Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/354 E. 2022/483 K. 26.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/354 Esas
KARAR NO : 2022/483

DAVA : Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi)
DAVA TARİHİ : 15/04/2021
KARAR TARİHİ : 26/04/2022
K.YAZIM TARİHİ : 28/04/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … ile tanzim edilen abonelik sözleşmesi kapsamında … İli … İlçesi …. Mahallesi …. Caddesinde bulunan işyerinde 11.11.2013 tarihine kadar elektrik hizmeti aldığını, ancak işyerini kapattığını ve 13.11.2013 tarihinde abonelik iptal talebinde bulunduğunu, …. tarafından daha önce ödenmesi gereken borçların ödenmesinin akabinde iptal talebinin işleme alındığını ve yakında kapanışın yapılacağı ve bu süre sonunda kendisine teminatların iade edileceği bildirildiğini, taşınmazdan çıkıp aboneliği sonlandırdıktan sonra taşınmaz başka kişi veya kişilerce kullanıldığını ve aynı tarihlerde vergi kaydının terkini işlemlerini de yaptığını, ancak gelinen aşamada 11.11.2013 tarihinden itibaren fiilen taşınmazı kullanmadığı halde adına elektrik hizmet faturası kesildiğini ve borç tahakkuk edildiğini, hakkında başlatılan Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün …. E. Sayılı dosya ile başlatılan icra takibinde asıl alacak miktarı 5.282,59-TL Takip Çıkışı 7.803,62-TL. Dava tarihi itibari ile hesap miktarı 13.606.80-TL olduğunu Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosya ile başlatılan icra takibinde asıl alacak miktarı 10.357,93-TL, Takip Çıkışı 10.944,03-TL, dava tarihi itibari ile hesap miktarının 25.290.48-TL olduğunu, her iki dosyanın dava tarihi itibari ile kapak hesaplan toplamının 38.897,28-TL olduğunu, Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyaya maaş haczi ile cebri olarak birtakım ödemeler yapıldığını (Yapılan Ödeme tarihleri: 16/04/2019, 27/06/2019, 16/07/2019, 25/07/2019, 18/02/2020, 13/03/2020, 15/09/2020, 15/09/2020, 15/10/2020. 07/12/2020. 13/01/2021, 13/01/2021, 15/02/2021, 12/03/2021’dir.) iddia ve beyanla …. aleyhine dava ikame etmiş olup, dava konusu icra takiplerinin teminatsız olarak tedbiren durdurulmasını, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün E. Sayılı dosyası ve Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasından ve takip dayanağı belgelerden borçlu olmadığının tespitini, Dava tarihine kadar cebren yapılan tahsilatlar bakımından Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosya ile tahsil edilen 9.038.29-TL’nin takip koşullarındaki faiz oranları ile ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile iadesini, dava devam ederken yapılacak tahsilatların aynı koşullarda tahsilat tarihinden itibaren iadesini talep etmektedir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı iddialarının gerçeği yansıtmadığını. Kaldı ki iddialarını kanıtlama görevi davacı tarafta iken sadece soyut söylemlerden ibaret olan bu iddiaları kabul etmenin mümkün olmadığını, Davacı tarafından açılan işbu dava tamamen hukuki dayanaktan yoksun, mesnetsiz ve yersiz olduğunu, Davacı tarafça sözleşmeye faturaya konu elektriğin kullanılmadığı iddia edilmiş olmasına rağmen dava dosyasına iddiasını ve tutanakların aksini kanıtlar nitelikte tek bir delil ve elle tutulur bir bilgi ya da belge sunamadığını, Müvekkili şirket tarafından ilgili mevzuat gereğince davacı tarafın elektrik kullanımları doğrultusunda faturalandırma işlemi yapıldığını, bir bedel oluşturulduğunu, Açıklanan sebeple, davacı tarafın adına tutulan faturaların haksız ve mesnetsiz olduğu iddialarının Sayın Mahkemeniz nezdinde dikkate alınmamasını ve reddini talep ettiklerini, Müvekkili şirket yetkililerince yapılan incelemeler sonucunda; Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. Sayılı dosyasının kapatıldığı bilgisine ulaşıldığını, Bu sebeple bu takip bakımından dava konusu edilecek bir alacak bulunmamakta olup konusuz kaldığı için davanın usulden reddi gerektiğini, Müvekkili şirket tarafından yapılan incelemelerde davacı tarafın 2014 yılında ödenmemiş fatura borçları borçlarının olduğu ve icra takibi yapıldığı bu sebepten tahliye sebebinin işlediğini, Bu durumu kanıtlar nitelikte gerekli bütün kayıtların dilekçeleri ekinde sunulduğunu, Davacı taraf ihtiyati tedbir talep etmişse de bu talebi de yerinde olmadığını, işbu davada davacının sunduğu tek taraflı iddialarını doğrular yönde yaklaşık bir ispat bulunmadığını, İhtiyati tedbir şartları oluşmadığından ve davacı alakasız ve kötü niyetli olduğundan mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddi davacı taraf ödediği bedellerin iadesini talep etmiş ise de bu taleplerinin kabulünün mümkün olmadığını, öncelikle belirtmek gerekir ki davacı tarafın cebren ödeme yaptığı iddiası kesinlikle kabul edilmediğini, Soyut bir iddia olmaktan öteye gidememiş olan bu durum kesinlikle kanıtlanmamış ve cebren ödeme yapıldığına dair dosyada hiçbir belge bulunmadığını, Davacı taraf kendi iradesi ile ödeme yaptığını ve istirdat taleplerinin haksız ve yersiz olduğunu, Kaldı ki davacı ödemelerini yaparken ihtirazi kayıt öne sürmeden ödediğini, Serbest irade ile ve ihtirazi kayıt konulmadan ödenen bedellerin geri istenemeyeceğini, Zira Türk Borçlar Kanunun 78. Maddesine göre ihtiyariyle yapılan bir ödeme olduğundan onu geri isteyemeyeceğini, Davacı ödemelerini yaparken ihtirazi kayıt öne sürmeden ödediğini, serbest irade ile ve ihtirazi kayıt konulmadan ödenen bedel geri istenemeyeceğini mevzuat, Yargıtay ve BAM içtihatları bu yönde olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Huzurda görülen dava HMK’nın 106. maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5. maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
HMK’nın 2. maddesine göre;
“(1) Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
(2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.”
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; huzurda görülen davanın mutlak ticari davalardan olmaması nedeni ile mahkememizce davacı gerçek kişinin tacir olup olmadığının tespiti için ilgili kurumlara müzekkereler yazılmıştır. Gelen müzekkere cevaplarında davacının İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığı, vergi dairesi tarafından verilen yazı cevabında ise davacının işletme hesabına göre defter tuttuğunun bildirildiği görüldü. Davacının faaliyetinin esnaf sınırında kalıp kalmadığının tespiti için Güneşli Vergi Dairesi’ne yazılan müzekkere cevabında davacının yıllık beyannamesini vermediği bildirilerek cevap ekinde davcıya ait KDV beyannameleri gönderilmiştir. KDV beyannamelerinin incelenmesinde davacının faaliyetinin esnaf sınırında kaldığı tespit edilmiştir. Gelen müzekkere cevapları doğrultusunda davacının tacir olmadığının tespiti ile kamu düzeninden sayılan mahkemenin görevli olmasının HMK’nın 114/1-c maddesinde dava şartı olarak düzenlenmesi, taraflarca ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak HMK’nın 2. Maddesi uyarınca uyuşmazlığın çözümünde Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle, HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE, uyuşmazlığın çözümünde Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna,
2-6100 Sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
3-HMK’nın 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Bakırköy Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra usulüne uygun talepte bulunulmaması nedeniyle davaya görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’nın 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARINA,
5- Yargılama gideri ve harçların nihai karar ile birlikte değerlendirilmesine,
Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 26/04/2022

Katip ….
e-imzalı

Hakim ….
e-imzalı