan davanın kabulüne; çekin lehtar tarafından cirolanmak suretiyle davalıya teslim edildiği tespit edildiğinden şartları oluşmayan davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-AÇILAN DAVANIN KABULÜ ile davacının … Bankası … Şubesi’ne ait keşide yerinin Batman; keşide tarihinin 25/03/2018; keşidecisinin davacı ve çek bedelinin 14.800,00 TL olduğu çeke dayalı olarak davalı …. Bank A.Ş.’ye borçlu olmadığının tespitine,
2-Şartları oluşmayan davacının kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan ve tahsili gereken 1.010,99 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 252,75 TL nispi harçtan mahsubu ile bakiye 758,24 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından sarf olunan (1.800,00 TL bilirkişi ücreti + 421,70 TL posta ücreti tebligat, müzekkere masrafından ibaret) 2.221,70 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 8,50 TL vekalet harcı, 59,30 TL başvurma harcı ve 252,75 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Sarf olunmayan delil/gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
7-Kendisini vekil ile temsil ettiren davacı taraf lehine yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/1. maddesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-6235 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin 13. fıkrası uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve yargılama giderinden sayılan Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin dava tarihi itibariyle huzurda görülen davanın arabuluculuğa tabi olmaması nedeni ile davacıdan tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA,
Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca dava değeri karar tarihindeki istinaf sınırı altında kalmakla KESİN olmak üzere davacı vekilinin yokluğunda davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.28/03/2023

Katip ….
☪e-imzalıdır.☪

Hakim …
☪e-imzalıdır.☪