Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/419 E. 2021/432 K. 18.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/419 Esas
KARAR NO : 2021/432

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Emanet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/08/2020
KARAR TARİHİ : 18/05/2021
K.YAZIM TARİHİ : 11/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Emanet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesi ile davalı … Ltd. Şti ile dava dışı … A.Ş. arasında kira sözleşmesinin mevcut olduğu, söz konusu kira sözleşmesindeki “alt kiracı tutma” şartına istinaden belirtilen taşınmazın mevcut kiracısı durumunda bulunan davalı şirket ile müvekkili arasında alt kira sözleşmesi imzalandığı, söz konusu kiralamaya ilişkin olarak müvekkil şirket ile davalı şirket arasında, hem bedeli ödeme hem de geçmişe dönük borçların kapatılması konusunda devir ve ödeme protokolü imzalandığı, taraflar arasında imzalanan sözleşmeye rağmen söz konusu taşınmazın davacı müvekkiline teslim edilmediği, bu nedenle müvekkil şirket hesaplarında cari hesap ve fatura alacağı meydana geldiği, alacağın tahsili için davalılar hakkında icra takibi açtıkları ancak davalıların haksız ve kötü niyetli olarak takibe itiraz ettikleri, bu nedenle takibe yapılan itirazın iptali ile davalıların asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi talep ve dava edilmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu uyuşmazlığın çözüm merciinin Sulh Hukuk Mahkemeleri olduğunu, davanın usulden reddine ve görevsizlik kararı verilmesine karar verilmesini talep ettiklerini, davalı … adına husumet itirazında bulunduklarını, müvekkili şirketin davacı tarafın dava dilekçesinde de ikrar ettiği üzere alt kiracı tutma şartına istinaden 01.10.2018 tarihinde davacı tarafla kira sözleşmesi imzaladığını, bu sözleşme TBK m.322 uyarınca alt kira sözleşmesi olup müvekkili şirket ile davacı şirket arasında kurulduğunu, aradaki ilişkinin kira sözleşmesinin devri niteliğinde olmayıp alt kira olması nedeniyle kira sözleşmesinin devri gerekmediğini, bu sebeple müvekkil şirketin kira sözleşmesini devretmediğinden bahisle alacaklının zarara uğradığı iddiasınun kabul edilemez olduğunu, çünkü müvekkil şirketin alacaklıya karşı kira sözleşmesini devretme gibi bir yükümlülüğü bulunmadığını, davacı taraf ilgili çek bedellerinin … A.Ş.’ye ödenmediğinden bahisle yeniden ödeme yaptığını iddia ettiğini, davacı tarafın bu durumu ispat edecek hiçbir delil sunmadığını, bu sebeple ilgili iddia ispatlanması gerektiğini, davaya konu edilen ve dilekçe ekindeki protokolle müvekkil şirkete teslim edildiği beyan edilen çeklerin tamamı, 17.12.2018 tarihinde davacı şirket yetkilisine teslim edildiğini, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına ve davanın reddine karar verilmesini talep ettikleri görülmüştür.
DELİLLER VE GEREKÇE: Taraflara usulüne uygun tebligat yapılmıştır.
Dava, itirazın iptaline ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın 01/10/2018 tarihli alt kira sözleşmesi ve bu sözleşmenin eki olarak imzalanan protokol nedeni ile alacaklının uğradığı zarar ve devir edilen şirket hisse bedelinden kaynaklı alacağın tahsili istemi ile başlatılan icra takibine itirazın iptali isteminin yasal koşullarının oluşup oluşmadığından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5. maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Sulh hukuk mahkemelerinin görevi” başlıklı 4/(1-a) hükmü; “Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları görürler” şeklindedir.
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında kira ilişkisi bulunduğu ve bu kira sözleşmesine ek olarak taraflar arasında bir protokol imzalandığı, uyuşmazlık konusu alacağın bu kira sözleşmesi ve sözleşme eki olarak imzalanan protokolden kaynaklandığı, her ne kadar dava dilekçesinde kira bedeline karşılık davalılara bir kısım çeklerin teslim edilerek ödendiğinden bahsedilmiş ise de söz konusu çeklerin davalılara kira sözleşmesi kapsamında verildiği anlaşılmakla taraflar arasındaki asıl uyuşmazlığın kira sözleşmesinden kaynaklandığı, bu nedenle uyuşmazlığın nispi ticari dava olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla uyuşmazlığın Sulh Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmekte olduğundan, kamu düzeninden sayılan mahkemenin görevli olmasının HMK’nın 114/1-c maddesinde dava şartı olarak düzenlendiği, taraflarca ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği ve huzurda görülen davanın öncelikle Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılmış olması, HSK’nin 24/03/2005 tarih ve 188 ile 26/03/2014 tarih ve 141 sayılı ilke kararları ile Büyükçekmece sınırları içerisindeki ticari davalara bakma yetkisinin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemelerine verilmiş olması gerekçesi ile davanın Bakırköy adliyesine gönderildiği dikkate alınarak aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle, HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE, uyuşmazlığın çözümünde Büyükçekmece Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna,
2- 6100 Sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
3- HMK’nın 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Büyükçekmece Sulh Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Büyükçekmece Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4- Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra talepte bulunulmaması nedeniyle davaya görevli mahkemede devam edilmemesi durumunda yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’nın 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARINA,
5- Yargılama gideri ve harçların görevli mahkeme tarafından nihai karar ile birlikte değerlendirilmesine,
Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yokluğunda dosya üzerinden karar verildi. 18/05/2021

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı