Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/327 E. 2021/569 K. 29.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/327 Esas
KARAR NO : 2021/569

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 04/04/2011
KARAR TARİHİ : 29/06/2021
K.YAZIM TARİHİ : 29/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacıların vekil aracılığı ile verdikleri 04/04/2011 tarihli dilekçeleri ile, davacılar murisi …’in 28/07/2010 tarihinde …bank AŞ …. şubesinde uzun vadeli konut kredisi kullanıldığı ve bu kredinin kullandırılması ile birlikte, …. nolu hayat sigortası yapıldığı, kredi kullanımından 5 ay sonra 22/12/2010 tarihinde murisin vefat ettiği, vefat sonrası mirasçıların banka aracılığı ile davalı … AŞ ye müracaat edip, annelerinin vefatı sebebi ile vefat tazminatı ödenmesini talep ettikleri, ancak sigorta şirketinin ölenin, ölmeden ve kredi başvurusundan önce, kroner damar bozukluğu tanısı ile ameliyat olduğu , yani sigortadan önce hastalığın bulunduğu, ancak bu hastalığın başvuru formunda beyan edilmediği gerekçesi ile, talebin reddedildiği belirtilerek, davalı … ve Emeklilik AŞ nin tazminat talebini reddetmesinin yasaya ve sözleşme kapsamına aykırı olduğu, öte yandan uzun vadeli konut kredisi kullanımlarında, bankaların hayat sigortasını zorunlu kıldıkları ve hatta bunu kendi grup sigorta şirketlerinin acenteleri sıfatı ile kendilerinin yaptıkları, murisin damar ve kalp ameliyatının yapımından 2-3 gün sonra konut kredisinin talep edildiği ve ameliyatlı olması sebebi ile banka çalışanın bizzat murisin adresine gelerek, hasta ve ameliyatlı olduğunu görerek, başvuru ve beyan formunu imzalatarak evden ayrıladığını, bilahare banka tarafından içeriğinin doldurulduğu, emeklilik şirketinin kendi çalışanının aydınlatma görevini yerine getirmediği gibi, hasta ve ameliyatlı halini görerek düzenlediği gerekçesi ile ve ayrıca poliçede muris imzası bulunmadığından, bunun da iddiaları teyid ettiği gerekçesi ile neticeten 122.800,00 TL nin faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsili, bunun mümkün olmaması halinde bu miktardaki konut kredi borcundan dolayı, murisin davalılara borçlu olmadığının tespiti ile davalı … şirketinin diğer davalı bankaya karşı sorumlu olduğunun tespiti ile vefat tarihinden sonra ve dava devamında ödemek zorunda kalınan kredi taksitinin davalılardan istirdatı talep ve dava olunmuştur.
SAVUNMA:

Davalı ….’nin vekil aracılığı ile cevap verdiği, davacı anlatımlarının bir kısmının doğru olduğu, 28/07/2010-28/07/2015 aralığına ilişkin 122.800,00 TL vefat tazminatını içeren …bank uzun süreli kredi grup hayat sigortası katılım sertifikası düzenlendiğini ve davacılar murisine yapıldığının kabul edildiğini, akabinde murisin vefatından sonra yapılan başvuru incelendiğinde, … Sigortası Genel Şartnamesinin C.2-2 maddesi uyarınca, sözleşmesinin kurulumu sırasında doğru beyanda bulunulmadığı, belirlenen hastalık belirtilse idi, sigortalama iş leminin yapılmayacağının davacılara bildirildiği, ağır ve evden çıkamayacak şekilde hasta olan bir kişininn konut alması ve sigorta başvurusu yapmasının hayatına olağan akışına da uygun olmadığı, eğer hastalık bildirilseydi, ferdi kaza sigortasının da yapılmasının mevzuat gereği olduğu belirtilerek, haksız ve kötü niyetli vefat tazminat talebinin reddinin istenildiği, ayrıca, banka personelini suçlamalarından dolayı, bu hususun bir an için iddiaları kabul edilse dahi bankayı bağlayacağı ve kendileri açısından sonucu değiştirecek bir olgu olmadığı, davacıların bilinçli olarak kendilerinin konut kredisi alıp, ölümcül hasta kişiye hayat sigortası yaptırdıkları gerekçesi ile davanın reddinin talep edildiği anlaşılmıştır.
Davalı bankanın ise vekil aracılığı ile cevap verdiği, öncelikle görev ve husumet itirazında bulunduğu, görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğu ve sözleşmede kendilerinin taraf olmadığı, bu sözleşmenin sadece dain mürtehini olduklarını, taraf sıfatı bulunmadıklarını beyan ettikleri, murisin sağlık durumu hakkında doğru beyanda bulunmanın zorunlu olduğu, davacılardan ….’in bankacı olması sebebi ile tüm kredi alma konusundaki işlemlerde irtibatı sağlayan kişi konumunda olduğu, annesinin hastalığının hayat sigortası yaptırmasına engel olduğunu bildiği halde bankadan tüm aşamalarda bu durumu gizlediği, daha önceden aynı krediye ilişkin …. ile bankanın yaptığı görüşmelerin bunu teyit ettiği gerekçeleri ile usul ve esas yönünden davanın reddini talep ettikleri anlaşılmıştır.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında davanın davalılardan …bank A.Ş. Bakımından tefrikine karar verilerek … E., … K. Ve 23/12/2013 tarihli kararı ile davanın bu davalı bakımından açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Diğer davalı …. Emeklilik hakkında yapılan yargılama sonunda davacıların, bankaya ödemek zorunda kaldığı konut kredi taksitlerinin davalıdan istirdatına ilişkin talebinin ise dain mürtehin şartı sebebi ile ve mürtehin hakkı sahibi bankanın bu aşamada muvafakatinin bulunmadığı gözetilerek reddine karar verilmiştir.
Davacılar tarafından mahkememiz kararının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin E. …, K. … ve 24/11/2020 tarihli kararına göre; “dain-i mürtehin tarafından verilen muvafakatın davanın her aşamasında tamamlanabilmesinin mümkün olduğu ve banka tarafından kredi borcunun kapatıldığı bildirildiğinden poliçede dain-i mürtehin olarak görünen bankanın muvafakatine gerek kalmaksızın işin esasına girilip sonuca göre karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile mahkememiz kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkememizce bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Dava nitelik olarak, davacılar murisine ait … Sigortasının, konut kredisinin verilmesi amacı ile yaptırıladığı ve murisin vefat etmesine rağmen, sigorta bedelinin bankaya ödenmediği, kendilerine de verilmediği iddiasına dayalı sigorta bedelinin, sigorta şirketinden tazmini, olmadığı takdirde şirketin bu bedelden davalı bankaya karşı sorumlu olduğunun tespiti ve ödenen – ödenecek bedellerin sigorta şirketinden tazmini niteliğinden ibarettir.
Taraf delilleri toplanmış, sigorta poliçesi, davacıların bir kısım ödemelerine dair ödeme dekontları, katılım sertifikaları, sağlık beyan formları, veraset ilamı, yapılan yazışma ve verilen cevaplar, poliçedeki lehdar murise ait tedavi gördüğü hastahaneden alınan sağlık raporları, konut kredisine ilişkin konut finansman sözleşmesi ve hesap özetleri toplanarak öncelikle davalı bankanın usule ilişkin görev itirazına ilişkin inceleme yapılmış ve mahkememizce davalı bankaya yönelik talebinin bu davadan tefrikine ve yeni esasa kaydına karar verilmiştir. Tefrik edilen dosyada bankaya yönelik davada, davacılar ile davalı banka arasındaki ihtilafın Tüketici Mahkemesinde görülmesi gerekeceği, bu iki taraf arasındaki hukuki ilişkinin bankanın verdiği konut kredisinden kaynaklandığı gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş, kararın davacı temyizi üzerine tefrik edilen dosya yönünden bozulduğu anlaşılmış, ancak tefrikli dosyada bozma sonrasında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Huzurda görülen davada hastaneden toplanan sağlık bilgileri ile birlikte bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Dosyada mübrez bilirkişi Doç Dr. …. tarafından düzenlenen 14/06/2012 tarihli raporda; hasta ….’in vefatı ile geçirdiği açık kalp ameliyatı arasında bir illiyet bağı bulgusunun mevcut olmadığı görüşü belirtilmiştir. Aynı bilirkişiden alınan ek raporda da bilirkişi tarafından kök rapordaki görüşü tekrar edilmiştir.
Dosyada mübrez bilirkişiler … ve … tarafından düzenlenen 20/12/2012 tarihli raporda; davayı tıbbi yönden inceleyen uzman bilirkişi raporu doğrultusunda davalı … Sigorta A.Ş.’nin poliçe kapsamında 122.800,00 TL ödemesi gerektiği; diğer davalının ise herhangi bir sorumluluğu olmadığı belirtilmiştir.
Dosyada mübrez bilirkişiler …, Dr. … ve … tarafından heyet olarak düzenlenen 11/07/2013 tarihli raporda bilirkişiler … ve Dr. …. sigorta poliçesi açılmış olan kredinin teminatı olduğundan poliçe özel şartı gereğince öncelikle kredi borçlarının kapatılması, bakiye varsa davacılara ödenmesi; müteveffa …’in açık kalp ameliyatı olduktan 8 gün sonra düzenlenen sigorta formunda kalp hastalığı ile ilgili soruya hayır cevabı vermesine karşın davalı sigorta şirketinin bu bilgiye vakıf olmasına rağmen sözleşmeden caymadığı, hayat sigorta poliçesi vefat tazminatının 122.800,00 TL olduğu belirtilmiş olmasına karşın bilirkişi ….. tarafından söz konusu görüşlere iştirak edilmeyerek sigortalının mevcut hastalığı ile ölüm nedeni arasında illiyet bağının olmadığının söylenmesinin mümkün olmadığı; davalı sigorta şirketinin 31/01/2011 tarihli yazısı ile ödeme yapmayacağını gerekçe göstererek bildirmesi nedeni ile cayma hakkını kullanmış olduğu, davacıların aksi yönde bir itirazı olmadığından cayma hakkının süresinde kullanıldığının kabulü gerekeceği belirtilmiştir.
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; bankaların verdiği uzun vadeli kredilerde, kredi alanın vefatı halinde kredi alacağını teminatlandırmak için kredi verilen şahsa hayat sigortası yaptırıldığının açık olduğu, ölüm halinde de bu sigorta teminatından alacağını tahsil etmek için sigorta bedeli üzerine bankanın dain mürtehin kaydı koydurduğu, somut olayda da bu hayat sigortasının düzenlenmesi için muristen başvuru ve sağlık sigorta formu alındığı, esasen hayat sigortası yaptıranın kredi veren banka ile aynı grupta yer alan sigorta şirketi olma zorunluluğunun olmadığı, oysa davada davalı bankanın murise sadece ilk dönem sigorta primini bildirdiği, takip eden yıllar için primin ayrıca tahsil edileceği uyarısının yapıldığı ve kendi şirketler grubundaki … Sigorta A.Ş.’ye bu sigortanın yaptırıldığı, bankanın bu sigortanın acentesi olarak düzenlettirdiği sertifika ile murisi hayat sigortası himayesine aldığı, Sigortacılık Kanunu’na ve TTK’nın amir hükümleri doğrultusunda prim tahsil edildiği ve anlaşma yapıldığı için tazminat ödeme sorumluluğunun başladığı ve katılım sertifikasında bu bedelin 122.800,00 TL olarak belirlendiği görülmüştür. Davalının savunması, murisin gizlenen rahatsızlığı bulunduğu iddiasına dayanmaktadır. Poliçe tarihi ile murisin hastaneden taburcu tarihi arasında 4 gün olduğu, murisin ameliyat sebebi ile evden çıkamamasından dolayı sağlık formunun imza için evine getirildiği ve evinde imzaladığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Dolayısıyla ameliyatlı olduğu saklanamayacak durumdaki bir kişinin kendisini sağlıklı beyan etmesi hayatın olağan akışına uygun değildir. Diğer bir deyişle gizlenme iddiası aradaki kısa süre nedeni ile mümkün görülememiştir. Muris tarafından söz konusu durumun gizlendiğinin kabulü halinde dahi davalı süresi içerisinde sözleşmeden cayma hakkını kullanmamıştır. Her ne kadar dosyada mübrez bilirkişi ….. tarafından sigorta şirketinin eksik beyanı öğrendiği tarihin belirsiz olduğu, bu nedenle sigorta şirketinin bankaya ödeme yapmayacağını gerekçeli olarak bildirmekle cayma hakkını süresi içerisinde kullandığının kabulünün gerekeceği belirtilmiş ise de sağlık formunun murisin ameliyat sebebi ile evine götürülerek imzalatılması karşısında sigorta şirketinin murisin sağlık durumuna 27/07/2010 tarihinde vakıf olduğu açıktır. Bu nedenle sigorta şirketinin cayma hakkını süresi içerisinde kullandığının kabulü mümkün olmadığından bu yöndeki bilirkişi raporuna itibar edilmemiştir. Kaldı ki söz konusu cayma hakkının usulüne uygun kullanılmadığı da açıktır.
Dosya kapsamında uzman doktor bilirkişiler tarafından verilen raporlarda önceden geçirilen açık kalp ameliyatı ile ölüm arasında illiyet bağının olmadığı tespit edilmiştir. Başka bir deyişle muris tarafından kalp ameliyatının saklanmış olduğunun kabulünde dahi bildirilmeyen hastalığın ölüm sebebi olarak kabul edilmesini gerektirecek illiyet bağı kurulamadığı için ölümün sigorta şirketinin verdiği teminat içinde olduğu kabul edilmelidir. Bilirkişi ….. tarafından sigortalının mevcut hastalığı ile ölüm nedeni arasında illiyet bağı yoktur demenin mümkün olmadığı belirtilmiş ise de sigorta tahkim komisyonu hakemi olan bilirkişinin uzmanlık alanı dışında görüş beyan ettiği tespit edilmekle bu yöndeki görüşe de mahkememizce itibar edilmemiştir.
Davacılar tarafından teminat kapsamında kalan kredi borcunun tamamının ödenerek kredi borcunun kapatıldığı anlaşılmakla davalı sigorta şirketinin poliçe kapsamında davacılara ödeme yükümlülüğünün doğduğu açıktır. Her ne kadar sigorta şirketine başvurudan itibaren 10 gün sonra sigorta şirketinin temerrüde düşeceği açık olsa da dosya kapsamında davacıların sigorta şirketine hangi tarihte başvurduklarına ilişkin bir belge olmadığından dava tarihi temerrüt tarihi esas alınarak davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- AÇILAN DAVANIN KABULÜ ile 122.800,00 TL’nin dava tarihi olan 04/04/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … Sağlık Hayat ve A.Ş.’den (Eski Ünvan: …. Emeklilik ve Hayat A.Ş) alınarak davacılara verilmesine,
2- Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan ve tahsili gereken 8.388,47 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 1.823,60 TL nispi harçtan mahsubu ile eksik alınan 6.564,87 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3- Davacı tarafından sarf olunan (1.200,00 TL bilirkişi ücreti + 210,75 TL posta/tebligat/ müzekkere/talimattan ibaret) 1410,75 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
5- Davacı tarafından yatırılan 18,40 TL başvurma harcı ve 1.823,60 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
6- Sarf olunmayan delil/gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
8- Kendisini vekil ile temsil ettiren davacı taraf lehine yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/1. maddesi gereğince takdir olunan 15.616,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın geçici 3 üncü maddesinin 2 inci fıkrası yollamasıyla mülga 1086 sayılı HUMK’nun 26/09/2004 gün ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ile 454 üncü madde hükümleri uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere davacılar vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 29/06/2021

Katip …
E-İmzalı

Hakim …
E-İmzalı

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”