Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/284 E. 2021/700 K. 09.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/284
KARAR NO : 2021/700

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 26/03/2021
KARAR TARİHİ : 09/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin 29/03/2021 havale tarihli dilekçesini özetle; Müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunu, şirketteki hisselerin büyük bir bölümünü devir ettiğini, kalan bir kısım hissesini de 12/02/2019 tarihinde Gaziosmanpaşa …. Noterliğinin … yevmiye nolu “LTD. ŞTİ. PAY DEVİR SÖZLEŞMESİ” ile davalılardan …. ‘a devrettiğini, şirketin uzun süredir faaliyet göstermediğini, müvekkilinin yeşil kart başvurusunda bulunduğunu ancak SGK kayıtlarında davalı şirket ile ilişiğinin kesilmediğinin anlaşıldığını, şirket ortağı görünmesi sebebiyle her gün Bağkur borçlusu olarak borcunun arttığını, müvekkilinin şirket ile ilişkisinin fiilen ve hisse devri ile de hukuken kestiği şirket hakkında Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile dava açtığını ancak sağlık sebepleri nedeniyle takip edemediği dosyanın işlemden kaldırıldığını, şirket hissedarlığından çıkmak istediğini aksi halde şirketin fesih edilmesini talep ettiğini, müvekkilinin sağlık sorunlarının olduğunu, yoksulluk belgesi ile ikamet kaydının mahkeme dosyasında eklendiğini, yargılama harçlarını ve masraflarını ödeme imkanının olmaması sebebiyle mahkemeden adli yardım talep etmiştir.
SAVUNMA;
Davalılara usulüne uygun olarak davetiye tebliğ edilmesine karşın davaya cevap vermediği görülmüştür.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava, 6102 sayılı TTK 636/3. maddesine dayalı açılmış haklı nedenle şirketin feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden gönderilen sicil kayıtları incelendiğinde; … sicil nosunda kayıtlı davalı şirketin son tescilini 08/03/2017 tarihinde yaptırdığı, şirketin ticaret sicil kaydının terkin edildiğine ve tasfiyesine karar verildiğine dair dosyasına intikal eden sicil kaydının bulunmadığı, ticaret sicil kaydının faal olarak devam etmekte olduğu görülmüştür.
Limited şirketin infisah sebeplerinin nelerden ibaret olduğu TTK.m.636 da sayılmış bulunmaktadır. Bu maddenin birinci bendine göre, ana sözleşme ile şirketin infisah sebeplerini önceden kararlaştırmak mümkündür. Ortaklar, kanunda gösterilen sebepler dışında diğer infisah sebeplerini serbest iradeleriyle tespit edip bunları şirket sözleşmesine dercededebilirler.
Örneğin, ortaklardan birinin ölümü veya iflâsı yahut şirket müddetinin sona ermesi gibi sebepleri infisah sebebi olarak kabul edebilirler.
Bunun yanı sıra TTK.m.636/3 de “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir” hükmü getirilmiştir.
Haklı sebebe sonuç bağlanan hallerden bir tanesi de ortaklık sözleşmelerinde ortaklığın feshi ve yine buna bağlı olarak ortaklıktan çıkma-çıkarma halleridir.TTK’nın 636/3’ncü maddesinde düzenlenen fesih davasının tamel şartı,haklı sebebin olmasıdır. Genel olarak söylenebilir ki, ilgili hükümlerde, haklı sebeple feshin yanında ortaklığın sona erme sebepleri şahsında doğan yahut feshi talep eden ortağın ortaklıktan çıkarılması kabul edildiği gibi (çıkarma), ortağın haklı sebeplerin mevcudiyeti halinde şirketten çıkmasına da (çıkma) müsaade edildiği görülmektedir (Kollektif şirket için TK. 245, 255/1, 257, anonim şirket için TK. 531, limited şirket için TK. 636/3, 638/2, 639/2 b, 640/3; ayrıntılı bilgi için bkz. Nuri ERDEM, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, İstanbul 2012, s. 5 vd). TTK.’ da limited ortaklığın, ortaklardan birinin talebi üzerine ve haklı sebeplerden dolayı mahkeme kararıyla sona erebileceği düzenlenmiştir. Keza, haklı sebeplerin varlığı halinde ortak, Mahkeme kararı ile limited ortaklıktan çıkma hakkına sahiptir.
TTK’nın 636/3’ncü maddesinde haklı sebepten bahsedilmesine rağmen,bu kavram tanımlanmamıştır.Bu nedenle belirsiz bir hukuki kavramla karşı karşıya bulunduğumuz söylenebilir.Her ne kadar limited ortaklığın feshi bakımından haklı sebep kavramı tanımlanmamışsa da,kollektif ortaklığın haklı sebeple feshini düzenleyen TTK’nın 245’nci maddesisinde hem haklı sebep kavramı tanımlanmış hem de örnekseme yoluyla hangi hallerin haklı sebep teşkil edeceği ifade edilmiştir.Bu düzenlemeye göre haklı sebep;ortaklığın kuruluşuna yol açan fiili ve kişisel sebeplerin ortaklığın işletme konusunu elde edilmesini imkânsız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmasıdır.Ancak doktrinde,TTK’da ve ETT’da yer alan bu tanımın başarılı olmadığı ve yanlış yorumlamalara neden olabileceği ifade edilmektedir.Doktrinde birbirine benzer şekilde haklı sebep kavramı tanımlanmaktadır.Bu yazarlardan …’na göre haklı sebep;hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve bozucu yenilik doğuran bir bildirim veya dava ile hukuki ilişkiyi sona erdirmek ve değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgudur.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde genel olarak denilebilir ki,ortaklığın devam etmesi,doğruluk ve güven kurallarına göre dava açan ortaktan beklenemiyorsa,haklı sebep gerçekleşmiştir.Elbette bu değerlendirmede davacı ortağın ortaklık ilişkisinin ortadan kaldırılması veya değiştirilmesi hususundaki menfaatiyle ortaklık ilişkisinin aynen devam ettirilmesinde çıkarı olan kimselerin menfaatleri karşılaştırılmalı ve somut olayda hangi menfaat daha üstün geliyorsa ona göre karar verilmelidir.(Ydr.Doç.Dr.Ali Haydar Yıldırım,Limited Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi,Bursa 2013,s.126-127)
Esasen haklı sebep, en geniş tarifiyle, sürekli bir borç ilişkisine devam etmeyi, dürüstlük kuralı gereği çekilmez hale getirdiği kabul edilebilecek hukuki olgudur.Haklı sebebin, genel manada, sürekli bir borç ilişkisine devam etmeyi dürüstlük kuralı gereği çekilmez hale getirdiği kabul edilebilen hukuki olgular olarak ifade edildiği göz önünde bulundurulacak olursa; ortaklıklar hukukunda haklı sebep tanımı yapılırken “çekilmezlik” olgusunun, yukarıda da belirtildiği gibi, “paydaşları ortak olmaya yönelten nedenlerin ortaklık maksadının gerçekleşmesini imkânsız yahut aşırı miktarda güçleştirecek biçimde ortadan kalkması” olarak somutlaştırıldığı söylenebilir. (ERDEM, s. 23 vd.).
Kanunda, sözü geçen maddede, haklı sebep örneklerine de yer verilmiştir. Bir ortağın “şirketin yönetim işlerinde veya hesaplarının çıkarılmasında şirkete ihanet etmiş olması, kendisine düşen asli görevleri ve borçları yerine getirmemesi, kişisel menfaatleri uğruna şirketin ticaret unvanını veya mallarını kötüye kullanması, uğradığı sürekli bir hastalık veya diğer bir sebepten dolayı, üstüne aldığı şirketin işlerini yapmak için gerekli olan yeteneği ve ehliyetini kaybetmesi” gibi haller maddede sayılan haklı sebep örnekleridir. Fakat bu sayılan haller, haklı sebep kavramının niteliği göz önünde bulundurulursa doğaldır ki sınırlayıcı değildir. Bu bakımdan somut uyuşmazlık kapsamındaki olguların yasada sayılanlara birebir ayniyetini aramamak gerekir. Genel anlamda ortakların davranışları limited ortaklığın faaliyetlerini önleyecek, zarara uğratacak yahut karşılıklı güveni sarsmış ve ortaklar artık bir arada olamayacaklar ve ortaklık faaliyetlerini sağlıklı şekilde yürütemeyecekler ise haklı sebeplerin varlığını kabul gerekir (Baştuğ, s. 47).Yine, ortaklık anlayışını ortadan kaldıran, bireysel çıkarlara yönelen, ortaklar arasında kişisel ve grupsal çıkarların ön plana çıktığı ve ortaklık amacının gerçekleşmesinin olanağının kalmaması gibi hallerde haklı nedenlerin oluştuğunun kabulü gerekir.(Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin 07/12/2015 gün ve 2014/15623 esas,2015/11122 karar sayılı ilamı) Özellikle somut uyuşmazlıktaki gibi az ortaklı limited şirketlerde kişisel bağların ve birlikte çalışma niyeti afectio societatis’ in sıkılığı göz önünde bulundurulursa kişisel sebeplerin de kimi zaman birer haklı sebep teşkil edebileceği anlaşılacaktır.
Nitekim Yüksek Mahkemenin uygulamasında da pek çok çeşitli ve hatta kişisel sayılabilecek olgunun limited ortaklığın feshinde haklı sebep olarak yorumlandığı görülecektir. Örnek olarak, şirket mükellefiyetlerinin yerine getirilmemesi, rekabet yasağının ihlali, sadakat borcuna aykırı hareketler, şirket defterlerinin düzgün tutulmaması gibi ortaklığa ilişkin sebepler yanında diğer ortaklar ve yakınlarına rencide edici sözler söylemek, haksız fiilde bulunmak (Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin, E. 1997/9084; K. 1997/8442, T. 21/11/1997 ) tutuklanma gibi sebeplerle ortaklık işlerinden uzak kalma ve boşanma (Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin E. 2003/3080, K. 2003/9839, T. 27/10/2003 ) gibi kişisel sebeplerin de uygulamada haklı sebep olarak nitelendirildiği görülmüştür.
Kişisel sebeplerin yanı sıra elbette nesnel sayılabilecek olgular da şirketin feshine yol açabilirler. Söz gelimi şirketin kar elde edemez hale gelmesi, uzun süredir gayrı faal olması da şirketin feshine sebebiyet verebilir.
Bu genel açıklamalar ışığında huzurdaki dava değerlendirilecek olursa: şirketin %100 üne sahip pay sahibi olan davacı ile diğer ortağın bir araya gelerek uzun zamandan beri ortaklar kurulunu toplayamadıkları ve yaptırılan zabıta araştırmasına göre davalı şirketin tescilli adresinde faaliyet göstermediği gibi bağlı bulunduğu vergi dairesi tarafından vergi kaydının resen terkin edildiği,davalı şirketin gayri faal olduğu anlaşılmıştır.Şirketler kâr amacıyla kurulur. Gayri faal olma durumunun süreklilik arzetmesi halinde, ekonomik amacını yitirdiğinin kabulü gerekir.(Yüksek Yargıtay 11 inci Hukuk Dairesi’nin 04/11/2013 gün ve 2013/2984 esas,2013/19604 karar sayılı ilamı) Somut olayda davalı şirketin kuruluş anından itibaren herhangi bir faaliyetinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
Bu durumda şirket ortakları arasında ortaklık ilişkisini sürdürme iradesinin ve amacının ortadan kalktığı, şirketin hali hazırda gayri faal olduğunun polis tutanakları ve vergi dairesi tarafından kaydının silinmesi nedeni ile sabit olduğu, şirket sözleşmesinde yazılı olan amaç ve işletme konusunu gerçekleştirmesinin hemen hemen imkânsız hale geldiği,buna göre şirketin haklı nedenlerle feshi koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.Kaldı ki fesih koşulları oluşmamış olduğunun kabulü halinde dahi,ortakların tamamının şirketin feshini kabul etmeleri,yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre(Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin 19/02/2013 gün ve 2012/3811 esas,2013/2957 karar,17/01/2014 gün ve 2013/11739 esas,2014/1019 karar ve 11/02/1991 gün ve 1991/8908 esas,1991/829 karar sayılı ilamları) fesih ve tasfiyenin kabulü hâlinde haklı sebebin varlığının araştırılmasına ve incelenmesine dahi gerek bulunmaması nedeniyle davalı şirketin fesih ve tasfiyesine ve tasfiye memuru atanmasına karar vermek gerekmiştir.
Bu gibi durumlarda ortaklar arasındaki anlaşmazlıkları gidermek üzere şirketin feshedilmeksizin çözüm yolları getirmek üzere konuyu düzenleyen 6102 sayılı TTK. 636/3′ te 6762 sayılı kanundan farklı olmak üzere ilave çözüm yollarına hükmedilmiştir. Hükmün ikinci cümlesinde mahkemeye ilave bir imkân getirilerek “Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir” şeklinde bir kural konulmuştur. Hüküm anonim ortaklığın haklı sebeple feshini düzenleyen TTK. 531′ e paralel olduğundan bu hükümle ilgili kabul edilen esaslar limited ortaklıklar bakımından da tatbik edilebilir mahiyettedir.
Esasen hüküm ilave bir imkâna yer verdiği gibi, davaya bakan mahkemeye son çare niteliğinde fesih kararı vermezden evvel uygun çözüm yollarını inceleme mükellefiyeti de getirmektedir. Şöyle ki, fesih kararı verilmeden önce diğer çözümlerin, söz gelimi çıkmanın sonuç sağlayıp sağlamayacağı tartışılmalıdır. Zira bu yapılmadan feshe karar verilmesi bir bozma gerekçesidir (ERDEM, s. 223). Bir hukuki ilişkinin haklı sebeple sona erdirilmesi, son çare olarak uygulanması gereken ve eğer taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlığın çözümü başka bir yolla sağlanabiliyor ise ancak ondan sonra başvurulması gereken tali bir çözüm tarzıdır. Kaynak İsviçre Hukukunda da, ortaklığın haklı sebeple feshi davasının tali bir yol olduğu kabul edilir. Her ne kadar gerek TTK 531′ in gerekse TTK. 636/3′ ün lafzı öncelikle fesih yöntemini dile getiriyor ise de bu yanıltıcıdır. Zira fesih, tali ve son çare “ultimo ratio” bir çözüm tarzıdır. Taliliğin genel olarak iki şekilde anlaşıldığı görülür. Bunlardan ilki, öncelikle diğer çözüm yollarına başvurulmuş olması gerektiği, diğeri ise, haklı sebeple fesih sebeplerinin diğer fesih sebepleri yoksa başvurulması gereken bir sebep olduğudur. Ayrıca, bilimsel öğretide yeni kabul gören bir fikre göre, diğer tedbirlerin uygulanması ile olası bir aykırılık giderilebilecek ise haklı sebeple fesih talebinin kabul edilmesi doğru olmayacağı gibi verilecek hüküm yönünden de orantılılık ilkesi göz önünde bulundurularak uygun ve kabul edilebilir bir çözüme hükmedilebilecektir.Yine diğer uygun çözümler değerlendirilmeden feshe karar verilmesi de bir bozma sebebidir.Ancak somut olayda şirketin faal olmaması ve ortakların şirketin feshi konusunda anlaşmaları gözönüne alındığında davalı şirketin feshine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Davacının,açmış olduğu fesih ve tasfiye davasında husumeti şirkete ve şirket ortağı olan davalı gerçek kişiye yöneltilmiştir.Fesih ve tasfiye davasında husumetin şirkete yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup bu davada şirket ortaklarına husumet düşmez.Bu nedenle davalı gerçek kişi aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABUL , KISMEN REDDİNE
A)Davacının davalı … aleyhine açtığı davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile REDDİNE,
B)Davacının davalı şirket aleyhine açtığı davanın KABULÜNE; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı bulunan davalı … TEKSTİL İNŞAAT VE KIRTASİYE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİnin TTK’nun 636/3.maddesi hüküm uyarınca haklı sebeple FESİH VE TASFİYESİNE,
2-Tasfiye işlemlerini başlatıp sonuçlandırmak üzere SMMM ..’nun TTK’nun 643.madde hükmü yollamasıyla aynı Kanunun 536/3.maddesi uyarince şirkete tasfiye memuru olarak ATANMASINA, bu hususta kendisine yetki VERİLMESİNE,
3-Şirketin mali durumu ve yapılacak işin niteliğine göre gerekirse artırılıp eksiltilmek kaydıyla, tasfiye süreci devam ettiği sürece tasfiye memuruna toplam ¨2.000,00 ücret TAKDİRİNE, ücretin ileride şirketten tahsil edilmek üzere adlî yardım kapsamında suç üstü ödeneğinden KARŞILANMASINA,
4-Şirketin feshi ve tasfiyesine ilişkin mahkememiz kararının kesinleşmesine müteakip tasfiye memurunun görevinin kendisine TEBLİĞİNE,
5-Tasfiye masrafları olarak belirlenen ¨3.000,00’nin ileride şirketten tahsil edilmek üzere adlî yardım kapsamında suç üstü ödeneğinden KARŞILANMASINA,
6-Keyfiyetin karar kesinleştiğinde TESCİL VE İLANINA, tescil ve ilan masraflarının ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
7-Alınması gerekli ¨59,30 karar ve ilam harcı ile ¨59,30 başvuru harcının davalı şirketten alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
8-Davacı tarafından yapılan 7 adet tebligat+posta ücreti ¨95,50 olan yargılama giderinin davalı şirketten alınarak hazineye İRAT KAYDINA, davalı … için yapılan 2 tebligat gideri ¨38,00’nin davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
9-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨4.080,00 ücreti vekaletin davalı şirketten tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
10-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafından peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı …’nun yüzlerine karşı, oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı 09/09/2021

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”