Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/446 E. 2022/849 K. 13.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/446 Esas
KARAR NO : 2022/849

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/05/2021
KARAR TARİHİ : 13/09/2022
K.YAZIM TARİHİ : 26/09/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı … Tekstil firmasının …’in … adı altında Türkiye üretim ve alımlarını gerçekleştiren ayrıca 27.10.2005 yılından bu yana %50 hissesini … şirketine devrinden dolayı aralarında ortaklık ilişkisi de bulunan bir şirket olduğunu, bir başka deyişle … Tekstil – … olduğunu, Müvekkili ile davalı arasında 05.12.2019 tarihinde tedarikçi üretim ilişkisi kurulduğunu, davalının aynı zamanda ortağı da olduğu merkezi İngiltere’de bulunan … markası altında faaliyet gösteren firmaya gönderilmek üzere davalı şirket çalışanları … mailinden davacı şirket çalışanı resmi mailine 2020 yılı Şubat ayından başlayan sipariş görüşmeleri sonucunda davalı şirketin onayı ile 7561 adet bayan body ürettiklerini, 13.03.2020 tarihinden itibaren teslime hazır davacı şirket depolarında bekletildiğinin tekrar tekrar davalıya iletildiğini, davalı şirketin müvekkili tarafından keşide edilen 11.01.2021 tarihli ihtarnamesine karşı keşide ettiği 20.01.2021 tarihli ihtarında da belirttiği üzere “pandemi süreci nedeniyle, üretilen malların ürünlerin UK’nin satın almaktan ve sipariş vermekten vazgeçmesi, İngiltere’nin pandemi nedeniyle tüm ticari faaliyetlerinin durdurması ve yine ülkeye tüm giriş ve çıkışların kapatılması..” gibi benzer bahaneler ile 13.03.2020 davaya konu malları teslim almayı ertelediğini, ihtara rağmen ürünlerin teslim alınmamasının basiretli tacir ve hukuki olmaktan uzak davranış gerekçeler ile reddedilmesi üzerine davalı şirket adına 25.01.2021 tarih ve … numaralı KDV dahil 39.604,52 GBP (400.029,40-TL) bedelli faturanın tanzim edildiğini, faturanın ödenmemesi üzeri icra takibi açıldığını davalının itirazı nedeniyle takibin durduğunu, davalının basiretli bir tacir gibi davranmadığını, malların 13.03.2020 tarihinde hazır olmasına rağmen çeşitli gerekçeler ile alınmadığını, davaya konu mallar dışında aynı zamanda ortağı da olduğu … firmasına göndermek amacıyla pek çok mal siparişi verdiğin ve iş bu malların ihracatını gerçekleştirdiğini, davaya konu alacağın direkt ilgilisi olmasa da davalı şirketin basiretli tacir olmaktan çok uzak kötü niyetinin ortaya koymak amacıyla 13.03.2020 tarihinden sonra davalı firma ile gerçekleşen ve nasıl olduysa pandemiden etkilenmeyen … firmasına gönderilen ürün ve miktarları dilekçe ekinde sunduklarını, ayrıca 2020 Mart – 2020 Aralık ayı sonuna kadar … firmasıyla gerçekleşen ve yüz milyonları aşan ihracatları belgelemek amacıyla vergi dairesinden BS kayıtlarının celbini talep ettiklerini, davaya konu mallar dışında hiçbir ürünün pandemiden etkilenmediğini, … tekstil San.ve Tic. Ltd. Şti – … Limited olduğundan pandemiden dolayı malların kabul edilmemesinin uydurma bir sebep olduğunu ve diğer hususları bildirerek itirazın iptalini, davalının takip konusu alacağın %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İcra takibi ve ödeme emrine konu bir borcu olmadığını, taraflar arasındaki 05.12.2019 tarihli Tedarikçi Üretim Sözleşmesinin 7. maddesinde mücbir sebepler düzenlendiğini, koronavirüs salgınının tüm dünyada ve ülkemizde doğal afet sayıldığını, ticari hayatta ve kanunen bu durum kabul gördüğünü, mücbir sebep oluştuğunu, müvekkili şirket yetkililerinin iyi niyetli olarak ihtarnamelerden önce davalıya e-mail mesajlarıyla mücbir sebepleri bildirdiğini ve ellerinden geldiğince mağduriyetlerin gerçekleşmemesi için çaba gösterdiğini, mail yazışmalarından da bu durumun görüleceğini, Ancak, davacı tarafın haksız yere müvekkil firmayı kötü niyetle ve basiretli bir tacir olmamakla suçladığını, bu kadar açık bir mücbir sebep varken haksız ve geçersiz bir fatura tanzim ederek müvekkilden haksız alacak talebinde bulunan davacının kötü niyetli ve basiretli bir tacir gibi hareket etmeyenin kendisi olduğunu, olayların başlangıcında ve pandemi öncesinde davacı firmaya siparişler geçildiğini, ancak pandeminin ortaya çıkmasından sonra ve işbu mücbir sebep nedeniyle siparişlerin iptal edilmesiyle satışı gerçekleşmeyen ürünlerin karşılığı müvekkil firmadan talep edildiğini, söz konusu ürünlerin davacı firma tarafından yabancı ve iç pazara satılamamasının müvekkilin sorumluluğunda olmadığını, müvekkilini suçlayıcı ifadeler kullanan davacı firmaya karşı maddi ve manevi tazminat davası çaçma haklarının saklı tuttuklarını, müvekkilinin iyi niyetli çabalarına rağmen davacı firmanın tarafımıza alacak talebiyle ihtarname çekmesi, iade faturası ve ihtarnameyle itiraz etmemize rağmen, icra takibi açılması kötü niyetli bir davranış olduğunu, taraflar arasındaki pandemi sürecindeki zararın önlenmesi yönündeki çabaları gösteren e-mail yazışmalarının örnekleri dilekçeye eklendiğini, pandemi sebebiyle üretilen malların/ürünlerin satışını yaptıkları/sipariş aldıkları UK (İngiltere) ‘nin -İngiltere bu salgın hastalıktan en fazla etkilenen ülkelerin başında geldiği ve ilgili firmaların -alacak iddiasına konu- ürünleri satın almaktan ve/veya sipariş vermekten vazgeçmesi, İngiltere’nin pandemi nedeniyle Türkiye ile tüm ticari faaliyetleri durdurması ve yine ülkeye tüm giriş-çıkışları kapatması konusunda karar alması nedeniyle sözleşmede belirtilen mücbir sebep koşulunun gerçekleştiğini, mücbir sebep gereğince işbu malları teslim almamanın kanuni ve sözleşmeden kaynaklanan bir hak olduğundan ve ayrıca 2020 Mart ayında başlayan pandemi sürecinin halen devam ettiğinden, sözleşmeyi feshetme hakkımızı saklı tutmakla birlikte sözleşmenin 7.1 ve 7.2 maddesi gereğince mücbir sebep/pandemi sebebiyle tarafımızdan hiçbir zarar ve malların bedelini talep edemeyeceği ihtaren davacıya bildirildiğini, davacı firmanın alacağına dayanak yaptığı 25.01.2021 tarihli … numaralı faturaya karşı 11.02.2021 tarihli …. numaralı iade faturası kesildiğini ve davacının faturası kendisine iade edildiğini, davacıya hiçbir borçlarının olmadığını, davanın reddini, %20 kötü niyet tazminatına mahküm edilmesini yargılama ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmilini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Dosyamız arasına celp edilen Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; Davacı alacaklının 400.029,40 TL asıl alacak üzerinden borçlu aleyhine fatura alacağı dayanak gösterilmek suretiyle ilamsız icra takibi başlattığı, ödeme emrinin borçluya 08/02/2021 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından süresi içerisinde 12/02/2021 tarihinde borca ve ferilerine itiraz ettiği ve icra müdürlüğü tarafından takibin durdurulduğu görüldü.
Dosyaya sunulan 30/05/2022 tarihli bilirkişi bağımsız denetçi … ve Dç. Dr. … tarafından düzenlenen raporda; Davacı ile davalı arasında taraflar arasında 05.12.2019 tarihinde Tedarikçi Üretim Sözleşmesi akdedildiği; davacı ile davalı arasında dava konusu sipariş dışında başkaca ticari ilişki mevcut olduğu, davacının siparişe ilişkin tanzim ederek takibe konu ettiği 25.01.2021 tarihli 400.029,40 TL (39.604,52 GBP) tutarındaki faturasının her iki taraf kayıtlarında mevcut olduğu, ancak davalının 02.02.2021 takip tarihinden sonra 11.02.2021 tarihinde 400.029,40 TL tutarında tanzim ettiği iade faturasının davacı kayıtlarında mevcut olmadığı, 02.02.2022 takip tarihi itibariyle davacının sunulan defter kayıtları uyarınca 1.218.448,23 TL davalı borcu olduğu, davalı kayıtlarında ise 1.214.645,17 TL davacı alacağı mevcut olduğu; takip tarihinden sonraki kayıtlar uyarınca davacıda 300.515,94 TL davalı borcu mevcut iken davalıda 103.810,12 TL davacı borcu olduğu, Davacı ve davalı kayıtları arasındaki farkın davalının takipten sonra tanzim ettiği 400.029,40 TL tutarındaki iade faturası ve kurlardan kaynaklı fark olduğu; davalı şirketin sunulan 01.04.2019-31.03.2020 ile 01.04.2020-31.03.2021 yıllarına ilişkin satış raporlarında satışlarında %54 oranında düşüş olduğu; bununla birlikte davalıya ilişkin 2020 yılı BS formları uyarınca Nisan ayında satış olmadığı, Mayıs ayında düşük satış yapıldığı görülmüş olmakla birlikte Haziran ve devam eden süreçte aylarda satışlarda artış olduğu; Mücbir sebep niteliği taşıyan bir olayın meydana gelmesi halinde, borcun ifasını tam veya kısmi olarak imkânsızlaşacağı, borcun ifasının gerçekleşmesi imkânsız hale gelmiş ise TBK m.136 gereği borcun sona ereceği; buna karşın, sayılan unsurların bir arada bulunmaması halinde ise mücbir sebebin mevcudiyetinden bahsetmenin mümkün olmayacağı; dosyaya celbi gerçekleşen Bakanlık yazısında pandeminin ihracata konu ürünlerin gönderileceği İngiltere’deki ticari faaliyetlerin 2020 yılı boyunca herhangi bir şekilde sekteye uğratmadığı; ancak devamında ise uluslararası ticaret uygulamalarını etkileyen pandeminin tekstil ve konfeksiyon sektöründe ülkemiz ihracatçılarının aldığı yurtiçi/yurtdışı siparişlerin iptal edilmesine ve teslimatların ertelenmesine neden olduğunun ifade edildiği; Pandeminin etkisiyle satışların neredeyse yarı yarıya düşmesi karşısında, somut ihtilaf bağlamında mücbir sebebin mevcudiyetinden bahsetmenin mümkün olacağı; bu nedenle borcun ifasının gerçekleşmesi imkânsız hale gelmiş olacağından TBK m.136 gereği borcun sona ereceği, muhterem mahkemenizce Ticaret Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğü’nün cevabi yazsısı esas alınarak aksi kanaatte olunması halinde, somut ihtilaf bağlamında mücbir sebebin mevcudiyetinden bahsetmenin mümkün olmayacağı; zira ihracat işlemlerinin devam ediyor olmasının, davacı şirket tarafından üretilen ürünlerin sevkine engel teşkil etmeyeceği sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Huzurda görülen dava itirazın iptali davası olup, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan normal bir eda davasıdır.
Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde vereceği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi davanın kabulü halinde borçlu da alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır. Bu nedenle mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Yasal dayanağını İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası, alacaklının icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir.
Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin Esas No: …; Karar No: … sayılı kararına göre;
“Ancak, dava konusu hisselerin senede bağlanmamış ve bedelinin tamamı ödenmiş çıplak paylar olduğu, bunların devrinin alacağın temliki hükümlerine göre yapılması gerektiği, dava konusu hisse devirlerinin geçersizliği ile davacı adına tescili istemli işbu davanın açıldığı tarihten karar tarihine kadar davalı tarafından 1568 adet hisse devrinin yapılmadığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamı itibarıyla 6098 sayılı BK’nın 106. maddesindeki alacaklının temerrüdü şartlarının oluşmadığı, yine aynı yasanın 107. maddesi uyarınca borçlunun borcundan kurtulabilmesi için gerekli olan tevdi mahallinin de belirlenmediği anlaşılmakla mahkemece 1568 adet hisse karşılığı olan bedelin de davacıya iadesine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle 1568 adet hisse karşılığının hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.”
Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin Esas No: …; Karar No: … sayılı kararına göre;
“Alacaklının temerrüde düşmesi halinde ise aynı Kanunun 107. maddesi gereğince borçlu, ancak hasar ve giderleri alacaklıya ait olmak üzere, teslim edeceği şeyi tevdi ederek borcundan kurtulabilir. Bu durumda, alacaklının temerrüdü için öncelikle anılan 106. maddeye uygun ihtar gerekli olup, somut olayda yapılan ihtarın bahsekonu şartları taşımadığı ve borçlu davacının, anılan 107. madde anlamında tevdi mahalli talebinde de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle 26.102,80 TL’lik yatırım kalemi bakımından davacının borcundan kurtulduğu ve davalıdan tahsili gerektiği kabulü doğru olmamıştır.”
Dosyada ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının fatura alacağından kaynaklı davalı aleyhine başlattığı icra takibine davalıların itirazı sonucunda işbu davayı açtığı görülmüştür. Davacı ile davalı arasında 05.12.2019 tarihinde Tedarikçi Üretim Sözleşmesi akdedildiği; davacı tarafından sözleşme gereği ürünlerin dikilerek teslime hazır hale getirildiği; davalı tarafından Beyoğlu …. Noterliği’nden keşide edilen 11/02/2021 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile sözleşmenin 7. maddesi uyarınca mücbir sebep nedeni ile sözleşmenin feshedildiği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Huzurda görülen davada uyuşmazlık sözleşmede düzenlenen mücbir sebep şartının gerçekleşip gerçekleşmediği ile alacaklının temerrüdü şartlarının somut olayda oluşup oluşmadığı; davacının borcundan kurtulup kurtulmadığı noktalarında toplanmaktadır. Her ne kadar davalı tarafından pandemi sebebiyle İngiltere’ye ihracatın yasaklandığı, bu nedenle sözleşmedeki mücbir sebep şartının gerçekleştiği, müvekkilinin sözleşmeyi feshetmekte haklı olduğu iddia edilmiş ise de; Ticaret Bakanlığı tarafından dosyaya gönderilen yazı cevabında 2020 yılında pandemi nedeniyle İngiltere’ye ihracatın yasaklanmadığının bildirilmiş olması; dosyada mübrez bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere davalı tarafından bir önceki yıla göre azalmış olsa da 2020 Mart ayından itibaren yükselen bir trend ile yurt dışı ihracat işlemlerine devam edilmiş olması; davalının 2020 Mart ayından sonraki ihracat rakamının dava konusu alacak miktarının yaklaşık 300 katına ulaşmış olması ve davalının mücbir sebebin ortaya çıkmasından yaklaşık 1 yıl sonra sözleşmeyi feshetmesi karşısında somut olay bakımından mücbir sebebin varlığı mahkememizce kabul edilmemiştir. Türk Borçlar Kanunu’nun 106. maddesine göre alacaklının temerrüdü şartlarının oluşması için borçlunun edimi alacaklıya gereği gibi önermesi; alacaklının önerilen edimi kabulden kaçınması ve alacaklının kabulden kaçınması haksız olmalıdır. Aynı yasanın 107. maddesinde ise alacaklının temerrüde düşmesi durumunda borçlunun, hasar ve giderleri alacaklıya ait olmak üzere, teslim edeceği şeyi tevdi ederek borcundan kurtulabileceği düzenlenmiştir. Her ne kadar davacı tarafından malları teslim etmek üzere hazır olduğu davalıya ihtarname ile bildirilmiş ise de TBK’nın 107. maddesi uyarınca davacının borcundan kurtulabilmesi için gerekli olan tevdi mahalli tayini talebinde bulunulmadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Yargıtay …. Hukuk Dairesi kararlarında da belirtildiği üzere davacı tarafından somut olay bakımından tevdi mahalli tayini talebinde bulunulmadığı; bu nedenle davacının borcundan kurtulmadığı mahkememizce kabul edilerek açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı tarafından davacının davaya konu icra takibini açmakta kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-AÇILAN DAVANIN REDDİNE,
2- Şartları oluşmayan davalının kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3- Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan ve tahsili gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 4.831,36 TL nispi harçtan mahsubu ile fazla alınan 4.750,66 TL harcın istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından sarf olunan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6- Sarf olunmayan delil/gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
7- Kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 59.004,12 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8- 6235 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin 13. fıkrası uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve yargılama giderinden sayılan Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA,
Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/09/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸