Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/394 E. 2021/1216 K. 21.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/394 Esas
KARAR NO : 2021/1216

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/04/2021
KARAR TARİHİ : 21/12/2021
K.YAZIM TARİHİ : 17/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilİ …. İnşaat şirketinin davalı …bank … şubesinden kredi kullandığı ve bu kredi borcunun tamamını ödediği; müvekkili şirketin hali hazırda bir borcu olmadığının tespiti için ….bank’a başvuru yapıldığı; ancak bütün girişimlere rağmen ….bank’tan herhangi bir geri dönüş alınamadığı; müvekkili şirketin tüm girişimlerine rağmen davalıya borcunun kalıp kalmadığını öğrenemediği; müvekkilinin diğer bankalar nezdinde kredi başvurusu yapması üzerine merkezi sistemde halen davalıya borçlu olduğunun görünmesi nedeniyle kredi başvurularının olumsuz sonuçlandığı; açıklanan nedenlerle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespiti için huzurda görülen davanın açıldığı beyan edilmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın yetkisiz mahkemede açıldığı; huzurda açılan işbu davanın kısmi dava olarak açıldığı ancak davacı yan borcunun tamamını ödediğini savunmakta olduğundan ödemiş olduğu miktarın bilgisine sahip olan davacının davayı ödemiş olduğu miktarı göstererek açmasının zorunlu olduğu; kaldı ki mevcut durumda firmanın müşreterek ve müteselsil kefili olduğu …. Otomotiv A.Ş.’nin müvekkil bankada hali hazırda devam eden canlı kredisi bulunmadığı; müvekkili banka ile … OTOMOTİV A.Ş- …. İNŞAAT YATIRIM LTD.ŞTİ arasında 16.01.2012 ve 03.06.2014 tarihinde protokol imzalandığı; söz konusu protokol ile müvekkili banka ile borçlular arasında akdedilen kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borçlarının, tespit, tahsil ve tasfiyesi şartlarının düzenlendiği; protokol hükümlerine göre; tarafların müvekkil Bankaya rehinli olan taşınmaz ve motorlu taşıtların cebri icra yoluyla paraya çevrilmesi hususlarında mutabık kaldıkları, davacı tarafından protokoller kapsamına giren taşınmazların Müvekkili Bankaya devredildiği; ancak aynı zamanda protokole konu taşınmazlara ilişkin bir kısım tapu iptal ve tescil davalarının açılmış olduğu, nihayetinde davacı yanın işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Huzurda görülen dava menfi tespit davasıdır.
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer, fakat davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır; davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukuki ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukuki İlişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukuki ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı HMK m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer. (Kuru-El Kitabı, s.370 ilâ 372)
Menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce (alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunması şartı ile) ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonrada ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.
Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Hakan Pencanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı şirketin davalı bankanın … şubesinden kredi kullandığı ve bu kredi borcunun tasfiye edildiği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Her ne kadar davalı tarafından yetki itirazında bulunulmuş ise de dava konusu kredinin davalı bankanın …. şubesinden kullanılmış olması nedeni ile HMK’nın 14. maddesi uyarınca mahkememizce davalının yetki itirazının reddine karar verilmiştir. Her ne kadar davacı tarafından davalı bankadan kullanmış olduğu kredi borcunun tamamını ödediği gerekçesiyle huzurda görülen menfi tespit davası açılmış ise de yukarıda da ayrıntılı bir şekilde izah edildiği üzere davacının davalı banka nezdinde açık kredisi ile kredi riskinin bulunmadığın bildirilmesi karşısında borcun ödenmesinden sonra borçlu tarafından artık menfi tespit davası açmakta hukuki yarar bulunmamaktadır. Davalı banka tarafından davacı ve dava dışı …. Otomotiv A.Ş. ile davalı bankadan kullanılan kredinin tasfiyesi için protokoller yapıldığı ve bu protokoller kapsamında davalıya devredilen bir kısım taşınmazlara ilişkin olarak tapu iptali ve tescili davalarının açıldığı ve davaların halen derdest olduğu belirtilmiştir. Her ne kadar alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunması şartı ile icra takibinden önce de menfi tespit davası açılması mümkün ise de devam eden tapu iptali ve tescil davalarının davalı banka aleyhine sonuçlanması durumunda dahi davalı bankanın davacı hakkında icra takibi başlatıp başlatmayacağı belli olmadığından davacının söz konusu protokoller nedeni ile de davacının davalıya borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer güncel bir yararının bulunmadığı açık olduğundan söz konusu dava dosyalarının mahkememize celbi ile değerlendirilmesine gerek duyulmamıştır. Açıklanan nedenlerle huzurda görülen davanın 6100 Sayılı HMK’nın 114/1-h maddeleri gereğince hukuki yarar yokluğu nedeni ile reddi ile davalı vekilinin şartları oluşmayan disiplin cezası ve kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğinden aşağıdaki şekilde hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-AÇILAN DAVANIN HUKUKİ YARAR YOKLUĞU NEDENİYLE REDDİNE,
2- Davalı vekilinin HMK’nın 329/2 maddesi uyarınca davacı hakkında disiplin cezası verilmesi talebi ile müvekkili lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi taleplerinin ayrı ayrı REDDİNE,
3- Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan ve tahsili gereken 59,30 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 170,78 TL nispi harçtan mahsubu ile hazineye irat kaydına, fazla alınan 111,48 TL harcın istek halinde davacıya iadesine,
4- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerine burakılmasına,
5- Sarf olunmayan delil/gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
6- Kendisini vekil ile temsil ettiren davalı taraf lehine yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7. maddesi gereğince takdir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
7- 6235 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin 13. fıkrası uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve yargılama giderinden sayılan Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA,

Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/12/2021

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı