Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/386 E. 2022/942 K. 04.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/386 Esas
KARAR NO : 2022/942

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/04/2021
KARAR TARİHİ : 04/10/2022
K.YAZIM TARİHİ : 31/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı … tarafından 08.11.2019 tarihinde Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile vekil eden davacı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça yapılan itiraz neticesinde takibin durdurulduğunu, matbaa ve ambalaj işletmesi bulunan vekil edenin, davalı taraftan farklı zaman ve miktarlarda matbaa ve ambalaj sarf malzemesi satın alındığını, işbu satın alımlara ilişkin ise tarafların cari hesap usulü çalıştıklarından farklı zaman, yöntem(çek,havale..vs) ve miktarlarda ödeme bazen bizzat vekil eden, bazen ise vekil edenin o dönem sigortalı çalışanı olan … tarafından yapıldığını, işbu alınan malzeme ve yapılan ödemelere ilişkin ayrıntılı tablonun ekte sunulduğunu, davalı alacaklının İcra Müdürlüğü dosyasına sunmuş olduğu 08.11.2019 tarihli takip talebi ekinde yer alan tabloda görüleceği üzere ekte sunulu fatura, çek ve vekil eden tarafından yapılan ödemelere ilişkin dekontların birbiriyle örtüştüğünü, ancak davalı/alacaklı tarafın dosyaya sunmuş olduğu cari hesap tablosunda kötü niyetli olarak … tarafından yapılan ödemelere yer vermediğini, …’ın, dava konusu ticaretin devam ettiği dönemlerde vekil edenin yanında satın alma ve pazarlama sorumlusu olarak çalıştığını, ayrıca üretilen malların pazarlaması esnasında bazı tahsilatların … tarafından yapıldığını, Dönem dönem ise işbu tahsilatların, işveren vekil edenin talimatı ile … tarafından ham madde ve sair ödemelere aktarıldığını, ekte sunulu dekontlardan da anlaşılacağı üzere yine bir takım ödemelerin vekil edenin talimatı ile davalının hesaplarına aktarıldığını, buna rağmen davalı alacaklı tarafından … tarafından yapılan ödemelerin kötü niyetli olarak cari hesap tablosuna dahil edilmediğini, yukarıda açıklandığı üzere vekil edenin çalışanı olan … tarafından yapılan toplam 50.000-TL ödemenin davalı alacaklı tarafından hesap dökümlerine işlenmediğini, ekte sunulu tabloda görüleceği üzere işbu ödemelerin cari tabloya işlenmesi halinde vekil edenin davalı tarafa toplam 242.985,60-TL ödeme yaptığının görüleceğini, buna karşın vekil eden davalının, alacaklı taraftan 222.136.05-TL bedelli ürün aldığını, görüleceği üzere vekil edenin toplamda zaten 20.849,55-TL fazla ödeme yaptığını, işbu fazla ödemenin ise davalı tarafın satmış olduğu ürünlerin döviz bazlı olması sebebi ile dönem dönem vekil edenden fark talep etmesinden ileri geldiğini, Taraflar arasında döviz kurundaki hareketlilikler neticesinde ödeme tarihine kadar meydana gelebilecek farkların vekil edence karşılanması hususunda bir sözleşme bulunmamasına rağmen işbu farkların da iyi niyetli olarak vekil edence ödendiğini ve neticede fatura bedellerine ilaveten 20.849,55-TL fazla ödeme gerçekleştiğini, Yukarıda açıklandığı üzere vekil eden davalı taraftan en son 12.06.2019 tarihinde ürün satın almış ve akabinde 10.07.2019 tarihinde 15.000-TL bedelli müşteri çekini davalı tarafa ciro ederek aralarındaki cari hesabı kapattığını, devamında ise davalı tarafça 08.11.2019 tarihinde vekil eden aleyhine haksız ve kötü niyetli olarak icra takibi başlatıldığını, belirterek; öncelikle Sayın Mahkemece belirlenecek teminat neticesinde takibin durdurulması için İhtiyati tedbir kararı verilmesine, vekil edenin davalı alacaklıya borçlu olmadığının tespitine ve Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takibin iptaline, davalının haksız ve kötü niyetli icra takibi başlatmış olması nedeni ile %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep vedava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddiaların tamamının dayanaksız olduğunu, davacı tarafın tacir olup, tacir olmanın sonuçlarına katlanmak ile sorumlu olduğunu, 3. kişi olan ve müvekkiline para gönderen kişi olan … tarafından müvekkiline gönderilen ödemelerin hiçbirisinde gönderilen paranın “… Nam Ve Hesabına Gönderilmiş” olduğuna dair bir ibare ve açıklamanın yer almadığını, …’ın da tacir olması nedeni ile söz konusu ödemeleri kendi nam ve hesabına müvekkiline yaptığını; belirterek; davanın reddine, haksız olan tazminat talebinin reddine, kötüniyetli olan davacı taraf aleyhine olmak üzere dava konusu bedelin %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, tüm yargılama harç ve giderleri ile birlikte vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Dosyaya sunulan 06/01/2022 tarihli bilirkişi SMMM … tarafından düzenlenen raporda;Davacı …’in Defter ve belgelerin olduğu … Mh. … Cd. … Sk. … İş Hanı No:3 D:17 Karesi Balıkesir adresine 05-01-2022 tarihinde gidilerek ibraz edilen defter ve belgeler incelenmiş olup; Davalı … tarafından Davacı …’e 207.703,52 TL 2018 yılında; 14.432,53 TL 2019 yılında olmak üzere toplam 222.136,05 TL tutarında fatura tanzim edilerek bu faturaların Davacı …’in yasal işletme ve yevmiye defterlerine kaydedildiği; tarafıma ödeme belgesi olarak banka dekontları ibraz edilmiş yapılan incelemede Davalı … hesabına 197.140,00TL havale edildiği; davacının 2018 yılında İşletme usulüne göre defter tuttuğundan 2018 yılı ödemelerinin İşletme Defterine yazılmasınun mümkün olmadığı; 2019 Yılında ise Bilanço usulüne göre defter tutulduğu; 11-06-2019 tarihinde Yevmiye Defterine ödendiği yazılan 5.500,00 TL’nin belgesinin bulunmadığı; davacı …’in aldığı faturalar ve yaptığı ödemeler ile ilgili ibraz ettiği belge dökümleri raporda belirtilmiş olup, Davacı …’in ibraz ettiği Yasal Defter ve belgelerinde birlikte değerlendirilerek …’in 222.136,05 TL fatura karşılığı olmak üzere 197.140,00 TL ödeme yaptığı, nihayetinde davacının davalıya 24.996,05 TL borçlu olduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir.

Dosyaya sunulan 09/08/2022 tarihli bilirkişi SMMM …. tarafından düzenlenen raporda; taraflar arasında akdedilmiş herhangi bir yazılı sözleşmeye rastlanılmadığı, davacı yasal defter kayıtlarının talimatla aldırılan bilirkişi raporu ile incelendiği, Söz konusu bilirkişi raporunda davacının davalıya icra takip tarihi itibariyle 24.996,05 TL borçlu olduğu yönde tespitin yapıldığı, davalı yasal defter kayıtları incelendiğinde ise davalının davacıdan icra takip tarihi itibariyle 29.150,45 TL alacaklı olarak göründüğü yönde bakiyesinin bulunduğu; davacı vekilince, davalı tarafça davacı adına düzenlenen toplam 222.136,05 TL tutarındaki fatura bedellerine karşılık 242.985,60 TL tutarında ödeme yapıldığını, davacı tarafça 20.849,55 TL fazla ödendiği iddia edilmiş olsa da talimatla aldırılan bilirkişi raporu incelendiğinde bilirkişiye sunulan ödemelerin sadece banka havalelerinden ibaret olduğu, … tarafından yapılan toplam 50.000,00 TL tutarındaki ödemelerle birlikte davacı tarafça yapılan toplam ödeme tutarının 197.140,00 TL olarak tespit edildiği ve davacının davalıya 24.996,05 TL borçlu olduğunun tespit edildiği, diğer yandan taraf yasal defter kayıtları birlikte incelendiğinde taraflar arasında kur farkına istinaden düzenlenmiş herhangi bir kur farkı/vade farkı faturasına da rastlanılmadığı, davacının 192.985,60 TL ödeme yaptığı hususunda taraflar arasında herhangi bir ihtilaf bulunmadığı, taraflar arasındaki ihtilafın … tarafından davalıya yapılan toplam 50.000 TL tutarındaki ödemenin davacı nam ve hesabına yapılıp yapılmadığı hususundan kaynaklandığı, Sayın mahkemece SGK Müdürlüğünce dosyaya celb edilen SGK Kayıtlarında ise 2017/11. Ayından başlamak suretiyle (ödemelerin yapıldığı tarihler dahil) 2020 yılının Ağustos ayı bitimine kadar …’ın Davacı …’in sigortalı çalışanı olduğunun tespit edildiği, yukarıdaki tespitler çerçevesinde …’ın davacı çalışanı olması nedeniyle ihtilaf konusu 50.000 TL tutarındaki ödemelerin davacı tarafça yapıldığının kabul edilmesi gerektiği kanaatine varılmış olup, davalının davacıdan icra takip tarihi itibariyle alacaklı olduğu tutarın (222.136,05 TL fatura toplamı- 197.140 TL ödeme toplamı) 24.996,05 TL olarak hesaplandığı, Davalı tarafça icra takip tarihine kadar işlemiş faiz talep edilmediğinden icra takip tarihine kadar faiz hesabı yapılmadığı kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Huzurda görülen dava menfi tespit davasıdır.
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer, fakat davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır; davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukuki ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukuki İlişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukuki ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı HMK m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer. (Kuru-El Kitabı, s.370 ilâ 372)
Menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce (alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunması şartı ile) ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonrada ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.
Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Hakan Pencanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; Davacı tarafından Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası ile cari hesap alacağı dayanak gösterilerek aleyhine başlatılan icra takibinde davalıya borçlu olmadığının tespiti istemli olarak huzurda görülen dava açılmıştır. Mahkememizce tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmış olup düzenlenen bilirkişi raporlarında davalı tarafından davacı adına 2018 ve 2019 yıllarında toplam 222.136,05 TL tutarında fatura tanzim edildiği; söz konusu faturaların her iki taraf ticari kayıtlarında da yer aldığı tespit edilmiştir. Davacı ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi üzerine düzenlenen bilirkişi raporunda davacının 2018 yılında işletme hesabına göre defter tuttuğundan işletme defterine ödemelerin yazılmasının mümkün olmadığı; 2019 yılında ise bilanço esasına göre defter tutmaya başladığından 18/03/2019, 22/05/2019 ve 13/06/2019 tarihli ödemelerin davacı kayıtlarında göründüğü ancak yevmiye defterinde ödendiği yazılan 11/06/2019 tarih ve 5.500,00 TL’lik ödemenin ise dekontu ya da makbuzunun olmadığı tespit edilmiştir. Davalının ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda davacının davalıya 147.140,00 TL banka havalesi, 45.845,60 TL müşteri çeki olmak üzere toplam 192.985,60 TL tutarında ödeme yaptığı tespit edilmiştir. Davacı tarafından mahkememize ibraz edilen ve davacı tarafından banka kanalıyla gönderilen 147.140,00 TL’lik ödemenin tamamı davalı kayıtlarında yer almaktadır. Her ne kadar davacı tarafından çalışanı … tarafından cari hesap borcuna mahsuben banka havalesi kanalıyla bir takım ödemelerin davalıya gönderildiği iddia edilmiş ise de davacı tarafından dosyaya sunulan dekontların incelenmesinden bir kısım dekontlarda herhangi bir açıklamanın yer almadığı, bir kısım dekontlarda ise açıklama olarak “borç” ibaresinin yer aldığı; söz konusu havalelerin davacı borcuna mahsuben gönderildiğine dair dekontlarda herhangi bir ibarenin yer almadığı anlaşıldığından ödeme iddiasını yazılı delille ispat etmek zorunda olan davacının aksi yöndeki iddialarına mahkememizce itibar edilmemiştir. Davacı tarafça dava dilekçesinde belirttiği delilleri arasında yemin delili belirtilmediğinden iddialarının ispatı bakımından yemin delili hatırlatılamamıştır. Davacı tarafça mahkememize ibraz edilen ödeme dekontları ve müşteri çekleri toplam tutarı olan 242.985,60 TL’den …’ın yapmış olduğu toplam 50.000,00 TL düşüldüğünde davacının davalıya 147.140,00 TL banka havalesi, 45.845,60 TL müşteri çeki olmak üzere toplam 192.985,60 TL tutarında ödeme yapıldığı mahkememizce kabul edilmiştir. Davacı tarafın ticari defterlerinde görülen 11/06/2019 tarihli 5.500,00 TL’lik ödemeye ilişkin dekont ya da makbuz ibraz edilmediğinden söz konusu ödemeye mahkememizce itibar edilmemiştir. Nihayetinde davacının cari hesap borcundan kaynaklı olarak davalıya 29.150,45 TL borçlu olduğu tespit edildiğinden açılan menfi tespit davasının reddi ile huzurda görülen davada verilmiş ve uygulanmış bir ihtiyati tedbir kararı olmadığından davalının şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-AÇILAN DAVANIN REDDİNE,
2- Davalının şartları oluşmayan tazminat talebinin REDDİNE,
3- Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan ve tahsili gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 497,82 TL nispi harçtan mahsubu ile fazla alınan 417,12 TL harcın istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından sarf olunan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6- Sarf olunmayan delil/gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
7- Kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davalı vekilinin yüzüne karşı davacı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 04/10/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸